Yeni Bir Tehlike
Başlık:
Yeni Bir Tehlike
Kaynak:
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 2
Tarih:
1961-05-02
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi, "Günaydın Yazı Dizisi 1960-61"
Metin:
GÜNAYDIN
BÜLENT ECEVİT
Yeni bir tehlike
27 Mayıs İhtilâline kadar, üzerinde düşünülen, tartışılan, hattâ kavga edilen başlıca sorun (mesele), rejim sorunu idi. Rejimin adı «demokrasi» idi ama, demokrasinin ne demek olduğunda, neleri gerekli kıldığında, demokrasi anlamı içine hangi hak ve hürriyetlerin ne ölçüde girdiğinde görüşler ayrılıyordu.
Öylesine ayrılıyordu ki, bu sorun üzerinde zamanla iki cephe ortaya çıktı; bu iki cephe arasındaki anlaşmazlık gittikçe büyüyen bir uçurum meydana getirdi; o yüzden ulus ikiye bölünme tehlikesiyle karşılaştı; ve sonunda İhtilâl çıktı.
Şimdi rejim sorunu çözülme yolundadır. Bu konudaki tartışmalar sona ermiştir. Demokrasinin ne olduğu üzerinde, partiler arasında herhangi bir görüş ayrılığı yoktur, ve normal demokratik düzene geçildikten sonra da olmayacağına artık güvenilebilir. Hür Batı dünyasının benimsediği anlamda bir demokrasiyi Türk Ulusu öylesine benimsemiştir ki, iktidara gelen hiç bir parti, artık kolay kolay, ulusun iradesine rağmen iktidarda kalma yollarını arama hevesine kapılamıyacak, bu hevesle demokrasiye ters anlamlar vermek cesaretini kendinde bulamıyacaktır.
Rejim sorunu üzerindeki tartışmalar böylece sona erdikten sonra, uzun yıllardanberi ilk defa olarak, halkoyu şimdi, Türkiye'nin, rejim sorunları ötesindeki gerçek sorunlarıyla ilgilenmeğe, bunlar üzerinde düşünmeğe, bunlar için çözüm yolları aramağa fırsat bulabilmektedir.
Türkiye nasıl kalkınacak, kendi gelişmesini kendi imkânlarıyla yürütebilir duruma nasıl gelecek, Türk halkı nasıl yoksulluktan kurtulacak, toplum nasıl esenliğe kavuşacaktır?.. Türk Ulusu nasıl çağdaş uygarlık düzeyine ulaşacaktır?..
Şimdi Türkiye'de halkoyu, her şeyden çok, bu sorunların çözümü ile ilgilidir. Bunlarla bağlantılı olarak, tarımda verimin arttırılması, sınaîleşmenin hızlandırılması, yatırımın arttırılıp ulusal gelirin yükseltilmesi, eğitimin yayılması, kentlere akının düzene sokulması, sosyal güvenlik ve adaletin sağlanması yolları üzerinde durulmaktadır.
Bazı çevreler ve bazı partiler, henüz bütün düşünce ve propagandalarını, öc alma yolları, küçük oy hesapları üzerinde yoğunlaştırmak isteseler bile, halkoyunun, hele aydınlarla ciddî basının, hemen bütün ilgisini, çözülmesi gereken çetin ekonomik ve toplumsal sorunlar çekmektedir.
Temsilciler Meclisindeki Anayasa görüşmeleri sırasında da rejim sorunlarından daha çok bunlar tartışılmıştır.
Fakat bu arada bir yeni tehlike kendini göstermiştir; bu tehlike, ekonomik ve toplumsal sorunlar üzerindeki görüş ayrılıklarının, şimdilik belki yalnız bir kısım aydınları, fakat ilerde geniş kütleleri iki kesin cepheye ayırması, bu iki cephenin akla kara kadar karşıt duruma düşmesi, ve aralarında anlaşma ve uzlaşma imkânının ortadan kalkarak, ulusun bir kez daha, hem belki daha kaygı verici bir şekilde, ikiye bölünmesidir.
Şüphesiz, tartışanlar içinde, biribirleriyle uzlaşamıyacak kadar aşırı sağcı veya aşırı solcu olanlar da bulunabilir. Fakat demokrasi sorununu çözmüş olmakla öğünebilmek için, bir toplum, bu aşırılıklardan bile ürkmez hale gelmiş olmalıdır. Çünkü bir toplum demokrasiyi gerçekten benimsemişse, o toplum zaten sağın da, solun da aşırılığından, sivri uçlarından gelebilecek telkin ve etkilere karşı, sağın da, solun da kutuplarından gelecek çekiciliğe karşı muafiyet kazanmış demektir.
Nitekim bizde de bugünkü tehlike, aşırı sağın veya aşırı solun gücünden değil, ortanın biraz sağında veya biraz solunda olanların, biribirlerini, toplumsal ve ekonomik düşünce ve inanışları bakımından aşırı solcu veya aşırı sağcı sanıp tartışmayı bir inatlaşma haline getirmelerinden, ve böylece, farkında olmaksızın, biribirlerini iki sivri uca doğru âdeta zorla itmelerinden gelmektedir.
Bu yeni telike karşısında uyanık ve tedbirli olmak, Türkiye'nin esenliğini isteyen herkesin boynuna borçtur. Bu tehlike karşısında uyanık ve tedbirli olmanın çaresi ise, ekonomik ve toplumsal konulardaki değişik görüşlere karşı biraz daha anlayışlı ve müsamahalı olmaktan, akla kara arasında, sayılamıyacak kadar çok ton ayrımları bulunduğunu kabul etmekten ibarettir.
Bu ton ayrımları, bugün, bir çok ileri demokrasilerde, yakın zamana kadar karşıt sanılan, uzlaşmaz sanılan ekonomik ve toplumsal görüşlerin uzlaşıp bağdaşmalarını mümkün kılmıştır.
BÜLENT ECEVİT
Yeni bir tehlike
27 Mayıs İhtilâline kadar, üzerinde düşünülen, tartışılan, hattâ kavga edilen başlıca sorun (mesele), rejim sorunu idi. Rejimin adı «demokrasi» idi ama, demokrasinin ne demek olduğunda, neleri gerekli kıldığında, demokrasi anlamı içine hangi hak ve hürriyetlerin ne ölçüde girdiğinde görüşler ayrılıyordu.
Öylesine ayrılıyordu ki, bu sorun üzerinde zamanla iki cephe ortaya çıktı; bu iki cephe arasındaki anlaşmazlık gittikçe büyüyen bir uçurum meydana getirdi; o yüzden ulus ikiye bölünme tehlikesiyle karşılaştı; ve sonunda İhtilâl çıktı.
Şimdi rejim sorunu çözülme yolundadır. Bu konudaki tartışmalar sona ermiştir. Demokrasinin ne olduğu üzerinde, partiler arasında herhangi bir görüş ayrılığı yoktur, ve normal demokratik düzene geçildikten sonra da olmayacağına artık güvenilebilir. Hür Batı dünyasının benimsediği anlamda bir demokrasiyi Türk Ulusu öylesine benimsemiştir ki, iktidara gelen hiç bir parti, artık kolay kolay, ulusun iradesine rağmen iktidarda kalma yollarını arama hevesine kapılamıyacak, bu hevesle demokrasiye ters anlamlar vermek cesaretini kendinde bulamıyacaktır.
Rejim sorunu üzerindeki tartışmalar böylece sona erdikten sonra, uzun yıllardanberi ilk defa olarak, halkoyu şimdi, Türkiye'nin, rejim sorunları ötesindeki gerçek sorunlarıyla ilgilenmeğe, bunlar üzerinde düşünmeğe, bunlar için çözüm yolları aramağa fırsat bulabilmektedir.
Türkiye nasıl kalkınacak, kendi gelişmesini kendi imkânlarıyla yürütebilir duruma nasıl gelecek, Türk halkı nasıl yoksulluktan kurtulacak, toplum nasıl esenliğe kavuşacaktır?.. Türk Ulusu nasıl çağdaş uygarlık düzeyine ulaşacaktır?..
Şimdi Türkiye'de halkoyu, her şeyden çok, bu sorunların çözümü ile ilgilidir. Bunlarla bağlantılı olarak, tarımda verimin arttırılması, sınaîleşmenin hızlandırılması, yatırımın arttırılıp ulusal gelirin yükseltilmesi, eğitimin yayılması, kentlere akının düzene sokulması, sosyal güvenlik ve adaletin sağlanması yolları üzerinde durulmaktadır.
Bazı çevreler ve bazı partiler, henüz bütün düşünce ve propagandalarını, öc alma yolları, küçük oy hesapları üzerinde yoğunlaştırmak isteseler bile, halkoyunun, hele aydınlarla ciddî basının, hemen bütün ilgisini, çözülmesi gereken çetin ekonomik ve toplumsal sorunlar çekmektedir.
Temsilciler Meclisindeki Anayasa görüşmeleri sırasında da rejim sorunlarından daha çok bunlar tartışılmıştır.
Fakat bu arada bir yeni tehlike kendini göstermiştir; bu tehlike, ekonomik ve toplumsal sorunlar üzerindeki görüş ayrılıklarının, şimdilik belki yalnız bir kısım aydınları, fakat ilerde geniş kütleleri iki kesin cepheye ayırması, bu iki cephenin akla kara kadar karşıt duruma düşmesi, ve aralarında anlaşma ve uzlaşma imkânının ortadan kalkarak, ulusun bir kez daha, hem belki daha kaygı verici bir şekilde, ikiye bölünmesidir.
Şüphesiz, tartışanlar içinde, biribirleriyle uzlaşamıyacak kadar aşırı sağcı veya aşırı solcu olanlar da bulunabilir. Fakat demokrasi sorununu çözmüş olmakla öğünebilmek için, bir toplum, bu aşırılıklardan bile ürkmez hale gelmiş olmalıdır. Çünkü bir toplum demokrasiyi gerçekten benimsemişse, o toplum zaten sağın da, solun da aşırılığından, sivri uçlarından gelebilecek telkin ve etkilere karşı, sağın da, solun da kutuplarından gelecek çekiciliğe karşı muafiyet kazanmış demektir.
Nitekim bizde de bugünkü tehlike, aşırı sağın veya aşırı solun gücünden değil, ortanın biraz sağında veya biraz solunda olanların, biribirlerini, toplumsal ve ekonomik düşünce ve inanışları bakımından aşırı solcu veya aşırı sağcı sanıp tartışmayı bir inatlaşma haline getirmelerinden, ve böylece, farkında olmaksızın, biribirlerini iki sivri uca doğru âdeta zorla itmelerinden gelmektedir.
Bu yeni telike karşısında uyanık ve tedbirli olmak, Türkiye'nin esenliğini isteyen herkesin boynuna borçtur. Bu tehlike karşısında uyanık ve tedbirli olmanın çaresi ise, ekonomik ve toplumsal konulardaki değişik görüşlere karşı biraz daha anlayışlı ve müsamahalı olmaktan, akla kara arasında, sayılamıyacak kadar çok ton ayrımları bulunduğunu kabul etmekten ibarettir.
Bu ton ayrımları, bugün, bir çok ileri demokrasilerde, yakın zamana kadar karşıt sanılan, uzlaşmaz sanılan ekonomik ve toplumsal görüşlerin uzlaşıp bağdaşmalarını mümkün kılmıştır.
Koleksiyon
Alıntı
“Yeni Bir Tehlike,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1366 ulaşıldı.