Basının Teklifi
Başlık:
Basının Teklifi
Kaynak:
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 2
Tarih:
1961-05-01
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi, "Günaydın Yazı Dizisi 1960-61"
Metin:
GÜNAYDIN
BÜLENT ECEVİT
BASININ TEKLİFİ
28 Nisan olaylarının yıldönümünde, bazı İstanbul gazeteleri, değerli bir teklifte bulundular. Demokrasinin yerleşebilmesi, Atatürk devrimlerinin kökleşebilmesi, ve Yassıada'da, âdil bir mahkeme önünde hesabı görülmekte olan zihniyetin bir daha memlekette dirilememesi için, siyasal partileri bazı esaslar üzerinde birleşmeğe, bir müşterek zeminde buluşmağa çağırdılar. Bu amaçla, Sayın Devlet Başkanının başkanlığında bir yuvarlak masa toplantısı yapılmasını ileri sürdüler.
Bazı çevrelerin sözcüleri, bu kadar iyiniyetli bir teklif karşısında, kendi kötü niyetlerini çırılçıplak açığa vuran bir telâş ve kızgınlığa kapıldılar. Şimdi bin dereden su getirerek, teklifi küçümsemeye, kötülemeye çabalıyorlar. Teklifin yazılışına, sunuluşuna itiraz ediyorlar. Yazılışında, sunuluşunda itiraz edilecek yönler bulunabilir. Fakat önemli, değerli olan, teklifin ardındaki düşüncedir. Bin dereden su getirerek teklifi bir yana itenler, bu düşünceyi de anlamazlıktan geliyorlar.
Oysa teklifi yapan gazetelerin ne düşündükleri, hiç bir ters yorumla gölgelendirilemiyecek kadar açıktır: Bu gazetelerin bütün düşündüğü, teklifte de belirtildiği üzere, «çok partili rejimin» ve çok partili rejim içinde Atatürk devrimlerinin, «bundan böyle tehlikeye düşmemesini, ve «demokratik rejime kavuşmamız için başlıca şart olan güvenlik havası» nı sağlamak üzere, partilerin iş ve söz birliği yapmalarından ibarettir.
Açıktan bu düşünceye itirazı göze alamıyanlar, «usul hakkında» itirazlarla, teklifi esasından reddetme yollarını arıyorlar.
Buna da şaşmamak gerekir. Siyaset alanında, ya gerçekten gerici oldukları için ya da devrim aleyhdarlarının oylarını çekebilmek için, devrimlere cephe alanlar vardır... Ya düşüklere gerçekten bağlı oldukları için ya da düşüklere bağlı olanları yeniden teşkilâtlandırıp o yoldan güç ve oy kazanabilmek için, Yassıada'dakileri adaletin elinden kurtarma umudunu yaymağa çalışanlar vardır... Ayrıca, Demokrat Partinin kurmağa çalıştığı baskı ve yolsuzluk düzeninde sağlamış oldukları menfaatleri yeniden ele geçirebilme hayaliyle yaşayanlar vardır.
Bu hayalle yaşayanlar ya, başka ad altında da olsa Demokrat Partiyi yeniden diriltip iktidara geçirmek, ya da, buna güçleri yetmezse, demokratik rejimin yeniden kurulmasını önlemek hevesindedirler. Bu hevesledir ki, ilkin, Türkiye'nin henüz demokrasiye hazır olmadığı düşüncesini yaymağa, Millî Birlik İdaresini, Türkiye'de demokratik rejimi tekrar kurmaktan vazgeçirmeğe çalışmışlardır. Bu telkinlerin, ülkücü Millî Birlik Komitesini yolundan çeviremediğini görünce, çareyi, «güvenlik havası»nı bozmakta görür olmuşlardır.
Devrimlere ve demokrasiye inananlar, bu durumdan üzülseler de umutsuzluğa düşmemeli, hattâ fazla kaygılanmamalıdırlar! Gericiler ve hürriyetten tedirgin olanlar her toplumda vardır; üstelik bizde, gericilik ve hürriyet düşmanlığı, 10 yıl, bir iktidar politikası olarak desteklenip körüklenmiştir. Bu 10 yıldan bazı kimselerde bıraktığı iz, elbette bir ihtilâlle, bir yıl içinde silinecek değildi.
Bu izi zamanla silecek olan, aydınların, uyanıkların, devrimci ve hürriyetçilerin önderliğidir.
Bazı İstanbul gazetelerinin teşebbüsü de, bu önderliğin bir örneği olarak değerlidir.
Halkoyunun oluşumunda en etkili rolü oynayan basının, sözü ağırlık taşıyan bütün üyeleriyle, öteden beri, bu önderliğin sorumluluğunu yerine getirmesi, devrimler ve demokrasi için büyük bir teminattır.
Devrimlerin kökleşmesi, demokrasinin yerleşmesi için sarfedilen gayretlere, zihniyet, niyet ve amaçlarının ne olduğu bilinen bazı çevrelerin gösterdiği mukavemet karşısında yılgınlığa düşmemek gerekir. Tersine, Türkiye'de bugün, demokrasiyi ve devrimleri benimseyenlerin sayısı ve gücü, karşılarındakileri yılgınlığa düşürecek durumdadır.
Buna yürekten inanmıyanların, zaten, Türk toplumunun demokrasiye hazır olduğuna inanmaya hakları yoktur. Bugün en büyük tehlike, çoktan kaybedilmiş bir dâvanın son direnicilerinin, devrimleri ve demokrasiyi teminata bağlayacak bir siyasal ortam kurulmasını önlemeğe, ve «güvenlik havası»nı bozmağa çalışmaları değil, onların «güvenlik havası»nı bozma çabaları karşısında, «demokratik rejime kavuşmamız»ın güçleştiği kaygısına, kuruntusuna kapılmaktır.
Şimdi, demokrasi düşmanlarının son umudu, yüreklere bu kaygıyı, bu kuruntuya sokabilmektedir. Bunu başarabilirlerse, istediklerini elde etme yolunda büyük bir zafer kazandıklarını haklı olarak düşünüp sevinebilecek ve «güvenlik havasını» bozma çabalarına daha büyük bir umut ve şevkle devam edeceklerdir.
Onun için, böylelerinin kafasına, «güvenlik havası»nı bozma çabalarıyla «demokratik rejime kavuşmamızı» güçleştirmeğe, hattâ geciktirmeğe muvaffak olamayacakları kanısını yerleştirebilmek gerekir. Ancak o takdirde, bu çabalarından olsun, hali ile vaz geçeceklerdir.
BÜLENT ECEVİT
BASININ TEKLİFİ
28 Nisan olaylarının yıldönümünde, bazı İstanbul gazeteleri, değerli bir teklifte bulundular. Demokrasinin yerleşebilmesi, Atatürk devrimlerinin kökleşebilmesi, ve Yassıada'da, âdil bir mahkeme önünde hesabı görülmekte olan zihniyetin bir daha memlekette dirilememesi için, siyasal partileri bazı esaslar üzerinde birleşmeğe, bir müşterek zeminde buluşmağa çağırdılar. Bu amaçla, Sayın Devlet Başkanının başkanlığında bir yuvarlak masa toplantısı yapılmasını ileri sürdüler.
Bazı çevrelerin sözcüleri, bu kadar iyiniyetli bir teklif karşısında, kendi kötü niyetlerini çırılçıplak açığa vuran bir telâş ve kızgınlığa kapıldılar. Şimdi bin dereden su getirerek, teklifi küçümsemeye, kötülemeye çabalıyorlar. Teklifin yazılışına, sunuluşuna itiraz ediyorlar. Yazılışında, sunuluşunda itiraz edilecek yönler bulunabilir. Fakat önemli, değerli olan, teklifin ardındaki düşüncedir. Bin dereden su getirerek teklifi bir yana itenler, bu düşünceyi de anlamazlıktan geliyorlar.
Oysa teklifi yapan gazetelerin ne düşündükleri, hiç bir ters yorumla gölgelendirilemiyecek kadar açıktır: Bu gazetelerin bütün düşündüğü, teklifte de belirtildiği üzere, «çok partili rejimin» ve çok partili rejim içinde Atatürk devrimlerinin, «bundan böyle tehlikeye düşmemesini, ve «demokratik rejime kavuşmamız için başlıca şart olan güvenlik havası» nı sağlamak üzere, partilerin iş ve söz birliği yapmalarından ibarettir.
Açıktan bu düşünceye itirazı göze alamıyanlar, «usul hakkında» itirazlarla, teklifi esasından reddetme yollarını arıyorlar.
Buna da şaşmamak gerekir. Siyaset alanında, ya gerçekten gerici oldukları için ya da devrim aleyhdarlarının oylarını çekebilmek için, devrimlere cephe alanlar vardır... Ya düşüklere gerçekten bağlı oldukları için ya da düşüklere bağlı olanları yeniden teşkilâtlandırıp o yoldan güç ve oy kazanabilmek için, Yassıada'dakileri adaletin elinden kurtarma umudunu yaymağa çalışanlar vardır... Ayrıca, Demokrat Partinin kurmağa çalıştığı baskı ve yolsuzluk düzeninde sağlamış oldukları menfaatleri yeniden ele geçirebilme hayaliyle yaşayanlar vardır.
Bu hayalle yaşayanlar ya, başka ad altında da olsa Demokrat Partiyi yeniden diriltip iktidara geçirmek, ya da, buna güçleri yetmezse, demokratik rejimin yeniden kurulmasını önlemek hevesindedirler. Bu hevesledir ki, ilkin, Türkiye'nin henüz demokrasiye hazır olmadığı düşüncesini yaymağa, Millî Birlik İdaresini, Türkiye'de demokratik rejimi tekrar kurmaktan vazgeçirmeğe çalışmışlardır. Bu telkinlerin, ülkücü Millî Birlik Komitesini yolundan çeviremediğini görünce, çareyi, «güvenlik havası»nı bozmakta görür olmuşlardır.
Devrimlere ve demokrasiye inananlar, bu durumdan üzülseler de umutsuzluğa düşmemeli, hattâ fazla kaygılanmamalıdırlar! Gericiler ve hürriyetten tedirgin olanlar her toplumda vardır; üstelik bizde, gericilik ve hürriyet düşmanlığı, 10 yıl, bir iktidar politikası olarak desteklenip körüklenmiştir. Bu 10 yıldan bazı kimselerde bıraktığı iz, elbette bir ihtilâlle, bir yıl içinde silinecek değildi.
Bu izi zamanla silecek olan, aydınların, uyanıkların, devrimci ve hürriyetçilerin önderliğidir.
Bazı İstanbul gazetelerinin teşebbüsü de, bu önderliğin bir örneği olarak değerlidir.
Halkoyunun oluşumunda en etkili rolü oynayan basının, sözü ağırlık taşıyan bütün üyeleriyle, öteden beri, bu önderliğin sorumluluğunu yerine getirmesi, devrimler ve demokrasi için büyük bir teminattır.
Devrimlerin kökleşmesi, demokrasinin yerleşmesi için sarfedilen gayretlere, zihniyet, niyet ve amaçlarının ne olduğu bilinen bazı çevrelerin gösterdiği mukavemet karşısında yılgınlığa düşmemek gerekir. Tersine, Türkiye'de bugün, demokrasiyi ve devrimleri benimseyenlerin sayısı ve gücü, karşılarındakileri yılgınlığa düşürecek durumdadır.
Buna yürekten inanmıyanların, zaten, Türk toplumunun demokrasiye hazır olduğuna inanmaya hakları yoktur. Bugün en büyük tehlike, çoktan kaybedilmiş bir dâvanın son direnicilerinin, devrimleri ve demokrasiyi teminata bağlayacak bir siyasal ortam kurulmasını önlemeğe, ve «güvenlik havası»nı bozmağa çalışmaları değil, onların «güvenlik havası»nı bozma çabaları karşısında, «demokratik rejime kavuşmamız»ın güçleştiği kaygısına, kuruntusuna kapılmaktır.
Şimdi, demokrasi düşmanlarının son umudu, yüreklere bu kaygıyı, bu kuruntuya sokabilmektedir. Bunu başarabilirlerse, istediklerini elde etme yolunda büyük bir zafer kazandıklarını haklı olarak düşünüp sevinebilecek ve «güvenlik havasını» bozma çabalarına daha büyük bir umut ve şevkle devam edeceklerdir.
Onun için, böylelerinin kafasına, «güvenlik havası»nı bozma çabalarıyla «demokratik rejime kavuşmamızı» güçleştirmeğe, hattâ geciktirmeğe muvaffak olamayacakları kanısını yerleştirebilmek gerekir. Ancak o takdirde, bu çabalarından olsun, hali ile vaz geçeceklerdir.
Koleksiyon
Alıntı
“Basının Teklifi,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1365 ulaşıldı.