Turizmin Kendiliğınden Gelişebilmesi İçin

Başlık: 
Turizmin Kendiliğınden Gelişebilmesi İçin 
Kaynak: 
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 2 
Tarih: 
1961-03-09 
Lokasyon: 
Rahşan Ecevit Arşivi, "Günaydın Yazı Dizisi 1960-61" 
Metin: 
GÜNAYDIN

BÜLENT ECEVİT

Turizmin kendiliğinden gelişebilmesi için

Devrim idaresi, turizmin önemini kavradığı kadar, turizmi geliştirebilmek için gerekli geniş görüşlülüğü de gösteriyor. Yabancı gezmenleri, gerek yurdumuzun giriş kapılarında, gerek yurdumuza girdikten sonra, sıkıcı kontrollerden, sınırlamalardan, baskılardan kurtarma yolunda adımlar atıldığı veya atılmak üzere olduğu son Bütçe görüşmelerinde de açıklandı.

Hiç bir devletin ödemeler dengesindeki açığı gümrük kontrolleriyle kapatamadığını haklı olarak belirten Gümrük ve Tekel Bakanı Sayın Fethi Aşkın, kesin ihbar olmadıkça yabancıların gümrüklerde sıkıcı kontrollerden geçirilmeyeceğini söyledi.

Basın - Yayın ve Turizm Bakanı Sayın Cihat Baban da, ötedenberi turizmin değerini bilen bir insan olarak, turizm konusunu, Bakanlığının işleri arasında ön plâna almış görünüyor.

Öte yandan, Devlet ve Hükümet Başkanı Sayın Cemal Gürsel'in, turizmi geliştirici çalışmaları hızlandırmak için ilgililere direktif verdiğini gazete haberlerinden öğreniyoruz. bu direktifte Sayın Gürsel, turistik endüstri ve imkânların süratle planlanıp geliştirmesini istedikten sonra, şöyle demektedir:

«Haddizatında döviz ve gümrük kaçakçılıklarını önlemek gibi yerinde bir mülâhaza ile konulmuş olmakla beraber, turist ticaretinin inkişafı üzerinde çok mahzurlu tesirleri bakımından revizyona tâbi tutulması icabeden bu gibi kanuni tedbirlerin, bilhassa lüzumsuz formalitelerin yepyeni bir zihniyetle ve ciddî bir şekilde ıslahı zaruridir.»

Bütün bunlar, turizm bakımından umut verici işaretlerdir. Ancak, yurdumuzda turist endüstrisinin, yalnız devletçe plânlanarak ve zorlanarak değil, kendiliğinden de gelişebilmesi için gerekli bir şartı, daha önce yazmış olduğumuz bazı yazılarda olduğu gibi, bu vesile ile de belirtmek isteriz: Türkiye'nin, Türkler gelip yerleşmeden önceki tarih hazinelerini de benimser, takdir eder, hiç değilse merak eder hale gelmemiz, yurdumuzda turizmin kendiliğinden gelişebilmesi için başlıca şartlardan biridir.

Bu iddiamıza tanıt olarak Konya'yı gösterebiliriz. Konya bugün, en titiz turistleri hile tatmin edip ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir turizm merkezi durumuna gelmiştir. Bunun da tek sebebi, Konya'daki tarihî eserlere gösterdiği ilgi ve bağlılıktır.

Türk halkı, Konya'daki eserleri ve o eserlere ruh katan uygarlık ve kültürü olduğu gibi, Aspendos'daki amfiteatr'ı da, Silifke yolundaki, Efes'deki, Bergama'daki kalıntıları da, onlara ruh katan uygarlıklarla, kültürlerle beraber benimser, hiç değilse takdir eder, hattâ sadece merak eder hale gelirse, yabancı gezmenleri en geniş ölçüde çekebilecek bu bölgelerin, kısa zamanda, kendiliklerinden, Konya kadar gelişmiş birer turizm merkezi olmaları beklenebilir.

Fakat gerçek odur ki, Konya'daki tarihî eserlere «benimdir» diyen Türk halkı, bir kaçını saydığımız başka nice tarihî bölgelerdeki eserleri kendinin saymamakta, bunları hâlâ kendine yabancı görmektedir. Salihli'nin yanıbaşındaki, ağır ve duru güzelliğiyle baş döndüren bir Sart harabesi, sanki Salihli'ye yıldızlar kadar uzaktır.. Hiç şüphesiz dünyanın en güzel, en muhteşem kıyılarından biri olan Silifke, yolundaki harabelerin her biri mücevher değerinde taşları, Mersinlilerin, Silifkelilerin gözleri önünde bir bir sökülüp dört köşe gecekondulara çevrilmekte, o taşların altından çıkan müzelik tarihî paralar, Silifke yolu boyunca bozukluk gibi harcanmaktadır.

Hem benimsemeğe çalıştığımız Batı kültürü ile aramızda tarihe inen bağlar kurabilmek, hem de en zengin, fakat en az işlenmiş turistik hazinelerimizi ekonomik kalkınmamızda değerlendirebilmek için, Türklerin bu topraklara gelişinden önceki çağlara ait eserleri de, o çağlardan kalma uygarlık ve kültür mirasını da benimsememiz, sevmemiz, anlamamız gerekir.

Bu eserleri, bu mirası, Türk halkı benimser, sever, anlarsa, bu eserlerin bulunduğu bölgeler de, sırf Türk halkının göstereceği rağbetle, kısa zamanda Konya kadar gelişmiş birer turizm merkezi haline gelebilecek, ve o zaman buralara, çok daha kolaylıkla, akın akın turist çekilebilecektir.

Bir yandan Millî Eğitim Bakanlığı, öte yandan Türk Kültür Dernekleri, Türkiye'nin Türklerden önceki tarihini de, hiç değilse yeni yetişen kuşaklarımıza benimsetebilmek için sarfedecekleri gayretle, yurdumuzda turizmin gelişmesine belki en büyük hizmeti yapmış olacaklardır.

Ne acıdır ki, bugün, örneğin, Denizli'nin Hacılar köyünde yeni bulunan ve belki insanlığın tarih ve sanat tarihi bilgisine yepyeni bir yön verebilecek nitelik ve değerde olan 7500 yıl önceye ait eserlerin haberini ancak yabancı gazete ve dergilerden izleyebilecek kadar, yurdumuzun tarihine ilgisiz, yurdumuzun tarih zenginliklerine yabancıyız.

Dünyanın en büyük müzesinin, en değerli hazinesinin, bilgisiz ve gözleri kapalı bekçileri halindeyiz. 

Dosyalar

1961.03.09.RE_B1.jpg
1961.03.09.RE_B2.jpg
1961.03.09.RE_B.txt

Koleksiyon

Etiketler

Alıntı

“Turizmin Kendiliğınden Gelişebilmesi İçin,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 26 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1355 ulaşıldı.