Vergi Ödeyen Amerikalı'nın Kıvancı
Başlık:
Vergi Ödeyen Amerikalı'nın Kıvancı
Kaynak:
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 2
Tarih:
1961-02-07
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi, "Günaydın Yazı Dizisi 1960-61"
Metin:
GÜNAYDIN
BÜLENT ECEVİT
Vergi ödeyen Amerikalının kıvancı
«Üzerimizde ilk Amerikan uçağını görünce kıvanç duydum. Artık gelir vergisi ödemeğe hiç bir itirazım olmıyacak.»
«Santa Maria» gemisinden inen bir Amerikalı yolcu, Brezilya'da karaya çıkınca, duygularını soran gazeteciye bunları söylemiş.
«Santa Maria» nın 12 günlük hürriyet arayışı 2 Şubat günü bir Brezilya limanında sona erdi. Hür insanlık, «Santa Maria» serüvenini heyecanla izlerken, daha çok, hiç değilse bu safhasında umutsuz görünen bir hürriyet arayışının nasıl sonuçlanacağını merak ediyordu. Fakat gemideki yolcuların ve kıyıda onları gözleyen yakınlarının, bu durumdan derin kaygı duymaları tabiî sayılıyor, onların bu kaygıları da paylaşılıyordu. Nitekim, gemi karaya yanaştıktan sonra anlaşıldı ki, 12 gün 12 gece bu serüvenin ister istemez içinde yaşayan yolcular, olayı, bir diktatörlüğe karşı orijinal bir ayaklanma olarak değil, deniz ortasında başlarına gelen, kaygı ve korku verici bir talihsizlik olarak görmüşlerdir. Açlık ve susuzluk tehlikesiyle, belki daha büyük tehlikelerle karşı karşıya, mitralyözlerin gölgesi altında, bilmedikleri bir yöne sürüklenmek, bu yolculara büyük huzursuzluk vermiştir.
Onun için, üzerlerinde ilk Amerikan uçağını görmenin, aralarında bir çok Amerikalı da bulunan yolcuları nasıl sevindirdiği tahmin edilebilir. Bir süre sonra, «Santa Maria» nın ardında Amerikan Donanmasının gemilerini görünce, sevinç ve huzurları büsbütün artmıştır. Haklı olarak gemideki Amerikalılar, bundan kıvanç duymuşlardır.
*
Birleşik Amerika, gerçekten, «Santa Maria» olayı karşısında en dürüst ve en insanî yolu seçti. Başlangıçta, Amerikan Dışişleri Bakanlığının bir sözcüsü ile donanma sözcülerinin verdikleri demeçler, Birleşik Amerika'nın, bu olayı bir «korsanlık» saydığı, gemiyi yakalayıp Portekiz'e teslim edeceği sanısını uyandırmıştı. Fakat bu demeçlerin kesin bir resmî kararı ve gerçek Amerikan görüşünü yansıtmadığı kısa zamanda, ve Başkan Kennedy'nin basın konferansındaki sözlerinden de anlaşıldı. İlk sanıların ve kaygıların tersine, Amerika, gemiyi yakalayıp içindeki hürriyet savaşçılariyle beraber Portekiz'e teslim etmeyi kabul etmedi. Portekiz'le müttefik olduğu halde, ve Atlas Okyanusunda Portekiz'e ait Azor Adalarında bulunan Amerikan üslerini alıkoyabilmek için Salazar Hükümetiyle iyi geçinmek zorunda olduğu halde, «Santa Maria» yı yakalayıp, Salazar'ın «korsan» saydığı Galvao ve arkadaşlariyle beraber Salazar'a tellim etmeğe razı olmadı. Hür insanlığın duygularına saygı, NATO'nun hürriyetçi ilkelerine bağlılık gösterdi. Bununla beraber, gemiyi, Amerikan Donanmasına adım adım izletmeyi de, geminin içindeki Amerikalı yolculara karşı kaçınılmaz bir ödev bildi. Gemiye dokunmamakla beraber, gemideki Amerikalıları, kendi, iradeleri dışında katıldıkları, sonu belirsiz bir serüvende tehlikelerden, açlıktan, susuzluktan, hastalıktan koruyabilmek için gerekli tedbirlerden hiç birini ihmal etmedi.
*
İşte, Birleşik Amerika'nın bu dürüst vs dürüst olduğu kadar da uyruklarının esenliği ile bu kadar yakından ilgili davranışı karşısında, bir Amerikalı yolcunun, duygularını, kıvancını,
«Artık gelir vergisi ödemeye hic bir itirazım olmıyacak», diye belirtmesi, dünkü yazımızda, söz konusu ettiğimiz, ve bizde henüz yeteri kadar gelişmediğinden yakındığımız «vergi şuuru»na taze bir örnektir.
İtiraf etmeliyiz ki, böyle bir durumda hiç bir Türkün aklına «gelir vergisi» gelmezdi. Hiç bir Türk, böyle bir durum karşısında sevinç ve kıvancını, «gelir vergisi» ne âtıf yapan bir formülle ifade edebileceğini düşünmezdi.
Çünkü, yurttaşın devlete borcu ile devletin yurttaşa borcunu düğümleyen, bu karşılıklı borçları dinamik ve yapıcı hale getiren başlıca bir unsurun «vergi» olduğu düşüncesi henüz bizlerin bilincimizde yer etmemiştir. Ne, devletten hizmet beklemeğe kendimizde hak görebilmek için vergi borcumuza sadık olmamız gerektiğini; ne de vergi borcumuzu sadakatle, titizlikle ödemenin, bizlere, devletten bazı hizmetleri titizlikle beklemek hakkını verdiğini, tam mânası ile idrak etmiş değilizdir.
Ulus olarak bizim, «Santa Maria» olayından öğreneceğimiz şey yoktur. Biz bugün hürriyet yolunda, Galvao'ya ve bedbaht arkadaşlarına üzülebilecek kadar ileriyiz. Ama «Santa Maria» daki Amerikalı yolcunun karaya çıkınca söylediği ilk sözden öğreneceğimiz çok şey vardır. Çünkü, vergi şuuru bakımından, Amerikalının ve daha bir çok Batılının çok gerisindeyiz.
BÜLENT ECEVİT
Vergi ödeyen Amerikalının kıvancı
«Üzerimizde ilk Amerikan uçağını görünce kıvanç duydum. Artık gelir vergisi ödemeğe hiç bir itirazım olmıyacak.»
«Santa Maria» gemisinden inen bir Amerikalı yolcu, Brezilya'da karaya çıkınca, duygularını soran gazeteciye bunları söylemiş.
«Santa Maria» nın 12 günlük hürriyet arayışı 2 Şubat günü bir Brezilya limanında sona erdi. Hür insanlık, «Santa Maria» serüvenini heyecanla izlerken, daha çok, hiç değilse bu safhasında umutsuz görünen bir hürriyet arayışının nasıl sonuçlanacağını merak ediyordu. Fakat gemideki yolcuların ve kıyıda onları gözleyen yakınlarının, bu durumdan derin kaygı duymaları tabiî sayılıyor, onların bu kaygıları da paylaşılıyordu. Nitekim, gemi karaya yanaştıktan sonra anlaşıldı ki, 12 gün 12 gece bu serüvenin ister istemez içinde yaşayan yolcular, olayı, bir diktatörlüğe karşı orijinal bir ayaklanma olarak değil, deniz ortasında başlarına gelen, kaygı ve korku verici bir talihsizlik olarak görmüşlerdir. Açlık ve susuzluk tehlikesiyle, belki daha büyük tehlikelerle karşı karşıya, mitralyözlerin gölgesi altında, bilmedikleri bir yöne sürüklenmek, bu yolculara büyük huzursuzluk vermiştir.
Onun için, üzerlerinde ilk Amerikan uçağını görmenin, aralarında bir çok Amerikalı da bulunan yolcuları nasıl sevindirdiği tahmin edilebilir. Bir süre sonra, «Santa Maria» nın ardında Amerikan Donanmasının gemilerini görünce, sevinç ve huzurları büsbütün artmıştır. Haklı olarak gemideki Amerikalılar, bundan kıvanç duymuşlardır.
*
Birleşik Amerika, gerçekten, «Santa Maria» olayı karşısında en dürüst ve en insanî yolu seçti. Başlangıçta, Amerikan Dışişleri Bakanlığının bir sözcüsü ile donanma sözcülerinin verdikleri demeçler, Birleşik Amerika'nın, bu olayı bir «korsanlık» saydığı, gemiyi yakalayıp Portekiz'e teslim edeceği sanısını uyandırmıştı. Fakat bu demeçlerin kesin bir resmî kararı ve gerçek Amerikan görüşünü yansıtmadığı kısa zamanda, ve Başkan Kennedy'nin basın konferansındaki sözlerinden de anlaşıldı. İlk sanıların ve kaygıların tersine, Amerika, gemiyi yakalayıp içindeki hürriyet savaşçılariyle beraber Portekiz'e teslim etmeyi kabul etmedi. Portekiz'le müttefik olduğu halde, ve Atlas Okyanusunda Portekiz'e ait Azor Adalarında bulunan Amerikan üslerini alıkoyabilmek için Salazar Hükümetiyle iyi geçinmek zorunda olduğu halde, «Santa Maria» yı yakalayıp, Salazar'ın «korsan» saydığı Galvao ve arkadaşlariyle beraber Salazar'a tellim etmeğe razı olmadı. Hür insanlığın duygularına saygı, NATO'nun hürriyetçi ilkelerine bağlılık gösterdi. Bununla beraber, gemiyi, Amerikan Donanmasına adım adım izletmeyi de, geminin içindeki Amerikalı yolculara karşı kaçınılmaz bir ödev bildi. Gemiye dokunmamakla beraber, gemideki Amerikalıları, kendi, iradeleri dışında katıldıkları, sonu belirsiz bir serüvende tehlikelerden, açlıktan, susuzluktan, hastalıktan koruyabilmek için gerekli tedbirlerden hiç birini ihmal etmedi.
*
İşte, Birleşik Amerika'nın bu dürüst vs dürüst olduğu kadar da uyruklarının esenliği ile bu kadar yakından ilgili davranışı karşısında, bir Amerikalı yolcunun, duygularını, kıvancını,
«Artık gelir vergisi ödemeye hic bir itirazım olmıyacak», diye belirtmesi, dünkü yazımızda, söz konusu ettiğimiz, ve bizde henüz yeteri kadar gelişmediğinden yakındığımız «vergi şuuru»na taze bir örnektir.
İtiraf etmeliyiz ki, böyle bir durumda hiç bir Türkün aklına «gelir vergisi» gelmezdi. Hiç bir Türk, böyle bir durum karşısında sevinç ve kıvancını, «gelir vergisi» ne âtıf yapan bir formülle ifade edebileceğini düşünmezdi.
Çünkü, yurttaşın devlete borcu ile devletin yurttaşa borcunu düğümleyen, bu karşılıklı borçları dinamik ve yapıcı hale getiren başlıca bir unsurun «vergi» olduğu düşüncesi henüz bizlerin bilincimizde yer etmemiştir. Ne, devletten hizmet beklemeğe kendimizde hak görebilmek için vergi borcumuza sadık olmamız gerektiğini; ne de vergi borcumuzu sadakatle, titizlikle ödemenin, bizlere, devletten bazı hizmetleri titizlikle beklemek hakkını verdiğini, tam mânası ile idrak etmiş değilizdir.
Ulus olarak bizim, «Santa Maria» olayından öğreneceğimiz şey yoktur. Biz bugün hürriyet yolunda, Galvao'ya ve bedbaht arkadaşlarına üzülebilecek kadar ileriyiz. Ama «Santa Maria» daki Amerikalı yolcunun karaya çıkınca söylediği ilk sözden öğreneceğimiz çok şey vardır. Çünkü, vergi şuuru bakımından, Amerikalının ve daha bir çok Batılının çok gerisindeyiz.
Koleksiyon
Alıntı
“Vergi Ödeyen Amerikalı'nın Kıvancı,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 9 Ekim 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1335 ulaşıldı.