Verim ve Geçim
Title:
Verim ve Geçim
Source:
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 2
Date:
1961-01-03
Location:
Rahşan Ecevit Arşivi, "Günaydın Yazı Dizisi 1960-61"
Text:
VERİM VE GEÇİM
Yeni yılın en sevindirici haberlerinden biri, subay, memur, emekli, dul ve yetim aylıklarının arttırılmasına karar verilmiş olmasıdır.
Bu arttırmaların devlet bütçesine yükü ağır olabilir; azamî tasarruf yapılması, yatırımların arttırılması, istikrar tedbirlerine sıkı sıkıya bağlı kalınması gereken bir devrede, tüketimi (istihlâki) hızlandırabilecek, fiyatlarda yükseliş yaratmasından kaygı duyulabilecek böyle bir kararı yersiz ve tehlikeli bulanlar çıkabilir.
Fakat herhalde Türkiye'de, devlet hizmetinde çalışmanın, ömür boyunca gitgide artan bir sefalete mahkûm olmaktan kurtarılması gerekiyordu.
Yıllardır, hayat pahalılığının hızla yükselişi karşısında, devlet hizmeti görenler için, «terfi», «terfih» olmaktan çıkmıştı. Memurun, hizmet süresi uzayıp mevkii ve aylık kadrosu yükseldikçe, geçim seviyesi yükselecek yerde alçalıyordu. Bir kimsenin, memurluk süresince aylığından yapılan emeklilik kesintisi, o kimse emekliye ayrıldığında, değerini, satın alma gücünü, büyük ölçüde yitirmiş olarak kendisine ödeniyordu. Bu, mazur gösterilemiyecek bir haksızlıktı.
Verimle geçim arasında sıkı bir bağlantı bulunduğuna şüphe yoktur. Bir insanın geçim seviyesi bir sınırın altına düşünce, o kimsenin veriminde elbette düşüş başlıyacaktır. Onun için, aylıkları arttırmanın malî ve iktisadî sakınca veya tehlikeleri, aylıkları arttırmamak halinde iş veriminde görülmesi mukadder olan düşüsün malî ve iktisadî sakıncaları ile karşılaştırılmalıdır. Bugün böyle bir karşılaştırma yapıldığında, herhalde ikincisinin, yani aylıkları şimdiki seviyesinde tutmanın, sakıncaları daha ağır basar.
Evinin yiyeceğini, çoluk çocuğunun giyeceğini asgarî ölçüde olsun sağlıyabilmek için birkaç iş birden yapmak zorunda kalan memurlar, hattâ subaylar gitgide çoğalmaktadır. Pek çok memur, çalışma gücünü koruyacak kadar olsun dinlenmesini ve gıda almasını mümkün kılacak maddi imkânlardan yoksundur.
Bu imkânlardan yoksun kalan memurun sağlık ve ruhî durumu, görevinde yeteri kadar verimli olmasına, devlet dairelerinde iş izleyen yurttaşa gerektiği kadar güler yüzlü davranabilmesine elvermez.
Aylıklardaki yükselişin malî ve iktisadî sakıncalarını gidermek için bazı tamamlayıcı tedbirler de almak mümkün olsa gerektir. Örneğin, vergi sistemi değiştirilebilir; gelir vergisi orantıları daha âdil esaslara bağlanabilir. Zaten bunun için de hazırlık yapılmaktadır. Aylıklarda arttırma yolu ile subay, memur, emekli, dul ve yetimlerin tüketim güçleri, asgarî ihtiyaçlarını karşılayabilecek ve çalışanları görevlerinde verimli kılacak kadar olsun yükseltilirken, tüketim güçleri memleketimizin ölçülerine göre fazla yüksek olanlar arasında hiç vergi ödemeyenlerden vergi alınmak, dar gelirlilere nisbetle çok az vergi ödeyenlerden de daha çok vergi alınmak suretiyle bir denge kurulabilir. Bu öyle ayarlanabilir ki, memlekette genel tüketim hacmi artmamış, sadece daha adilâne bir şekilde dağılmış; ve tüketim, lüks maddelerden çok, gerçek ihtiyaç maddelerine yöneltilmiş olur.
Ayrıca, tasarrufu teşvik edici tedbirler de alınabilir.
Bunların yanısıra, gereği gibi dinlenebilmenin iş verimini arttırmak bakımından ne kadar önemli olduğu gözönünde tutularak, devlet hizmetinde çalışan dar gelirlilerin kolayca yararlanabilecekleri iç turizm imkanları geliştirilmelidir. Böylece, memleketin turizme elverişli bölgeleri de aylıklardaki artıştan yararlanmış, o bölgelerde de bir hareket meydana getirilmiş olacaktır.
Kısacası, aylıklardaki artışın, yatırımlar ve istikrar tedbirleri üzerindeki menfi etkileri gözde buyültülmemelidir. Bu etkileri fazlasiyle giderici çareler bulunabilir.
Tasarruf ve yatırımlar ne kadar arttırılırsa arttırılsın, kadrolarını maddi ve mânevî sıkıntılarla bunalmış kimselerin doldurduğu bir idare cihazı ile Türkiye'de iktisadî kalkınma gereği gibi hızlandırılamazdı.
Devrim idaresinin, aylıkları yükseltme kararı, âdilliğin bir gereği olduğu kadar bu gerçeği görmüş olmanın da bir belirtisidir.
Yeni yılın en sevindirici haberlerinden biri, subay, memur, emekli, dul ve yetim aylıklarının arttırılmasına karar verilmiş olmasıdır.
Bu arttırmaların devlet bütçesine yükü ağır olabilir; azamî tasarruf yapılması, yatırımların arttırılması, istikrar tedbirlerine sıkı sıkıya bağlı kalınması gereken bir devrede, tüketimi (istihlâki) hızlandırabilecek, fiyatlarda yükseliş yaratmasından kaygı duyulabilecek böyle bir kararı yersiz ve tehlikeli bulanlar çıkabilir.
Fakat herhalde Türkiye'de, devlet hizmetinde çalışmanın, ömür boyunca gitgide artan bir sefalete mahkûm olmaktan kurtarılması gerekiyordu.
Yıllardır, hayat pahalılığının hızla yükselişi karşısında, devlet hizmeti görenler için, «terfi», «terfih» olmaktan çıkmıştı. Memurun, hizmet süresi uzayıp mevkii ve aylık kadrosu yükseldikçe, geçim seviyesi yükselecek yerde alçalıyordu. Bir kimsenin, memurluk süresince aylığından yapılan emeklilik kesintisi, o kimse emekliye ayrıldığında, değerini, satın alma gücünü, büyük ölçüde yitirmiş olarak kendisine ödeniyordu. Bu, mazur gösterilemiyecek bir haksızlıktı.
Verimle geçim arasında sıkı bir bağlantı bulunduğuna şüphe yoktur. Bir insanın geçim seviyesi bir sınırın altına düşünce, o kimsenin veriminde elbette düşüş başlıyacaktır. Onun için, aylıkları arttırmanın malî ve iktisadî sakınca veya tehlikeleri, aylıkları arttırmamak halinde iş veriminde görülmesi mukadder olan düşüsün malî ve iktisadî sakıncaları ile karşılaştırılmalıdır. Bugün böyle bir karşılaştırma yapıldığında, herhalde ikincisinin, yani aylıkları şimdiki seviyesinde tutmanın, sakıncaları daha ağır basar.
Evinin yiyeceğini, çoluk çocuğunun giyeceğini asgarî ölçüde olsun sağlıyabilmek için birkaç iş birden yapmak zorunda kalan memurlar, hattâ subaylar gitgide çoğalmaktadır. Pek çok memur, çalışma gücünü koruyacak kadar olsun dinlenmesini ve gıda almasını mümkün kılacak maddi imkânlardan yoksundur.
Bu imkânlardan yoksun kalan memurun sağlık ve ruhî durumu, görevinde yeteri kadar verimli olmasına, devlet dairelerinde iş izleyen yurttaşa gerektiği kadar güler yüzlü davranabilmesine elvermez.
Aylıklardaki yükselişin malî ve iktisadî sakıncalarını gidermek için bazı tamamlayıcı tedbirler de almak mümkün olsa gerektir. Örneğin, vergi sistemi değiştirilebilir; gelir vergisi orantıları daha âdil esaslara bağlanabilir. Zaten bunun için de hazırlık yapılmaktadır. Aylıklarda arttırma yolu ile subay, memur, emekli, dul ve yetimlerin tüketim güçleri, asgarî ihtiyaçlarını karşılayabilecek ve çalışanları görevlerinde verimli kılacak kadar olsun yükseltilirken, tüketim güçleri memleketimizin ölçülerine göre fazla yüksek olanlar arasında hiç vergi ödemeyenlerden vergi alınmak, dar gelirlilere nisbetle çok az vergi ödeyenlerden de daha çok vergi alınmak suretiyle bir denge kurulabilir. Bu öyle ayarlanabilir ki, memlekette genel tüketim hacmi artmamış, sadece daha adilâne bir şekilde dağılmış; ve tüketim, lüks maddelerden çok, gerçek ihtiyaç maddelerine yöneltilmiş olur.
Ayrıca, tasarrufu teşvik edici tedbirler de alınabilir.
Bunların yanısıra, gereği gibi dinlenebilmenin iş verimini arttırmak bakımından ne kadar önemli olduğu gözönünde tutularak, devlet hizmetinde çalışan dar gelirlilerin kolayca yararlanabilecekleri iç turizm imkanları geliştirilmelidir. Böylece, memleketin turizme elverişli bölgeleri de aylıklardaki artıştan yararlanmış, o bölgelerde de bir hareket meydana getirilmiş olacaktır.
Kısacası, aylıklardaki artışın, yatırımlar ve istikrar tedbirleri üzerindeki menfi etkileri gözde buyültülmemelidir. Bu etkileri fazlasiyle giderici çareler bulunabilir.
Tasarruf ve yatırımlar ne kadar arttırılırsa arttırılsın, kadrolarını maddi ve mânevî sıkıntılarla bunalmış kimselerin doldurduğu bir idare cihazı ile Türkiye'de iktisadî kalkınma gereği gibi hızlandırılamazdı.
Devrim idaresinin, aylıkları yükseltme kararı, âdilliğin bir gereği olduğu kadar bu gerçeği görmüş olmanın da bir belirtisidir.
Collection
Citation
“Verim ve Geçim,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, accessed December 3, 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1308.