Gürsel'in Uyarışı
Başlık:
Gürsel'in Uyarışı
Kaynak:
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 5
Tarih:
1960-09-29
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
GÜNAYDIN
BÜLENT ECEVİT
Gürsel'in uyarışı
27 Mayıs Devriminin yalnız demokrasi için, demokrasiyi kurtarmak ve daha sağlam temellere kavuşturmak için yapılmış olması, nedense bazılarına yetmiyor. Küçümsüyorlar bunu; böyle bir teşhisi pek «sathi» buluyorlar. Daha derinlere inmek, Devrime bir takım kulak doyurucu sosyal nedenler bulmak, öylece sanki 27 Mayıs Devriminin değerini yükseltmek istiyorlar.
Sanki bir Devrim, sanki bir ihtilâl, demokrasiden daha yüce bir ülkü uğrunda yapılabilirmiş, sanki demokrasi için yapılmış bir ihtilâl veya devrimden daha yüksek değerli bir ihtilâl veya devrim olabilirmiş gibi!...
Evet bir takım sosyal nedenler bulunacak, bu nedenler ortadan kaldırılmadıkça, yani «sosyal bünyede reform» yapılmadıkça, Türkiye'de demokrasi yerleşemez denecek!... Denecek de ne söz, deniyor bile!
Kimi bunu gerçekten inanarak söylüyor... Aydındır, bilgindir, ama sosyal ve ekonomik meselelere bir tek ve daracık bir açıdan bakmakta, ve «sosyal bünyede reform» un ve iktisadi kalkınmanın demokrasi ile bir arada yürütülemiyeceğine inanmaktadır.
Kimi zaman kazanmak için söylüyor... Bu görüşe kamu oyunu inandırabilirse, seçimlerin kısa zamanda yapılmasını önlemeyi, öylece yeni bir partinin teşkilâtlanıp kuvvetlenmesine vakit bulmayı ummaktadır.
Kimi de diktatörlük özlediğinden söylüyor... Eteğine tutunacak değişmez bir iktidar bulup ömrünün sonuna kadar kimleri öveceğini, kimlerin nüfuzundan yararlanarak menfaat sağlıyacağını bilip rahata kavuşmayı, kölelikte, dalkavuklukta göçebelikten kurtulmayı istemektedir.
Kişilere göre bu kadar değişik etkenler olunca da, dürüstlüğünden hiç şüphe etmediğimiz bazı aydınlarla Millî Birlik Komitesi çevresinden bazı kimseler, isteseler de istemeseler de, kendilerini, düşük iktidarın bazı eski yazarları ve sözcüleri ile, aynı düşünce üzerinde birleşmiş bulmaktadırlar. Bu tesadüften, düşük iktidarın sözcülüğünü etmiş yazarlar sonsuz bir sevinç duyup büyük umutlara kapılıyor, öbürleri ise, yani iyiniyetliler ise, sıkılıp üzülüyor olsalar gerektir.
Eğer gerçekten üzülüyorlarsa, bu üzüntünün ergeç kendilerini uyaracağı umulur. Yoksa, en iyiniyetlerle de olsa demokrasi aleyhtarlığı yapanlar, veya demokrasiden önce «sosyal bünyede reform» lara ihtiyaç olduğuna samimiyetle inananlar, ya da normal demokratik rejime geçişin geciktirilmesini yeni bir parti olarak teşkilâtlanmanın şartı sayanlar, ister istemez, düşüklerin sözcülerini kendi gölgeleri durumunda bulacaklardır. Bu gölgeyi ayaklarının ucundan bir türlü silkip atamıyacaklardır. Birçok sabahlar gazeteleri ellerine aldıklarında, kendi sözleriyle kendi yazılariyle düşük iktidar sözcülerinin yazıları arasında kendilerini dehşete, hiç değilse güç duruma düşüren bir benzerlik bulacaklardır.
Başlangıçta, düşüklerin sözcülerine, kendileri gibi düşündükleri, kentlileri gibi yazdıkları, kendi yazılarını, düşüncelerini kopmaz bir gölge gibi izledikleri için belki kızacaklardır. Fakat bu kızgınlığı, bundan duyabilecekleri üzüntüyü, kendi düşünce ve inançlarını yeniden tartmak, kendi politik hesaplarını bir daha gözden geçirmek için fırsat bilmez, yeter sebep saymazlarsa, korkulabilir ki, kızgınlıklarının, üzüntülerinin yerini, gitgide, bir yakınlık duygusu almaya başlayacakır. Belki de düşüklerin eski sözcüleri için, içlerinden, «fena da yazmıyor» diye düşünür olacaklardır.
İşte düşüklerin eski sözcülerinin , eski çevrelerinin bekledikleri, demokrasiyi bir kere daha çığırından çıkarabilmek, Türk Ulusunun demokrasi umudunu bir kere daha külleyebilmek için kolladıkları an, o andır. Bu yakınlık duygusunun başlayacağı an...
Politik hesaplardan ötürü demokrasiye karşı, veya demokratik rejime çabuk geçilmesine karşı cephe alanlarda, bu yakınlık duygusu ile beraber, D.P. artığı oyları kendilerine çekme umutları da belirecektir. O oyların sahiplerine, dağılmadan beklemeleri için, ileride kurulacak olan «kendi ideallerine en yakın» partiyi beklemeleri için sesleneceklerdir.
Sesleneceklerdir de ne söz, sesleniyorlar bile!
Dilediklerine diledikleri gibi seslensinler!... Diledikleri gibi düşünsünler!... Şu veya bu sebeple demokrasinin veya normal demokratik düzene kısa zamanda geçmenin diledikleri kadar aleyhinde olsunlar!... Bir parti kurmak için ne yaparlarsa yapsınlar, o partiye kimlerin oylarını çekebilirlerse çeksinler!... Bunun için kimseyi kınamak aklımızın köşesinden geçmez... Ama insaf etsinler de, bu gibi tasavvurlarına «Millî Birlik Komitesi» adını maske etmeğe kalkışmasınlar, Millî Birlik Hareketi idealleriyle düşük iktidar destekçilerinin «ideal» lerini bir gibi gösterip, Millî Birlik idealine düşüklerin gölgesini düşürmesinler!
Eğer iyiniyetlilikleri politik hesaplarının üstünde ise, Sayın Cemal Gürsel'in, sağduyusuyla, açık görüşlülüğü, ve görüşü kadar açık sözlülüğü ile, doğruluğu, dürüstlüğü ile şu nazik devrenin en büyük teminatlarından biri olan Gürsel'in, iki gün önce, okullar açılırken, Türk gençlerine, Türk çocuklarına söylediği şu sözlere kulak versinler:
«Şu sırada demokratik nizamı reddeden, güya memleketin kurtuluşunun diktatorya ile mümkün olacağını ileri süren yazılar, fikirler görülmektedir. Hayır çocuklar, hayır.. Kurtuluş yolumuzun millî irade yolu olduğuna mutlak surette inanmalıyız. Zorbalık idaresi iptidaî milletler için belki faydalı olabilir. Fakat Türk milleti için aslâ. Hattâ faydasız değil, felâketli de olabilir. Bu sapık fikirlere, özlemlere karşı dikkatli olmalıyız. Bir milleti yükseltmenin yolu şiddet ve zorbalık yolu değil, ahlâk ve fazilet yoludur. Bu da demokrasi yolu, millî irade yoludur».
İşte Millî Birliğin sesi budur, ülküsü budur, ilkesi budur!..
Gerisi lâf, gerisi bahane, gerisi maddî ya da siyasî hesap!..
BÜLENT ECEVİT
Gürsel'in uyarışı
27 Mayıs Devriminin yalnız demokrasi için, demokrasiyi kurtarmak ve daha sağlam temellere kavuşturmak için yapılmış olması, nedense bazılarına yetmiyor. Küçümsüyorlar bunu; böyle bir teşhisi pek «sathi» buluyorlar. Daha derinlere inmek, Devrime bir takım kulak doyurucu sosyal nedenler bulmak, öylece sanki 27 Mayıs Devriminin değerini yükseltmek istiyorlar.
Sanki bir Devrim, sanki bir ihtilâl, demokrasiden daha yüce bir ülkü uğrunda yapılabilirmiş, sanki demokrasi için yapılmış bir ihtilâl veya devrimden daha yüksek değerli bir ihtilâl veya devrim olabilirmiş gibi!...
Evet bir takım sosyal nedenler bulunacak, bu nedenler ortadan kaldırılmadıkça, yani «sosyal bünyede reform» yapılmadıkça, Türkiye'de demokrasi yerleşemez denecek!... Denecek de ne söz, deniyor bile!
Kimi bunu gerçekten inanarak söylüyor... Aydındır, bilgindir, ama sosyal ve ekonomik meselelere bir tek ve daracık bir açıdan bakmakta, ve «sosyal bünyede reform» un ve iktisadi kalkınmanın demokrasi ile bir arada yürütülemiyeceğine inanmaktadır.
Kimi zaman kazanmak için söylüyor... Bu görüşe kamu oyunu inandırabilirse, seçimlerin kısa zamanda yapılmasını önlemeyi, öylece yeni bir partinin teşkilâtlanıp kuvvetlenmesine vakit bulmayı ummaktadır.
Kimi de diktatörlük özlediğinden söylüyor... Eteğine tutunacak değişmez bir iktidar bulup ömrünün sonuna kadar kimleri öveceğini, kimlerin nüfuzundan yararlanarak menfaat sağlıyacağını bilip rahata kavuşmayı, kölelikte, dalkavuklukta göçebelikten kurtulmayı istemektedir.
Kişilere göre bu kadar değişik etkenler olunca da, dürüstlüğünden hiç şüphe etmediğimiz bazı aydınlarla Millî Birlik Komitesi çevresinden bazı kimseler, isteseler de istemeseler de, kendilerini, düşük iktidarın bazı eski yazarları ve sözcüleri ile, aynı düşünce üzerinde birleşmiş bulmaktadırlar. Bu tesadüften, düşük iktidarın sözcülüğünü etmiş yazarlar sonsuz bir sevinç duyup büyük umutlara kapılıyor, öbürleri ise, yani iyiniyetliler ise, sıkılıp üzülüyor olsalar gerektir.
Eğer gerçekten üzülüyorlarsa, bu üzüntünün ergeç kendilerini uyaracağı umulur. Yoksa, en iyiniyetlerle de olsa demokrasi aleyhtarlığı yapanlar, veya demokrasiden önce «sosyal bünyede reform» lara ihtiyaç olduğuna samimiyetle inananlar, ya da normal demokratik rejime geçişin geciktirilmesini yeni bir parti olarak teşkilâtlanmanın şartı sayanlar, ister istemez, düşüklerin sözcülerini kendi gölgeleri durumunda bulacaklardır. Bu gölgeyi ayaklarının ucundan bir türlü silkip atamıyacaklardır. Birçok sabahlar gazeteleri ellerine aldıklarında, kendi sözleriyle kendi yazılariyle düşük iktidar sözcülerinin yazıları arasında kendilerini dehşete, hiç değilse güç duruma düşüren bir benzerlik bulacaklardır.
Başlangıçta, düşüklerin sözcülerine, kendileri gibi düşündükleri, kentlileri gibi yazdıkları, kendi yazılarını, düşüncelerini kopmaz bir gölge gibi izledikleri için belki kızacaklardır. Fakat bu kızgınlığı, bundan duyabilecekleri üzüntüyü, kendi düşünce ve inançlarını yeniden tartmak, kendi politik hesaplarını bir daha gözden geçirmek için fırsat bilmez, yeter sebep saymazlarsa, korkulabilir ki, kızgınlıklarının, üzüntülerinin yerini, gitgide, bir yakınlık duygusu almaya başlayacakır. Belki de düşüklerin eski sözcüleri için, içlerinden, «fena da yazmıyor» diye düşünür olacaklardır.
İşte düşüklerin eski sözcülerinin , eski çevrelerinin bekledikleri, demokrasiyi bir kere daha çığırından çıkarabilmek, Türk Ulusunun demokrasi umudunu bir kere daha külleyebilmek için kolladıkları an, o andır. Bu yakınlık duygusunun başlayacağı an...
Politik hesaplardan ötürü demokrasiye karşı, veya demokratik rejime çabuk geçilmesine karşı cephe alanlarda, bu yakınlık duygusu ile beraber, D.P. artığı oyları kendilerine çekme umutları da belirecektir. O oyların sahiplerine, dağılmadan beklemeleri için, ileride kurulacak olan «kendi ideallerine en yakın» partiyi beklemeleri için sesleneceklerdir.
Sesleneceklerdir de ne söz, sesleniyorlar bile!
Dilediklerine diledikleri gibi seslensinler!... Diledikleri gibi düşünsünler!... Şu veya bu sebeple demokrasinin veya normal demokratik düzene kısa zamanda geçmenin diledikleri kadar aleyhinde olsunlar!... Bir parti kurmak için ne yaparlarsa yapsınlar, o partiye kimlerin oylarını çekebilirlerse çeksinler!... Bunun için kimseyi kınamak aklımızın köşesinden geçmez... Ama insaf etsinler de, bu gibi tasavvurlarına «Millî Birlik Komitesi» adını maske etmeğe kalkışmasınlar, Millî Birlik Hareketi idealleriyle düşük iktidar destekçilerinin «ideal» lerini bir gibi gösterip, Millî Birlik idealine düşüklerin gölgesini düşürmesinler!
Eğer iyiniyetlilikleri politik hesaplarının üstünde ise, Sayın Cemal Gürsel'in, sağduyusuyla, açık görüşlülüğü, ve görüşü kadar açık sözlülüğü ile, doğruluğu, dürüstlüğü ile şu nazik devrenin en büyük teminatlarından biri olan Gürsel'in, iki gün önce, okullar açılırken, Türk gençlerine, Türk çocuklarına söylediği şu sözlere kulak versinler:
«Şu sırada demokratik nizamı reddeden, güya memleketin kurtuluşunun diktatorya ile mümkün olacağını ileri süren yazılar, fikirler görülmektedir. Hayır çocuklar, hayır.. Kurtuluş yolumuzun millî irade yolu olduğuna mutlak surette inanmalıyız. Zorbalık idaresi iptidaî milletler için belki faydalı olabilir. Fakat Türk milleti için aslâ. Hattâ faydasız değil, felâketli de olabilir. Bu sapık fikirlere, özlemlere karşı dikkatli olmalıyız. Bir milleti yükseltmenin yolu şiddet ve zorbalık yolu değil, ahlâk ve fazilet yoludur. Bu da demokrasi yolu, millî irade yoludur».
İşte Millî Birliğin sesi budur, ülküsü budur, ilkesi budur!..
Gerisi lâf, gerisi bahane, gerisi maddî ya da siyasî hesap!..
Koleksiyon
Alıntı
“Gürsel'in Uyarışı,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1248 ulaşıldı.