Türklük ve Türkiyelilik
Title:
Türklük ve Türkiyelilik
Source:
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 5
Date:
1960-08-19
Location:
Rahşan Ecevit Arşivi
Text:
GÜNAYDIN
BÜLENT ECEVİT
Türklük ve Türkiyelilik
Batılı aydın, Batıyı anlıyabilmek için Anadoluyu, uzaktan da olsa, tanımağa çalışır. Anadoluyu tanımadan kendi kültürünü derinliğine kavrıyamıyacağını, kendi kültürünün köklerine inmiş olamıyacağını bilir. Çünkü Anadolu, Batı kültürünün başlıca kaynak yerlerinden biridir. Bugünün Batı kültürünü oluşturan uygarlıklardan bir çoğu, kat kat, Anadolu topraklarında yatar.
Biz Türkler ise, Batılılaşabilmek için, daha çok, Batıya yönelmekte, Batıyı gidip yerinde görmek, göremezsek kitaplardan okumakla yetinmek isteriz. Fakat Batıyı özendiğimiz Batı yapan kültürün, derine doğru kat kat kendi topraklarımızda yatan kaynaklarıyla pek ilgilenmeyiz. O kaynaklara karşı yabancılık duygumuzu hâlâ yenememişizdir.
Atatürk'ün tarih kuramı, bizde bu yabancılık duygusunu yenme ve bu ilgiyi yaratıp geliştirme isteğinden doğmuş olmalıdır. Ancak bu ilgidir ki Batılılaşmamızı yüzeyde kalan bir taklitçilikten kurtarabilir. Atatürk'ün tarih kuramı açısından insanlık tarihine bakıldığında, Asya'daki kaynaklardan gelen kültür akımlarıyla Batıdaki kültür akımlarını doğuran kaynakların geniş ölçüde Anadolu'da düğümlenip kaynaştığı görülür. Bunu gören bir Türk için de, Batılılaşmak, kendinden uzaklaşıp kendi kendine yabancılaşmak olmaz; tersine, bir Türk için bu, Batı kültürünü doğuran akımların düğüm noktasındaki gerçek yerini benimsemek, kendi toprağında kökleşmek, Türklükle Türkiyeliliği ve Batılılığı birleştirmek olur.
Kısacası, bazı gerici düşünürlerin söylediklerinin tersine, Garpçılıkla memleketçilik, hattâ ulusculukla evrenselcilik, karşıt kavramlar olarak çelişmeye düşecek yerde, Atatürk'ün tarih görüşünde bağdaşmakta, birliğe, bütünlüğe varmaktadır.
Batılılaşmamızı yüzeyde kalan bir taklitçilikten, dünya görüşümüzü, insanlıkla kaynaşmamızı, soy veya din ayrılığı gibi düşüncelerin sınırlayıcılığından kurtarabilmek için, Atatürk'ün bu tarih görüşüne uymamız, ulusumuzun olduğu kadar yurdumuzun tarihini de, bu yurdun, Türkler gelip yerleşmeden önceki tarihini de benimseyebilmemiz gerekir.
Bilim adamları, Atatürk'ün tarih görüşünün teferruatında bazı yanlışlıklar bulabilirler. Fakat önemli olan, Atatürk'ün tarihe bakış açısıdır.
Atatürk devrimlerinin köklü ve verimli olabilmesi için, bu devrimler Atarük'ün tarih perspektifi içinde değerlendirilmelidir. Bunun yolu ise, Asya'daki kaynaklarımızı ve Türklerin Anadoluya yerleşmesinden sonraki Türk tarihini olduğu kadar Batı kültürünün Anadolu'daki kaynaklarını da bilmek ve benimsemektir.
Türkiye'de devrimlerin kökleşebilmesi ve Batılılaşmanın deriliğine gerçekleşebilmesi için olduğu kadar. Türkiye'de yaşıyan türlü ırk, din ve mezhephepten unsurların tek bir ulus anlayışında, Türklük bilincinde birleşip kaynaşabilmesi için de Atatürk'ün bu tarih görüşü açısına varmamız, tarihdeki yerimizi o açıdan görmemiz gerekir.
Türklükle Türkiyelilik arasında, Türk tarihi ile Türkiye tarihi arasında ayrılık gözetme alışkanlığından kendimizi kurtarmadıkça ne tam Batılı olabiliriz ne de bu topraklarda tam bir ulusal birlik sağlıyabiliriz.
Yeni kurulan Türk Kültür Derneğinin de bu yönde çalışmasını, «vatan», «millet», «hars» ve «Türk tarihî» gibi, Tüzüğünde geçen kavramların Atatürk'ün geniş tarih görüşü açısından değerlendirmesini dileriz.
Türk tarihi kadar Türkiye tarihini de benimseyebildiğimiz ölçüdedir ki, Batılılaşma hareketimiz, devrimlerimiz, saksılarda yetiştirilmeğe uğraşılan bir ser bitkisi durumundan kurtulup, üstünde yaşadığımız toprağa kök salmış, bu toprağın altındaki kültür kaynaklarından, yani Batı kültürünü besleyen kaynakların ta kendisinden, kuvvet alma imkâını bulmuş olacaktır.
BÜLENT ECEVİT
Türklük ve Türkiyelilik
Batılı aydın, Batıyı anlıyabilmek için Anadoluyu, uzaktan da olsa, tanımağa çalışır. Anadoluyu tanımadan kendi kültürünü derinliğine kavrıyamıyacağını, kendi kültürünün köklerine inmiş olamıyacağını bilir. Çünkü Anadolu, Batı kültürünün başlıca kaynak yerlerinden biridir. Bugünün Batı kültürünü oluşturan uygarlıklardan bir çoğu, kat kat, Anadolu topraklarında yatar.
Biz Türkler ise, Batılılaşabilmek için, daha çok, Batıya yönelmekte, Batıyı gidip yerinde görmek, göremezsek kitaplardan okumakla yetinmek isteriz. Fakat Batıyı özendiğimiz Batı yapan kültürün, derine doğru kat kat kendi topraklarımızda yatan kaynaklarıyla pek ilgilenmeyiz. O kaynaklara karşı yabancılık duygumuzu hâlâ yenememişizdir.
Atatürk'ün tarih kuramı, bizde bu yabancılık duygusunu yenme ve bu ilgiyi yaratıp geliştirme isteğinden doğmuş olmalıdır. Ancak bu ilgidir ki Batılılaşmamızı yüzeyde kalan bir taklitçilikten kurtarabilir. Atatürk'ün tarih kuramı açısından insanlık tarihine bakıldığında, Asya'daki kaynaklardan gelen kültür akımlarıyla Batıdaki kültür akımlarını doğuran kaynakların geniş ölçüde Anadolu'da düğümlenip kaynaştığı görülür. Bunu gören bir Türk için de, Batılılaşmak, kendinden uzaklaşıp kendi kendine yabancılaşmak olmaz; tersine, bir Türk için bu, Batı kültürünü doğuran akımların düğüm noktasındaki gerçek yerini benimsemek, kendi toprağında kökleşmek, Türklükle Türkiyeliliği ve Batılılığı birleştirmek olur.
Kısacası, bazı gerici düşünürlerin söylediklerinin tersine, Garpçılıkla memleketçilik, hattâ ulusculukla evrenselcilik, karşıt kavramlar olarak çelişmeye düşecek yerde, Atatürk'ün tarih görüşünde bağdaşmakta, birliğe, bütünlüğe varmaktadır.
Batılılaşmamızı yüzeyde kalan bir taklitçilikten, dünya görüşümüzü, insanlıkla kaynaşmamızı, soy veya din ayrılığı gibi düşüncelerin sınırlayıcılığından kurtarabilmek için, Atatürk'ün bu tarih görüşüne uymamız, ulusumuzun olduğu kadar yurdumuzun tarihini de, bu yurdun, Türkler gelip yerleşmeden önceki tarihini de benimseyebilmemiz gerekir.
Bilim adamları, Atatürk'ün tarih görüşünün teferruatında bazı yanlışlıklar bulabilirler. Fakat önemli olan, Atatürk'ün tarihe bakış açısıdır.
Atatürk devrimlerinin köklü ve verimli olabilmesi için, bu devrimler Atarük'ün tarih perspektifi içinde değerlendirilmelidir. Bunun yolu ise, Asya'daki kaynaklarımızı ve Türklerin Anadoluya yerleşmesinden sonraki Türk tarihini olduğu kadar Batı kültürünün Anadolu'daki kaynaklarını da bilmek ve benimsemektir.
Türkiye'de devrimlerin kökleşebilmesi ve Batılılaşmanın deriliğine gerçekleşebilmesi için olduğu kadar. Türkiye'de yaşıyan türlü ırk, din ve mezhephepten unsurların tek bir ulus anlayışında, Türklük bilincinde birleşip kaynaşabilmesi için de Atatürk'ün bu tarih görüşü açısına varmamız, tarihdeki yerimizi o açıdan görmemiz gerekir.
Türklükle Türkiyelilik arasında, Türk tarihi ile Türkiye tarihi arasında ayrılık gözetme alışkanlığından kendimizi kurtarmadıkça ne tam Batılı olabiliriz ne de bu topraklarda tam bir ulusal birlik sağlıyabiliriz.
Yeni kurulan Türk Kültür Derneğinin de bu yönde çalışmasını, «vatan», «millet», «hars» ve «Türk tarihî» gibi, Tüzüğünde geçen kavramların Atatürk'ün geniş tarih görüşü açısından değerlendirmesini dileriz.
Türk tarihi kadar Türkiye tarihini de benimseyebildiğimiz ölçüdedir ki, Batılılaşma hareketimiz, devrimlerimiz, saksılarda yetiştirilmeğe uğraşılan bir ser bitkisi durumundan kurtulup, üstünde yaşadığımız toprağa kök salmış, bu toprağın altındaki kültür kaynaklarından, yani Batı kültürünü besleyen kaynakların ta kendisinden, kuvvet alma imkâını bulmuş olacaktır.
Collection
Citation
“Türklük ve Türkiyelilik,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, accessed November 22, 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1222.