Basın Kanunları Bir An Önce Değişmelidir
Başlık:
Basın Kanunları Bir An Önce Değişmelidir
Kaynak:
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 3
Tarih:
1960-08-16
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
GÜNAYDIN
BÜLENT ECEVİT
Basın kanunları bir an önce değişmelidir
Sayın Adalet Bakanı Abdullah Pulat Gözübüyük, Ankara Gazeteciler Cemiyetinin protestosuna cevabını verdikten sonra,
«Netice olarak, basın toplantısındaki konuşma yanlış aksettirilmiştir. Mesele bundan ibarettir», diyor.
Oysa mesele bundan ibaret değildir.
Öteden beri bir çok siyaset adamları, halkoyunca iyi karşılanmayan sözlerinin sorumluluğundan kendilerini kurtarabilmek için, sorumluluğu basına yüklerler.
— Ben öyle söylemediydim, basın yanlış aksettirmiş!, derler.
Elbette haklı oldukları durumlar da vardır. Ama Sayın Gözübüyük'ün durumu öyle değildir. Sayın Gözübüyük'ün sözleri basına doğru aksetmiştir. Doğru aksettiği, Ankara Gazeteciler Cemiyetinin protestosuna verdiği cevapta, protesto edilen düşüncelerini tekrarlamasından da bellidir.
Diyor ki Bakan:
«Basın toplantısındaki konuşmada herhangi bir tehdit asla düşünülmemiş ve sadece istikbale muzaf olmak üzere mütecavizane neşriyatın en az ölçüde de olsa temenniye şayan bir hal olamıyacağı ve fakat bu ikaza rağmen, kasden mütecavizane neşriyata devam edenler olduğu takdirde, kanunlarda mevcut hükümlerin tatbik mecburiyeti hasıl olacağını ifadeden ibarettir.»
Görülüyor ki Sayın Bakan, «tehdit asla düşünülmemiş» tir dedikten sonra gene tehdidini yapmaktadır. Sayın Bediî Faik'in bir tenkid yazısını «mütecavizane neşriyat» saymakta ısrar etmekle, demokrasiyi benimsemiş bir devlet adamında bulunması gerekli hoşgörürlükten yoksun olduğu intibaını sağlamlaştırmaktadır. Bir «temenni» sini, aynı cümlede, tam 8 kelime sonra «ikaz» haline getirmekle tahammülsüzlüğünü bir kere daha göstermektedir. Nihayet, kendisine yönelen tenkidde «kasıt» aramaktan bir türlü vaz geçemediğini açığa vurmaktadır.
Bütün bunların üstüne de, «mevcut hükümlerini tatbik» edeceği tehdidini savurduğu kanunun anti-demokratik bir kanun olduğunu, bir an önce kaldırılması gerektiğini itiraf etmektedir.
Bu durumda Sayın Bakanın hiç değilse bir çelişme içinde olduğuna hükmetmek zorunda kalınır. Demokrasi kültürü almış, bilgili bir hukukçu olduğunu sandığımız Sayın Abdullah Pulat Gözübüyük, D.P. iktidarının azgınlık devrinde çıkarılmış bir basın kanununun anti-demokratik olduğunu bilmekte, kaldırılması için teşebbüse geçmekte, ama kendisine bir tenkid yönelince de, o basın kanunu hükümlerini uygulama tehdidini savurmaktan kendini alamamaktadır.
Sayın Adalet Bakanının demeçleri, İçişleri Bakanı Sayın Muharrem İhsan Kızıloğlu'nun, gazeteciler hakkında, içlere huzur vermekten pek uzak olan sözleri ile de birleşince, kaygı duymamak elden gelmiyor.
Adalet ve İçişleri Bakanları, mevkilerinin tabiatı gereğince, basınla en başta ve en tehlikeli şekilde karşı karşıya gelebilecek, basına karşı vaziyet alışları en çok kaygı verecek Bakanlardır. Onun için, hoşnutsuzluğun ve tehdidin bu iki Bakandan gelişi kaygıyı büsbütün arttırmaktadır.
Şu satırların yazarı, gerek Sayın Gözübüyük'le gerek Sayın Kızıloğlu ile, bir toplantıda ancak bir kere kısaca görüşmüştür. İkisini de tanır sayılamaz. Tutumlarına bakarak da kişilikleri üzerinde simdiden bir yargıya varma yetkisini kendinde göremez. Biraz bunun için, biraz da gerçekten öyle olduğuna inandığı için, tehlikeyi, bu iki Bakanın kişiliğinde, kişisel davranışlarında değil, 10 yıllık D.P iktidarının toplumumuza miras bırakmış, çoğumuzun bilinçaltına işletmiş olabileceği bazı alışkanlıklarda, demokratik ölçülere göre yanlış bazı eğilimlerde aramağa taraftardır.
Millî Birlik idaresi, toplumumuzu böyle kötü alışkanlık ve eğilimlerden kurtarmağa büyük bir iyiniyetle uğraşıyor. Fakat bu idarede sorumluluk yerleri tutanlar da bu toplumun insanlarıdırlar. O alışkanlık ve eğilimlere başkalarının kapılıp da yalnız onların bütün bütün uzak kalmış olduklarına ihtimal verilemez. Nitekim işte, iyiniyetli oldukları için, demokrasi ülküsüne bağlı oldukları için bilinçaltına itmiş bulundukları, «kasıtlı neşriyat» gibi, «tertip» gibi, gazetecilerin cahil olduğu, gazetecilerin hep yalan, yanlış yazdığı gibi, D.P. damgalı bazı klişe itham ve iddialar, bir kızgınlık, bir sinirlilik ânında, bilinçaltından yukarı fırlayıp, ağızlarından dışarı uğrayıvermektedir. Kendilerini inançlarıyla çelişmeye düşürmektedir. Ve inanıyoruz ki, inanmak istiyoruz ki, sonradan bu, en çok, ithama uğrayanlardan daha çok, kendilerini üzmektedir.
Onun için uyanık olmalıyız, kendi içimizden, alışkanlıklarımızdan gelebilecek tehlikelere karşı dikkatli, bilinçaltımıza işlemiş olabilecek anti-demokratik eğilimlere karşı tedbirli bulunmalıyız! Toplumu ve rejimi bu alışkanlıklara, tehlikelere, eğilimlere karşı koruyucu tedbirler almakta gecikmemeliyiz!
Devrim olalı 3 aya yaklaşıyor. Bugüne kadar anti-demokratik kanunların başlıcaları, o arada basınla ilgili kanunlar olsun değiştirilebilirdi. 10 yıllık D.P. iktidarı bazı bakımlardan ruhlarda o kadar derin izler bırakmış olabilir ki, hiç kimse, daha bir süre, kendi iyiniyetine çok güvenmemelidir! Basınla ilgili kanunların değiştirilmesi geciktikçe, 10 yıldır bir çoklarımızın bilinçaltına işlemiş olabilecek bazı önyargıların, tahammülsüzlüklerin, tehlikeli eğilimlerin ortaya çıkmasından, böylece demokratik bir basın mevzuatı hazırlama isteğinin gitgide gevşemesinden korkulmalıdır!
D.P. iktidarının ruhlarımızdaki izlerinin, etkilerinin silindiğinden emin oluncaya kadar, her birimiz, için iyiniyetliliğin en sağlam delili, ancak, kendi iyiniyetinden şüphe etmek olabilir.
Nitekim Türk gazetecileri, kendi iyiniyetlerinden şüphe edecek kadar iyiniyetli olduklarını göstermiş ve kendi kendilerini kontrol için, kendi içlerinden gelebilecek bazı tehlikelere, bazı kötü alışkanlık ve eğilimlere karşı kendi kendilerini ve toplumu koruyabilmek için, bir mekanizma kurmuşlardır.
Millî Birlik idaresinin de, bir an önce iyiniyetin bu gereğini yerine getirmesini, bir geçici idareden zaten beklenmeyecek uzun vâdeli bazı teşebbüsler yerine, demokrasinin bir an önce kurtarılıp canlandırılabilmesi ve sağlam temellere kavuşturulabilmesi için zaruri bazı mevzuat değişikliklerine hız vermesini dileriz.
BÜLENT ECEVİT
Basın kanunları bir an önce değişmelidir
Sayın Adalet Bakanı Abdullah Pulat Gözübüyük, Ankara Gazeteciler Cemiyetinin protestosuna cevabını verdikten sonra,
«Netice olarak, basın toplantısındaki konuşma yanlış aksettirilmiştir. Mesele bundan ibarettir», diyor.
Oysa mesele bundan ibaret değildir.
Öteden beri bir çok siyaset adamları, halkoyunca iyi karşılanmayan sözlerinin sorumluluğundan kendilerini kurtarabilmek için, sorumluluğu basına yüklerler.
— Ben öyle söylemediydim, basın yanlış aksettirmiş!, derler.
Elbette haklı oldukları durumlar da vardır. Ama Sayın Gözübüyük'ün durumu öyle değildir. Sayın Gözübüyük'ün sözleri basına doğru aksetmiştir. Doğru aksettiği, Ankara Gazeteciler Cemiyetinin protestosuna verdiği cevapta, protesto edilen düşüncelerini tekrarlamasından da bellidir.
Diyor ki Bakan:
«Basın toplantısındaki konuşmada herhangi bir tehdit asla düşünülmemiş ve sadece istikbale muzaf olmak üzere mütecavizane neşriyatın en az ölçüde de olsa temenniye şayan bir hal olamıyacağı ve fakat bu ikaza rağmen, kasden mütecavizane neşriyata devam edenler olduğu takdirde, kanunlarda mevcut hükümlerin tatbik mecburiyeti hasıl olacağını ifadeden ibarettir.»
Görülüyor ki Sayın Bakan, «tehdit asla düşünülmemiş» tir dedikten sonra gene tehdidini yapmaktadır. Sayın Bediî Faik'in bir tenkid yazısını «mütecavizane neşriyat» saymakta ısrar etmekle, demokrasiyi benimsemiş bir devlet adamında bulunması gerekli hoşgörürlükten yoksun olduğu intibaını sağlamlaştırmaktadır. Bir «temenni» sini, aynı cümlede, tam 8 kelime sonra «ikaz» haline getirmekle tahammülsüzlüğünü bir kere daha göstermektedir. Nihayet, kendisine yönelen tenkidde «kasıt» aramaktan bir türlü vaz geçemediğini açığa vurmaktadır.
Bütün bunların üstüne de, «mevcut hükümlerini tatbik» edeceği tehdidini savurduğu kanunun anti-demokratik bir kanun olduğunu, bir an önce kaldırılması gerektiğini itiraf etmektedir.
Bu durumda Sayın Bakanın hiç değilse bir çelişme içinde olduğuna hükmetmek zorunda kalınır. Demokrasi kültürü almış, bilgili bir hukukçu olduğunu sandığımız Sayın Abdullah Pulat Gözübüyük, D.P. iktidarının azgınlık devrinde çıkarılmış bir basın kanununun anti-demokratik olduğunu bilmekte, kaldırılması için teşebbüse geçmekte, ama kendisine bir tenkid yönelince de, o basın kanunu hükümlerini uygulama tehdidini savurmaktan kendini alamamaktadır.
Sayın Adalet Bakanının demeçleri, İçişleri Bakanı Sayın Muharrem İhsan Kızıloğlu'nun, gazeteciler hakkında, içlere huzur vermekten pek uzak olan sözleri ile de birleşince, kaygı duymamak elden gelmiyor.
Adalet ve İçişleri Bakanları, mevkilerinin tabiatı gereğince, basınla en başta ve en tehlikeli şekilde karşı karşıya gelebilecek, basına karşı vaziyet alışları en çok kaygı verecek Bakanlardır. Onun için, hoşnutsuzluğun ve tehdidin bu iki Bakandan gelişi kaygıyı büsbütün arttırmaktadır.
Şu satırların yazarı, gerek Sayın Gözübüyük'le gerek Sayın Kızıloğlu ile, bir toplantıda ancak bir kere kısaca görüşmüştür. İkisini de tanır sayılamaz. Tutumlarına bakarak da kişilikleri üzerinde simdiden bir yargıya varma yetkisini kendinde göremez. Biraz bunun için, biraz da gerçekten öyle olduğuna inandığı için, tehlikeyi, bu iki Bakanın kişiliğinde, kişisel davranışlarında değil, 10 yıllık D.P iktidarının toplumumuza miras bırakmış, çoğumuzun bilinçaltına işletmiş olabileceği bazı alışkanlıklarda, demokratik ölçülere göre yanlış bazı eğilimlerde aramağa taraftardır.
Millî Birlik idaresi, toplumumuzu böyle kötü alışkanlık ve eğilimlerden kurtarmağa büyük bir iyiniyetle uğraşıyor. Fakat bu idarede sorumluluk yerleri tutanlar da bu toplumun insanlarıdırlar. O alışkanlık ve eğilimlere başkalarının kapılıp da yalnız onların bütün bütün uzak kalmış olduklarına ihtimal verilemez. Nitekim işte, iyiniyetli oldukları için, demokrasi ülküsüne bağlı oldukları için bilinçaltına itmiş bulundukları, «kasıtlı neşriyat» gibi, «tertip» gibi, gazetecilerin cahil olduğu, gazetecilerin hep yalan, yanlış yazdığı gibi, D.P. damgalı bazı klişe itham ve iddialar, bir kızgınlık, bir sinirlilik ânında, bilinçaltından yukarı fırlayıp, ağızlarından dışarı uğrayıvermektedir. Kendilerini inançlarıyla çelişmeye düşürmektedir. Ve inanıyoruz ki, inanmak istiyoruz ki, sonradan bu, en çok, ithama uğrayanlardan daha çok, kendilerini üzmektedir.
Onun için uyanık olmalıyız, kendi içimizden, alışkanlıklarımızdan gelebilecek tehlikelere karşı dikkatli, bilinçaltımıza işlemiş olabilecek anti-demokratik eğilimlere karşı tedbirli bulunmalıyız! Toplumu ve rejimi bu alışkanlıklara, tehlikelere, eğilimlere karşı koruyucu tedbirler almakta gecikmemeliyiz!
Devrim olalı 3 aya yaklaşıyor. Bugüne kadar anti-demokratik kanunların başlıcaları, o arada basınla ilgili kanunlar olsun değiştirilebilirdi. 10 yıllık D.P. iktidarı bazı bakımlardan ruhlarda o kadar derin izler bırakmış olabilir ki, hiç kimse, daha bir süre, kendi iyiniyetine çok güvenmemelidir! Basınla ilgili kanunların değiştirilmesi geciktikçe, 10 yıldır bir çoklarımızın bilinçaltına işlemiş olabilecek bazı önyargıların, tahammülsüzlüklerin, tehlikeli eğilimlerin ortaya çıkmasından, böylece demokratik bir basın mevzuatı hazırlama isteğinin gitgide gevşemesinden korkulmalıdır!
D.P. iktidarının ruhlarımızdaki izlerinin, etkilerinin silindiğinden emin oluncaya kadar, her birimiz, için iyiniyetliliğin en sağlam delili, ancak, kendi iyiniyetinden şüphe etmek olabilir.
Nitekim Türk gazetecileri, kendi iyiniyetlerinden şüphe edecek kadar iyiniyetli olduklarını göstermiş ve kendi kendilerini kontrol için, kendi içlerinden gelebilecek bazı tehlikelere, bazı kötü alışkanlık ve eğilimlere karşı kendi kendilerini ve toplumu koruyabilmek için, bir mekanizma kurmuşlardır.
Millî Birlik idaresinin de, bir an önce iyiniyetin bu gereğini yerine getirmesini, bir geçici idareden zaten beklenmeyecek uzun vâdeli bazı teşebbüsler yerine, demokrasinin bir an önce kurtarılıp canlandırılabilmesi ve sağlam temellere kavuşturulabilmesi için zaruri bazı mevzuat değişikliklerine hız vermesini dileriz.
Koleksiyon
Alıntı
“Basın Kanunları Bir An Önce Değişmelidir,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 26 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1221 ulaşıldı.