Öğretmen İhtiyacını Karşılamanın Bir Yolu
Başlık:
Öğretmen İhtiyacını Karşılamanın Bir Yolu
Kaynak:
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 3
Tarih:
1960-08-05
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
GÜNAYDIN
BÜLENT ECEVİT
Öğretmen ihtiyacını karşılamanın bir yolu
Memleket dertlerine çare bulmanın birinci şartı dertleri bilmek ve yurttaşa açık açık söylemektir. Millî Birlik Yöneticilerinin işleri sağlam tuttuklarına en inandırıcı delil de dertleri anlama yolundaki çabaları ve anlatmadaki açık sözlülükleridir. 10 yıllık D.P. iktidarının her şeyi gülpembe gösterip her konuda hem yurttaşı hem de kendi kendini aldatmasından öylesine usanç getirilmişti ki, şimdi, geçici Hükümet üyelerinin, biribiri ardından, çalışma alanlarına giren konularda çizdikleri karanlık, hepsi biribirinden karanlık tabloları, yurttaşa, hayal kırıklığından çok umut vermektedir. Çünkü bu davranış, hiç değilse işlerin ciddî tutulduğu, dertlere gerçekten çare arandığı inancını doğurabilmektedir.
Gene bu davranış, sorumluluk duygusu ve hizmet yeteneği olan yurttaşlara, ödevlerini ve kendilerine düşen fedakârlık borcunu kavrama imkânını vermekte, böylelikle, Türk toplumunu özlenen seviyeye, refaha, huzur ve güvenliğe bir an önce ulaştırabilmek uğrunda idarenin yurttaştan işbirliği ve yardım elde etmesini kolaylaştırmaktadır.
Millî Eğitim Bakam Sayın Prof. Fehmi Yavuz da, Millî Eğitim konusunda, gerek Millî Birlik İdaresine gerek kendi şahsiyetine yakışan açıklıkta konuştu. Tahmin edilebileceği kadar karanlık bir tablo çizdi ve aydınları yardıma çağırdı. Bakanın belirttiğine göre, okul yapısına ve öğretmene ihtiyaç, Devletin, bugünkü imkânlarıyla ve halktan yardım görmeksizin karşılıyamayacağı kadar büyüktür ve ihtiyaç her yıl imkânları biraz daha aşmaktadır. Bunun için başka bazı yapılardan da okul olarak yararlanılması, ve türlü alanlardaki aydınların, o arada memurlarla yedek subayların, öğretmen olarak da çalıştırılması düşünülmektedir.
Bakanın çizdiği tablonun, sorumluluk duygusu olan bütün idealist aydınlarda hizmet isteğini uyandıracağına, eğitim alanında kendilerine düşen ödevleri yapma hevesini kamçılayacağına şüphe yoktur.
Ancak idealizmle realizm arasındaki ölçüyü isabetle bulabilmek gerekir. Eğer, memurların, asıl işlerini aksatmaksızın, ek görev olarak, ücretli veya gönüllü öğretmenlik yapmağa vakitleri varsa, işlerin gerektirdiğinden çok memur çalıştırılıyor; yedek subaylar askerlik konusunda gerekli bilgi ve tecrübeyi edinmelerine engel olmaksızın, öğretmenliğe de vakit ayırabileceklerse, yedeksubaylık süresi gerektiğinden uzun tutuluyor demektir. Bu durumda memur sayısını ve yedeksubaylık süresini indirmek, memleket ekonomisi için, onları boş kalan vakitlerinde öğretmen olarak çalıştırmaktan daha uygun sayılabilir. Kaldı ki bazı yerlerde memurlara, öğretmen kadrolarında ki boşlukları doldurmak için, zaten yıllardır ek görev verilmekte, fakat, bildiğimiz kadar, bunun ne devlet dairelerine ne okullara hayrı dokunmaktadır.
Öğretmen kadrolarındaki boşluğu geçici olarak doldurmanın daha verimli bir yolu, yaz tatillerinde üniversite öğrencilerinden yararlanmak olabilir. Fakat bu konuda da idealizmle realizm arasındaki ölçü iyi tayin edilmelidir.
Şüphesiz, üniversitelilerimizin büyük çoğunluğu tatil aylarında ücretsiz, gönüllü öğretmenlik yapmayı kabul edecek kadar idealisttirler. Ama, emeklerine karşılık ücret verildiği takdirde, onların bu idealizminden o ücreti hak etmek için öğretmenlik görevini daha sıkı tutmalarını sağlıyacak, öğretmenlik işini, amatör hevesliliği ile değil, profesyonel sorumluluğu ile yürütmelerini mümkün kılacak bir yolda da yararlanılmış olur.
Kaldı ki pek çok üniversite öğrencisi geçim sıkıntısı içindedir. Devlet bu yüzden, öğrenci burslarının artırılması için sürekli tazyik altındadır. Gene bu yüzden, pek çok üniversiteli, başkalarının daha iyi yapabileceği, ve kendi yetişmesine hiç bir yararlığı olmayan alanlarda işler tutmak zorunda kalmakta, o yüzden yüksek öğrenimin de verimi düşmektedir.
Oysa, yaz aylarında üniversiteliler, öğretmensiz köylere ve öğretmen sayısı çok yetersiz il ve ya ilce merkezlerine ücretli öğretmen olarak gönderilirlerse, hem, üniversitede geçirecekleri kış ayları için para biriktirmiş, ve üniversitenin açık olduğu aylarda başka bir işe girmeyip, bütün vakitlerini kendi derslerine ayırmak imkânını bulmuş, hem de yaz aylarında memleket halkını, köylüsüyle kentlisiyle yakından tanımış, memleket meselelerini daha hayata atılmadan öğrenmiş olacaklardır.
Bu sistemin işlemesini mümkün kılmak için, öğretmensiz köylerde ilk öğretimi, yazın yapmak, okul yapıları veya öğretmen sayıları ihtiyacı karşılayamayan ilce veya il merkezlerinde de ilk ve orta öğretimi, yaz ve kış olarak yılda iki devre halinde yapmak, kışın okuma fırsatı bulamayan çocuklara yazın okuma fırsatını vermek imkânsız olmasa gerektir.
Bizde üniversitelerin yaz tatilleri fazlasiyle uzundur, ve üversitelerin öğretim kadroları genişlemedikçe bu tatilleri kısaltıp yüksek öğrenim süresini indirmenin de yolu olmasa gerektir. Yaptığımız - teklif eğer pratik bir değeri varsa - bu yüzden yılın yarıya yakınını boş geçirmek zorunda kalan üniversite öğrencilerinin, bu boş zamanlarını, memlekete ve kendi yetişmelerine en yararlı bir şekilde değerlendirmelerini de mümkün kılacaktır.
BÜLENT ECEVİT
Öğretmen ihtiyacını karşılamanın bir yolu
Memleket dertlerine çare bulmanın birinci şartı dertleri bilmek ve yurttaşa açık açık söylemektir. Millî Birlik Yöneticilerinin işleri sağlam tuttuklarına en inandırıcı delil de dertleri anlama yolundaki çabaları ve anlatmadaki açık sözlülükleridir. 10 yıllık D.P. iktidarının her şeyi gülpembe gösterip her konuda hem yurttaşı hem de kendi kendini aldatmasından öylesine usanç getirilmişti ki, şimdi, geçici Hükümet üyelerinin, biribiri ardından, çalışma alanlarına giren konularda çizdikleri karanlık, hepsi biribirinden karanlık tabloları, yurttaşa, hayal kırıklığından çok umut vermektedir. Çünkü bu davranış, hiç değilse işlerin ciddî tutulduğu, dertlere gerçekten çare arandığı inancını doğurabilmektedir.
Gene bu davranış, sorumluluk duygusu ve hizmet yeteneği olan yurttaşlara, ödevlerini ve kendilerine düşen fedakârlık borcunu kavrama imkânını vermekte, böylelikle, Türk toplumunu özlenen seviyeye, refaha, huzur ve güvenliğe bir an önce ulaştırabilmek uğrunda idarenin yurttaştan işbirliği ve yardım elde etmesini kolaylaştırmaktadır.
Millî Eğitim Bakam Sayın Prof. Fehmi Yavuz da, Millî Eğitim konusunda, gerek Millî Birlik İdaresine gerek kendi şahsiyetine yakışan açıklıkta konuştu. Tahmin edilebileceği kadar karanlık bir tablo çizdi ve aydınları yardıma çağırdı. Bakanın belirttiğine göre, okul yapısına ve öğretmene ihtiyaç, Devletin, bugünkü imkânlarıyla ve halktan yardım görmeksizin karşılıyamayacağı kadar büyüktür ve ihtiyaç her yıl imkânları biraz daha aşmaktadır. Bunun için başka bazı yapılardan da okul olarak yararlanılması, ve türlü alanlardaki aydınların, o arada memurlarla yedek subayların, öğretmen olarak da çalıştırılması düşünülmektedir.
Bakanın çizdiği tablonun, sorumluluk duygusu olan bütün idealist aydınlarda hizmet isteğini uyandıracağına, eğitim alanında kendilerine düşen ödevleri yapma hevesini kamçılayacağına şüphe yoktur.
Ancak idealizmle realizm arasındaki ölçüyü isabetle bulabilmek gerekir. Eğer, memurların, asıl işlerini aksatmaksızın, ek görev olarak, ücretli veya gönüllü öğretmenlik yapmağa vakitleri varsa, işlerin gerektirdiğinden çok memur çalıştırılıyor; yedek subaylar askerlik konusunda gerekli bilgi ve tecrübeyi edinmelerine engel olmaksızın, öğretmenliğe de vakit ayırabileceklerse, yedeksubaylık süresi gerektiğinden uzun tutuluyor demektir. Bu durumda memur sayısını ve yedeksubaylık süresini indirmek, memleket ekonomisi için, onları boş kalan vakitlerinde öğretmen olarak çalıştırmaktan daha uygun sayılabilir. Kaldı ki bazı yerlerde memurlara, öğretmen kadrolarında ki boşlukları doldurmak için, zaten yıllardır ek görev verilmekte, fakat, bildiğimiz kadar, bunun ne devlet dairelerine ne okullara hayrı dokunmaktadır.
Öğretmen kadrolarındaki boşluğu geçici olarak doldurmanın daha verimli bir yolu, yaz tatillerinde üniversite öğrencilerinden yararlanmak olabilir. Fakat bu konuda da idealizmle realizm arasındaki ölçü iyi tayin edilmelidir.
Şüphesiz, üniversitelilerimizin büyük çoğunluğu tatil aylarında ücretsiz, gönüllü öğretmenlik yapmayı kabul edecek kadar idealisttirler. Ama, emeklerine karşılık ücret verildiği takdirde, onların bu idealizminden o ücreti hak etmek için öğretmenlik görevini daha sıkı tutmalarını sağlıyacak, öğretmenlik işini, amatör hevesliliği ile değil, profesyonel sorumluluğu ile yürütmelerini mümkün kılacak bir yolda da yararlanılmış olur.
Kaldı ki pek çok üniversite öğrencisi geçim sıkıntısı içindedir. Devlet bu yüzden, öğrenci burslarının artırılması için sürekli tazyik altındadır. Gene bu yüzden, pek çok üniversiteli, başkalarının daha iyi yapabileceği, ve kendi yetişmesine hiç bir yararlığı olmayan alanlarda işler tutmak zorunda kalmakta, o yüzden yüksek öğrenimin de verimi düşmektedir.
Oysa, yaz aylarında üniversiteliler, öğretmensiz köylere ve öğretmen sayısı çok yetersiz il ve ya ilce merkezlerine ücretli öğretmen olarak gönderilirlerse, hem, üniversitede geçirecekleri kış ayları için para biriktirmiş, ve üniversitenin açık olduğu aylarda başka bir işe girmeyip, bütün vakitlerini kendi derslerine ayırmak imkânını bulmuş, hem de yaz aylarında memleket halkını, köylüsüyle kentlisiyle yakından tanımış, memleket meselelerini daha hayata atılmadan öğrenmiş olacaklardır.
Bu sistemin işlemesini mümkün kılmak için, öğretmensiz köylerde ilk öğretimi, yazın yapmak, okul yapıları veya öğretmen sayıları ihtiyacı karşılayamayan ilce veya il merkezlerinde de ilk ve orta öğretimi, yaz ve kış olarak yılda iki devre halinde yapmak, kışın okuma fırsatı bulamayan çocuklara yazın okuma fırsatını vermek imkânsız olmasa gerektir.
Bizde üniversitelerin yaz tatilleri fazlasiyle uzundur, ve üversitelerin öğretim kadroları genişlemedikçe bu tatilleri kısaltıp yüksek öğrenim süresini indirmenin de yolu olmasa gerektir. Yaptığımız - teklif eğer pratik bir değeri varsa - bu yüzden yılın yarıya yakınını boş geçirmek zorunda kalan üniversite öğrencilerinin, bu boş zamanlarını, memlekete ve kendi yetişmelerine en yararlı bir şekilde değerlendirmelerini de mümkün kılacaktır.
Koleksiyon
Alıntı
“Öğretmen İhtiyacını Karşılamanın Bir Yolu,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 7 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1216 ulaşıldı.