Afrika'da Irk, Bizde Parti Ayrımı
Başlık:
Afrika'da Irk, Bizde Parti Ayrımı
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" No 13168, ss. 1, 5
Tarih:
1960-03-28
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Afrika'da ırk, bizde parti ayırımı
Bülent ECEVİT
Geçen hafta, bütün dünya, Güney Afrika'da polisin zencilere ateş açıp içlerinden bazısını öldürmesi ve yaralaması ile ilgileniyordu. Siyasî haklarını, siyasî haklarından da önce insan gibi yaşama haklarını istemekten başka bir suçu olmayan kütlelere karşı Güney Afrika idaresinin böyle bir tedbir alması, her yerde nefretle karşılandı. Birleşik Amerika Dışişleri Bakanlığı, «normal münasebetlerde bulunduğu devletlerin içişlerine dair mütalealar beyan etmekten kaçınmakla beraber», Amerika'nın, bu hâdise karşısında «sessiz kalamıyacağı» nı açıkladı, ve Güney Afrikalı nümayişçilere karşı alınan tedbirlerden duyduğu teessürü sert bir dille belirtti.
Oysa, geçen hafta, Güney Afrika'daki hâdiseyle ayni günlerde, Türkiye'de bu hâdisenin bir benzeri yer alıyordu. Kayseri'nin Yeşilhisar ilcesinde, polisler, ve üstelik polilserle beraber Demokrat Partili bazı siviller, karakolda bir vatandaşa işkence yapılmasını protesto eden halka ateş açıyor, bazı vatandaşları yaralıyorlardı. Hükümet ,sorumlulara karşı vaziyet alacak yerde, mağdurları, yaralıları, karakolda işkenceye uğrayanları tel'in ve tehdid ediyordu.
Bu olayı öğrenip te, Güney Afrika Hükümeti, Birleşik Amerika Hariciyesine,
— Güney Afrika'da protesto ettiğiniz hâdiselerin benzeri, insan hak ve hürriyetlerini korumak amacı ve kurduğunuz NATO'nun üyelerinden Türkiye'de olağan hâle gelmiştir; hattâ siyasî haklarını kullanan vatandaşlara ateş açılması, 1956'dan beri bu memlekette, zabıta kuvvetlerine, bir kanunî yetki olarak tanınmıştır, dese, Birleşik Amerika Hariciyesi acaba ne cevap verebilirdi?
Şimdiki Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, 27 Eylül 1947'de, muhalefet lideri olarak, gazetelere şu demeci veriyordu:
«Türkiye'de demokrasinin temeli, dayak ve işkencenin kaldırılmasiyle atılmış olacaktır.... Ferde vatandaş muamelesi yapmıyan, insanlık haysiyetine riayette kusurlu olan, her fırsatta kanun hükümlerini çiğnemeyi göze alabilen idarelerin seviyelerini çok iptidaî olarak vasıflandırmak zarurîdir. Hele vatandaş hak ve hürriyetlerinin koruyucusu olan inzibat kuvvetleri ve devlet memurları vatandaşa dayak atmak ve işkence yapmak durumuna düşerlerse, öyle bir idareye çok geri ve vustaî bir zihniyetin hâkim bulundugu kanaatinin âmme vicdanında yerleşmesine mani olmak mümkün değildir.
«.... İnsanlık haysiyetleri dayak altında kırılan, veyahut işkence veya dayak tehdidi altında yaşayan vatandaşların cemiyete olan bağlılık hisleri pek tabiî olarak zayıflar, hükümet ve idareye karşı duyguları ise elbette menfî olur.»
Celâl Bayar bu sözleri, 12 Temmuz Beyannamesinden sonra, ve karakollardaki en küçük bir dayak hâdisesi üzerinde hükümetin titizlikle durduğu, vatandaşa dayak atanları, işkence yapanları derhâl cezalandırdığı günlerde söylüyordu.
Şimdi, 13 yıl sonra, Demokrat Parti iktidarının 10'uncu yılında ise, «vatandaş hak ve hürriyetlerinin koruyucusu olan inzibat kuvvetleri ve devlet memurları, vatandaşa dayak atmak ve işkence yapmak» durumunu çok yükseklerde bırakmış, suçsuz vatandaşlara ateş açmak, bir evden bir eve giden muhalefet liderini silâhlı birliklere hedef gösterip «vur!», emri vermek durumuna düşmüşlerdir.
Bugün, karakollarda muhalif vatandaşlara dayak atılması, bir muhalefet partisine kaydolmak üzere parti merkezine gitmek, muhalefet liderini millî örf ve âdetler gereğince karşılamak gibi en tabiî haklarını kullanan vatandaşların kırbaçlanması, coplarla, gazlı bombalarla dağıtılmak istenmesi, günlük olaylar arasına girmiştir. Hükümet, böylesine bir «iptidaî» Ve «vustaî» zihniyetin sorumlularını cezalandırmak şöyle dursun, mükâfatlandırmaktadır. Vatandaşa işkence ve zûlm edenleri mükâfatlandırıp, işkenceye ve zûlme uğrayanlar hakanda dâva açtırmaktadır.
1947'de Bayar, zamanın Hükümetinin bütün gayretiyle ve bütün samimiyetiyle ortadan kaldırmağa çalıştığı karakol dayağının kalıntılarına karşı isyan ediyordu. Bugünse, iktidarın teşvik ve himayesi altında muhalefete karşı sistemli bir mücadele usûlü hâline getirilen karakol dayağına ve işkencesine, meydan kırbaçlaması, suçsuz vatandaşlar üzerine ateş açılması gibi yeni yeni usûller eklenmiştir.
Şimdi 1947'deki muhalefet lideri Celâl Bayar'ın ifadesiyle soruyoruz: Bu muameleye uğrayan vatandaşların «hükümet ve idareye karşı duyguları» müsbet olabilir mi?
Güney Afrika'daki, bütün insanlığın yüzünü kızartan ırk ayrımı, bugün, NATO üyesi Türkiye'de, parti ayırımı olarak taklid edilmektedir. Güney Afrika'daki beyazlar idaresinin yerlilere reva gördüğü muameleyi, Türkiye'deki, NATO üyesi Türkiye'deki, Demokrat Parti iktidarı, bugün, bu vatanı kurtarmış, bu devleti kurmuş insanların partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi saflarında toplanan, üstelik sayıları da artık Demokrat Partililerden çok fazla olan vatandaşlara reva görmektedir.
Cumhuriyet Halk Partisi saflarında toplanan haysiyetli insanların bu türlü muameleye tahammülü yoktur.
Ne siz, gelip geçici bir iktidarın sahipleri, bu memleketin bir başka ırktan efendilerisiniz, ne de biz, artık Afrika yerlilerince bile tahammül edilemeyen bir «iptidaî» ve «vustaî» zihniyet idaresinde yaşamağa katlanacak köleleriz.
Haddinizi biliniz!
Afrika'da ırk, bizde parti ayırımı
Bülent ECEVİT
Geçen hafta, bütün dünya, Güney Afrika'da polisin zencilere ateş açıp içlerinden bazısını öldürmesi ve yaralaması ile ilgileniyordu. Siyasî haklarını, siyasî haklarından da önce insan gibi yaşama haklarını istemekten başka bir suçu olmayan kütlelere karşı Güney Afrika idaresinin böyle bir tedbir alması, her yerde nefretle karşılandı. Birleşik Amerika Dışişleri Bakanlığı, «normal münasebetlerde bulunduğu devletlerin içişlerine dair mütalealar beyan etmekten kaçınmakla beraber», Amerika'nın, bu hâdise karşısında «sessiz kalamıyacağı» nı açıkladı, ve Güney Afrikalı nümayişçilere karşı alınan tedbirlerden duyduğu teessürü sert bir dille belirtti.
Oysa, geçen hafta, Güney Afrika'daki hâdiseyle ayni günlerde, Türkiye'de bu hâdisenin bir benzeri yer alıyordu. Kayseri'nin Yeşilhisar ilcesinde, polisler, ve üstelik polilserle beraber Demokrat Partili bazı siviller, karakolda bir vatandaşa işkence yapılmasını protesto eden halka ateş açıyor, bazı vatandaşları yaralıyorlardı. Hükümet ,sorumlulara karşı vaziyet alacak yerde, mağdurları, yaralıları, karakolda işkenceye uğrayanları tel'in ve tehdid ediyordu.
Bu olayı öğrenip te, Güney Afrika Hükümeti, Birleşik Amerika Hariciyesine,
— Güney Afrika'da protesto ettiğiniz hâdiselerin benzeri, insan hak ve hürriyetlerini korumak amacı ve kurduğunuz NATO'nun üyelerinden Türkiye'de olağan hâle gelmiştir; hattâ siyasî haklarını kullanan vatandaşlara ateş açılması, 1956'dan beri bu memlekette, zabıta kuvvetlerine, bir kanunî yetki olarak tanınmıştır, dese, Birleşik Amerika Hariciyesi acaba ne cevap verebilirdi?
Şimdiki Cumhurbaşkanı Celâl Bayar, 27 Eylül 1947'de, muhalefet lideri olarak, gazetelere şu demeci veriyordu:
«Türkiye'de demokrasinin temeli, dayak ve işkencenin kaldırılmasiyle atılmış olacaktır.... Ferde vatandaş muamelesi yapmıyan, insanlık haysiyetine riayette kusurlu olan, her fırsatta kanun hükümlerini çiğnemeyi göze alabilen idarelerin seviyelerini çok iptidaî olarak vasıflandırmak zarurîdir. Hele vatandaş hak ve hürriyetlerinin koruyucusu olan inzibat kuvvetleri ve devlet memurları vatandaşa dayak atmak ve işkence yapmak durumuna düşerlerse, öyle bir idareye çok geri ve vustaî bir zihniyetin hâkim bulundugu kanaatinin âmme vicdanında yerleşmesine mani olmak mümkün değildir.
«.... İnsanlık haysiyetleri dayak altında kırılan, veyahut işkence veya dayak tehdidi altında yaşayan vatandaşların cemiyete olan bağlılık hisleri pek tabiî olarak zayıflar, hükümet ve idareye karşı duyguları ise elbette menfî olur.»
Celâl Bayar bu sözleri, 12 Temmuz Beyannamesinden sonra, ve karakollardaki en küçük bir dayak hâdisesi üzerinde hükümetin titizlikle durduğu, vatandaşa dayak atanları, işkence yapanları derhâl cezalandırdığı günlerde söylüyordu.
Şimdi, 13 yıl sonra, Demokrat Parti iktidarının 10'uncu yılında ise, «vatandaş hak ve hürriyetlerinin koruyucusu olan inzibat kuvvetleri ve devlet memurları, vatandaşa dayak atmak ve işkence yapmak» durumunu çok yükseklerde bırakmış, suçsuz vatandaşlara ateş açmak, bir evden bir eve giden muhalefet liderini silâhlı birliklere hedef gösterip «vur!», emri vermek durumuna düşmüşlerdir.
Bugün, karakollarda muhalif vatandaşlara dayak atılması, bir muhalefet partisine kaydolmak üzere parti merkezine gitmek, muhalefet liderini millî örf ve âdetler gereğince karşılamak gibi en tabiî haklarını kullanan vatandaşların kırbaçlanması, coplarla, gazlı bombalarla dağıtılmak istenmesi, günlük olaylar arasına girmiştir. Hükümet, böylesine bir «iptidaî» Ve «vustaî» zihniyetin sorumlularını cezalandırmak şöyle dursun, mükâfatlandırmaktadır. Vatandaşa işkence ve zûlm edenleri mükâfatlandırıp, işkenceye ve zûlme uğrayanlar hakanda dâva açtırmaktadır.
1947'de Bayar, zamanın Hükümetinin bütün gayretiyle ve bütün samimiyetiyle ortadan kaldırmağa çalıştığı karakol dayağının kalıntılarına karşı isyan ediyordu. Bugünse, iktidarın teşvik ve himayesi altında muhalefete karşı sistemli bir mücadele usûlü hâline getirilen karakol dayağına ve işkencesine, meydan kırbaçlaması, suçsuz vatandaşlar üzerine ateş açılması gibi yeni yeni usûller eklenmiştir.
Şimdi 1947'deki muhalefet lideri Celâl Bayar'ın ifadesiyle soruyoruz: Bu muameleye uğrayan vatandaşların «hükümet ve idareye karşı duyguları» müsbet olabilir mi?
Güney Afrika'daki, bütün insanlığın yüzünü kızartan ırk ayrımı, bugün, NATO üyesi Türkiye'de, parti ayırımı olarak taklid edilmektedir. Güney Afrika'daki beyazlar idaresinin yerlilere reva gördüğü muameleyi, Türkiye'deki, NATO üyesi Türkiye'deki, Demokrat Parti iktidarı, bugün, bu vatanı kurtarmış, bu devleti kurmuş insanların partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi saflarında toplanan, üstelik sayıları da artık Demokrat Partililerden çok fazla olan vatandaşlara reva görmektedir.
Cumhuriyet Halk Partisi saflarında toplanan haysiyetli insanların bu türlü muameleye tahammülü yoktur.
Ne siz, gelip geçici bir iktidarın sahipleri, bu memleketin bir başka ırktan efendilerisiniz, ne de biz, artık Afrika yerlilerince bile tahammül edilemeyen bir «iptidaî» ve «vustaî» zihniyet idaresinde yaşamağa katlanacak köleleriz.
Haddinizi biliniz!
Koleksiyon
Alıntı
“Afrika'da Irk, Bizde Parti Ayrımı,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 24 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1161 ulaşıldı.