Üçlü Antlaşma
Başlık:
Üçlü Antlaşma
Kaynak:
Son Havadis, "Dünya Politikası"
Tarih:
1953-03-03
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
Dünya Politikası
3.3.1953
ÜÇLÜ ANDLAŞMA
Yazan: Bülent ECEVİT
Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya arasında 28 Şubat Ankara’da imzalanan dostluk ve işbirliği andlaşması, üç memleketin müşterek tehlike karşısındaki menfaat birliğini teyid etmekte, fakat, bir saldırganlık vukuunda müşterek bir cephe açılacağına dair kesin hükümler ihtiva etmemektedir. Andlaşma, daha ziyade, böyle bir saldırganlık tehlikesi baş gösterdiği zaman, üç memleketin, eğer gerekli görürlerse, işbirliği yapabilmelerine zemin hazırlamış olmaktadır. Bu hususta 2 inci madde, âkit tarafların, “tahrik edilmemiş bir tecavüz vukuu halinde lüzum hasıl olabilecek müşterek savunma tedbirleri de dahil olmak üzere, emniyetlerine müteallik meseleleri birlikte tetkike devam etmek kararında” olduklarını belirtmektedir. Bu ibareden anlaşıldığına göre, taraflardan biri tahrik edilmemiş bir saldırganlığa uğrarsa, müşterek savunma tedbirleri alınması, öteki âkit devletlerin ihtiyarına kalmış olmaktadır.
Askerî işbirliği konsundaki en müsbet sözler, 3 üncü maddededir. Bu maddede şöyle denmektedir:
“Âkit tarafların Genelkurmayları, ahenkli kararların alınabilmesi için, aralarında mutabık kalarak tesbit edecekleri, savunma meselelerine müteallik tavsiyeleri hükümetlerine arz etmek üzere işbirliği yapmaya devam edeceklerdir.”
Bu madde, üç memleket arasındaki temasları istişarî bir mahiyette bırakmakta, ve âkit taraflara, kendi menfaatleri bakımından uygun gördükleri takdirde, müstakil bir yol tutma serbestisini vermektedir.
Kuzey Atlantik Paktı ile ilgili madde ise, askerî işbirliğine ait hükümleri büsbütün hafifletmiş olmaktadır. Bu konudaki 8 inci madde şöyledir:
“İşbu andlaşma, Türkiye ve Yunanistan’ın 4 Nisan 1949 tarihli Kuzey Atlantik Paktından mütevellit hak ve vecibelerine, her ne şeklide olursa olsun, tesir etmez ve edecek şekilde tefsir olunamaz.”
Askerî işbirliği bakımından andlaşmanın bu kadar müphem kalmasında, Yugoslavya’nın Atlantik Paktında üye olmaması en büyük rolü oynamış olsa gerektir.
Eğer, andlaşma, âkit taraflardan herhangi birine karşı girişilen bir saldırganlığın her üçüne karşı girişilmiş bir saldırganlık sayılacağı yolunda bir hüküm ihtiva etmiş olsa idi, Kuzey Atlantik Paktına doğrudan doğruya bağlanmış olurdu. Çünkü Türkiye ve Yunanistan bu Paktta üye olduklarına göre, Yugoslavya’ya yapılacak bir taarruzun Türkiye ve Yunanistan’ı müşterek bir cephe açmak durumda bırakması ile, Kuzey Atlantik Paktı Teşkilâtı da otomatik olarak harekete geçecek ve Yugoslavya, bu Pakta dahil olmadığı halde, ondan faydalanmış olacaktı.
Öbür taraftan, Yugoslavya’ya yapılacak bir taarruz Nato cephesini de tehlikeye düşüreceğine göre, Nato'nun, Türkiye ve Yunanistan vasıtası ile de olsa, Yugoslavya’ya yardım etmek zorunda kalması mukadderdir.
Onun için, Türkiye ve Yunanistan'ın Nato ile ilgisi yüzünden üçlü andlaşmadaki askerî hükümlerin müphem bırakılmış olması, bir harp halinde, gerçek bir işbirliğine herhalde engel teşkil edemiyecektir.
Buna karşılık, andlaşma metnindeki bu müphemlik, üçlü andlaşmanın sırf savunma endişesile meydana getirilmiş olduğundan en ufak bir şüphe bırakmamaktadır. En kötü niyetli çevrelerin bile, andlaşma metninde saldırganlık emelleri sezmelerine imkân yoktur.
Bu yönden, andlaşmanın peyk devletler üzerindeki manevî tesiri şüphe yok ki büyük olacaktır. Peyk memleketlerdeki hoşnutsuz unsurlar, kapılarını herkese açık tuttuğu belirtilen bu andlaşmada, memleketleri bir tehlike göremiyecek, bilâkis, bu andlaşmaya güvenerek kendileri için yeni kurtuluş imkânları arayabileceklerdir.
Bilhassa Bulgaristan ve Arnavutluk üzerinde üçlü andlaşmanın müsbet tesirleri olacağı umulmaktadır. Amerikan basını, andlaşma ile en çok bu bakımdan ilgilenmektedir.
Böylelikle, Türkiye - Yunanistan - Yugoslavya arasında imzalanan andlaşma, psikolojik harbte hür dünyanın durumunu çok kuvvetlendirmiş olmaktadır.
*
Düzeltme:
Dünkü yazımızın üçüncü paragraf, birinci satırında. “Türkiye’nin” kelimesinden sonra şu ibare bulunacaktı: “Orta Doğu’da bir müşterek savunma sistemi kurulmasını istediğini, ve”... Özür dileyerek düzeltiriz.
3.3.1953
ÜÇLÜ ANDLAŞMA
Yazan: Bülent ECEVİT
Türkiye, Yunanistan ve Yugoslavya arasında 28 Şubat Ankara’da imzalanan dostluk ve işbirliği andlaşması, üç memleketin müşterek tehlike karşısındaki menfaat birliğini teyid etmekte, fakat, bir saldırganlık vukuunda müşterek bir cephe açılacağına dair kesin hükümler ihtiva etmemektedir. Andlaşma, daha ziyade, böyle bir saldırganlık tehlikesi baş gösterdiği zaman, üç memleketin, eğer gerekli görürlerse, işbirliği yapabilmelerine zemin hazırlamış olmaktadır. Bu hususta 2 inci madde, âkit tarafların, “tahrik edilmemiş bir tecavüz vukuu halinde lüzum hasıl olabilecek müşterek savunma tedbirleri de dahil olmak üzere, emniyetlerine müteallik meseleleri birlikte tetkike devam etmek kararında” olduklarını belirtmektedir. Bu ibareden anlaşıldığına göre, taraflardan biri tahrik edilmemiş bir saldırganlığa uğrarsa, müşterek savunma tedbirleri alınması, öteki âkit devletlerin ihtiyarına kalmış olmaktadır.
Askerî işbirliği konsundaki en müsbet sözler, 3 üncü maddededir. Bu maddede şöyle denmektedir:
“Âkit tarafların Genelkurmayları, ahenkli kararların alınabilmesi için, aralarında mutabık kalarak tesbit edecekleri, savunma meselelerine müteallik tavsiyeleri hükümetlerine arz etmek üzere işbirliği yapmaya devam edeceklerdir.”
Bu madde, üç memleket arasındaki temasları istişarî bir mahiyette bırakmakta, ve âkit taraflara, kendi menfaatleri bakımından uygun gördükleri takdirde, müstakil bir yol tutma serbestisini vermektedir.
Kuzey Atlantik Paktı ile ilgili madde ise, askerî işbirliğine ait hükümleri büsbütün hafifletmiş olmaktadır. Bu konudaki 8 inci madde şöyledir:
“İşbu andlaşma, Türkiye ve Yunanistan’ın 4 Nisan 1949 tarihli Kuzey Atlantik Paktından mütevellit hak ve vecibelerine, her ne şeklide olursa olsun, tesir etmez ve edecek şekilde tefsir olunamaz.”
Askerî işbirliği bakımından andlaşmanın bu kadar müphem kalmasında, Yugoslavya’nın Atlantik Paktında üye olmaması en büyük rolü oynamış olsa gerektir.
Eğer, andlaşma, âkit taraflardan herhangi birine karşı girişilen bir saldırganlığın her üçüne karşı girişilmiş bir saldırganlık sayılacağı yolunda bir hüküm ihtiva etmiş olsa idi, Kuzey Atlantik Paktına doğrudan doğruya bağlanmış olurdu. Çünkü Türkiye ve Yunanistan bu Paktta üye olduklarına göre, Yugoslavya’ya yapılacak bir taarruzun Türkiye ve Yunanistan’ı müşterek bir cephe açmak durumda bırakması ile, Kuzey Atlantik Paktı Teşkilâtı da otomatik olarak harekete geçecek ve Yugoslavya, bu Pakta dahil olmadığı halde, ondan faydalanmış olacaktı.
Öbür taraftan, Yugoslavya’ya yapılacak bir taarruz Nato cephesini de tehlikeye düşüreceğine göre, Nato'nun, Türkiye ve Yunanistan vasıtası ile de olsa, Yugoslavya’ya yardım etmek zorunda kalması mukadderdir.
Onun için, Türkiye ve Yunanistan'ın Nato ile ilgisi yüzünden üçlü andlaşmadaki askerî hükümlerin müphem bırakılmış olması, bir harp halinde, gerçek bir işbirliğine herhalde engel teşkil edemiyecektir.
Buna karşılık, andlaşma metnindeki bu müphemlik, üçlü andlaşmanın sırf savunma endişesile meydana getirilmiş olduğundan en ufak bir şüphe bırakmamaktadır. En kötü niyetli çevrelerin bile, andlaşma metninde saldırganlık emelleri sezmelerine imkân yoktur.
Bu yönden, andlaşmanın peyk devletler üzerindeki manevî tesiri şüphe yok ki büyük olacaktır. Peyk memleketlerdeki hoşnutsuz unsurlar, kapılarını herkese açık tuttuğu belirtilen bu andlaşmada, memleketleri bir tehlike göremiyecek, bilâkis, bu andlaşmaya güvenerek kendileri için yeni kurtuluş imkânları arayabileceklerdir.
Bilhassa Bulgaristan ve Arnavutluk üzerinde üçlü andlaşmanın müsbet tesirleri olacağı umulmaktadır. Amerikan basını, andlaşma ile en çok bu bakımdan ilgilenmektedir.
Böylelikle, Türkiye - Yunanistan - Yugoslavya arasında imzalanan andlaşma, psikolojik harbte hür dünyanın durumunu çok kuvvetlendirmiş olmaktadır.
*
Düzeltme:
Dünkü yazımızın üçüncü paragraf, birinci satırında. “Türkiye’nin” kelimesinden sonra şu ibare bulunacaktı: “Orta Doğu’da bir müşterek savunma sistemi kurulmasını istediğini, ve”... Özür dileyerek düzeltiriz.
Koleksiyon
Alıntı
“Üçlü Antlaşma,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 9 Ekim 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/109 ulaşıldı.