Amerika İçin İdeal ve Menfaat

Başlık: 
Amerika İçin İdeal ve Menfaat 
Kaynak: 
Ulus, "Günün Işığında" No 12959, ss. 1, 5 
Tarih: 
1959-09-01 
Lokasyon: 
Atatürk Kitaplığı 
Metin: 
GÜNÜN IŞIĞINDA

Amerika için ideal ve menfaat

Bülent ECEVİT

İkinci Dünya Harbi ertesinin ilk yıllarında Batıda yanan idealizm ateşi küllendikten sonra, Birleşik Amerika dış siyasetine hâkim olan zihniyet, dünyada demokrasinin gelişmesini hızlandırmaktan çok kösteklemiştir.

Birkaç ay önce ölen Dışişleri Bakanı Foster Dulles, bütün üstün vasıflarına, geniş ve değerli tecrübelerine rağmen, artık kapanan bir çağın diplomatı idi. Diplomasiyi, hemen yalnız, hükümetler arasında münasebetlerin düzenlenmesi olarak görüyor, gerçek demokrasiye kavuşmuş olsun olmasın, belirli bir siyasî idrak merhalesine varmış memleketlerde, halkın güç ve etkisinin gitgide artan bir önem kazandığını yeteri kadar hesaba katmıyordu.

Gözleri, dünyadaki bu gelişmeye, «Amerika, yabancı halkların sevgisinden çok, yabancı hükümetlerin saygısını kazanmağa değer verir», diyebilecek kadar kapalı idi.

Dulles’ın paktlara haddinden fazla güvenişi de, süresini doldurmuş bu diplomasi anlayışının bir sonucu idi. Bir bölgede Amerika’nın katıldığı veya desteklediği bir pakt imzalandı mı orada Amerika’nın kendini artık rahat hissedebileceğini sanırdı.

Oysa, İkinci Dünya Harbinden sonra imzalanmış kollektif güvenlik paktlarından sadece Kuzey Atlantik Antlaşması, kendine bağlanan umutları doğrulayabilmişti.

Güney Doğu Asya’da, Ortadoğuda, Güney Amerika’da, paktlar yoluyla, hür Avrupa'daki kadar sağlam bir güvenlik sistemi kurma çabalan hiç de verimli olmamıştı.

Kuzey Atlantik Antlaşmasından sağlanan sonuçla, Birleşik Amerika’nın katıldığı veya desteklediği başka paktlardan sağlanan sonuçlar arasındaki bu fark, bir tesadüf olarak izah edilemezdi.

Kuzey Atlantik Antlaşması, münhasıran, halkın kendi kaderine hâkim olduğu demokratik memleketler arasında kurulmuştu. Öteki paktlarda ise, halkın kendi kaderine hâkim olmadığı memleketler büyük bir sayı tutuyordu.

Birincisi, hükümetlerin olduğu kadar halkların, hiç değilse halk çoğunluklarının da rızasına dayanıyordu. Ötekilerde ise, halkların rızası, halkların istek ve eğilimleri hesaba katılmamıştı. Ortada sadece hükümetler görünüyordu. Onun için bu paktların kaderi hükümetlerin kaderine bağlı idi.

Öyle olunca, üye memleketlerde, hükümetlerden hoşnutsuzlukla beraber o paktlara karşı da hoşnutsuzluk artıyordu. Hattâ, baskı rejimi altındaki halklar, baskıdan kurtulmaları önünde başlıca enegllerden biri olarak o paktları görüyorlardı.

Bu yüzden de, Birleşik Amerika, en küçük bir siyasî veya sosyal sarsıntıyla devrilebilecek hükümetlerin «saygı» sına, halkların sevgisini feda etmiş duruma düşüyordu. Oysa, saygısına güvendiği hükümetler yok olduktan sonra, Amerika, sevgisine muhtaç olmadığını sandığı halklarla karşı karşıya kalıyordu.

Irak’taki rejim değişikliğiyle Bağdat Paktının başına gelenlerden; Güney Amerika’da, halkların müstebit hükümetlere tahammülü azaldıkça Birleşik Amerika'ya karşı düşmanlık belırtileri artmağa başladıktan sonra, Amerikalı idareciler, diplomasi anlayışlarındaki sakatlık üzerine eğilmek ihtiyacını duymuşlardır.

Değişen şartları kavrama gücü ile yüksek bir politikacı olduğu anlaşılan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Nixon, Güney Amerika gezisinde gördüğü durum, yer yer karşılaştığı kötü muameleler üzerine, Amerika’nın iç hayatında olduğu kadar dış münasebetlerinde de demokratik ölçülere uyma lüzûmunu kavramış ve bu lüzumu açık açık belirtmeğe başlamıştır.

Güney Amerika gezisinden sonra, Nixon’un, Amerikan diplomasisini yürütenlere, «diktatörlüklerle münasebetlerimiz el sıkışmaktan öteye geçmemelidir; kucaklaşabileceğimiz memleketler ancak gerçek demokrasiler olmalıdır», tavsiyesinde bulunduğu söylenmektedir.

Birleşik Amerika’nın yeni Dışişleri Bakanı Herter de, Amerikan kıt’asının son Dışişleri Bakanları toplantısında yaptığı bir konuşmada, Birleşik Amerika’nın «solcu olsun, sağcı olsun diktatörlüğün her türlüsüne düşman» olduğunu cesaretle söyliyebilmiştir.

Şüphesiz, Dulles diplomasisinin yürürlükte olduğu günlerde de, Birleşik Amerika'nın ideali dünyaya demokrasinin yayılması idi. Fakat Amerikan Hariciyesi, bu idealin, yer yer, Amerikan menfaatleriyle çatıştığını sanıyor, ve böyle bir çatışma bulunduğunu sandığı yerlerde ideali bir yana bırakmakta tereddüt etmiyordu.

Şimdi ise, Amerika, diplomasi alanında idealiyle menfaatinin bir olduğunu her zamankinden daha çok idrak eder görünmektedir.

Birleşik Amerika, eğer dış münasebetlerine hâkim olan davranışı, bu idrake uygun olarak değiştirebilirse, Amerikan dış siyasetine açıklık ve kuvvet gelecektir; Amerikan halkına vicdan huzuru gelecektir; ve dünyadaki demokrasi akımına, önündeki en büyük engellerden birinin kalkmasıyla, yeni bir hız gelecektir. 

Dosyalar

1959.09.01.jpg
1959.09.01_B1.jpg
1959.09.01_A.jpg
1959.09.01_B2.jpg
1959.09.01_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“Amerika İçin İdeal ve Menfaat,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1061 ulaşıldı.