Dayak
Başlık:
Dayak
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" No 12956, ss. 1, 5
Tarih:
1959-08-29
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
DAYAK
Bülent ECEVİT
Döviz karaborsacılığından sanık Amerikalı çavuşlar karakolda dövüldüler mi, dövülmediler mi?
İlgili Türk memurları iddia ederler ki dövülmediler! İzmir’deki resmî sıfatlı Amerikalılar arasında ise bazısı «dövüldüler», bazısı «dövülmediler» tezini savunur.
Bütün Türk sorumlularla birlikte bir kısım Amerikalıların da «dövülmediler» demelerine rağmen, mesele Amerika’da alevlenmiş, aleyhimizde işlenmektedir.
Şimdiye kadar okuduklarımızdan «Time» dergisi, meseleye hemen bütün bir sayfayı, «Washington Post» gazetesi ise bir başyazı sütununu ayırmıştır.
Bu mesele ile ilgili olarak Türkiye’deki Amerikan Büyükelçisi Washington’a gitmiş, bir Amerikan heyeti de İzmir’e gelmiştir.
Fakat, kendi bakımımızdan, meseleyi yalnız «dövüldüler mi, dövülmediler mi?» diye ortaya koymak yetmez.
Aynı zamanda, «dövülmüş olabilirler mi, olamazlar mı?», diye de düşünmek gerekir.
Belki de dövülmemişlerdir.
Fakat dövülmüş de olabilirlerdi.
Zaten Türk karakollarında herhangi bir sanığın dövülmesi falâkaya çekilmesi olağan sayıldığı içindir ki, Amerikalı çavuşların «dövüldük», «falâkaya çekildik» iddiaları, delilsiz, dayanaksız olduğu halde, dışarda bu kadar ciddiye alınabilmekte, böylesine yankı uyandırabilmektedir.
Bütün günahı kanunlara bağlı ve idealist kalmak olan genç Türk üniversitelisi, iktidar partisinin, gençlik kurullarındaki yakışıksız tertiplerine boyun eğmek istemedi diye; bütün suçu Türkiye’de basın hürriyeti varmış gibi davranmak olan Türk gazetecisi gazetecilik görevini yapmağa çalıştı diye dövülsün de, döviz karaborsacılğı yapmaktan sanık Amerikalı çavuş dövülmesin!.. Kimse sorumlulardan bunu isteyemez.
Madem ki Türkiye, karakollarında dayak atılan, falâka kullanılan bir memlekettir, «görülen lüzum üzerine», elbette, Türk de dövülecektir, Amerikalı da... Bunu kabul etmemek, «Türk dövülebilir ama, Amerikalı dövülemez» demek hem iki yüzlülük olur, hem de kendi yurdumuzda Amerikalılara Türklerden daha fazla hak ve imtiyaz tanımak olur.
O bakımdan bizim için önemli olan, karakollarımızda Amerikalı sanıkların dövülmemesi değil, ister Türk ister Amerikalı olsun, hiç kimsenin dövülmemesidir.
Bunu en güzel «Washinton Post» belirtmiştir:
«İster bir Türk’e, ister bir Amerikalıya karsı yapılsın. işkence tiksinti uyandırır.»
Türkiye’de dayağı, işkenceyi bir inzibatî ve siyasi metod olarak benimseyenler. «Washington Post» ta belirtilen gerçeği bu vesile ile olsun kavrayabilirlerse ne mutluluk! O takdirde döviz kaçakçılığından sanık Amerikalı çavuşlar, yalan yahut doğru, dövüldükleri haberini ortaya atıp, karakollarda adam dövmenin, işkence etmenin, medenî düyada ne kadar tiksinti uyandırdığını göstermekle memleketimize büyük bir hizmette bulunmuş olacaklardır.
DAYAK
Bülent ECEVİT
Döviz karaborsacılığından sanık Amerikalı çavuşlar karakolda dövüldüler mi, dövülmediler mi?
İlgili Türk memurları iddia ederler ki dövülmediler! İzmir’deki resmî sıfatlı Amerikalılar arasında ise bazısı «dövüldüler», bazısı «dövülmediler» tezini savunur.
Bütün Türk sorumlularla birlikte bir kısım Amerikalıların da «dövülmediler» demelerine rağmen, mesele Amerika’da alevlenmiş, aleyhimizde işlenmektedir.
Şimdiye kadar okuduklarımızdan «Time» dergisi, meseleye hemen bütün bir sayfayı, «Washington Post» gazetesi ise bir başyazı sütununu ayırmıştır.
Bu mesele ile ilgili olarak Türkiye’deki Amerikan Büyükelçisi Washington’a gitmiş, bir Amerikan heyeti de İzmir’e gelmiştir.
Fakat, kendi bakımımızdan, meseleyi yalnız «dövüldüler mi, dövülmediler mi?» diye ortaya koymak yetmez.
Aynı zamanda, «dövülmüş olabilirler mi, olamazlar mı?», diye de düşünmek gerekir.
Belki de dövülmemişlerdir.
Fakat dövülmüş de olabilirlerdi.
Zaten Türk karakollarında herhangi bir sanığın dövülmesi falâkaya çekilmesi olağan sayıldığı içindir ki, Amerikalı çavuşların «dövüldük», «falâkaya çekildik» iddiaları, delilsiz, dayanaksız olduğu halde, dışarda bu kadar ciddiye alınabilmekte, böylesine yankı uyandırabilmektedir.
Bütün günahı kanunlara bağlı ve idealist kalmak olan genç Türk üniversitelisi, iktidar partisinin, gençlik kurullarındaki yakışıksız tertiplerine boyun eğmek istemedi diye; bütün suçu Türkiye’de basın hürriyeti varmış gibi davranmak olan Türk gazetecisi gazetecilik görevini yapmağa çalıştı diye dövülsün de, döviz karaborsacılğı yapmaktan sanık Amerikalı çavuş dövülmesin!.. Kimse sorumlulardan bunu isteyemez.
Madem ki Türkiye, karakollarında dayak atılan, falâka kullanılan bir memlekettir, «görülen lüzum üzerine», elbette, Türk de dövülecektir, Amerikalı da... Bunu kabul etmemek, «Türk dövülebilir ama, Amerikalı dövülemez» demek hem iki yüzlülük olur, hem de kendi yurdumuzda Amerikalılara Türklerden daha fazla hak ve imtiyaz tanımak olur.
O bakımdan bizim için önemli olan, karakollarımızda Amerikalı sanıkların dövülmemesi değil, ister Türk ister Amerikalı olsun, hiç kimsenin dövülmemesidir.
Bunu en güzel «Washinton Post» belirtmiştir:
«İster bir Türk’e, ister bir Amerikalıya karsı yapılsın. işkence tiksinti uyandırır.»
Türkiye’de dayağı, işkenceyi bir inzibatî ve siyasi metod olarak benimseyenler. «Washington Post» ta belirtilen gerçeği bu vesile ile olsun kavrayabilirlerse ne mutluluk! O takdirde döviz kaçakçılığından sanık Amerikalı çavuşlar, yalan yahut doğru, dövüldükleri haberini ortaya atıp, karakollarda adam dövmenin, işkence etmenin, medenî düyada ne kadar tiksinti uyandırdığını göstermekle memleketimize büyük bir hizmette bulunmuş olacaklardır.
Koleksiyon
Alıntı
“Dayak,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 14 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1059 ulaşıldı.