Eisenhower'in İlk Basın Konferansı
Başlık:
Eisenhower'in İlk Basın Konferansı
Kaynak:
Son Havadis, "Dünya Politikası"
Tarih:
1953-02-20
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
Dünya Politikası
Eisenhower'in ilk basın konferansı
Yazan: Bülent ECEVİT
Birleşik Amerika'nın yeni Başkanı Eisenhower, ilk basın konferansını 17 şubat günü Vaşington’da, Beyaz Saray’da yapmıştır.
Beyaz Saray’da, Franklin D. Roosevelt tarafından başlatılmış olan basın konferansları geleneği, kısa zamanda, Amerikan demokrasisinin en önem verilen unsurlarından biri hâline gelmişti. Bu basın konferanslarında gazeteciler, doğrudan doğruya Başkanla karşı karşıya gelerek, Amerika’nın en yetkili şahsiyetinden memleket ve dünya meseleleri hakkında görüşlerini sorabiliyorlardı. Geçenlerde, tanınmış siyasî yorumcu Walter Lippmann, Başkanlık basın konferanslarından bahseden bir makalesinde, bu âdetin yerleşmesile, Birleşik Amerika Başkanının nüfuzunun da kuvvetlenmiş olduğuna işaret ediyordu. Çünkü, böylelikle, halk, Başkanın düşünce ve kararlarını, kongreden önce kendisinden öğrenmiş oluyor, ve Başkan, kongre karşısına daha kuvvetli bir hâlde çıkabiliyordu.
Eisenhower'in, Başkanlık basın konferansları geleneğini devam ettirip ettirmeyeceği, ve buna ne şekil vereceği merakla bekleniyordu.
Nihayet yeni Başkan, 17 şubatta, 200 Amerikalı ve yabancı gazetecinin katıldığı ilk basın konferansını tertiplemiştir. Bu konferans, yerleşmiş olan âdet hilâfına, varım saat olarak tahdit edilmiştir. O yarım saatin de 20 dakikasında Eisenhower konuşmuş, 200 gazeteciye, soru sorup cevap almak için ancak 10 dakika kalmıştır.
Eisenhower‘in ilk basın konferansında temas ettiği noktalardan belki en önemlisi, son günlerde dünya ölçüsünde tartışma konusu olan, gizli anlaşmaların tanınmaması meselesidir. Bu konuda Eisenhower, Amerikan Hükümeti tarafından muayyen bir yer ve zamanda karara bağlanmış herşeyin reddi ne mümkün ne de şayani arzudur, demiş, ancak, başka ulusların esaret altına alınmasına Amerika’nın kalben razı olmadığını belirtmek gerektiğini söylemiştir.
Başkan, bir soruya verdiği cevapta, gizli anlaşmaların Amerikan Senatosuna sunulmamış, Senatonun onayından geçmemiş olduklarını, onun için birer andlaşma değeri taşıyamayacaklarını ileri sürmüştür. Birleşik Amerika Başkasının gerektiği zaman kongreye danışmadan da anlaşmalar yapma yetkisi hatırlatıldığı zamansa, Eisenhower, onaylanmak üzere Amerikan Senatosuna sunulmuş olan bir şeyin andlaşma hükmünü taşıyamayacağını zannetiğini söylemiştir.
Başkan Eisenhower’in bu izah şekli, bir hukukî tartışma konusu olsa gerektir. Çünkü, Birleşik Amerika Başkanlarına, Senatoya danışmadan milletlerarası taahhütlere girme yetkisi tanınmıştır.
Eisenhower’in, gizli anlaşmalar konusunda söylediği sözlerin siyasî bakımdan taşıdığı önem ise, 2 şubatta kongre huzurundaki sözlerini hemen hemen nakzedecek mahiyette olmasıdır. 2 şubatta verdiği nutukta Baskan Eisenhower şöyle demişti:
"Evvelce yabancı hükümetlerle yapılan gizli anlaşmalarda başka ulusların esaretine imkân veren taahhütleri bu hükümetin tanınmadığını açıklayacak bir karar vermesi için, ilerde kongreye müracaatta bulunacağım.”
Hatırlarda olduğu üzere, bu sözler çeşitli yorumlara ve endişelere yol açmış, Amerika böyle bir karar verirse, meselâ Yalta’daki gizli kararlar gereğince Sovyetlere bırakılmış olan Port Arthur deniz üssü, Kuril Adaları ve Güney Sakhalin üzerindeki Sovyet hakimiyetinin tanınmaması gerekeceği, Amerikan resmî şahsiyetlerince bile ifade olunmuştu.
Şimdi, böyle bir yola gitmenin siyasî güçlükleri karşısında, Başkan Eisenhower’in ilk sözlerini tevil etmeye çalıştığı anlaşılıyor,
Basın konferansında, Eisenhower, komünist Çin’e yapılan sevkiyata ambargo konulması için de bir karar alınmamış olduğunu belirtmiş, Uzak Doğu ve umumiyetle Amerikan dış siyaseti konusunda, kongrenin fikri sorulmadan hiç bir zaman önemli kararlar alamayacağını söylemiştir.
Bütün bu teviller, kongre önünde verdiği nutuka karşı icerde ve dısarda uyanan tepkileri gördükten sonra, Başkan Eisenhower’in, daha ihtiyatlı hareket etme lüzumuna inandığı şeklinde yorumlanabilir.
Eisenhower'in ilk basın konferansı
Yazan: Bülent ECEVİT
Birleşik Amerika'nın yeni Başkanı Eisenhower, ilk basın konferansını 17 şubat günü Vaşington’da, Beyaz Saray’da yapmıştır.
Beyaz Saray’da, Franklin D. Roosevelt tarafından başlatılmış olan basın konferansları geleneği, kısa zamanda, Amerikan demokrasisinin en önem verilen unsurlarından biri hâline gelmişti. Bu basın konferanslarında gazeteciler, doğrudan doğruya Başkanla karşı karşıya gelerek, Amerika’nın en yetkili şahsiyetinden memleket ve dünya meseleleri hakkında görüşlerini sorabiliyorlardı. Geçenlerde, tanınmış siyasî yorumcu Walter Lippmann, Başkanlık basın konferanslarından bahseden bir makalesinde, bu âdetin yerleşmesile, Birleşik Amerika Başkanının nüfuzunun da kuvvetlenmiş olduğuna işaret ediyordu. Çünkü, böylelikle, halk, Başkanın düşünce ve kararlarını, kongreden önce kendisinden öğrenmiş oluyor, ve Başkan, kongre karşısına daha kuvvetli bir hâlde çıkabiliyordu.
Eisenhower'in, Başkanlık basın konferansları geleneğini devam ettirip ettirmeyeceği, ve buna ne şekil vereceği merakla bekleniyordu.
Nihayet yeni Başkan, 17 şubatta, 200 Amerikalı ve yabancı gazetecinin katıldığı ilk basın konferansını tertiplemiştir. Bu konferans, yerleşmiş olan âdet hilâfına, varım saat olarak tahdit edilmiştir. O yarım saatin de 20 dakikasında Eisenhower konuşmuş, 200 gazeteciye, soru sorup cevap almak için ancak 10 dakika kalmıştır.
Eisenhower‘in ilk basın konferansında temas ettiği noktalardan belki en önemlisi, son günlerde dünya ölçüsünde tartışma konusu olan, gizli anlaşmaların tanınmaması meselesidir. Bu konuda Eisenhower, Amerikan Hükümeti tarafından muayyen bir yer ve zamanda karara bağlanmış herşeyin reddi ne mümkün ne de şayani arzudur, demiş, ancak, başka ulusların esaret altına alınmasına Amerika’nın kalben razı olmadığını belirtmek gerektiğini söylemiştir.
Başkan, bir soruya verdiği cevapta, gizli anlaşmaların Amerikan Senatosuna sunulmamış, Senatonun onayından geçmemiş olduklarını, onun için birer andlaşma değeri taşıyamayacaklarını ileri sürmüştür. Birleşik Amerika Başkasının gerektiği zaman kongreye danışmadan da anlaşmalar yapma yetkisi hatırlatıldığı zamansa, Eisenhower, onaylanmak üzere Amerikan Senatosuna sunulmuş olan bir şeyin andlaşma hükmünü taşıyamayacağını zannetiğini söylemiştir.
Başkan Eisenhower’in bu izah şekli, bir hukukî tartışma konusu olsa gerektir. Çünkü, Birleşik Amerika Başkanlarına, Senatoya danışmadan milletlerarası taahhütlere girme yetkisi tanınmıştır.
Eisenhower’in, gizli anlaşmalar konusunda söylediği sözlerin siyasî bakımdan taşıdığı önem ise, 2 şubatta kongre huzurundaki sözlerini hemen hemen nakzedecek mahiyette olmasıdır. 2 şubatta verdiği nutukta Baskan Eisenhower şöyle demişti:
"Evvelce yabancı hükümetlerle yapılan gizli anlaşmalarda başka ulusların esaretine imkân veren taahhütleri bu hükümetin tanınmadığını açıklayacak bir karar vermesi için, ilerde kongreye müracaatta bulunacağım.”
Hatırlarda olduğu üzere, bu sözler çeşitli yorumlara ve endişelere yol açmış, Amerika böyle bir karar verirse, meselâ Yalta’daki gizli kararlar gereğince Sovyetlere bırakılmış olan Port Arthur deniz üssü, Kuril Adaları ve Güney Sakhalin üzerindeki Sovyet hakimiyetinin tanınmaması gerekeceği, Amerikan resmî şahsiyetlerince bile ifade olunmuştu.
Şimdi, böyle bir yola gitmenin siyasî güçlükleri karşısında, Başkan Eisenhower’in ilk sözlerini tevil etmeye çalıştığı anlaşılıyor,
Basın konferansında, Eisenhower, komünist Çin’e yapılan sevkiyata ambargo konulması için de bir karar alınmamış olduğunu belirtmiş, Uzak Doğu ve umumiyetle Amerikan dış siyaseti konusunda, kongrenin fikri sorulmadan hiç bir zaman önemli kararlar alamayacağını söylemiştir.
Bütün bu teviller, kongre önünde verdiği nutuka karşı icerde ve dısarda uyanan tepkileri gördükten sonra, Başkan Eisenhower’in, daha ihtiyatlı hareket etme lüzumuna inandığı şeklinde yorumlanabilir.
Koleksiyon
Alıntı
“Eisenhower'in İlk Basın Konferansı,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/103 ulaşıldı.