Taş Devri
Başlık:
Taş Devri
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" No 12921, ss. 1, 5
Tarih:
1959-07-25
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
TAŞ DEVRİ
Bülent ECEVİT
«Ulus» un 3 ay üst üste kapatılışı, mahkeme kararıyla değil de doğrudan doğru ya Hükümet emriyle olsa idi, iktidar için daha elverişli bir zamana rastlatılamazdı. İnsanın, «bu ne tesadüf» diye şaşası geliyor. Bu ne tesadüftür ki «Ulus», tam İnönü, türlü suikast tertipleriyle karşılaşması mukadder bir geziye çıkarken kapanır, bağımsız basının türlü tertiplerle susturulmak istendiği bir sırada «Ulus» un kapanma cezası uzar da uzar ve iktidar, halkoyunun karanlıkta tutulmasına en çok ihtiyaç duyacağı bir devrede «Ulus» gibi bir engelle uğraşma sıkıntısından kurtulmuş bulunur!
«Ulus» un kapalı kaldığı 3 ay, işte böyle bir tesadüf sonucu, Türk siyaset ve toplum hayatında âdeta bir yeni devir açan bir dönüm noktasına rastlamıştır. Türkiye artık, «Ulus» un kapanış tarihinden önceki Türkiye değildir. Bugün «Ulus», uzun bir uykuya dalıp da gözlerini bambaşka bir çağda yeniden açmış gibidir.
3 ay önceye kadar uğraştığımız meseleleri hatırlayınca, «ne mutluymuş o günler... sırf o günlerin meseleleriyle uğraşmak ne büyük bahtiyarlıkmış» diye düşünmemek elde mi?... Basın hürriyeti, adalet teminatı, üniversite bağımsızlığı, radyo tarafsızlığı, iktisadî durum.
En başta böyle konularla uğraşabilmek, ancak, iyi kötü ileri bir merhaleye ulaşmış toplumların mazhariyetidir!
3 aydan beri ise Türkiyede, ileri bir merhaleye ulaşmış toplumlar şöyle dursun, henüz toplum haline gelememiş insanların uğraşmak zorunda kaldıkları bir mesele, başlıca dert olarak ön plâna geçmiş bulunuyor.
Bu, can ve mal güvenliği meselesidir.
İnsanlar için toplum halinde yaşamanın baş sebebi ve baş şartı can ve mal güvenliğidir. Bu güvenlik uğrunadır ki insanlar, yiyeceklerini çıkardıkları tarlaların, ormanların içinde biribirlerinden ayrı yaşayacak yerde birleşir de köyleri, kentleri, devletleri kurarlar.
Devletler bir yana, taş devrinden hemen sonraki ilkel kabilelerde bile toplum dokusunun düğüm noktası can ve mal güvenliğidir.
Bu noktada düğüm bir kere çözüldü mü, toplumun hikmet-i vücûdu ortadan kalkar ve toplum dokusu, ilk bakışta bir zaman bütün kalsa bile, en hafif darbelerle dağılıverecek ve insanları yeni bir taş devri güvensizliğinde yapayalnız ve çırılçıplak bırakıverecek hale gelir.
Bu roktada düğüm bir kere çözüldü mü, artık hiç bir müesseseye güven kalmaz. Çünkü can ve mal güvenliğini tahribe cüret edip de bunun hesabını vermekten kaçabilen kimselerin, kendiliklerinden durabilecekleri bir nokta, bir sınır olamaz.
Nitekim son 3 ayda, can ve mal güvenliğini ortadan kaldıracak, bu güvenliğin ortadan kalktığı duygusunu yurttaşa verecek olaylar üzerine, her alanda güvensizlik şimdiye kadar görülmedik bir ölçüye varmıştır.
Artık Büyük Millet Meclisinde iktidar partisi sözcüleri Anayasa, kanun, İçtüzük tanımadıklarını, Meclis çoğunluğu olarak kendi isteklerinin bütün bunlardan üstün olduğunu açıkça söylemekte bir sakınca görmemektedirler.
Bu 3 ayda, işçi kurullarının kongre ve seçimlerine yapılan usulsüz müdahalelerden, yüksek öğrenim gençliği kurullarını, idare makamlarının ve emniyet kuvvetlerinin yardımıyla, kanunlara aykırı kongre ve seçimler yapmağa zorlayacak, kanunlara bağlı kalan, vicdanlarını, oylarını parayla satmayan üniversiteli gençleri, üyesi bulundukları öğrenci kurulları binalarından polis marifetiyle attıracak, karakolllarda döğdürecek bir merhaleye erişilmiştir.
3 ay önceye kadar sıcakta yapılan muhalefet partisi kongrelerinin salon kapılarını, pencerelerini sımsıkı örtme seviyesinde kalan idarî baskı, bugün, kongrelere kanunsuz emirlerle engel olunacak, kongrelerde halk üzerine ateş açılacak noktaya varmıştır.
Basında sansür ise, sabaha karşı polis eliyle kazınmış boş sütunlarda cırılçıplak açığa vurulmuştur.
Bir memleketin en büyük şehirlerinde en aydın çevreleri böylesine bir güvensizlikle karsı karsıya bırakılabilir, parlâmentosuna varıncaya kadar en basta gelen müesseseleri Anayasa ve kanun teminatından böylesine yoksun kılınabilirse, o memlekette artık kim, kendi kolunun gücünden baska neye güvenebilir? Kol gücünden daha medenî seviyedeki hak koruyucu müesseselerden hic birinin işlemediği bir insan topluluğuna ise nasıl «toplum» denilebilir?
«Ulus» kapandıktan hemen sonra Usak’ta atıan bir taş, Türk toplum dokusunu düğüm noktasında delmiştir.
O noktada, can ve mal güvenliği noktasında, suçlular hesap verip düğüm yeniden bağlanıncaya kadar, Türk toplum dokusunda çözüntü her yönde devam edecektir.
TAŞ DEVRİ
Bülent ECEVİT
«Ulus» un 3 ay üst üste kapatılışı, mahkeme kararıyla değil de doğrudan doğru ya Hükümet emriyle olsa idi, iktidar için daha elverişli bir zamana rastlatılamazdı. İnsanın, «bu ne tesadüf» diye şaşası geliyor. Bu ne tesadüftür ki «Ulus», tam İnönü, türlü suikast tertipleriyle karşılaşması mukadder bir geziye çıkarken kapanır, bağımsız basının türlü tertiplerle susturulmak istendiği bir sırada «Ulus» un kapanma cezası uzar da uzar ve iktidar, halkoyunun karanlıkta tutulmasına en çok ihtiyaç duyacağı bir devrede «Ulus» gibi bir engelle uğraşma sıkıntısından kurtulmuş bulunur!
«Ulus» un kapalı kaldığı 3 ay, işte böyle bir tesadüf sonucu, Türk siyaset ve toplum hayatında âdeta bir yeni devir açan bir dönüm noktasına rastlamıştır. Türkiye artık, «Ulus» un kapanış tarihinden önceki Türkiye değildir. Bugün «Ulus», uzun bir uykuya dalıp da gözlerini bambaşka bir çağda yeniden açmış gibidir.
3 ay önceye kadar uğraştığımız meseleleri hatırlayınca, «ne mutluymuş o günler... sırf o günlerin meseleleriyle uğraşmak ne büyük bahtiyarlıkmış» diye düşünmemek elde mi?... Basın hürriyeti, adalet teminatı, üniversite bağımsızlığı, radyo tarafsızlığı, iktisadî durum.
En başta böyle konularla uğraşabilmek, ancak, iyi kötü ileri bir merhaleye ulaşmış toplumların mazhariyetidir!
3 aydan beri ise Türkiyede, ileri bir merhaleye ulaşmış toplumlar şöyle dursun, henüz toplum haline gelememiş insanların uğraşmak zorunda kaldıkları bir mesele, başlıca dert olarak ön plâna geçmiş bulunuyor.
Bu, can ve mal güvenliği meselesidir.
İnsanlar için toplum halinde yaşamanın baş sebebi ve baş şartı can ve mal güvenliğidir. Bu güvenlik uğrunadır ki insanlar, yiyeceklerini çıkardıkları tarlaların, ormanların içinde biribirlerinden ayrı yaşayacak yerde birleşir de köyleri, kentleri, devletleri kurarlar.
Devletler bir yana, taş devrinden hemen sonraki ilkel kabilelerde bile toplum dokusunun düğüm noktası can ve mal güvenliğidir.
Bu noktada düğüm bir kere çözüldü mü, toplumun hikmet-i vücûdu ortadan kalkar ve toplum dokusu, ilk bakışta bir zaman bütün kalsa bile, en hafif darbelerle dağılıverecek ve insanları yeni bir taş devri güvensizliğinde yapayalnız ve çırılçıplak bırakıverecek hale gelir.
Bu roktada düğüm bir kere çözüldü mü, artık hiç bir müesseseye güven kalmaz. Çünkü can ve mal güvenliğini tahribe cüret edip de bunun hesabını vermekten kaçabilen kimselerin, kendiliklerinden durabilecekleri bir nokta, bir sınır olamaz.
Nitekim son 3 ayda, can ve mal güvenliğini ortadan kaldıracak, bu güvenliğin ortadan kalktığı duygusunu yurttaşa verecek olaylar üzerine, her alanda güvensizlik şimdiye kadar görülmedik bir ölçüye varmıştır.
Artık Büyük Millet Meclisinde iktidar partisi sözcüleri Anayasa, kanun, İçtüzük tanımadıklarını, Meclis çoğunluğu olarak kendi isteklerinin bütün bunlardan üstün olduğunu açıkça söylemekte bir sakınca görmemektedirler.
Bu 3 ayda, işçi kurullarının kongre ve seçimlerine yapılan usulsüz müdahalelerden, yüksek öğrenim gençliği kurullarını, idare makamlarının ve emniyet kuvvetlerinin yardımıyla, kanunlara aykırı kongre ve seçimler yapmağa zorlayacak, kanunlara bağlı kalan, vicdanlarını, oylarını parayla satmayan üniversiteli gençleri, üyesi bulundukları öğrenci kurulları binalarından polis marifetiyle attıracak, karakolllarda döğdürecek bir merhaleye erişilmiştir.
3 ay önceye kadar sıcakta yapılan muhalefet partisi kongrelerinin salon kapılarını, pencerelerini sımsıkı örtme seviyesinde kalan idarî baskı, bugün, kongrelere kanunsuz emirlerle engel olunacak, kongrelerde halk üzerine ateş açılacak noktaya varmıştır.
Basında sansür ise, sabaha karşı polis eliyle kazınmış boş sütunlarda cırılçıplak açığa vurulmuştur.
Bir memleketin en büyük şehirlerinde en aydın çevreleri böylesine bir güvensizlikle karsı karsıya bırakılabilir, parlâmentosuna varıncaya kadar en basta gelen müesseseleri Anayasa ve kanun teminatından böylesine yoksun kılınabilirse, o memlekette artık kim, kendi kolunun gücünden baska neye güvenebilir? Kol gücünden daha medenî seviyedeki hak koruyucu müesseselerden hic birinin işlemediği bir insan topluluğuna ise nasıl «toplum» denilebilir?
«Ulus» kapandıktan hemen sonra Usak’ta atıan bir taş, Türk toplum dokusunu düğüm noktasında delmiştir.
O noktada, can ve mal güvenliği noktasında, suçlular hesap verip düğüm yeniden bağlanıncaya kadar, Türk toplum dokusunda çözüntü her yönde devam edecektir.
Koleksiyon
Alıntı
“Taş Devri,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1030 ulaşıldı.