Bölüm Kapısının Kapanışı
Başlık:
Bölüm Kapısının Kapanışı
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Tarih:
1958-08-19
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
BÜLENT ECEVİT
Bölüm kapısının kapanışı
KIBRIS için İngiltere'nin 19 Haziranda açıkladığı plânda bulunan bazı hususlar, 7 yıllık devre sonunda «enosis» e varılması, yani adanın Yunanistan'a katılması yolunu tamamiyle kapatıyor, buna karşılık, İngilizlerin tasarladığı üçlü İngiliz - Türk - Yunan idaresi gerçekleşemezse nihai hâl çaresi olarak «bölüm» e gidilmesi için şimdiden açılabilecek hemen bütün yolları açıyordu.
Bu bakımdan İngiliz plânı, hiç şüphesiz, Türkiye'nin, Kıbrıslı Türklerin ve bölüm tezinin çok lehine idi.
Gerek Cumhuriyet Halk Partisi çevrelerinde gerek bazı gazete ve dergilerde, İngiliz plânı, bir takım eksikliklerine işaret edilmekle beraber, genel olarak desteklenmiş, ve Hükümet, bu plânı bir görüşme zemini olarak kabule «lisan-ı münasip» le teşvik edilmişti.
Fakat Hükümetin plân karşısındaki gerçek düşüncesini ve tutumunu anlamak mümkün olmadı.
Bir yandan Türk Dışişleri Bakanı, İngiliz üçlü idare tasarısının bölüm teziyle bağdaşmaz olmadığını söylüyor, bir yandan da İngiliz plânını kesin olarak reddettiğimiz, bir görüşme zemini olarak bile dikkate alamıyacağımız açıklanıyordu. Başbakan Menderes, İngiliz Başbakanına yolladığı mesajda «tekliflerinizi maalesef kabul etmek imkânını bulamadık» diyordu.
İngiliz plânının Türk bölüm tezine bir yaklaşma, müşterek idare ülküsü gerçekleştirilemezse adanın bölünmesine gidilmesi yolunda atılmış ileri bir adım olduğu bütün dünyaca görüldüğü, hattâ plân, İngiliz İşçi Partisinin o yönden tenkidine uğradığı hâlde, sadece Türk Hükümeti bu gerçeği ya göremedi ya da içinden çıkılması bizim için kolay olmayan bir takım ince hesaplarla, görmemiş gibi davranmayı tercih etti.
Meydanlarda ve iktidar sözcüsü gazetelerde, Hükümetin açık teşvik ve desteği ile İngiltere aleyhine, bu memleketle karşı karşıya savaştığımız günlerin tarihinde bile eşine rastlanmıyan, ölçüsüz bir kin ve düşmanlık kampanyası açıldı.
Bu kampanyanın iki memleket arasındaki ittifak bağlarını ciddî tehlikeye düşürmesini, ancak, Türk halkının dış meselelerdeki şaşmaz sağduyusu ve an'anevi olgunluğu önleyebilmiştir.
Bir yandan, Hükümetin açık teşvik ve desteğiyle yurdun her köşesinde tertiplenen, ve belkide rejim meselelerini, geçim derdini bir müddet için olsun unutturacağı umulan mitinglerde, müttefikimiz İngiltere, ağır sözlerle telin edilirken, bir yandan da, Türk Hükümeti, Irak'taki rejim değişikliğine kadar her derde deva sandığı Bağdat Paktını İngiltere üzerinde bir baskı vasıtası olarak kullanmağa teşebbüs etti. Pakt üyesi İngiltere'ye karşı, adetâ Pakt içinde Pakt kurulmasına önayak oldu.
Kaderini tamamiyle İngiltere'ye bağlamış, İngiliz dostlarının en sadıklarından biri olarak tanınmş Nuri Sait Paşa'ya, ve Britanya Milletler Topluluğu Üyesi Pakistan'a dayanarak, Bağdat Paktı içinde İngiltere'ye karşı güya meydan okuma tertiplerine girişti.
Fakat, Orta-Doğudaki karışıklıklar üzerine Türk Hükümetinin düştüğü telâş, Bağdat Paktı vasıtasiyle İngiltere'ye yapılmak istenen baskı'nın bir blöften ibaret olduğu gerçeğini çırılçıplak ortaya çıkardı. Türk Hükümeti, Orta-Doğuda İngiltere'yi yalnız bırakmak şöyle dursun, İngiltere'nin Orta-Doğuya bütün bütün yerleşmesini istediğini açığa vurdu. Ürdün'e İngiltere'nin asker yollamasını hararetle destekledi. Hattâ İngiltere'yi, Türkiye ile beraber, Orta-Doğuda daha ileri ve daha tehlikeli maceralara atılmağa teşvik etliğini birçok söz ve hareketleriyle belli etti.
Böylelikle, Bağdat Paktı için de İngiltere'ye meydan okuyuşumuzun, «ya adamıza iyice yerleşirsin ya da seni reddederiz» diyen Malta «istiklâlciler» inin İngiltere'ye meydan okuyuşundan pek farklı olmadığı anlaşıldı.
Hele bir de, Türkiye'ye yapılan yeni kredi yardımlarına, Britanya imparatorluğu, 3 milyon Sterling'lik «karınca kararınca» bir hisse ile katıldıktan sonra, daha birkaç hafta önce adetâ İngiltere'ye karşı bir sefere çıkmak üzere açılmış yelkenler suya iniverdi.
Kendisine karşı resmî Türk davranışındaki ifrattan böyle bir tefrite geçildiği sıradadır ki, İngiltere, Kıbrıs konusunda bize karşı, hiç çekinmeden, çekinmeğe artık lüzum görmeden, acı bir sürpriz yapmak fırsatını buldu :
Kıbrıs için 19 Haziran'da açıkladığı plânı, Türk ve Yunan Hükümetlerinin tasvibini beklemeden derhal uygulamaya başlıyacağını, yalnız bu arada plânda bazı değişiklikler de yapacağını ilân etti!
İşte, İngiliz diplomasi üslûbundaki «understatement» [*] kabiliyetinin şahane bir tezahürü ile, önemsiz, ufak tefek gibi gösterilmek istenen bu değişiklikler yüzündendir ki, 19 Haziranda bize açılan, fakat Türk Hükümetinin hışımla reddettiği bölüm kapısı, şimdi, 15 Ağustostan itibaren, sessiz sedasız yüzümüze kapanmış olmaktadır.
İngiliz plânının ilk şeklinde nihaî hâl çaresi olarak bölüme yol açan hususlar şunlardı:
1 — Ada halkı, İngiliz uyruğu kalmakla beraber, ayni zamanda Türk veya Yunan uyruğu da olabilecekti.
2 — Adada müşterek bir meclik olmayacak Türklerle Rumların ayrı ayrı meclisleri olacaktı.
3 — Türk ve Yunan Hükümetlerinin yollayacakları temsilciler, Ada Valisinin başkanlığındaki Bakanlar Konseyinde yer alacaklardı.
İngiliz Parlâmentosunda İşçi Saylavlar, bu üç hususun ergeç bölüm sonucunu doğuracağını ileri sürerek itiraz etmişler, böyle bir sonuca varılmasını şimdiden önlemek için, hiç değilse, iki ayrı cemaat meclisinin üstünde bir de müşterek meclis, —tabiî, Rumların büyük çoğunlukta olacağı bir Meclis — bulunmasını istemişlerdi.
İngiliz plânında yapılan son değişikliklerle, İşçilerin bölüm ihtimalini önlemek için ileri sürdükleri bu asgarî şart kabul edilmekle kalınmamış, daha ileri gidilip, taksime imkân hazırlıyabilecek başka hususlar da plândan çıkarılmıştır. Yani, iki ayrı cemaat meclisinin üstünde bir de müşterek meclis kurulması fikri benimsendiği gibi, çift uyrukluk meselesi —güya yeni akla gelmiş— bazı «hukuki engel» bahaneleriyle rafa kaldırılmış. Türk ve Yunan Hükümet Temsilcilerine ise, Valinin Başkanlığındaki Bakanlar Konseyinde yer vermekten vaz geçilmiştir.
Kısacası, Türk Hükümetinin kabule şayan görmediği İngiliz plânındaki bölüme giden bütün yollar tıkanmış, yukarıda da belirttiğimiz gibi, bölüm kapısı yüzümüze kapanmıştır.
Sözün Türkçesi, «Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olunmuştur».
«Köylü» Gazetesinin diliyle «Kıbrıs Fatihi Yavuz Menderes» ve Zorlu arkadaşlarının dış politikadaki bu son «başarı» larını Türk halkoyuna ve Kıbrıslı Türklere nasıl izah edeceklerini merakla beklemekteyiz.
[*] «Understatement» : Bir şeyi olduğundan hafif gösteren ifade.
BÜLENT ECEVİT
Bölüm kapısının kapanışı
KIBRIS için İngiltere'nin 19 Haziranda açıkladığı plânda bulunan bazı hususlar, 7 yıllık devre sonunda «enosis» e varılması, yani adanın Yunanistan'a katılması yolunu tamamiyle kapatıyor, buna karşılık, İngilizlerin tasarladığı üçlü İngiliz - Türk - Yunan idaresi gerçekleşemezse nihai hâl çaresi olarak «bölüm» e gidilmesi için şimdiden açılabilecek hemen bütün yolları açıyordu.
Bu bakımdan İngiliz plânı, hiç şüphesiz, Türkiye'nin, Kıbrıslı Türklerin ve bölüm tezinin çok lehine idi.
Gerek Cumhuriyet Halk Partisi çevrelerinde gerek bazı gazete ve dergilerde, İngiliz plânı, bir takım eksikliklerine işaret edilmekle beraber, genel olarak desteklenmiş, ve Hükümet, bu plânı bir görüşme zemini olarak kabule «lisan-ı münasip» le teşvik edilmişti.
Fakat Hükümetin plân karşısındaki gerçek düşüncesini ve tutumunu anlamak mümkün olmadı.
Bir yandan Türk Dışişleri Bakanı, İngiliz üçlü idare tasarısının bölüm teziyle bağdaşmaz olmadığını söylüyor, bir yandan da İngiliz plânını kesin olarak reddettiğimiz, bir görüşme zemini olarak bile dikkate alamıyacağımız açıklanıyordu. Başbakan Menderes, İngiliz Başbakanına yolladığı mesajda «tekliflerinizi maalesef kabul etmek imkânını bulamadık» diyordu.
İngiliz plânının Türk bölüm tezine bir yaklaşma, müşterek idare ülküsü gerçekleştirilemezse adanın bölünmesine gidilmesi yolunda atılmış ileri bir adım olduğu bütün dünyaca görüldüğü, hattâ plân, İngiliz İşçi Partisinin o yönden tenkidine uğradığı hâlde, sadece Türk Hükümeti bu gerçeği ya göremedi ya da içinden çıkılması bizim için kolay olmayan bir takım ince hesaplarla, görmemiş gibi davranmayı tercih etti.
Meydanlarda ve iktidar sözcüsü gazetelerde, Hükümetin açık teşvik ve desteği ile İngiltere aleyhine, bu memleketle karşı karşıya savaştığımız günlerin tarihinde bile eşine rastlanmıyan, ölçüsüz bir kin ve düşmanlık kampanyası açıldı.
Bu kampanyanın iki memleket arasındaki ittifak bağlarını ciddî tehlikeye düşürmesini, ancak, Türk halkının dış meselelerdeki şaşmaz sağduyusu ve an'anevi olgunluğu önleyebilmiştir.
Bir yandan, Hükümetin açık teşvik ve desteğiyle yurdun her köşesinde tertiplenen, ve belkide rejim meselelerini, geçim derdini bir müddet için olsun unutturacağı umulan mitinglerde, müttefikimiz İngiltere, ağır sözlerle telin edilirken, bir yandan da, Türk Hükümeti, Irak'taki rejim değişikliğine kadar her derde deva sandığı Bağdat Paktını İngiltere üzerinde bir baskı vasıtası olarak kullanmağa teşebbüs etti. Pakt üyesi İngiltere'ye karşı, adetâ Pakt içinde Pakt kurulmasına önayak oldu.
Kaderini tamamiyle İngiltere'ye bağlamış, İngiliz dostlarının en sadıklarından biri olarak tanınmş Nuri Sait Paşa'ya, ve Britanya Milletler Topluluğu Üyesi Pakistan'a dayanarak, Bağdat Paktı içinde İngiltere'ye karşı güya meydan okuma tertiplerine girişti.
Fakat, Orta-Doğudaki karışıklıklar üzerine Türk Hükümetinin düştüğü telâş, Bağdat Paktı vasıtasiyle İngiltere'ye yapılmak istenen baskı'nın bir blöften ibaret olduğu gerçeğini çırılçıplak ortaya çıkardı. Türk Hükümeti, Orta-Doğuda İngiltere'yi yalnız bırakmak şöyle dursun, İngiltere'nin Orta-Doğuya bütün bütün yerleşmesini istediğini açığa vurdu. Ürdün'e İngiltere'nin asker yollamasını hararetle destekledi. Hattâ İngiltere'yi, Türkiye ile beraber, Orta-Doğuda daha ileri ve daha tehlikeli maceralara atılmağa teşvik etliğini birçok söz ve hareketleriyle belli etti.
Böylelikle, Bağdat Paktı için de İngiltere'ye meydan okuyuşumuzun, «ya adamıza iyice yerleşirsin ya da seni reddederiz» diyen Malta «istiklâlciler» inin İngiltere'ye meydan okuyuşundan pek farklı olmadığı anlaşıldı.
Hele bir de, Türkiye'ye yapılan yeni kredi yardımlarına, Britanya imparatorluğu, 3 milyon Sterling'lik «karınca kararınca» bir hisse ile katıldıktan sonra, daha birkaç hafta önce adetâ İngiltere'ye karşı bir sefere çıkmak üzere açılmış yelkenler suya iniverdi.
Kendisine karşı resmî Türk davranışındaki ifrattan böyle bir tefrite geçildiği sıradadır ki, İngiltere, Kıbrıs konusunda bize karşı, hiç çekinmeden, çekinmeğe artık lüzum görmeden, acı bir sürpriz yapmak fırsatını buldu :
Kıbrıs için 19 Haziran'da açıkladığı plânı, Türk ve Yunan Hükümetlerinin tasvibini beklemeden derhal uygulamaya başlıyacağını, yalnız bu arada plânda bazı değişiklikler de yapacağını ilân etti!
İşte, İngiliz diplomasi üslûbundaki «understatement» [*] kabiliyetinin şahane bir tezahürü ile, önemsiz, ufak tefek gibi gösterilmek istenen bu değişiklikler yüzündendir ki, 19 Haziranda bize açılan, fakat Türk Hükümetinin hışımla reddettiği bölüm kapısı, şimdi, 15 Ağustostan itibaren, sessiz sedasız yüzümüze kapanmış olmaktadır.
İngiliz plânının ilk şeklinde nihaî hâl çaresi olarak bölüme yol açan hususlar şunlardı:
1 — Ada halkı, İngiliz uyruğu kalmakla beraber, ayni zamanda Türk veya Yunan uyruğu da olabilecekti.
2 — Adada müşterek bir meclik olmayacak Türklerle Rumların ayrı ayrı meclisleri olacaktı.
3 — Türk ve Yunan Hükümetlerinin yollayacakları temsilciler, Ada Valisinin başkanlığındaki Bakanlar Konseyinde yer alacaklardı.
İngiliz Parlâmentosunda İşçi Saylavlar, bu üç hususun ergeç bölüm sonucunu doğuracağını ileri sürerek itiraz etmişler, böyle bir sonuca varılmasını şimdiden önlemek için, hiç değilse, iki ayrı cemaat meclisinin üstünde bir de müşterek meclis, —tabiî, Rumların büyük çoğunlukta olacağı bir Meclis — bulunmasını istemişlerdi.
İngiliz plânında yapılan son değişikliklerle, İşçilerin bölüm ihtimalini önlemek için ileri sürdükleri bu asgarî şart kabul edilmekle kalınmamış, daha ileri gidilip, taksime imkân hazırlıyabilecek başka hususlar da plândan çıkarılmıştır. Yani, iki ayrı cemaat meclisinin üstünde bir de müşterek meclis kurulması fikri benimsendiği gibi, çift uyrukluk meselesi —güya yeni akla gelmiş— bazı «hukuki engel» bahaneleriyle rafa kaldırılmış. Türk ve Yunan Hükümet Temsilcilerine ise, Valinin Başkanlığındaki Bakanlar Konseyinde yer vermekten vaz geçilmiştir.
Kısacası, Türk Hükümetinin kabule şayan görmediği İngiliz plânındaki bölüme giden bütün yollar tıkanmış, yukarıda da belirttiğimiz gibi, bölüm kapısı yüzümüze kapanmıştır.
Sözün Türkçesi, «Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olunmuştur».
«Köylü» Gazetesinin diliyle «Kıbrıs Fatihi Yavuz Menderes» ve Zorlu arkadaşlarının dış politikadaki bu son «başarı» larını Türk halkoyuna ve Kıbrıslı Türklere nasıl izah edeceklerini merakla beklemekteyiz.
[*] «Understatement» : Bir şeyi olduğundan hafif gösteren ifade.
Koleksiyon
Alıntı
“Bölüm Kapısının Kapanışı,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1019 ulaşıldı.