Orta Doğu'da Yeni İhtimaller: II
Başlık:
Orta Doğu'da Yeni İhtimaller: II
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Tarih:
1958-07-23
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
BÜLENT ECEVİT
Ortaoğu'da yeni ihtimaller: II
BUNDAN önceki yazımızda, Türk Dışişleri Bakanının 17 Temmuz günü, Irak hâdiseleri ve Bağdat Paktıyla ilgili olarak söylediği sözleri incelemiş ve Türk hükümeti, Kral Hüseyin'i Irak'ın da başı farzederek, Ortadoğu'daki yeni tutumunu ve Bağdat Paktı hakkındaki görüşünü böyle yanlış bir faraziyeye istinad ettirirse, bu bölgede her an karşılaşabileceği âcil ve hayatî meselelere pratik hal çareleri bulmakta çok güçlük çekebileceğini belirtmiştik.
Nitekim, son günlerde ortaya çıkan bazı yeni ihtimaller, haber ve söylentiler üzerine, Türk hükümeti şimdiden böyle zorluklarla karşılaşmağa başlamış olmalıdır.
Güvenilir kaynaklardan bildirildiğine göre, İngiltere ile Amerika, "Ortadoğu daki müttefiklerinin Irak'ta kurulan yeni ihtilâl rejimine karşı herhangi bir ihtiyatsız harekette bulunmalarını önlemeyi" kararlaştırmışlardır.
O arada Türkiye'nin, Irak'a karşı kuvvet kullanılması için müttefiklerini sıkıştırdığı ve Türkiye'nin bu yoldaki ısrarının Batılı müttefiklerimiz tarafından çok menfî karşılandığı saklamamaktadır.
Türk hükümetinin, böyle bir macera yüzünden Ortadoğu için ve bizzat kendi memleketimiz için doğacak büyük tehlikeleri hesaplıyamamış olması karşısında hayrete ve dehşete düşmemek elden gelmez.
Türk hükümeti, bir takım yanlış faraziyelere dayanıp böyle tehlikeli kapıları zorlayacak yerde, durumu serin kanlılıkla ve realist bir gözle inceleyip, tutacağı yolu ona göre çizmeliydi!
Irak'taki yeni hükümeti kuvvet kullanarak iş başından uzaklaştırma fikrini reddettiklerine göre, İngiltere ile Amerika'nın bu hükümeti yakında tanımaları beklenmelidir. Çünkü Irak'ta kendilerinin büyük petrol hisseleri ve işletmeleri vardır. Onları elbette sahipsiz bırakamazlar.
Nitekim iki memleketin yeni Irak hükümetini tanımağa hazırlandıkları da güvenilir kaynakların verdiği haberler arasındadır.
İngiltere ile Amerika'dan sonra, elbette Türkiye de yeni Irak hükümetini tanımak zorunda kalacaktır.
Başındaki rejimi beğensek de beğenmesek de, Irak bizim komşumuzdur. Yanyana yaşadığımız bir memleketin bağımsızlık hakkını tanıdıktan sonra hükümetini de tanımamız pek tabiidir.
Kaldı ki yeni Irak idaresinin bize ve Batılı müttefiklerimize karşı davranışını, geniş ölçüde, bizlerin bu idareye karşı davranışımız tayin edecektir.
Şimdiden bir takım önyargılarla hareket edip Irak'a karşı kuvvet kullanmağa kalkışmakla Batılıların kazanabileceği hiç bir şey yoktur. Tersine, kaybedecekleri çok şey vardır. Çünkü o zaman, gerek Irak'taki yeni idare için gerek Nâsır için, Rusya'dan asker yardımı istemek kaçınılmaz bir zorunluluk olacaktır.
Oysa şimdilik Nâsır ın da Irak'taki yeni idarenin de böyle bir yardım istemedikleri anlaşılıyor. Hattâ Nâsır'ın, Sovyetlerden, «talep edilmedikçe herhangi bir şekilde harekete geçmemeleri» ni istediği bildirilmektedir.
Moskova'ya, gidişinden önce Nâsır, Yugoslavya'ya dönerek Tito ile gene görüşmüştür. Bu görüşme sırasında Tito'nun kendisini, Sovyet kuvvetleri «kurtarıcı» olarak Arap memleketlerine bir defa gelecek olurlarsa onlardan bir daha kurtulmanın kolay olmayacağı hususunda uyarmış olması akla pek yakındır.
Buna karşılık, Batılı müttefiklerimizden ve bizden iyiniyet ve anlayış gördüğü takdirde, Irak'taki yeni idarenin, Batı ile normal münasebetler idame etmeyi kendi menfaatlerine uygun bulacağını gösterir birçok belirtiler vardır.
O arada, petrol şirketlerinin faaliyetini kösteklemiyeceği, Batıya petrol yollanmasını önlemiyeceği hususunda teminat verdiği gibi, Bağdat Paktında kalmağa bile hazır olduğunu açığa vurmuştur.
Bu gibi belirti ve ihtimaller ortada dururken Türk hükümetinin Irak'la aramızdaki bütün köprüleri yıkacak hareket ve demeçlerde bulunmaktan kaçınması ve Batılı müttefiklerimizin Irak'taki yeni rejimle uzlaşma gayretlerine engel değil yardımcı olması beklenir.
Hele yeni Irak hükümeti Bağdat Paktında kalmak isterse, bu isteği müsait karşılamanın pek çok faydaları olabilir. Çünkü yeni Irak hükümeti, Bağdat Paktını, Nuri Sait Paşa hükümetleri gibi başka Arap memleketlerine yöneltmekten herhalde kaçınacağı ve Irak'ın bizleri bu yoldaki entrikalara karıştırma gayretlerine artık son vereceği için, Paktı en elverişli sartlar altında yeniden diriltmek ve Arap milliyetçilerinin düşmanlığını üzerine çekmeyen, yalnız muhtemel bir Sovyet tecavüzüne karşı Ortadoğu güvenliğini korumakla ilgilenen, faydalı bir tertip haline getirmek belki de ancak o zaman mümkün olacaktır.
Zaten bu ihtimalin gerçekleşebilmesi, Bağdat Paktının «Bağdat Paktı» olarak, yani hüviyet değiştirmeden yaşıyabilmesi için son ve tek şansdır.
Türk hükümeti böyle bir ihtimali reddettiği takdirde ise, Bay Zorlu'nun geçen haftaki basın konferansında söylediği, «Bağdat Paktı daha da sağlamlaşmıştır. Pakt devam edecektir» yollu sözler asla ciddiye alınamaz.
BÜLENT ECEVİT
Ortaoğu'da yeni ihtimaller: II
BUNDAN önceki yazımızda, Türk Dışişleri Bakanının 17 Temmuz günü, Irak hâdiseleri ve Bağdat Paktıyla ilgili olarak söylediği sözleri incelemiş ve Türk hükümeti, Kral Hüseyin'i Irak'ın da başı farzederek, Ortadoğu'daki yeni tutumunu ve Bağdat Paktı hakkındaki görüşünü böyle yanlış bir faraziyeye istinad ettirirse, bu bölgede her an karşılaşabileceği âcil ve hayatî meselelere pratik hal çareleri bulmakta çok güçlük çekebileceğini belirtmiştik.
Nitekim, son günlerde ortaya çıkan bazı yeni ihtimaller, haber ve söylentiler üzerine, Türk hükümeti şimdiden böyle zorluklarla karşılaşmağa başlamış olmalıdır.
Güvenilir kaynaklardan bildirildiğine göre, İngiltere ile Amerika, "Ortadoğu daki müttefiklerinin Irak'ta kurulan yeni ihtilâl rejimine karşı herhangi bir ihtiyatsız harekette bulunmalarını önlemeyi" kararlaştırmışlardır.
O arada Türkiye'nin, Irak'a karşı kuvvet kullanılması için müttefiklerini sıkıştırdığı ve Türkiye'nin bu yoldaki ısrarının Batılı müttefiklerimiz tarafından çok menfî karşılandığı saklamamaktadır.
Türk hükümetinin, böyle bir macera yüzünden Ortadoğu için ve bizzat kendi memleketimiz için doğacak büyük tehlikeleri hesaplıyamamış olması karşısında hayrete ve dehşete düşmemek elden gelmez.
Türk hükümeti, bir takım yanlış faraziyelere dayanıp böyle tehlikeli kapıları zorlayacak yerde, durumu serin kanlılıkla ve realist bir gözle inceleyip, tutacağı yolu ona göre çizmeliydi!
Irak'taki yeni hükümeti kuvvet kullanarak iş başından uzaklaştırma fikrini reddettiklerine göre, İngiltere ile Amerika'nın bu hükümeti yakında tanımaları beklenmelidir. Çünkü Irak'ta kendilerinin büyük petrol hisseleri ve işletmeleri vardır. Onları elbette sahipsiz bırakamazlar.
Nitekim iki memleketin yeni Irak hükümetini tanımağa hazırlandıkları da güvenilir kaynakların verdiği haberler arasındadır.
İngiltere ile Amerika'dan sonra, elbette Türkiye de yeni Irak hükümetini tanımak zorunda kalacaktır.
Başındaki rejimi beğensek de beğenmesek de, Irak bizim komşumuzdur. Yanyana yaşadığımız bir memleketin bağımsızlık hakkını tanıdıktan sonra hükümetini de tanımamız pek tabiidir.
Kaldı ki yeni Irak idaresinin bize ve Batılı müttefiklerimize karşı davranışını, geniş ölçüde, bizlerin bu idareye karşı davranışımız tayin edecektir.
Şimdiden bir takım önyargılarla hareket edip Irak'a karşı kuvvet kullanmağa kalkışmakla Batılıların kazanabileceği hiç bir şey yoktur. Tersine, kaybedecekleri çok şey vardır. Çünkü o zaman, gerek Irak'taki yeni idare için gerek Nâsır için, Rusya'dan asker yardımı istemek kaçınılmaz bir zorunluluk olacaktır.
Oysa şimdilik Nâsır ın da Irak'taki yeni idarenin de böyle bir yardım istemedikleri anlaşılıyor. Hattâ Nâsır'ın, Sovyetlerden, «talep edilmedikçe herhangi bir şekilde harekete geçmemeleri» ni istediği bildirilmektedir.
Moskova'ya, gidişinden önce Nâsır, Yugoslavya'ya dönerek Tito ile gene görüşmüştür. Bu görüşme sırasında Tito'nun kendisini, Sovyet kuvvetleri «kurtarıcı» olarak Arap memleketlerine bir defa gelecek olurlarsa onlardan bir daha kurtulmanın kolay olmayacağı hususunda uyarmış olması akla pek yakındır.
Buna karşılık, Batılı müttefiklerimizden ve bizden iyiniyet ve anlayış gördüğü takdirde, Irak'taki yeni idarenin, Batı ile normal münasebetler idame etmeyi kendi menfaatlerine uygun bulacağını gösterir birçok belirtiler vardır.
O arada, petrol şirketlerinin faaliyetini kösteklemiyeceği, Batıya petrol yollanmasını önlemiyeceği hususunda teminat verdiği gibi, Bağdat Paktında kalmağa bile hazır olduğunu açığa vurmuştur.
Bu gibi belirti ve ihtimaller ortada dururken Türk hükümetinin Irak'la aramızdaki bütün köprüleri yıkacak hareket ve demeçlerde bulunmaktan kaçınması ve Batılı müttefiklerimizin Irak'taki yeni rejimle uzlaşma gayretlerine engel değil yardımcı olması beklenir.
Hele yeni Irak hükümeti Bağdat Paktında kalmak isterse, bu isteği müsait karşılamanın pek çok faydaları olabilir. Çünkü yeni Irak hükümeti, Bağdat Paktını, Nuri Sait Paşa hükümetleri gibi başka Arap memleketlerine yöneltmekten herhalde kaçınacağı ve Irak'ın bizleri bu yoldaki entrikalara karıştırma gayretlerine artık son vereceği için, Paktı en elverişli sartlar altında yeniden diriltmek ve Arap milliyetçilerinin düşmanlığını üzerine çekmeyen, yalnız muhtemel bir Sovyet tecavüzüne karşı Ortadoğu güvenliğini korumakla ilgilenen, faydalı bir tertip haline getirmek belki de ancak o zaman mümkün olacaktır.
Zaten bu ihtimalin gerçekleşebilmesi, Bağdat Paktının «Bağdat Paktı» olarak, yani hüviyet değiştirmeden yaşıyabilmesi için son ve tek şansdır.
Türk hükümeti böyle bir ihtimali reddettiği takdirde ise, Bay Zorlu'nun geçen haftaki basın konferansında söylediği, «Bağdat Paktı daha da sağlamlaşmıştır. Pakt devam edecektir» yollu sözler asla ciddiye alınamaz.
Koleksiyon
Alıntı
“Orta Doğu'da Yeni İhtimaller: II,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 9 Ekim 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1008 ulaşıldı.