Atatürk ve "Atatürkler"

Başlık: 
Atatürk ve "Atatürkler" 
Kaynak: 
Ulus, "Günün Işığında" s. 3 
Tarih: 
1956-11-10 
Lokasyon: 
Atatürk Kitaplığı, 152/33 
Metin: 
GÜNÜN IŞIĞINDA

Atatürk ve "Atatürkler,,

3 subay gece yarısı bir cipe binip Devlet veya Hükümet Başkanının evine giderler, göğsüne tabancayı dayayıp kendisini istifaya zorlarlar; veya bir subay kulübünde başbaşa veren birkaç komutan emirlerindeki tank ve toplarla sarayı kuşatıp bir «ihtilâl» yaparlar. Ertesi gün bir de öğreniriz ki o Arap ülkesinde rejim değişmiş, «millî irade» tecelli etmiş, ve yeni bir «Atatürk» ortaya çıkmıştır.

Aradan birkaç ay geçer geçmez, halk daha ağır bir baskı altına girer, daha dayanılmaz bir sefalet içine düşer, ve Arapların yeni «Atatürk»ü selefinin akıbetine uğrayıp silinir gider.

Milletlerini baskıdan, sefaletten, gerilikten kurtarmak isteyen Arap «ihtilâlci»leri önce bu Atatürk'lük kompleksinden kurtulmalıdırlar.

Bu Kompleksin en son kurbanı - zavallı milletiyle birlikte - Albay Cemal Abdülnasır'dır.

Kendinden önce Atatürk'lüğe özenen başka Ortadoğulu ve Doğulu liderler gibi, Abdülnasır da, sadece Atatürk'ün vardığı sonuçlara bakmış, Atatürk'ün o sonuçlara ne yollardan ve nasıl bir tutumla varmış olduğunu düşünmeksizin harekete geçmiştir.

Kurtuluş savaşında ve dış münasebetlerde olsun, devrimlerde ve içişlerinde olsun, Atatürk, sonuçlar kadar araçlara da önem verir, hareketlerini imkânlara göre sınırlamayı, nerede durması gerektiğini bilir, ve yöneleceği hedefi iyice belirtirdi.

Atatürklüğe özenen başka liderler ise, hangi hedefe yöneleceklerini bile kestirememiş, ve biribiriyle çelişen hedefler arasında bocalayıp kalmışlardır.

Meselâ Atatürk milliyetçilikle İslâmcılığı, hele İslâmcılık veya milliyetçilikle ırkçılığı biribirine karıştıramıyacak kadar ne istediğini bilir bir insandı. Oysa, hemen bütün Arap liderleri, biribiriyle çelişen bu üç ülküyü bir arada benimsemeğe çalışırlar. O yüzden Arap devletleri hem milliyetçi, hem İslâmcı, üstelik bir de ırkçı olmak istemiş, böylece, millî bağımsızlıklarını teminat altına almak için teşebbüse geçerken, daha hareket noktasında çıkmaza saplanmışlardı.

Hattâ bazı Arap devletleri, daha tam bağımsızlıklarını bile kazanmadan, öz yurtlarında bile tam bir eğemenlik kuramadan, topraklarını genişletme, imparatorluklar kurma hayaline kapılmışlardır.

Gene Atatürklüğe özenen Müslüman liderler, hem Türkiye'deki Cumhuriyet devrimlerini kendi toplumlarında da gerçekleştirmek ister, hem de bunun ilk şartı olan dinle dünya işlerini biribirinden ayırma kuralına yanaşmazlar.

Çoğunun dış münasebetlerdeki tutumu da, Atatürk'ün realist ve dürüst tutumuna hiç uymaz. Meselâ Abdülnasır, Atatürk zamanında Türkiye'nin Boğazlar üstünde tam eğemenlik kurmasına özenerek, Süveyş Kanalını millîleştirmek istedi. Ama Atatürk Türkiye'sinin Boğazlar meselesinde nasıl bir yol tuttuğunu, nasıl uzun yıllar sabırla bekleyip, o arada bütün dünya milletlerine güven verdiğini, ondan sonra da, tek taraflı bir karar ve dramatik söylevlerle değil, bütün ilgili, devletleri bir milletlerarası konferansta ikna ederek Boğazları kendi eğemenliği altına aldığını, öylece, bu eğemenliğin meşruluğundan dost düşman hiç kimsede en ufak bir şüphe bırakmadığını düşünemedi.

Zaten Atatürk'lüğe özenen liderlerin ihmal ettikleri en önemli noktalardan biri de Atatürk'ün hiç bir zaman meşruluk sınırları dışına çıkmaması idi. Onun kuvveti bir komployla kurulup halka zorla kabul ettirilmiş değil, halka dayanan bir kuvvetti. Atatürk, yaptığı işlerin sorumluluğunu, Anadolu'ya ayak bastığı günden başlıyarak, milletiyle paşlaşmıştı. Millet iradesine hükmetmeğe kalkışmaz, ona ancak yol gösterirdi.

Atatürk'lüğe özenen Orta doğulu liderler, onun vardığı sonuçlara yönelmek isterken, önce onun bu sonuçlara nasıl yollardan nasıl araçlarla vardığını incelemelidirler. Bunu yapmadıkça, başarısızlığa mahkûm zavallı birer taklitçiden başka bir şey olamazlar.

Arap memleketlerini Atatürk'lüğe özenen, «yeni bir Atatürk» diye alkışlanmağa heves eden maceracılar değil, Atatürk'ten ders almasını bilen, fakat önderlik hüviyeti, tıpkı Atatürk gibi, kendi millî imkân ve ihtiyaçları içinde yoğrulmuş olan kimseler kurtarabilecektir.

Bülent ECEVİT 

Dosyalar

1956.11.10.jpg
1956.11.10_B.jpg
1956.11.10_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“Atatürk ve "Atatürkler",” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 20 Nisan 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/719 ulaşıldı.