Politikasız Demokrasi

Başlık: 
Politikasız Demokrasi 
Kaynak: 
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 5 
Tarih: 
1960-07-07 
Lokasyon: 
Rahşan Ecevit Arşivi 
Metin: 
GÜNAYDIN

BÜLENT ECEVİT

Politikasız demokrasi

En uzak köydeki yurttaş bile yurdun yönetimine, yöneticilerin denetlenmesine katılabilsin diye, yurdun her köşesine demokrasi kök salabilsin diye, ocak ocak, bucak bucak, toprak dişle tırnakla kazılırcasına verilen bunca emeğe yazık oldu.

Ocaklarıyla, bucaklarıyla, gençlik ve kadın kollarıyla, partilerin köylerdeki bütün teşkilâtı, bir kanunla kaldırıldı. Siyaset mekanizması sanki bir bıçak darbesiyle topraktan kesildi, köksüz bırakıldı.

En ağır baskılara nice aydınlardan daha mertçe göğüs germiş; inancını, milyonlar şöyle dursun, ekmeğe bile değişmeyerek, nice milyoner iş adamlarına dürüstlük, feragat siyasal olgunluk dersi vermiş; hürriyet ve demokrasi ateşini, son yılların karanlığında, muhalefet saflarında, köy köy sabırla beklemiş nice ergin köylü, artık siyaset dışında kalacaktır.

Oysa o köylü, belki «okuma yazma bilmez» di ama, İhtilâlin ilk günü Sayın Orgeneral Cemal Gürsel'in dediği gibi, «ananevi bir iştiyakla, daha çok okumuş yazmış milletlerden daha çok fikri selime, aklı selime, vicdana ve vekara sahip» ti.

Dün Resmî Gazetede ilân edilen kanunun (neyse ki adı «geçici kanun»), bir tek anlamı vardır: İller ve ilceler dışında politika yasak edilmiştir; köylere seçimler arasında politika giremiyecektir. Zaten gazete de pek girmeyen köylere politika giremeyince, seçimden seçime köylü, gözleri eskisinden bin defa daha kapalı olarak oyunu kullanmak zorunda kalacaktır.

Bütün politika faaliyeti şehirlerdeki ve kasabalardaki il ve ilce yönetim kurulları ile başkentteki genel kurulların çevresinde dönecektir. Bu kurulların da gözleri, kulakları köylere kapalı olacaktır. Bu kurulları menfaatçiler, entrikacılar çepeçevre saracaktır. Parti merkezlerinde kim daha çok görünürse, siyasette o daha çok şansa sahip olacaktır.

Böylece, bazı aydınlara son yılların politikasından tiksinti geldiği için, sırf duygulara kapılınarak alındığına inandığımız bu karar yüzünden, politika, büsbütün tiksinilecek bir hale gelebilir.

Metin Toker ocakları, bucakları kapatma kararı için der ki «Akis» te:

«Aslında bundan daha münasip, bu kadar memleketsever bir düşünceye rastlamak kolay değildir. Ama rahata alışmış bulunanlar derhal seslerini yükselttiler ve her şeyden çok demagoji kokan itirazlarını ortaya döktüler».

Kimdir «rahata alışmış bulunanlar»?... Köylünün ayağına kadar gitmeyi, memleket meselelerini ona günü gününe ulaştırmayı, demokrasinin bir gereği bilenler, bu meseleleri onlarla, şehirlerdeki bir çok topluluklarda bulunabileceğinden daha olgun bir hava içinde, köy kahvelerinde tartışmağa üşenmeyenler mi; yoksa, çok eskiden olduğu gibi şimdiden sonra da, siyasi istikballerini genel merkez kapılarını aşındırarak sağlamayı tercih edenler mi? Hangisi bunların «rahata alışmıs bulunanlar» dır?..

Gerçekten, D.P. iktidarı, bir çok kurumları ve bir çok yetkilerini olduğu gibi, kendi parti teşkilâtını da kötüye kullanmış, dejenere etmiştir. Bu yüzden bir çok aydınlarda, siyaset mekanizmasına karşı, bir ürküntü, hattâ tiksinti uyanmıştır. Bu ürküntü, hattâ tiksinti, hele politikanın içine girmemiş aydınlarda bazı önyargılar doğurmuştur. Bir politikacılar kabinesi değil, bir değerli uzmanlar kabinesi olan Geçici hükümetin ve İhtilâle kadar her türlü siyasal faaliyet dışında kalmış idealist subaylardan kurulu Millî Birlik Komitesinin de bu önyargılara kapılmış oldukları düşünülebilir.

Fakat, Millî Birlik idaresinin sorumluları, nasıl, örneğin ekonomik alanda, kesin kararlar vermeden önce bu alanın uzmanlarına, bilgili ve tecrübeli kimselere danışmak gibi çok yerinde ve ileri bir usulü benimsemişlerse, siyaset mekanizması üzerinde karar vermeden, kanun çıkarmadan önce de, bu alanda görüşüne ve iyiniyetine güvendikleri tecrübeli kimselere danışmakla, onarılması güç bir yanlışlık yapmaktan kendilerini kurtarabilirlerdi. Böyle bir konu için danışılacak kimseler profesörler olamazdı. Bu alanda tecrübenin, hele Türkiye icin, teorik bilgiden ve politikaya girmemis aydınların gözlemlerinden daha çok önemi vardır. Çünkü, Batı ülkelerinden apayrı bir toplum yapısı ve tarihî gelişmesi olan Türkiyenin siyasal şartları henüz bilim dünyasında gereği gibi incelenip anlaşılabilmiş, kitaplarda anlatılabilmiş değildir. Türkiye'de henüz bu şartlar, ancak, laboratuvar deneyleri yerine geçen aktif siyasal faaliyet sırasında ortaya çıkmaktadır.

Millî Birlik idaresi sorumluları, bu konuda kesin karar vermeden, kararlarını kanunlaştırmadan önce, bırakınız görüşüne ve iyiniyetine güvendikleri tecrübeli kimselere danışmayı, yalnız D.P. iktidarı sorumlularının düşüncelerini dikkate alsalar yeterdi. Tıpkı, devletin menfaatine en uygun kararları verebilmek için Çarın Elçisine danışan ve o ne salık verirse tam tersini yapan Osmanlı Sadrazamı gibi, Millî Birlik idaresi sorumluları da, yurdumuzdaki siyaset mekanizmasını ve demokratik gelişmeyi ilgilendiren hususlarda en iyi kararlara, eski D.P. sorumlularının düşüncelerini tersine çevirmekle varabilirlerdi.

Partilerin ocak, bucak teşkilâtını kaldırmak, gençlik kollarının çalışma alanını daraltmak ise, eski D.P. sorumlularının düşüncelerinin tersi değil, tâ kendisidir. D.P, sorumluları da, hele iktidarlarının son zamanlarında, partilerin ocak bucak teşkilâtını kaldırmayı ciddi olarak düşünmekte idiler. Bu teşkilât kendilerine gereksiz bir ağırlık gibi geliyordu. Ocak, bucak kongrelerini yaptırmayı, yaptırsalar bile, bu kongrelerde açık konuşmaya ve serbest kademe seçimlerine imkân bırakmayı göze alamıyorlardı. Ocak, bucak teşkilâtının, yetkilerini kötüye kullanmasından çok, yetkilerini kullanma imkânı bulamamasıdır ki, Demokrat Partinin demokrasi yolundan ayrılmasını kolaylaştırmış ve hızlandırmıştır.

Yalnız D.P. iktidarı sorumlularının bu türlü düşünce ve davranışları bile, iyiniyetlerine ve demokrasi ülküsüne bağlılıklarını tereddütsüz güvendiğimiz Millî Birlik idaresi sorumlularını, partilerin teşkilâtı konusunda kesin kararlar vermeden önce bir kere daha düşünme lüzumuna ikna edebilmeli idi.

Evet, bir kısım aydınlar, hem de haklı olarak, politikadan tiksinmişlerdir. Ama şu itiraf edilmelidir ki, politikanın bu tiksinilecek hale gelmesinde, aydınların sorumluluğu, şimdi politika dışı bırakılmak istenen köylünün sorumluluğundan çok daha ağırdır.

Evet politika tatsızdır, ağırdır, tehlikelidir. Ama şu gerçek de bilinmelidir ki, politika ile demokrasi birbirinden ayrılamaz; politikasız demokrasi olamaz.

Bir memleket halkının demokrasiye lâyık olduğuna ya inanılır ya inanılmaz. İnanılırsa demokrasi benimsenir, inanılmazsa reddedilir. Bunun ikisi arası yoktur. Elit demokrasisi, zümre demokrasisi, eski çağlarda kalmıştır. Yirminci yüzyılın ikinci yarısında, dünyanın hiç bir yerinde, elit demokrasisine, siyasal faaliyeti daracık bir zümre tekeline veren demokrasiye, gerçek demokrasi denemez.

Bilim adamlarımız ne kadar mükemmel bir Anayasa hazırlasalar, ne kadar sağlam teminat müesseseleri kursalar da, halkın büyük çoğunluğunu politika dışı tutan bir rejimin gerçekten demokratik olduğu, bu çağda iddia edilemez.

Temenni edilir ki, Millî Birlik Komitesi sorumluları, bundan böyle olsun, alacakları kararlarda, çıkaracakları kanunlarda, hele hazırlayacakları Anayasada, bazı aydınların politikasız bir demokrasi kurulması yolundaki hayal ve telkinlerine kapılmasınlar! 

Dosyalar

1960.07.07.RE_B1.jpg
1960.07.07.RE_B2.jpg
1960.07.07.RE_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“Politikasız Demokrasi,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 26 Nisan 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1199 ulaşıldı.