Atatürk'ün Emaneti
Başlık:
Atatürk'ün Emaneti
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Tarih:
1958-05-24
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
BÜLENT ECEVİT
Atatürk'ün emaneti
BAZI çevrelerdeki irtica kıpırdanışlarının gitgide daha belirli ve saldırgan hâle geldiğini görmek, bütün devrimci Türklere kaygı veriyor.
Bu kıpırdanışlarda, Demokrat Partinin, müsamaha sınırlarını aşıp gizli ve açık teşvike kadar varan tavizci ve istismarcı politikası büyük rol oynamıştır. O yüzden, adalet cihazı bile, ancak bazı devrimci yurttaşların ihbar ve israrı üzerine hareket geçebilmiştir. Fakat adlî işlemin ne yönde geliştiğinden yurttaşlar habersizdirler. Çünkü, iktidar partisini güç duruma düşürebilecek her dâva konusunda olduğu gibi, bu konuda da gizlilik kararı vardır.
Böyle bir durumda, devrimlerin tarihî sorumluluğunu yüklenmiş bir partinin, veya o partiyi destekliyen gazetenin, her zamankinden daha uyanık bulunması tabiîdir.
İktidar sözcüsü gazete, «Ulus» a, bu uyanıklığından ötürü ateş püskürüyor. Oysa, bugün asıl üzerinde durulması gerekli konu bütün devrimci Türkleri kaygıya düşüren irtica kıpırdanışları olduğu hâlde, iktidar sözcüsü gazete, şimdiye kadar o konuya temas etmek lüzumunu bile duymamıştır. Uzun bir mukavemete rağmen nihayet adalet cihazını da harekete geçmek zorunda bırakmış son irtica kıpırdanışlarından sanki «Zafer» gazetesi habersizdir.
Ankara'daki Cumhuriyet Savcısı ise, «Ulus»a gönderdiği tekzip yazısında, «arifane tecahül» ü daha da ileri götürerek, «ortada inkılâplara sadakatsizliğe delâlet edebilecek en küçük bir mevzu ve hâdise» olmadığını söyliyebiliyor.
Acaba Ankara Cumhuriyet Savcısı, meselâ Nurculuk hareketinin son tehlikeli belirtileri hakkında, bu hareketle ilgili dâvalar hakkında hiç bir şey duymamış, birçok gazete ve dergilerin bu konuda yayınladıkları haber ve yazıları okumamış mıdır?.. Yoksa Ankara Cumhuriyet Savcısının «inkılâplara sadakat» ölçüsüne göre, bütün bu kıpırdanışlar «inkılâplara sadakatsizliğe delâlet» etmekten uzak mıdır?
Ankara Cumhuriyet Savcısı, «Ulus» a gönderdiği «tekzip» yazısında bu kadarla da kalmıyarak, Atatürk'e ait söz ve hâtıraların yayınlanmasını bazı indî şartlara bağlamağa kalkışmakta, şimdiye kadar defalarca yayınlandığı hâlde kovuşturma konusu yapılmamış bazı sözlerin «millî bir günde», ortada «hâdise» yokken yayınlanmasını «suç» sayan bir zihniyetle karşımıza çıkmaktadır.
19 Mayıs 1958 günü «Ulus» da iktibas edilen, şimdiye kadar bir çok gazete, dergi ve kitaplarda yayınlanmış o sözleri Atatürk'ün gerçekten söylemiş olabileceğini, gerek «Zafer» gazetesi gerek Ankara Cumhuriyet Savcısı şüpheyle karşılıyorlar. «Zafer» gazetesi, bu sözleri Atatürk'e söyletmenin «saçma ve yatalak bir mantık» eseri, «şeni bir cüret» olduğunu ileri sürüyor.
Oysa Atatürk'ün o sözleriyle, 1927 deki büyük söylevinin sonunda gençliğe seslenişi karşılaştırılacak olursa, ruh ve mânaca arada hiç bir çelişme ve aykırılık olmadığı görülür.
Atatürk, gerek büyük söylevinin sonunda gençliğe seslenişiyle gerek 19 Mayıs 1958 günü «Ulus» da iktibas edilen sözleriyle, Türk Cumhuriyetini, Cumhuriyet devrimlerini ve Türk ulusunun bağımsızlığını korumak bakımından gençliğin sorumluluğunu belirtmektedir.
Hattâ 19 Mayıs günü «Ulus» da iktibas edilen gözler, büyük söylevin sonundaki seslenişden çok daha yumuşaktır. Bu sözlerle gençlik, polise, mahkemelere, baştaki idareye karşı - gerekli görürse - ayaklanmağa değil, sadece, «rejimi ve inkılâbı zayıf düşürecek... kıpırtı ve hareketeler» e karşı uyanık bulunmağa, böyle hareketlerle, vakit kaybetmeksizin, mücadeleye teşvik edilmektedir.
Atatürk'ün bu sözlerle Türk gencine verdiği öğüt, polise, jandarmaya, adliyeye karşı gelmesi değil, bilâkis onların kendisi hakkında verebilecekleri hükme şikâyetsiz, yalvarmasız katlanması, devrimleri korumak için giriştiği mücadele yüzünden hapse atılırsa,
«Ben inan ve kanaatimin icabını yaptım, müdahale ve hareketimde haklıyım, eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren sebep ve âmilleri düzeltmek de benim vazifem», diye düşünmesidir!
İsyana, ihtilâle teşvik, Atatürk'ün davranışına aykırı bir düşünce bu sözlerin neresinde?
Ancak Atatürk'ün, kendi eserini emanet ettiği gençliğe böyle bir öğüt vermiş olamıyacağını iddia edenler için «saçma ve yatalak bir mantık» tan bahsedilebilir.
BÜLENT ECEVİT
Atatürk'ün emaneti
BAZI çevrelerdeki irtica kıpırdanışlarının gitgide daha belirli ve saldırgan hâle geldiğini görmek, bütün devrimci Türklere kaygı veriyor.
Bu kıpırdanışlarda, Demokrat Partinin, müsamaha sınırlarını aşıp gizli ve açık teşvike kadar varan tavizci ve istismarcı politikası büyük rol oynamıştır. O yüzden, adalet cihazı bile, ancak bazı devrimci yurttaşların ihbar ve israrı üzerine hareket geçebilmiştir. Fakat adlî işlemin ne yönde geliştiğinden yurttaşlar habersizdirler. Çünkü, iktidar partisini güç duruma düşürebilecek her dâva konusunda olduğu gibi, bu konuda da gizlilik kararı vardır.
Böyle bir durumda, devrimlerin tarihî sorumluluğunu yüklenmiş bir partinin, veya o partiyi destekliyen gazetenin, her zamankinden daha uyanık bulunması tabiîdir.
İktidar sözcüsü gazete, «Ulus» a, bu uyanıklığından ötürü ateş püskürüyor. Oysa, bugün asıl üzerinde durulması gerekli konu bütün devrimci Türkleri kaygıya düşüren irtica kıpırdanışları olduğu hâlde, iktidar sözcüsü gazete, şimdiye kadar o konuya temas etmek lüzumunu bile duymamıştır. Uzun bir mukavemete rağmen nihayet adalet cihazını da harekete geçmek zorunda bırakmış son irtica kıpırdanışlarından sanki «Zafer» gazetesi habersizdir.
Ankara'daki Cumhuriyet Savcısı ise, «Ulus»a gönderdiği tekzip yazısında, «arifane tecahül» ü daha da ileri götürerek, «ortada inkılâplara sadakatsizliğe delâlet edebilecek en küçük bir mevzu ve hâdise» olmadığını söyliyebiliyor.
Acaba Ankara Cumhuriyet Savcısı, meselâ Nurculuk hareketinin son tehlikeli belirtileri hakkında, bu hareketle ilgili dâvalar hakkında hiç bir şey duymamış, birçok gazete ve dergilerin bu konuda yayınladıkları haber ve yazıları okumamış mıdır?.. Yoksa Ankara Cumhuriyet Savcısının «inkılâplara sadakat» ölçüsüne göre, bütün bu kıpırdanışlar «inkılâplara sadakatsizliğe delâlet» etmekten uzak mıdır?
Ankara Cumhuriyet Savcısı, «Ulus» a gönderdiği «tekzip» yazısında bu kadarla da kalmıyarak, Atatürk'e ait söz ve hâtıraların yayınlanmasını bazı indî şartlara bağlamağa kalkışmakta, şimdiye kadar defalarca yayınlandığı hâlde kovuşturma konusu yapılmamış bazı sözlerin «millî bir günde», ortada «hâdise» yokken yayınlanmasını «suç» sayan bir zihniyetle karşımıza çıkmaktadır.
19 Mayıs 1958 günü «Ulus» da iktibas edilen, şimdiye kadar bir çok gazete, dergi ve kitaplarda yayınlanmış o sözleri Atatürk'ün gerçekten söylemiş olabileceğini, gerek «Zafer» gazetesi gerek Ankara Cumhuriyet Savcısı şüpheyle karşılıyorlar. «Zafer» gazetesi, bu sözleri Atatürk'e söyletmenin «saçma ve yatalak bir mantık» eseri, «şeni bir cüret» olduğunu ileri sürüyor.
Oysa Atatürk'ün o sözleriyle, 1927 deki büyük söylevinin sonunda gençliğe seslenişi karşılaştırılacak olursa, ruh ve mânaca arada hiç bir çelişme ve aykırılık olmadığı görülür.
Atatürk, gerek büyük söylevinin sonunda gençliğe seslenişiyle gerek 19 Mayıs 1958 günü «Ulus» da iktibas edilen sözleriyle, Türk Cumhuriyetini, Cumhuriyet devrimlerini ve Türk ulusunun bağımsızlığını korumak bakımından gençliğin sorumluluğunu belirtmektedir.
Hattâ 19 Mayıs günü «Ulus» da iktibas edilen gözler, büyük söylevin sonundaki seslenişden çok daha yumuşaktır. Bu sözlerle gençlik, polise, mahkemelere, baştaki idareye karşı - gerekli görürse - ayaklanmağa değil, sadece, «rejimi ve inkılâbı zayıf düşürecek... kıpırtı ve hareketeler» e karşı uyanık bulunmağa, böyle hareketlerle, vakit kaybetmeksizin, mücadeleye teşvik edilmektedir.
Atatürk'ün bu sözlerle Türk gencine verdiği öğüt, polise, jandarmaya, adliyeye karşı gelmesi değil, bilâkis onların kendisi hakkında verebilecekleri hükme şikâyetsiz, yalvarmasız katlanması, devrimleri korumak için giriştiği mücadele yüzünden hapse atılırsa,
«Ben inan ve kanaatimin icabını yaptım, müdahale ve hareketimde haklıyım, eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren sebep ve âmilleri düzeltmek de benim vazifem», diye düşünmesidir!
İsyana, ihtilâle teşvik, Atatürk'ün davranışına aykırı bir düşünce bu sözlerin neresinde?
Ancak Atatürk'ün, kendi eserini emanet ettiği gençliğe böyle bir öğüt vermiş olamıyacağını iddia edenler için «saçma ve yatalak bir mantık» tan bahsedilebilir.
Koleksiyon
Alıntı
“Atatürk'ün Emaneti,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 25 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/987 ulaşıldı.