Cumhuriyetçiler İş Başında
Başlık:
Cumhuriyetçiler İş Başında
Kaynak:
Son Havadis, "Dünya Politikası"
Tarih:
1953-01-21
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
Dünya Politikası
21 / 1 / 1953
Cumhuriyetçiler iş başında
Bülent ECEVİT
Yirmi yıl süren bir muhalefet devresinden sonra, Amerika’da Cumhuriyetçi Parti dün iş başına geçti.
Yeni idarenin Uzak Doğu siyasetinde beklenen değişikliklerin gerçekleştirilmesi kolay olmadığını 18 ocak tarihli yazımızda belirtmiştik.
Ancak, Cumhuriyetçi İdarenin dış siyasetinde, şimdiye kadar tutulan genel istikamettten ayrılmayı gerektirmeyecek bazı başka değişiklikler beklenebilir.
Düşünülen bu değişikliklerden biri şimdiden açıklanmıştır: Amerika, propoganda harbine hız verecek, soğuk harbi - değim yerindeyse- yalnız ısınmaya çalışmakla değil, soğuk harple karşılayacaktır.
Dış siyasette ikinci bir değişiklik, şimdive kadar açıklanmamış olmakla beraber, Cumhuriyetçilerin ekonomik görüşlerinin doğal bir sonucu olarak kendini gösterebilir.
Bilindiği gibi, Cumhuriyetçi Parti, geniş ölçüde, kapitalistlere ve kapitalizmi tutanlara davanan bir partidir. Onun icin, yabancı memleketlere yapılan yardımda, bundan böyle, Amerikan özel kaptalinin araç olarak kullanılması temayülü büsbütün artsa, hattâ, fırsat düştükçe, yardımın şartlarından biri olarak bile ileri sürülse gerektir.
Böyle bir siyasetin, Avrupa’daki endüstri memleketlerine belki zarardan çok faydası dokunabilir. Çünkü bu memleketlerin siyasal ve ekonomik bağımsızlıkları sağlam temeller üstüne kuruludur. Eğer ekonomik hayatlarında yabancı kapitale bir kaç karışlık yer kalmışsa, bu yerin Amerikan özel kapitali ile doldurulması, olsa olsa o memleketlerin kalkınmasını hızlandırır.
Ancak, bu gün Orta Doğu ve Doğuda, üçüncü bir kuvvetin unsurları olarak ortaya çıkmaya başlayan bir takım uluslar vardır ki, Batının güvenliğinin o ulusları kendi yanına çekmesine bağlı bulunduğu, Amerika tarafından bu bölgeye verilen büyük önemle de açıklanmış olmaktadır.
Bu bölgedeki uluslar uyanış çağındadırlar; çoğu, bağımsızlıklarına yeni erişmekte, bazısı da henüz bunun için uğraşmaktadırlar. Tarihlerinde siyasal ve ekonomik boyunduruğu bir arada tadmış olan bu uluslar, şimdi. siyasal ve ekonomik bağımsızlığın da ayrılmaz bir bütün olduğuna inanmaktadırlar. Böyle bir inançla hareket ederken, vabancı özel kapitale elden geldiği kadar sınırlarını kapamak istemeleri, ve bir ekonomik rejim olarak devletçiliğe yönelmeleri tabiî sayılmalıdır.
Petrol konusunda Türkiye’nin yabancı kapitale kapılarını açmasını, bu memleketlere örnek olarak gösterirken, Amerika, herhâlde onların özel durumunu, ve duygularını anlamamazlıktan gelmektedir.
Bundan 15 — 20 yıl önce bizim de, dünya siyasetinde önemli bir unsur olan petrol şöyle dursun, kereste için bile memleketimize yabancı kapital sokmak herhâlde aklımızın köşesinden geçmezdi.
Amerika’ya ve başka büyük Batı devletlerine düsen hizmet, o ulusların gün gelip yabancı kapitalden korkmayacak kadar kuvvetlenmelerine, siyasal ve ekonomik bakımından tam bağımsız birer varlık olarak gelişmelerine yardım etmek olsa gerektir.
Bu gün dünyada üçüncü bir kuvvet olarak uyanıp birlesme yoluna girmiş ve şimdiden dünya siyasetinde önemli bir denge unsuru durumuna gelmiş olan Orta Doğu ve Doğu memleketlerini Batıklardan yana çekmenin başka bir yolunu görmek güctür.
Yeni Amerikan iktidarının, genişletmeyi düşündüğü propoganda harbinde de bunu göz onünde tutarak hareket etmesini gönül ister.
Komünizmin gercek düşmanının kapitalizm değil, müstehlikin ve çalışanın menfaatini üstün tutan güdümlü ekonomi olduğunu, başta İngiltere, İsveç, İsrail olmak üzere bir çok memleketlerin harp sonrası tecrübeleri göstermiştir.
Zaten bu uygar insanlığın coğunluğu, Komünizme karşı. her şeyden önce, kişinin benliğini tanımayan, insana hürlük vermeyen, baskıcı bir rejim olduğu İçin nefret beslemektedir. Bu durumda, Batının komünizme karşı çıkaracağı en tesirli prensip, kapitalizm değil demokrasi olmak gerektir.
Maamafih. Başkan Eisenhower’in, Partisi tarafından güdülen ekonomik prensipleri başka memleketlere de kabûl ettirmeve calışmayacak kadar olgun bir dünya lideri olduğuna ininıyoruz.
Netekim, dün, başkan olarak verdiği ilk demeçte. “Dünyadaki her milletin birlik ve geleneğine saygı beslediğimizden çok değerli tuttuğumuz siyasal ve ekonomik kurullarımızı herhangi bir ulusa kabul ettirmek için hiç bir zaman kuvet kullanmayacağız” demiştir.
Cumhuriyetçi Parti içinde kapitalizm tarafdarları ne kadar kuvvetli olursa olsun, Eisenhower’in, dünya siyasetini çizerken, her hususda onlara boyun eğmek zorunda kalmayacağından de emin olabiliriz. Çünkü, Partinin ileri gelenleri de dahil herkes biliyor ki, Amerikan halkı, oyunu Cumhuriyetçi Partiye değil, Amerika ile beraber bütün hür Dünyanın saydığı ve güvendiği Dwight D. Eisenhower’e vermiştir.
Partisi içindeki müfrit unsurlar çoğunlukta bile olsalar onlara boyun eğmeye kendini mecbur hissetmediğini, Eisenhower, 20 Ocak 1953 den önce de bir çok vesilelerle göstermiştir.
21 / 1 / 1953
Cumhuriyetçiler iş başında
Bülent ECEVİT
Yirmi yıl süren bir muhalefet devresinden sonra, Amerika’da Cumhuriyetçi Parti dün iş başına geçti.
Yeni idarenin Uzak Doğu siyasetinde beklenen değişikliklerin gerçekleştirilmesi kolay olmadığını 18 ocak tarihli yazımızda belirtmiştik.
Ancak, Cumhuriyetçi İdarenin dış siyasetinde, şimdiye kadar tutulan genel istikamettten ayrılmayı gerektirmeyecek bazı başka değişiklikler beklenebilir.
Düşünülen bu değişikliklerden biri şimdiden açıklanmıştır: Amerika, propoganda harbine hız verecek, soğuk harbi - değim yerindeyse- yalnız ısınmaya çalışmakla değil, soğuk harple karşılayacaktır.
Dış siyasette ikinci bir değişiklik, şimdive kadar açıklanmamış olmakla beraber, Cumhuriyetçilerin ekonomik görüşlerinin doğal bir sonucu olarak kendini gösterebilir.
Bilindiği gibi, Cumhuriyetçi Parti, geniş ölçüde, kapitalistlere ve kapitalizmi tutanlara davanan bir partidir. Onun icin, yabancı memleketlere yapılan yardımda, bundan böyle, Amerikan özel kaptalinin araç olarak kullanılması temayülü büsbütün artsa, hattâ, fırsat düştükçe, yardımın şartlarından biri olarak bile ileri sürülse gerektir.
Böyle bir siyasetin, Avrupa’daki endüstri memleketlerine belki zarardan çok faydası dokunabilir. Çünkü bu memleketlerin siyasal ve ekonomik bağımsızlıkları sağlam temeller üstüne kuruludur. Eğer ekonomik hayatlarında yabancı kapitale bir kaç karışlık yer kalmışsa, bu yerin Amerikan özel kapitali ile doldurulması, olsa olsa o memleketlerin kalkınmasını hızlandırır.
Ancak, bu gün Orta Doğu ve Doğuda, üçüncü bir kuvvetin unsurları olarak ortaya çıkmaya başlayan bir takım uluslar vardır ki, Batının güvenliğinin o ulusları kendi yanına çekmesine bağlı bulunduğu, Amerika tarafından bu bölgeye verilen büyük önemle de açıklanmış olmaktadır.
Bu bölgedeki uluslar uyanış çağındadırlar; çoğu, bağımsızlıklarına yeni erişmekte, bazısı da henüz bunun için uğraşmaktadırlar. Tarihlerinde siyasal ve ekonomik boyunduruğu bir arada tadmış olan bu uluslar, şimdi. siyasal ve ekonomik bağımsızlığın da ayrılmaz bir bütün olduğuna inanmaktadırlar. Böyle bir inançla hareket ederken, vabancı özel kapitale elden geldiği kadar sınırlarını kapamak istemeleri, ve bir ekonomik rejim olarak devletçiliğe yönelmeleri tabiî sayılmalıdır.
Petrol konusunda Türkiye’nin yabancı kapitale kapılarını açmasını, bu memleketlere örnek olarak gösterirken, Amerika, herhâlde onların özel durumunu, ve duygularını anlamamazlıktan gelmektedir.
Bundan 15 — 20 yıl önce bizim de, dünya siyasetinde önemli bir unsur olan petrol şöyle dursun, kereste için bile memleketimize yabancı kapital sokmak herhâlde aklımızın köşesinden geçmezdi.
Amerika’ya ve başka büyük Batı devletlerine düsen hizmet, o ulusların gün gelip yabancı kapitalden korkmayacak kadar kuvvetlenmelerine, siyasal ve ekonomik bakımından tam bağımsız birer varlık olarak gelişmelerine yardım etmek olsa gerektir.
Bu gün dünyada üçüncü bir kuvvet olarak uyanıp birlesme yoluna girmiş ve şimdiden dünya siyasetinde önemli bir denge unsuru durumuna gelmiş olan Orta Doğu ve Doğu memleketlerini Batıklardan yana çekmenin başka bir yolunu görmek güctür.
Yeni Amerikan iktidarının, genişletmeyi düşündüğü propoganda harbinde de bunu göz onünde tutarak hareket etmesini gönül ister.
Komünizmin gercek düşmanının kapitalizm değil, müstehlikin ve çalışanın menfaatini üstün tutan güdümlü ekonomi olduğunu, başta İngiltere, İsveç, İsrail olmak üzere bir çok memleketlerin harp sonrası tecrübeleri göstermiştir.
Zaten bu uygar insanlığın coğunluğu, Komünizme karşı. her şeyden önce, kişinin benliğini tanımayan, insana hürlük vermeyen, baskıcı bir rejim olduğu İçin nefret beslemektedir. Bu durumda, Batının komünizme karşı çıkaracağı en tesirli prensip, kapitalizm değil demokrasi olmak gerektir.
Maamafih. Başkan Eisenhower’in, Partisi tarafından güdülen ekonomik prensipleri başka memleketlere de kabûl ettirmeve calışmayacak kadar olgun bir dünya lideri olduğuna ininıyoruz.
Netekim, dün, başkan olarak verdiği ilk demeçte. “Dünyadaki her milletin birlik ve geleneğine saygı beslediğimizden çok değerli tuttuğumuz siyasal ve ekonomik kurullarımızı herhangi bir ulusa kabul ettirmek için hiç bir zaman kuvet kullanmayacağız” demiştir.
Cumhuriyetçi Parti içinde kapitalizm tarafdarları ne kadar kuvvetli olursa olsun, Eisenhower’in, dünya siyasetini çizerken, her hususda onlara boyun eğmek zorunda kalmayacağından de emin olabiliriz. Çünkü, Partinin ileri gelenleri de dahil herkes biliyor ki, Amerikan halkı, oyunu Cumhuriyetçi Partiye değil, Amerika ile beraber bütün hür Dünyanın saydığı ve güvendiği Dwight D. Eisenhower’e vermiştir.
Partisi içindeki müfrit unsurlar çoğunlukta bile olsalar onlara boyun eğmeye kendini mecbur hissetmediğini, Eisenhower, 20 Ocak 1953 den önce de bir çok vesilelerle göstermiştir.
Koleksiyon
Alıntı
“Cumhuriyetçiler İş Başında,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/81 ulaşıldı.