Diplomaside Demokrasi
Title:
Diplomaside Demokrasi
Source:
Ulus, "Uzaktan" s. 3
Date:
1957-03-27
Location:
Atatürk Kitaplığı, 152/34
Text:
UZAKTAN
Diplomaside Demokrasi
BİRLEŞİK Amerika Başkan Yardımcısı Richard Nixon'un Afrika gezisi, başından sonuna kadar, Anglo — Sakson demokrasilerindeki seçim kampanyalarını andırdı. Sevimli ve usta Amerikan politikacısı, güler yüzü, alçak gönüllü davranışıyla, halkın gönlünü alabilmek için sık sık protokol dışına çıkışıyla, geçtiği yollar boyunca otomobilini durdurup kalabalığa karışması, kendisine uzatılan elleri ürkmeden ve yorulmadan sıkması, genç kızlara çiçekler atıp küçük Afrikalı çocukları kucaklaması, bağrına basmasıyla, seçim bölgesinin ihmal edilmiş, hoşnutsuz kenar mahallelerinden oy toplamağa çıkmış bir Amerika Kongre adayı, bir Îngiliz Parlamento adayından farksızdı.
Kendi memleketleri halkıyla bu şekilde kaynaşmağa hiç alışık olmayan Sovyet liderlerinin de, son zamanlarda tarafsız Asya memleketlerine yaptıkları gezilerde, Anglo - Sakson demokrasilerinin oy toplama usullerini, Amerikan Cumhurbaşkanı Yardımcısına kıyasla acemice de olsa, tatbike çalıştıkları görülüyordu.
Milletlerarası münasebetlerde böyle bir demokratik kampanya usulleri çığrının açılmış olması, şüphesiz, üyelerinden bir çoğu demokratik memleketler olmadığı halde kendisi günden güne daha demoratik bir kurum haline gelen Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda, bağımsızlıklarına yeni kavuşan ve sayıları arttıkça kuvvetleri de artan Afrika ve Asya memleketlerinin oylarını kazanma ihtiyacına bağlıdır.
Nasıl demokratik memleketlerde oy toplama ihtiyacı, yüksek tabakalara mensup varlıklı politikacıları bile mütevazi, yoksul insanlar önünde eğilmeğe, onlara kendileri kadar onurlu, kendileri kadar saygı değer insan gibi davranmağa, onların haklarını daha varlıklı insanların meşru haklarıyla bir tutmağa sevkederse, bugün, Birleşmiş Milletlerin — her üyeye eşit haklar tanıyan Genel Kurul, varlıklı üyelere imtiyazlar tanıyan Güvenlik Konseyini gölgede bırakacak kadar önem kazandığından beri - edinmiş olduğu demokratik hüviyet te,, büyük ve varlıklı devletleri, bağımsızlıklarına yeni kavuşan, ve gerek yoksulluğun ve içlere işlemiş sömürülme korkusunun, gerek devlet idaresinde ve milletlerarası münasebetlerde tecrübesizliğin doğurduğu bir kader ve menfaat birliği duygusuyla âdeta mütecanis bir sosyal sınıf teşkil eden Afro — Asya bloku memleketlerine eşit muamele etmeğe, o memleketler halkını saymağa, o memleketlerin hak ve isteklerini önplânda gözetmeğe sevketmektedir.
Fakat gene nasıl bazı muhafazakâr aristokrat aileler, aristokrasinin sosyal ve ekonomik temelleri çöktükten sonra bile yeni şartların gerekli kıldığı alçak gönüllülüğü, anlayışı ve uyarlanma intibak) yeteneğini göstermekte güçlük çeker, o yüzden toplum içinde büsbütün tatsız durumlara düşerlerse, emperyalizm çağı sona erdiği halde, emperyalizmin kendilerine verdiği üstünlük kompleksinden henüz kurtulamamış bazı Batılı devletler de, bağımsızlığa yeni kavuşan veya bağımsızlık isteyen zayıf memleketlere karşı, bir yanda Birleşik Amerika'nın öte yanda Sovyet Rusya'nın gösterdiği alçak gönüllülüğü, anlayışı, bir başka deyimle, empeyalizm çağı sona ererken ortaya çıkan yeni dünya şartlarına uyma yeteneğini göstermekte güçlük çekmektedirler.
Hele Fransa bu hususta, muhafazakâr görünüşlü İngiltere'den bile daha geri kalmaktadır.
Kuzey Afrika memleketleri halkının Nixon'a ve Nixon'un şahsında Birleşik Amerika'ya gösterdikleri sevgi ve dostluk, umulur ki Fransa'yı — Tunus'da olduğu gibi — kızdıracak yerde, doğru yola getirmeğe yardım etsin! Kuzey Afrika'da Nixon'a gösterilen içten sevgi ve dostluk, bu memleketleri Batılılarla bir safa çekebilmenin hiç de zor olmayacağını bir ker edaha ispat etmiştir. O kadar ki, meselâ Tunus'da Nixon'un karşılanışı, aynı zamanda ortaya gelen bir Sovyet heyetini gölgede bırakmış, âdeta otel köşelerinde unutturmuştur. Tunus'daki Fransız temsilcileri ise, bu duruma sevinecek ve bu durumdan kendileri için bir ders çıkaracak yerde, Amerikan Cumhurbaşkanı Yardımcısını istiskal edecek kadar anlayışsızlık göstermişlerdir.
Amerika, Kuzey Afrika memleketleri halkının gönlünü kazanma yolundaki gayretlerine, Fransa'yı büsbütün gücendirme bahasına da olsa, devam etmek, ve o arada meselâ Cezayir halkının bağımsızlık isteğini de daha müessir bir şekilde desteklemekle, Batı dünyasının menfaatlerine ve güvenliğine, herhalde, Cezayir'de «inzibat temini» ne çalışan NATO'ya bağlı Fransız askerî birliklerinden daha çok hizmet etmiş olacaktır.
Tunus'da, Amerikan Başkan Yardımcısı Nixon'un ellerine sarılarak, — İnsan olun, Cezayir'i kurtarın! Cezayirliler hürriyetleri uğrunda ölünceye kadar döğüşecekler, bu harbi sona erdirin!. diye haykıran bir Cezayirli kadının yalvarışı, Fransız idarecilerinin yüreğinde bir yankı uyandırabilecek midir, bilinmez ama, Amerika herhalde bu sese kulak verecektir. Çünkü Amerika da bu sese kulak vermezse, Kuzey Afrika çok geçmeden, Kahire yoluyla, Moskova'nın kucağına düşecektir.
Cambridge Mass
Bülent ECEVİT
Diplomaside Demokrasi
BİRLEŞİK Amerika Başkan Yardımcısı Richard Nixon'un Afrika gezisi, başından sonuna kadar, Anglo — Sakson demokrasilerindeki seçim kampanyalarını andırdı. Sevimli ve usta Amerikan politikacısı, güler yüzü, alçak gönüllü davranışıyla, halkın gönlünü alabilmek için sık sık protokol dışına çıkışıyla, geçtiği yollar boyunca otomobilini durdurup kalabalığa karışması, kendisine uzatılan elleri ürkmeden ve yorulmadan sıkması, genç kızlara çiçekler atıp küçük Afrikalı çocukları kucaklaması, bağrına basmasıyla, seçim bölgesinin ihmal edilmiş, hoşnutsuz kenar mahallelerinden oy toplamağa çıkmış bir Amerika Kongre adayı, bir Îngiliz Parlamento adayından farksızdı.
Kendi memleketleri halkıyla bu şekilde kaynaşmağa hiç alışık olmayan Sovyet liderlerinin de, son zamanlarda tarafsız Asya memleketlerine yaptıkları gezilerde, Anglo - Sakson demokrasilerinin oy toplama usullerini, Amerikan Cumhurbaşkanı Yardımcısına kıyasla acemice de olsa, tatbike çalıştıkları görülüyordu.
Milletlerarası münasebetlerde böyle bir demokratik kampanya usulleri çığrının açılmış olması, şüphesiz, üyelerinden bir çoğu demokratik memleketler olmadığı halde kendisi günden güne daha demoratik bir kurum haline gelen Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda, bağımsızlıklarına yeni kavuşan ve sayıları arttıkça kuvvetleri de artan Afrika ve Asya memleketlerinin oylarını kazanma ihtiyacına bağlıdır.
Nasıl demokratik memleketlerde oy toplama ihtiyacı, yüksek tabakalara mensup varlıklı politikacıları bile mütevazi, yoksul insanlar önünde eğilmeğe, onlara kendileri kadar onurlu, kendileri kadar saygı değer insan gibi davranmağa, onların haklarını daha varlıklı insanların meşru haklarıyla bir tutmağa sevkederse, bugün, Birleşmiş Milletlerin — her üyeye eşit haklar tanıyan Genel Kurul, varlıklı üyelere imtiyazlar tanıyan Güvenlik Konseyini gölgede bırakacak kadar önem kazandığından beri - edinmiş olduğu demokratik hüviyet te,, büyük ve varlıklı devletleri, bağımsızlıklarına yeni kavuşan, ve gerek yoksulluğun ve içlere işlemiş sömürülme korkusunun, gerek devlet idaresinde ve milletlerarası münasebetlerde tecrübesizliğin doğurduğu bir kader ve menfaat birliği duygusuyla âdeta mütecanis bir sosyal sınıf teşkil eden Afro — Asya bloku memleketlerine eşit muamele etmeğe, o memleketler halkını saymağa, o memleketlerin hak ve isteklerini önplânda gözetmeğe sevketmektedir.
Fakat gene nasıl bazı muhafazakâr aristokrat aileler, aristokrasinin sosyal ve ekonomik temelleri çöktükten sonra bile yeni şartların gerekli kıldığı alçak gönüllülüğü, anlayışı ve uyarlanma intibak) yeteneğini göstermekte güçlük çeker, o yüzden toplum içinde büsbütün tatsız durumlara düşerlerse, emperyalizm çağı sona erdiği halde, emperyalizmin kendilerine verdiği üstünlük kompleksinden henüz kurtulamamış bazı Batılı devletler de, bağımsızlığa yeni kavuşan veya bağımsızlık isteyen zayıf memleketlere karşı, bir yanda Birleşik Amerika'nın öte yanda Sovyet Rusya'nın gösterdiği alçak gönüllülüğü, anlayışı, bir başka deyimle, empeyalizm çağı sona ererken ortaya çıkan yeni dünya şartlarına uyma yeteneğini göstermekte güçlük çekmektedirler.
Hele Fransa bu hususta, muhafazakâr görünüşlü İngiltere'den bile daha geri kalmaktadır.
Kuzey Afrika memleketleri halkının Nixon'a ve Nixon'un şahsında Birleşik Amerika'ya gösterdikleri sevgi ve dostluk, umulur ki Fransa'yı — Tunus'da olduğu gibi — kızdıracak yerde, doğru yola getirmeğe yardım etsin! Kuzey Afrika'da Nixon'a gösterilen içten sevgi ve dostluk, bu memleketleri Batılılarla bir safa çekebilmenin hiç de zor olmayacağını bir ker edaha ispat etmiştir. O kadar ki, meselâ Tunus'da Nixon'un karşılanışı, aynı zamanda ortaya gelen bir Sovyet heyetini gölgede bırakmış, âdeta otel köşelerinde unutturmuştur. Tunus'daki Fransız temsilcileri ise, bu duruma sevinecek ve bu durumdan kendileri için bir ders çıkaracak yerde, Amerikan Cumhurbaşkanı Yardımcısını istiskal edecek kadar anlayışsızlık göstermişlerdir.
Amerika, Kuzey Afrika memleketleri halkının gönlünü kazanma yolundaki gayretlerine, Fransa'yı büsbütün gücendirme bahasına da olsa, devam etmek, ve o arada meselâ Cezayir halkının bağımsızlık isteğini de daha müessir bir şekilde desteklemekle, Batı dünyasının menfaatlerine ve güvenliğine, herhalde, Cezayir'de «inzibat temini» ne çalışan NATO'ya bağlı Fransız askerî birliklerinden daha çok hizmet etmiş olacaktır.
Tunus'da, Amerikan Başkan Yardımcısı Nixon'un ellerine sarılarak, — İnsan olun, Cezayir'i kurtarın! Cezayirliler hürriyetleri uğrunda ölünceye kadar döğüşecekler, bu harbi sona erdirin!. diye haykıran bir Cezayirli kadının yalvarışı, Fransız idarecilerinin yüreğinde bir yankı uyandırabilecek midir, bilinmez ama, Amerika herhalde bu sese kulak verecektir. Çünkü Amerika da bu sese kulak vermezse, Kuzey Afrika çok geçmeden, Kahire yoluyla, Moskova'nın kucağına düşecektir.
Cambridge Mass
Bülent ECEVİT
Collection
Citation
“Diplomaside Demokrasi,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, accessed November 25, 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/791.