Batı Avrupa'nın Davranışı
Başlık:
Batı Avrupa'nın Davranışı
Kaynak:
Ulus, "Uzaktan" s. 3
Tarih:
1957-03-08
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/34
Metin:
UZAKTAN
Batı Avrupanın davranışı
Birleşmiş Milletler Genel Kuruldan istemedikleri bir kararın geçmesini önliyebilmek için, artık ne Birleşik Amerika'ya sırf Lâtin Amerika'lı dostlarının oyları, ne de Batı Avrupa'ya sırf kendi çevresinden toplayabileceği oylar yetmektedir.
Dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi, Birleşmiş Milletlerde üye sayısı 80'e çıktıktan sonra şimdi Genel Kuruldan bir kararın geçmesini önleyebilmek için gerekli asgari oy sayısını (27 oy) başkalarına muhtaç olmaksızın temin edebilecek tek blok, Afro - Asya Blokudur.
Afro - Asya Blokunun böyle ön plâna geçmesi üzerine gerek Birleşik Amerika'nın gerek Batı Avrupa'nın durumları zayıflamış olmakla beraber, ikisinin zayıflığı arasında da derece farkı vardır. Birleşik Amerika, Lâtin Amerika'lı dostlarıyla beraber Batı Avrupa'yı desteklemezse, Batı Avrupa Genel Kuruldan bir kararın geçmesini önlemek için gerekli asgari oy sayısını temin edemez. Birleşik Amerika'nın ise, gerek Avrupa gerek Asya ve Afrika memleketleri arasında hemen daima güvenebileceği bazı dostlarının oyları 20 Lâtin Amerika oyu ile birleştiği zaman, bir kararın Genel Kuruldan geçmesini önlemek için gerekli asgari 27 oyu temine yetebilir.
Bu durumda, Batı Avrupa, sırf istemediği bir kararın Genel Kuruldan geçmesini önliyebilmek için bile Amerika'nın desteğine muhtaç olduğu hâlde (Cezayir meselesinde olduğu gibi), Birleşik Amerika Batı Avrupa'nın desteğine muhtaç değildir.
Bu da, Batı Avrupa'nın Birleşik Amerika'dan müstakil bir siyaset takip edebilmesini güçleştirmiş olmaktadır.
Batı Avrupa devletleri, bilhassa İngiltere ile Fransa, bunu hazmedememekte, hem Birleşmiş Milletlere hem de Birleşik Amerika'ya bağlılıktan kurtulabilmek için uğraşmaktadırlar. Bu yoldaki çabaları ise kendilerini büsbütün zayıf düşürmektir.
Batı Avrupa devletleri, o arada bilhassa İnigltere ile Fransa için, artık tek çıkar yol, emperyalizmden bütün bütün uzaklaşmak, dış siyasetlerini emperyalizmin son kalıntılarından da bir an önce temizlemektedir.
Fakat görünüşe göre, İngiltere ile Fransa böyle bir fedakârlığa hazır değillerdir. Emperyalizmin son kalıntılarından vazgeçmektense, Birleşmiş Milletlerden ve Birleşik Amerika'nın dostluğundan vazgeçmeyi tercih eder görünmektedirler.
Nitekim böyle bir tercihi geçen yıl sonunda kuvveden fiile çıkarmayı denemiş, ve gerek Birleşmiş Milletler otoritesini gerek Birleşik Amerika'nın muhalefetini hiçe sayarak, Doğu Akdenizde kendi başlarına bir maceraya atılmışlardır.
Fakat elde ettikleri sonuç ortadadır. Bu sonuç, Birleşmiş Milletlerdeki oy hesaplarının vereceği sonuç kadar, hattâ -uğradıkları maddî ve mânevi zarar göz önünde tutulursa- daha da aleyhlerine olmuştur.
Bu da gösteriyor ki, Çarşamba günü çıkan Camlı Köşkün Esrarı» başlıklı yazıda belirttiğimiz gibi, Birleşmiş Milletler içindeki durum, bu teşkilâtın sun'i olarak yarattığı bir durum değildir. Birleşmiş Milletler içindeki durum, dünyadaki gerçek durumu sadakatle aksettirmektedir.
Bugün bir blokun dünyadaki kuvveti ne kadarsa Birleşmiş Milletler içindeki kuvveti de o kadardır. Ne daha az, ne dah çok.
Emperyalizm çağının sona ermesiyle iki büyük kıt'anın uyanıp birleşmeğe başlaması, artık Batı Avrupa'yı dünyanın siyasi kuvvet merkezi olmaktan çıkarmıştır.
Batı Avrupa devletleri için kurtuluş çaresi, bu gerçeği kabul edip, Asya ve Afrika'nın uyanan milletleriyle münasebetlerini, eşitlik temelleri üzerinde yeniden kurmağa, onların güven ve dostluğunu kazanmağa çalışmaktır.
Bu yolda sarf edecekleri gayretler için en elverişli zemini de Birleşmiş Milletler sağlamaktadır. Batı Avrupa'lılar, Birleşmiş Milletlerden yüz çevirecek yerde şimdi ona her zamankinden daha çok sarılmalıdırlar.
Çünkü artık Birleşmiş Milletler Batı Avrupa'ya değil, Batı Avrupa Birleşmiş Milletlere muhtaçtır.
Bulend Ecevit
Cambridge, MASS.
Batı Avrupanın davranışı
Birleşmiş Milletler Genel Kuruldan istemedikleri bir kararın geçmesini önliyebilmek için, artık ne Birleşik Amerika'ya sırf Lâtin Amerika'lı dostlarının oyları, ne de Batı Avrupa'ya sırf kendi çevresinden toplayabileceği oylar yetmektedir.
Dünkü yazımızda da belirttiğimiz gibi, Birleşmiş Milletlerde üye sayısı 80'e çıktıktan sonra şimdi Genel Kuruldan bir kararın geçmesini önleyebilmek için gerekli asgari oy sayısını (27 oy) başkalarına muhtaç olmaksızın temin edebilecek tek blok, Afro - Asya Blokudur.
Afro - Asya Blokunun böyle ön plâna geçmesi üzerine gerek Birleşik Amerika'nın gerek Batı Avrupa'nın durumları zayıflamış olmakla beraber, ikisinin zayıflığı arasında da derece farkı vardır. Birleşik Amerika, Lâtin Amerika'lı dostlarıyla beraber Batı Avrupa'yı desteklemezse, Batı Avrupa Genel Kuruldan bir kararın geçmesini önlemek için gerekli asgari oy sayısını temin edemez. Birleşik Amerika'nın ise, gerek Avrupa gerek Asya ve Afrika memleketleri arasında hemen daima güvenebileceği bazı dostlarının oyları 20 Lâtin Amerika oyu ile birleştiği zaman, bir kararın Genel Kuruldan geçmesini önlemek için gerekli asgari 27 oyu temine yetebilir.
Bu durumda, Batı Avrupa, sırf istemediği bir kararın Genel Kuruldan geçmesini önliyebilmek için bile Amerika'nın desteğine muhtaç olduğu hâlde (Cezayir meselesinde olduğu gibi), Birleşik Amerika Batı Avrupa'nın desteğine muhtaç değildir.
Bu da, Batı Avrupa'nın Birleşik Amerika'dan müstakil bir siyaset takip edebilmesini güçleştirmiş olmaktadır.
Batı Avrupa devletleri, bilhassa İngiltere ile Fransa, bunu hazmedememekte, hem Birleşmiş Milletlere hem de Birleşik Amerika'ya bağlılıktan kurtulabilmek için uğraşmaktadırlar. Bu yoldaki çabaları ise kendilerini büsbütün zayıf düşürmektir.
Batı Avrupa devletleri, o arada bilhassa İnigltere ile Fransa için, artık tek çıkar yol, emperyalizmden bütün bütün uzaklaşmak, dış siyasetlerini emperyalizmin son kalıntılarından da bir an önce temizlemektedir.
Fakat görünüşe göre, İngiltere ile Fransa böyle bir fedakârlığa hazır değillerdir. Emperyalizmin son kalıntılarından vazgeçmektense, Birleşmiş Milletlerden ve Birleşik Amerika'nın dostluğundan vazgeçmeyi tercih eder görünmektedirler.
Nitekim böyle bir tercihi geçen yıl sonunda kuvveden fiile çıkarmayı denemiş, ve gerek Birleşmiş Milletler otoritesini gerek Birleşik Amerika'nın muhalefetini hiçe sayarak, Doğu Akdenizde kendi başlarına bir maceraya atılmışlardır.
Fakat elde ettikleri sonuç ortadadır. Bu sonuç, Birleşmiş Milletlerdeki oy hesaplarının vereceği sonuç kadar, hattâ -uğradıkları maddî ve mânevi zarar göz önünde tutulursa- daha da aleyhlerine olmuştur.
Bu da gösteriyor ki, Çarşamba günü çıkan Camlı Köşkün Esrarı» başlıklı yazıda belirttiğimiz gibi, Birleşmiş Milletler içindeki durum, bu teşkilâtın sun'i olarak yarattığı bir durum değildir. Birleşmiş Milletler içindeki durum, dünyadaki gerçek durumu sadakatle aksettirmektedir.
Bugün bir blokun dünyadaki kuvveti ne kadarsa Birleşmiş Milletler içindeki kuvveti de o kadardır. Ne daha az, ne dah çok.
Emperyalizm çağının sona ermesiyle iki büyük kıt'anın uyanıp birleşmeğe başlaması, artık Batı Avrupa'yı dünyanın siyasi kuvvet merkezi olmaktan çıkarmıştır.
Batı Avrupa devletleri için kurtuluş çaresi, bu gerçeği kabul edip, Asya ve Afrika'nın uyanan milletleriyle münasebetlerini, eşitlik temelleri üzerinde yeniden kurmağa, onların güven ve dostluğunu kazanmağa çalışmaktır.
Bu yolda sarf edecekleri gayretler için en elverişli zemini de Birleşmiş Milletler sağlamaktadır. Batı Avrupa'lılar, Birleşmiş Milletlerden yüz çevirecek yerde şimdi ona her zamankinden daha çok sarılmalıdırlar.
Çünkü artık Birleşmiş Milletler Batı Avrupa'ya değil, Batı Avrupa Birleşmiş Milletlere muhtaçtır.
Bulend Ecevit
Cambridge, MASS.
Koleksiyon
Alıntı
“Batı Avrupa'nın Davranışı,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/778 ulaşıldı.