Camlı Köşkün Esrarı
Başlık:
Camlı Köşkün Esrarı
Kaynak:
Ulus, "Uzaktan" s. 3
Tarih:
1957-03-06
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/34
Metin:
UZAKTAN
Camlı köşkün esrarı
DEMOKRATİK memleketlerden olsun Demirperde gerisinden olsun, hangi siyaset adamı kalkıp ta, Birleşmiş Milletlerle ilgili olarak, «İnsanlık ideali», «insan hakları», «dünya barışı», «yeni bir dünya düzeni» gibi lâflar edecek olsa, «politika» yaptığına, kendisinin de -inanmak istese bile-pek inanmadığı sözler söylediğine emin olabilirsiniz.
Zaten Birleşmiş Milletler, böyle soyut kavramlar, belirsiz idaller ardında koşan bir kurumdan ibaret olsa idi, bugünün aşırı realist dünyasında hiç bir devlet ona önem vermez, onu ciddiye almazdı.
Gerçi Beyannamesindeki sözlere bakılacak olursa Birleşmiş Milletler öyle gerçekleşmesi güç, hattâ şimdilik imkânsız bir takım hayaller üstüne kurulu görünür. Ama zaman, tesadüfler ve dünya şartları, Birleşmiş Milletlerin bu hayalci hüviyetini geri plânda bırakmış, onu realist bir kurum hâline getirmiştir.
Birçok kimselerin Birleşmiş Millerlerden hayal kırıklığına uğramış olmaları da onun bu realist hüviyeti yüzündendir. Günün realitelerine kızanlar, Birleşmiş Milletlere de kızmaktadırlar.
İngilizcede «sokaktaki adam» denilen orta insan, Birleşmiş Milletler Beyannamesindeki hayalleri fazla ciddiye almış olduğu için, hayallere kapılmayan siyaset adamı ise Birleşimiş Milletleri istediğinden daha çok ciddiye almak zorunda kaldığı için hayal kırıklığına uğramışlardır.
Siyaset adamına göre, Birlenmiş Milletler, demagojik meydan söylevlerinin verildiği bir Genel Kurulla, devletler arasında fısıltılı oy pazarlıklarının yapıldığı bir içkili salondan ibarettir. Bunların dışında biraz teknik yardım faaliyeti olsa bile, o da daha çok göz boyamağa yaramaktadır.
Deleğeler, nehir kıyısında yükselen dik dörtgen biçimli Birleşmiş Milletler binasının geniş ve aydınlık içkili salonunda kafa kafaya verip «sen şu meselede benim istediğim gibi oy kullanırsan ben de bu memeselede senin istediğin gibi oy kullanırım» diye pazarlıklara girişmekte, herkesin oyunu nasıl kullanacağı böylece belli olduktan sonra da, Genel Kuruldaki meydan söylevlerine kimse kulak vermemektedir.
Birleşmiş Milletlerin iç yüzünün bundan ibaret olduğunu kendi tecrübelerine dayanarak bilen siyaset adamları, bu kurumun milletlerarası siyasette oynadığı rolü ciddiye alırmış gibi davranmak zorunda kaldıkları için, hem Birleşmiş Milletlere, hem hükümetlerine hem de kendi kendilerine kızmaktadırlar. Memleketlerinin Birleşmiş Milletlere bu derece bağlı kalmasına, Birleşmiş Milletlerin çizdiği sınırı aşan bir siyaset takib etmekten bu derece çekinmesine lüzum olup olmadığını ciddi olarak düşünmektedirler.
Dün bu köşede çıkan «Uçurtma ve Kuyrukları» başlıklı yazıda da belirttiğimiz gibi, kendi memleketlerinin dış siyasetinin «Birleşmiş Milletler uçurtması»na bir «kuyruk gibi» takılmasını hazmedemiyen siyaset adamları Senatör Knowland'dan ibaret değildir. New - York'un «East River» adlı nehri üzerinde yükselen kocaman camlı köşkün delegelere mahsus içkili salonu Senatör Knowland gibi düşünen diplomatlarla doludur. Senatör Knowland'ın meziyeti, birçok başka diplomatlardan daha açık konuşmuş olmasıdır.
Gerçekte ise Birleşmiş Milletler bütün kuvvetini, dünyadaki durumu olduğu gibi aksettirmesine borçludur. Sanki dünya durumu Birleşmiş Milletler binasının cam duvarlarından içeriye, bir adeseden fotoğraf makinasının içine akseden bir manzara gibi aksetmiştir. Nitekim Birleşmiş Milletler çerçevesi içinde yürütemiyeceklerini düşündükleri bir teşebbüsü bu çerçeve dışına çıkarıp yürütmeğe kalkışan büyüklü küçüklü her memleketin şimdiye kadar başarısızlığa uğramış ve pişman olmuş bulunması da bunu göstermektedir.
Meselâ bugün Batılı Devletler Birleşmiş Milletler içinde sözlerini 1 — 2 yıl önceki kadar geçiremiyorlarsa, bunda Birleşmiş Milletlerin suçu yoktur. Batı'ıların dünyada sözlerini geçirme imkânları 1 — 2 yıl önceye göre gerçekten zayıflamıştır. Birleşmiş Milletler içindeki nüfuzları, sadece dünyadaki nüfuzlarını aksettirmektedir.
Gerçi önemli dünya meselelerinin bir camlı köşkteki içkili salonda oy hesaplarına vurularak hâlle çalışılması insana çirkin görünebilir. Fakat Birleşmiş Milletler delegelerine mahsus o içkili salon, o hor görülen salon olmasa, milletlerarası meselelerden bir çoğu, hiç şüphesiz cephelerde silâh ve can hesabına vurulacak, üstelik alınacak sonuç ta değişmiyecekti. Birleşmiş Milletler olmasa kan dökülerek varılacak olan bir takım çıkmazlara, bu gün, Birlenmiş Milletlerin içkili salonunda kan dökülmeden varılmaktadır.
Aradaki fark bundan ibarettir. Bu fark da insanlığın lehine olsa gerektir.
Eğer bugün milletler biribirleriyle münasebetlerinde bir takım çıkmazlardan kurtulamıyorlarsa, bu, dünyadaki şartların icabıdır. Çeşitli kuvvetler ve bloklar arasında öyle bir denge kurulmuştur ki, bu dengeyi — bütün dünyanın çehresini değiştirecek yeni bir dünya harbini göze almaksızın — şu veya bu taraf lehine, şu ve ya bu ülkü uğruna bir anda bozuvermek imkânsızdır.
Bugünkü dünya durumunun, New - York'ta East River kıyısını süsleyen camlı köşkteki içkili salonda nasıl matematik denklemler hâline geldiğini bir başka yazımızda anlatmağa çalışacağız.
Bülent ECEVİT
Cambridge, Mass.
Camlı köşkün esrarı
DEMOKRATİK memleketlerden olsun Demirperde gerisinden olsun, hangi siyaset adamı kalkıp ta, Birleşmiş Milletlerle ilgili olarak, «İnsanlık ideali», «insan hakları», «dünya barışı», «yeni bir dünya düzeni» gibi lâflar edecek olsa, «politika» yaptığına, kendisinin de -inanmak istese bile-pek inanmadığı sözler söylediğine emin olabilirsiniz.
Zaten Birleşmiş Milletler, böyle soyut kavramlar, belirsiz idaller ardında koşan bir kurumdan ibaret olsa idi, bugünün aşırı realist dünyasında hiç bir devlet ona önem vermez, onu ciddiye almazdı.
Gerçi Beyannamesindeki sözlere bakılacak olursa Birleşmiş Milletler öyle gerçekleşmesi güç, hattâ şimdilik imkânsız bir takım hayaller üstüne kurulu görünür. Ama zaman, tesadüfler ve dünya şartları, Birleşmiş Milletlerin bu hayalci hüviyetini geri plânda bırakmış, onu realist bir kurum hâline getirmiştir.
Birçok kimselerin Birleşmiş Millerlerden hayal kırıklığına uğramış olmaları da onun bu realist hüviyeti yüzündendir. Günün realitelerine kızanlar, Birleşmiş Milletlere de kızmaktadırlar.
İngilizcede «sokaktaki adam» denilen orta insan, Birleşmiş Milletler Beyannamesindeki hayalleri fazla ciddiye almış olduğu için, hayallere kapılmayan siyaset adamı ise Birleşimiş Milletleri istediğinden daha çok ciddiye almak zorunda kaldığı için hayal kırıklığına uğramışlardır.
Siyaset adamına göre, Birlenmiş Milletler, demagojik meydan söylevlerinin verildiği bir Genel Kurulla, devletler arasında fısıltılı oy pazarlıklarının yapıldığı bir içkili salondan ibarettir. Bunların dışında biraz teknik yardım faaliyeti olsa bile, o da daha çok göz boyamağa yaramaktadır.
Deleğeler, nehir kıyısında yükselen dik dörtgen biçimli Birleşmiş Milletler binasının geniş ve aydınlık içkili salonunda kafa kafaya verip «sen şu meselede benim istediğim gibi oy kullanırsan ben de bu memeselede senin istediğin gibi oy kullanırım» diye pazarlıklara girişmekte, herkesin oyunu nasıl kullanacağı böylece belli olduktan sonra da, Genel Kuruldaki meydan söylevlerine kimse kulak vermemektedir.
Birleşmiş Milletlerin iç yüzünün bundan ibaret olduğunu kendi tecrübelerine dayanarak bilen siyaset adamları, bu kurumun milletlerarası siyasette oynadığı rolü ciddiye alırmış gibi davranmak zorunda kaldıkları için, hem Birleşmiş Milletlere, hem hükümetlerine hem de kendi kendilerine kızmaktadırlar. Memleketlerinin Birleşmiş Milletlere bu derece bağlı kalmasına, Birleşmiş Milletlerin çizdiği sınırı aşan bir siyaset takib etmekten bu derece çekinmesine lüzum olup olmadığını ciddi olarak düşünmektedirler.
Dün bu köşede çıkan «Uçurtma ve Kuyrukları» başlıklı yazıda da belirttiğimiz gibi, kendi memleketlerinin dış siyasetinin «Birleşmiş Milletler uçurtması»na bir «kuyruk gibi» takılmasını hazmedemiyen siyaset adamları Senatör Knowland'dan ibaret değildir. New - York'un «East River» adlı nehri üzerinde yükselen kocaman camlı köşkün delegelere mahsus içkili salonu Senatör Knowland gibi düşünen diplomatlarla doludur. Senatör Knowland'ın meziyeti, birçok başka diplomatlardan daha açık konuşmuş olmasıdır.
Gerçekte ise Birleşmiş Milletler bütün kuvvetini, dünyadaki durumu olduğu gibi aksettirmesine borçludur. Sanki dünya durumu Birleşmiş Milletler binasının cam duvarlarından içeriye, bir adeseden fotoğraf makinasının içine akseden bir manzara gibi aksetmiştir. Nitekim Birleşmiş Milletler çerçevesi içinde yürütemiyeceklerini düşündükleri bir teşebbüsü bu çerçeve dışına çıkarıp yürütmeğe kalkışan büyüklü küçüklü her memleketin şimdiye kadar başarısızlığa uğramış ve pişman olmuş bulunması da bunu göstermektedir.
Meselâ bugün Batılı Devletler Birleşmiş Milletler içinde sözlerini 1 — 2 yıl önceki kadar geçiremiyorlarsa, bunda Birleşmiş Milletlerin suçu yoktur. Batı'ıların dünyada sözlerini geçirme imkânları 1 — 2 yıl önceye göre gerçekten zayıflamıştır. Birleşmiş Milletler içindeki nüfuzları, sadece dünyadaki nüfuzlarını aksettirmektedir.
Gerçi önemli dünya meselelerinin bir camlı köşkteki içkili salonda oy hesaplarına vurularak hâlle çalışılması insana çirkin görünebilir. Fakat Birleşmiş Milletler delegelerine mahsus o içkili salon, o hor görülen salon olmasa, milletlerarası meselelerden bir çoğu, hiç şüphesiz cephelerde silâh ve can hesabına vurulacak, üstelik alınacak sonuç ta değişmiyecekti. Birleşmiş Milletler olmasa kan dökülerek varılacak olan bir takım çıkmazlara, bu gün, Birlenmiş Milletlerin içkili salonunda kan dökülmeden varılmaktadır.
Aradaki fark bundan ibarettir. Bu fark da insanlığın lehine olsa gerektir.
Eğer bugün milletler biribirleriyle münasebetlerinde bir takım çıkmazlardan kurtulamıyorlarsa, bu, dünyadaki şartların icabıdır. Çeşitli kuvvetler ve bloklar arasında öyle bir denge kurulmuştur ki, bu dengeyi — bütün dünyanın çehresini değiştirecek yeni bir dünya harbini göze almaksızın — şu veya bu taraf lehine, şu ve ya bu ülkü uğruna bir anda bozuvermek imkânsızdır.
Bugünkü dünya durumunun, New - York'ta East River kıyısını süsleyen camlı köşkteki içkili salonda nasıl matematik denklemler hâline geldiğini bir başka yazımızda anlatmağa çalışacağız.
Bülent ECEVİT
Cambridge, Mass.
Koleksiyon
Alıntı
“Camlı Köşkün Esrarı,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 14 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/776 ulaşıldı.