Hasta Bir Başbakan, Sıhhatli Bir Demokrasi...
Başlık:
Hasta Bir Başbakan, Sıhhatli Bir Demokrasi...
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1957-01-11
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/34
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Hasta bir başbakan, sıhhatli bir demokrasi..
Sir Anthony Eden'in Başbakanlıktan çekilmesi, 4 imzalı doktor raporuna rağmen, sıhhî sebeplerden çok siyasal sebeplere dayanıyor olmalıdır. Daha doğrusu, siyasal durum Sir Anthony Eden'in çekilmesini o kadar gerekli kılıyordu ki, iş yapamıyacak kadar hasta düştüğü doğru olsa bile, kimse bunu istifasının asıl sebebi olarak göremezdi.
İngiltere içinde ve dışında, İngiltere'nin gerek dostları gerek düşmanları arasında, Eden'in istifasını kendi zaferi olarak göstermiye çalışacak olanlar herhalde pek çoktur. Fakat bu istifayı bir bakıma, her şeyden önce demokrasinin bir zaferi saymak gerekir.
Demokrasiyi serbest seçimlerle iktidara gelmekten, demokratik idareyi parlâmentodaki çoğunluk grupu üyelerinin ya particilik gayreti ya da şahsî menfaat kayglarıyla devam ettireceği bir dayanışmadan ibaret sayanlar, şüphesiz, böyle bir zaferi kolay kolay anlayamazlar, bu istifadan kendileri için bir demokrasi dersi çıkaramazar.
Sir Anthony Eden'in partisi henüz iktidardadır; üstellk genel seçimlere daha üç buçuk yıl vardır. Bu partinin Parlamento grupu Sir Anthony Eden'i, Süveyş meselesi dahil bütün meselelerde ittifaka yakın bir çoğunlukla desteklemektedir. Ona rağmen Eden milletinin güvenini kaybettiğini anlamış ve istifa etmiştir.
Milletinin güvenini kaybettiğini nereden anlamıştır?.. Gazetelerde çıkan yazı, mektup ve haberlerden, işçi sendikalarının hücumlarından, üniversite öğrencilerinin, profesörlerin protestolarından, papazların sözlerinden, sokaklarda, toplantılarda konuşulanlardan, hattâ devlet radyosunun yayınlarından anlamıştır!
Oysa demokrasi hakkında, onu bir «nadide nebat» a benzetecek, kendilerini de bu «nadide nebat» ın koruyucusu sanacak kadar garip düşünceler besleyen, halkın seçimden seçime verdiği vekâleti mutlak bir vekâlet sayıp, seçimler arasında Parlâmento dışından gelecek hiçbir denetlemeyi muteber görmiyen iktidar sahiplerince, böyle hücum, tenkid ve yayınlara önem vermek şöyle dursun, izin bile vermek caiz değildir. Onlara göre halk, kendilerini iktidara getirmekle, bir sonraki seçimlere kadar, memleket meseleleri ve hükümet icraatı üzerinde bütün söz hakkını kaybetmiştir.
Onun için, radyoda halkın hele muhalefetin sesine yer verilmez. İktidara ve o iktidarın hükümetine karşı hücuma kalkışan gazeteler türlü yollardan susturulur. Hükümet icraatını tenkid eden profesörler kürsülerinden atılır, o profesörlere bağlılık gösteren üniversite öğrencilerinin hayatı bir polis kordonu ile çevrilir.
İngiltere'de ise demokrasi nadide bir ser nebatı değil, her vatandaşın eşit haklarla katılabildiği bir hayat tarzıdır. Onun için, iktidar sahiplerinin elinde böyle imtiyaz ve imkânlar yoktur. Gerek Parlâmento gerek Parlâmentodaki çoğunluk partisi grupu her gün halkın denetlemesiyle karşı karşıyadır.
Orada halk, Parlâmentonun üstündedir. Bir seçim olup bitdikten sonra, sorumluluğunu birkaç yüz milletvekiline devredip, ta öbür seçimlere kadar «eshabı kehf» gibi uykuya dalmaz. Vekâlet verdiği kimselerin başında gece gündüz uyanık durur.
Demokrasiyi böyle anlayan ve yürüten bir memlekette hiç bir başbakan, parlâmentodaki çoğunluğa dayanarak memleketi dilediği gibi idare etme cesaretini kendinde göremezdi. Parlâmentodaki çoğunluk partisi grupunun kendisini desteklemesiyle yetinip, parlâmento dışındaki halkın, «sokaktaki adam» ın sesine kulaklarını tıkayamazdı.
Eden, belki gerçekten artık başbakanlık yapamıyacak kadar hasta düşmüştür ama, onu bu derece hasta eden, biraz da, İngiliz demokrasisinin sıhhati olsa gerektir.
Bülent ECEVİT
Hasta bir başbakan, sıhhatli bir demokrasi..
Sir Anthony Eden'in Başbakanlıktan çekilmesi, 4 imzalı doktor raporuna rağmen, sıhhî sebeplerden çok siyasal sebeplere dayanıyor olmalıdır. Daha doğrusu, siyasal durum Sir Anthony Eden'in çekilmesini o kadar gerekli kılıyordu ki, iş yapamıyacak kadar hasta düştüğü doğru olsa bile, kimse bunu istifasının asıl sebebi olarak göremezdi.
İngiltere içinde ve dışında, İngiltere'nin gerek dostları gerek düşmanları arasında, Eden'in istifasını kendi zaferi olarak göstermiye çalışacak olanlar herhalde pek çoktur. Fakat bu istifayı bir bakıma, her şeyden önce demokrasinin bir zaferi saymak gerekir.
Demokrasiyi serbest seçimlerle iktidara gelmekten, demokratik idareyi parlâmentodaki çoğunluk grupu üyelerinin ya particilik gayreti ya da şahsî menfaat kayglarıyla devam ettireceği bir dayanışmadan ibaret sayanlar, şüphesiz, böyle bir zaferi kolay kolay anlayamazlar, bu istifadan kendileri için bir demokrasi dersi çıkaramazar.
Sir Anthony Eden'in partisi henüz iktidardadır; üstellk genel seçimlere daha üç buçuk yıl vardır. Bu partinin Parlamento grupu Sir Anthony Eden'i, Süveyş meselesi dahil bütün meselelerde ittifaka yakın bir çoğunlukla desteklemektedir. Ona rağmen Eden milletinin güvenini kaybettiğini anlamış ve istifa etmiştir.
Milletinin güvenini kaybettiğini nereden anlamıştır?.. Gazetelerde çıkan yazı, mektup ve haberlerden, işçi sendikalarının hücumlarından, üniversite öğrencilerinin, profesörlerin protestolarından, papazların sözlerinden, sokaklarda, toplantılarda konuşulanlardan, hattâ devlet radyosunun yayınlarından anlamıştır!
Oysa demokrasi hakkında, onu bir «nadide nebat» a benzetecek, kendilerini de bu «nadide nebat» ın koruyucusu sanacak kadar garip düşünceler besleyen, halkın seçimden seçime verdiği vekâleti mutlak bir vekâlet sayıp, seçimler arasında Parlâmento dışından gelecek hiçbir denetlemeyi muteber görmiyen iktidar sahiplerince, böyle hücum, tenkid ve yayınlara önem vermek şöyle dursun, izin bile vermek caiz değildir. Onlara göre halk, kendilerini iktidara getirmekle, bir sonraki seçimlere kadar, memleket meseleleri ve hükümet icraatı üzerinde bütün söz hakkını kaybetmiştir.
Onun için, radyoda halkın hele muhalefetin sesine yer verilmez. İktidara ve o iktidarın hükümetine karşı hücuma kalkışan gazeteler türlü yollardan susturulur. Hükümet icraatını tenkid eden profesörler kürsülerinden atılır, o profesörlere bağlılık gösteren üniversite öğrencilerinin hayatı bir polis kordonu ile çevrilir.
İngiltere'de ise demokrasi nadide bir ser nebatı değil, her vatandaşın eşit haklarla katılabildiği bir hayat tarzıdır. Onun için, iktidar sahiplerinin elinde böyle imtiyaz ve imkânlar yoktur. Gerek Parlâmento gerek Parlâmentodaki çoğunluk partisi grupu her gün halkın denetlemesiyle karşı karşıyadır.
Orada halk, Parlâmentonun üstündedir. Bir seçim olup bitdikten sonra, sorumluluğunu birkaç yüz milletvekiline devredip, ta öbür seçimlere kadar «eshabı kehf» gibi uykuya dalmaz. Vekâlet verdiği kimselerin başında gece gündüz uyanık durur.
Demokrasiyi böyle anlayan ve yürüten bir memlekette hiç bir başbakan, parlâmentodaki çoğunluğa dayanarak memleketi dilediği gibi idare etme cesaretini kendinde göremezdi. Parlâmentodaki çoğunluk partisi grupunun kendisini desteklemesiyle yetinip, parlâmento dışındaki halkın, «sokaktaki adam» ın sesine kulaklarını tıkayamazdı.
Eden, belki gerçekten artık başbakanlık yapamıyacak kadar hasta düşmüştür ama, onu bu derece hasta eden, biraz da, İngiliz demokrasisinin sıhhati olsa gerektir.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Hasta Bir Başbakan, Sıhhatli Bir Demokrasi...,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 13 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/770 ulaşıldı.