Dünyevî Eğitimden Uhrevî Eğitime
Başlık:
Dünyevî Eğitimden Uhrevî Eğitime
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1957-01-08
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/34
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Dünyevî eğitimden uhrevî eğitime
Bugünkü iktidar için eğitim dâvası darala darala, nihayet sadece bir din öğretimi dâvası haline gelmiş olmalı. Bütçe Encümeninde bazı Demokrat Partili milletvekilleri, ilkokullardan, ortaokullardan sonra, şimdi liselere de din dersleri konulması için ısrar etmişler. Bu arada bir milletvekili de, Hükümetin din konusunda daha «cesurane» hareket etmesini istiyerek, «bu iş Anayasa tadili ile mi başka bir şekilde mi, hangi yolla mümkün ise yapılmalıdır» demiş.
Gerçekten bugünkü iktidar için yerinde bir hatırlatış! Hazır muhalefet kendilerini söz verilen Anayasa değişikliği için sıkıştırırken, pekâlâ ise lâiklik ilkesini atmakla başlıyabilirler. Başbakanın söylediği gibi isterse Hilâfeti bile geri getirebileceğini düşünen bir Meclis Grupu için bundan kolay iş olamaz.
Hattâ, iktisadî durum bozuldukça, siyasal şartlardan şikayetler arttıkça, yalnız liselere din dersleri konulmakla, Anayasadan lâiklik ilkesi çıkarılmakla kalınmayıp, bu alanda daha cesurane adımlar da atılması beklenmelidir.
İktisadi kalkınmayı bir «cezbe» işi sanan kimselerin eğitim dâvasını da eninde sonunda sadece bir din meselesi olarak görür hale gelmeleri pek tabiidir. Fakat Demokrat Parti iktidarının «cesurane» hamleleri sayesinde «uhrevî» eğitim işleri böylece gelişe dursun, öte yandan «dünyevî» eğîtim işleri günden güne gerilemektedir.
Bir takım sayı hünerleri ile toz pembe gösterilmek istenen söylev istatistiklerinin gerisinde altı buçuk yıl önce açılan bir gerileme çığırının, acı gerçekleri vardır. Çocuklarına iyi bir eğitim verdirebilmeyi kendilerine başlıca ödev bilen ana-babalar bu gerçeklerin acılığını gitgide daha derinden duymaktadırlar.
Protokol giderlerine milyonlar, yıkım işlerine yüz milyonlar harcayan bugünkü iktidar için yurdun okul ihtiyacı artık çok gerilerde kalmıştır. Okulsuzluktan, bir çok yerlerde çifte öğretimden üçlü öğretime, üçlü öğretimden dörtlü öğretime geçilmiştir. Büyük şehirlerimizde dörtlü eğitim yapan okulların gitgide çoğaldığını, öğrencilerin bir gün sabah veya öğleden sonra okula gidip ertesi gün evde kaldıklarını, küçük çocukların eğitiminde hemen dersler kadar gerekli sayılabilecek teneffüslerin gitgide kısaltıldığını duyuyoruz. Bazı ilk ve orta okullarda çocuklar kıpırdanamıyacak kadar sıkışık oturmakta, soba kurulacak yer bulunamamakta, derse kaldırılan çocuklar sıraların üstünden yürüyerek tahta başına gitmek zorunda kalmaktadırlar.
Buna rağmen hâlâ ilkokul çağındaki çocuklardan büyük bir kısmı okulsuzdur.
«Kalkınan Türkiye» nin büyükleri için nasıl çay, kahve, ilaç lüks maddeler haline gelmişse, çocukları için de kitap, defter, kalem öyle olmuştur.
Hepsinin üstünde bir de öğretmen yokluğu vardır. Bize gelen şikâyetlerden öğrendiğimize göre, Türkiye'de, öğretim kadrosu bir müdürle yardımcısından ibaret kalmış okullar bulunmakta, bu okullardan bazısı, kasabanın idare âmirlerine de boş vakitlerinde ders verdirerek ders saatlerini doldurmağa çalışmaktadır.
İlk ve orta okul çağı, çocuk eğitiminde en önemli çağdır. Bu okullarda kaabil olduğu kadar çok sayıda ve iyi yetişmiş öğretmenin kaabil olduğu kadar az sayıda öğrenciyle bir bir ilgilenmesi gereklidir. Oysa, bugünkü şartlar altında öğretmenlerin, değil öğrencilerle bir bir ilgilenmek, onları uzaktan tanımaları bile beklenemez. Devlet okullarımızdan hemen hiç birinde artık bir öğretmen - öğrenci bağlantısı kurulamaz olmuştur. Öğretmen için, karşısındaki öğrencilerin kişilikleri üzerinde işlemek imkânı kalmamıştır.
İktidar milletvekillerinin ve devlet adamlarının, bütün bu dertlere gözlerini yumup, kulaklarını tıkayıp da, eğitim denilince, din eğitiminde yeni «cesurane» hamleler yapmaktan başka bir şey düşünemez hale gelmiş olmaları, bu canlı memleket meselesiyle ilgilerinin niceliğini de niteliğini de çok iyi gösterir.
Bülent ECEVİT
Dünyevî eğitimden uhrevî eğitime
Bugünkü iktidar için eğitim dâvası darala darala, nihayet sadece bir din öğretimi dâvası haline gelmiş olmalı. Bütçe Encümeninde bazı Demokrat Partili milletvekilleri, ilkokullardan, ortaokullardan sonra, şimdi liselere de din dersleri konulması için ısrar etmişler. Bu arada bir milletvekili de, Hükümetin din konusunda daha «cesurane» hareket etmesini istiyerek, «bu iş Anayasa tadili ile mi başka bir şekilde mi, hangi yolla mümkün ise yapılmalıdır» demiş.
Gerçekten bugünkü iktidar için yerinde bir hatırlatış! Hazır muhalefet kendilerini söz verilen Anayasa değişikliği için sıkıştırırken, pekâlâ ise lâiklik ilkesini atmakla başlıyabilirler. Başbakanın söylediği gibi isterse Hilâfeti bile geri getirebileceğini düşünen bir Meclis Grupu için bundan kolay iş olamaz.
Hattâ, iktisadî durum bozuldukça, siyasal şartlardan şikayetler arttıkça, yalnız liselere din dersleri konulmakla, Anayasadan lâiklik ilkesi çıkarılmakla kalınmayıp, bu alanda daha cesurane adımlar da atılması beklenmelidir.
İktisadi kalkınmayı bir «cezbe» işi sanan kimselerin eğitim dâvasını da eninde sonunda sadece bir din meselesi olarak görür hale gelmeleri pek tabiidir. Fakat Demokrat Parti iktidarının «cesurane» hamleleri sayesinde «uhrevî» eğitim işleri böylece gelişe dursun, öte yandan «dünyevî» eğîtim işleri günden güne gerilemektedir.
Bir takım sayı hünerleri ile toz pembe gösterilmek istenen söylev istatistiklerinin gerisinde altı buçuk yıl önce açılan bir gerileme çığırının, acı gerçekleri vardır. Çocuklarına iyi bir eğitim verdirebilmeyi kendilerine başlıca ödev bilen ana-babalar bu gerçeklerin acılığını gitgide daha derinden duymaktadırlar.
Protokol giderlerine milyonlar, yıkım işlerine yüz milyonlar harcayan bugünkü iktidar için yurdun okul ihtiyacı artık çok gerilerde kalmıştır. Okulsuzluktan, bir çok yerlerde çifte öğretimden üçlü öğretime, üçlü öğretimden dörtlü öğretime geçilmiştir. Büyük şehirlerimizde dörtlü eğitim yapan okulların gitgide çoğaldığını, öğrencilerin bir gün sabah veya öğleden sonra okula gidip ertesi gün evde kaldıklarını, küçük çocukların eğitiminde hemen dersler kadar gerekli sayılabilecek teneffüslerin gitgide kısaltıldığını duyuyoruz. Bazı ilk ve orta okullarda çocuklar kıpırdanamıyacak kadar sıkışık oturmakta, soba kurulacak yer bulunamamakta, derse kaldırılan çocuklar sıraların üstünden yürüyerek tahta başına gitmek zorunda kalmaktadırlar.
Buna rağmen hâlâ ilkokul çağındaki çocuklardan büyük bir kısmı okulsuzdur.
«Kalkınan Türkiye» nin büyükleri için nasıl çay, kahve, ilaç lüks maddeler haline gelmişse, çocukları için de kitap, defter, kalem öyle olmuştur.
Hepsinin üstünde bir de öğretmen yokluğu vardır. Bize gelen şikâyetlerden öğrendiğimize göre, Türkiye'de, öğretim kadrosu bir müdürle yardımcısından ibaret kalmış okullar bulunmakta, bu okullardan bazısı, kasabanın idare âmirlerine de boş vakitlerinde ders verdirerek ders saatlerini doldurmağa çalışmaktadır.
İlk ve orta okul çağı, çocuk eğitiminde en önemli çağdır. Bu okullarda kaabil olduğu kadar çok sayıda ve iyi yetişmiş öğretmenin kaabil olduğu kadar az sayıda öğrenciyle bir bir ilgilenmesi gereklidir. Oysa, bugünkü şartlar altında öğretmenlerin, değil öğrencilerle bir bir ilgilenmek, onları uzaktan tanımaları bile beklenemez. Devlet okullarımızdan hemen hiç birinde artık bir öğretmen - öğrenci bağlantısı kurulamaz olmuştur. Öğretmen için, karşısındaki öğrencilerin kişilikleri üzerinde işlemek imkânı kalmamıştır.
İktidar milletvekillerinin ve devlet adamlarının, bütün bu dertlere gözlerini yumup, kulaklarını tıkayıp da, eğitim denilince, din eğitiminde yeni «cesurane» hamleler yapmaktan başka bir şey düşünemez hale gelmiş olmaları, bu canlı memleket meselesiyle ilgilerinin niceliğini de niteliğini de çok iyi gösterir.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Dünyevî Eğitimden Uhrevî Eğitime,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 13 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/768 ulaşıldı.