"Diş ve Boynuz" ve Üniversite Bağımsızlığı
Başlık:
"Diş ve Boynuz" ve Üniversite Bağımsızlığı
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-11-19
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/33
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
"Diş ve boynuz„ ve üniversite bağımsızlığı
Dün, iktidar sözcüsü Zafer gazetesinde bir Doçent doktorun gene üniversite bağımsızlığından şikâyet eden, bağımsız olmazlarsa üniversitelerin daha iyi çalışabileceklerini delillerle isbata uğraşan, ve üniversitelerimizin bağımsızlığına bütün bütün son verilmesi, üniversitelerimizin, birer ortaokul, birer resmî lise gibi, bütün bütün Millî Eğitim Bakanlığına bağlanması için hükümete adeta yalvaran bir yazısını okuduk.
Kendini üniversite içindeki «klikler»e karşı savaşmakla görevli sayan, bu uğurda en kahramanca, en mertçe savaş yolu olarak da iktidar sözcüsü gazetenin kanatları altına sığınma yolunu gören bu Doçent doktorun başka yazılarını da okumuş, üniversite bağımsızlığını ciddiye alan, bu bağımsızlığı korumak uğrunda her türlü menfaat kaygısını bir yana bırakarak, bütün Türk aydınlarına örnek olabilecek bir medenî cesaretle, bir yılmazlıkla, mücadele eden, ve bu dürüst, ağırbaşlı mücaddeleriyle Türk üniversitelerinin milletlerarası bilim çevrelerindeki itibarını bugüne kadar kurtarmağa muvaffak olan ve herhalde Zafer yazarı Doçent Doktorun tenkid ettiği «klikler»in de dışında bulunan genç bilginlerimize, genç profesör ve Doçentlerimize, nasıl hücumlarda bulunduğunu; onların, memleketimizde siyasal düşünceye yüksek bir seviye kazandırabilecek tarafsız bilimsel çalışmalarını ikide bir Zafer sütunlarında hükümete nasıl sadakatle ihbar edip, hükümeti, bu Profesör ve Doçentlerin terfilerini çıkarmamağa, hattâ işlerine son vermeğe nasıl israrla teşvik ettiğini görmüştük.
Bu zihniyette bir Doçent Doktorun kendini bir bağımsız üniversite çevresinde rahat hissedememesini, bağımsızlığın değerini takdir edememesini, bağımsızlıktan müsbet bir yolda faydalanmayı bilememesini, ve bağımsızlığın ancak hür düşünceli bilim adamları tarafından taşınabilecek sorumluluklarından biran önce kurtulup, resmî makamların himaye ve direktifleri altında, onların gösterecekleri, tasvib edecekleri yollarda çalışabilmenin güvenlik ve huzurunu özlemesini tabiî karşılıyor, yazılarını hayretle okumakla beraber, kendisini mazur da görüyorduk.
Fakat bu doçent doktorun iktidar sözcüsü Zafer gazetesinde dün çıkan yazısında rastladığımız bir paragraf, üniversitede okuyan genç Türk öğrencilerinin durumu bakımından da kaygı verecek mahiyettedir.
Çünkü bu paragrafdaki cümleleri bir gazetede yazıp altına imzasını atan kimse bir Türk Üniversitesinde doçenttir.
Doçent doktor, yazısının bu paragrafında şöyle diyor:
«Anadoluda, insaflı batılı âlimlerin de ifade ettikleri gibi, Yunan medeniyeti dahil, gelip geçmiş bütün medeniyetlerden daha parlak bir medeniyetin yadigârı olan Türk âbideleri yıkılmağa terkedilirken, yerin altından Türk olmayan devirlere ait çanak-çömlek, diş ve boynuz nevinden şeyler çıkarmak için her sene on binlerce lira sarfedildiğini görürseniz hiç şaşmıyacaksınız ve tabiî karşılıyacaksınız. İşte Muhtar Üniversite!»
Zafer yazarı Doçent Doktorun medeniyetleri neye göre sınırladığını ve medeniyetler için nasıl bir değer ölçüsü kullandığını bilmediğimizden, merak da etmediğimizden, muhtelif medeniyetlerin parlaklığı hakkındaki derin mütalâaları üzerinde duramayız.
Ancak, arkeolojik çalışmaları «çanak-çömlek nevinden şeyler», antropolojik çalışmaları da «diş ye boynuz nevinden şeyler» çıkarmak için sarfedilen gayretler diye anlatarak tezyife çalışan bütün uygarlık ve ekin hazineleriyle birlikte tevarüs etmiş olmaktan ancak gurur duyabileceğimiz yurdumuzun topraklarında, Cumhuriyetten beri arkeoloji ve antropoloji bilginlerimizin yaptığı, bütün dünyada ilgi uyandıran araştırmaları, akıllara durgunluk verecek bir sözde milliyetçilik anlayışı ile, gayrı millî teşebbüsler gibi göstermek isteyen; üstelik, toprak üstündeki tarihî eserlerin korunması gibi, daha çok ilgili devlet dairelerine, belediyelere, eski eserleri koruma derneklerine düşen bir onarım ve bakım işini üniversitelerin arkeolojik ye antropolojik çalışmalarıyla karıştıran bir Doçent Doktora, Üniversiteden geçtik, bir gündelik gazete sütunlarında bile nasıl yer verilebildiğini anlamak gerçekten zordur.
Fakat bunun bir tesellisi de vardır: Üniversite bağımsızlığına karşı açtığı kampanyada fikirlerinden istifade edebileceği üniversite mensupları da arayan bir iktidar sözcüsü gazeteye ancak, bilgi ve anlayışı böyle düşünceler ileri sürmelerine elveren bir-iki kişinin arz-ı hizmet etmesi, üniversitelerimizin öğretim kadroları için haklı bir öğünme vesilesi olabilir.
Bülent ECEVİT
"Diş ve boynuz„ ve üniversite bağımsızlığı
Dün, iktidar sözcüsü Zafer gazetesinde bir Doçent doktorun gene üniversite bağımsızlığından şikâyet eden, bağımsız olmazlarsa üniversitelerin daha iyi çalışabileceklerini delillerle isbata uğraşan, ve üniversitelerimizin bağımsızlığına bütün bütün son verilmesi, üniversitelerimizin, birer ortaokul, birer resmî lise gibi, bütün bütün Millî Eğitim Bakanlığına bağlanması için hükümete adeta yalvaran bir yazısını okuduk.
Kendini üniversite içindeki «klikler»e karşı savaşmakla görevli sayan, bu uğurda en kahramanca, en mertçe savaş yolu olarak da iktidar sözcüsü gazetenin kanatları altına sığınma yolunu gören bu Doçent doktorun başka yazılarını da okumuş, üniversite bağımsızlığını ciddiye alan, bu bağımsızlığı korumak uğrunda her türlü menfaat kaygısını bir yana bırakarak, bütün Türk aydınlarına örnek olabilecek bir medenî cesaretle, bir yılmazlıkla, mücadele eden, ve bu dürüst, ağırbaşlı mücaddeleriyle Türk üniversitelerinin milletlerarası bilim çevrelerindeki itibarını bugüne kadar kurtarmağa muvaffak olan ve herhalde Zafer yazarı Doçent Doktorun tenkid ettiği «klikler»in de dışında bulunan genç bilginlerimize, genç profesör ve Doçentlerimize, nasıl hücumlarda bulunduğunu; onların, memleketimizde siyasal düşünceye yüksek bir seviye kazandırabilecek tarafsız bilimsel çalışmalarını ikide bir Zafer sütunlarında hükümete nasıl sadakatle ihbar edip, hükümeti, bu Profesör ve Doçentlerin terfilerini çıkarmamağa, hattâ işlerine son vermeğe nasıl israrla teşvik ettiğini görmüştük.
Bu zihniyette bir Doçent Doktorun kendini bir bağımsız üniversite çevresinde rahat hissedememesini, bağımsızlığın değerini takdir edememesini, bağımsızlıktan müsbet bir yolda faydalanmayı bilememesini, ve bağımsızlığın ancak hür düşünceli bilim adamları tarafından taşınabilecek sorumluluklarından biran önce kurtulup, resmî makamların himaye ve direktifleri altında, onların gösterecekleri, tasvib edecekleri yollarda çalışabilmenin güvenlik ve huzurunu özlemesini tabiî karşılıyor, yazılarını hayretle okumakla beraber, kendisini mazur da görüyorduk.
Fakat bu doçent doktorun iktidar sözcüsü Zafer gazetesinde dün çıkan yazısında rastladığımız bir paragraf, üniversitede okuyan genç Türk öğrencilerinin durumu bakımından da kaygı verecek mahiyettedir.
Çünkü bu paragrafdaki cümleleri bir gazetede yazıp altına imzasını atan kimse bir Türk Üniversitesinde doçenttir.
Doçent doktor, yazısının bu paragrafında şöyle diyor:
«Anadoluda, insaflı batılı âlimlerin de ifade ettikleri gibi, Yunan medeniyeti dahil, gelip geçmiş bütün medeniyetlerden daha parlak bir medeniyetin yadigârı olan Türk âbideleri yıkılmağa terkedilirken, yerin altından Türk olmayan devirlere ait çanak-çömlek, diş ve boynuz nevinden şeyler çıkarmak için her sene on binlerce lira sarfedildiğini görürseniz hiç şaşmıyacaksınız ve tabiî karşılıyacaksınız. İşte Muhtar Üniversite!»
Zafer yazarı Doçent Doktorun medeniyetleri neye göre sınırladığını ve medeniyetler için nasıl bir değer ölçüsü kullandığını bilmediğimizden, merak da etmediğimizden, muhtelif medeniyetlerin parlaklığı hakkındaki derin mütalâaları üzerinde duramayız.
Ancak, arkeolojik çalışmaları «çanak-çömlek nevinden şeyler», antropolojik çalışmaları da «diş ye boynuz nevinden şeyler» çıkarmak için sarfedilen gayretler diye anlatarak tezyife çalışan bütün uygarlık ve ekin hazineleriyle birlikte tevarüs etmiş olmaktan ancak gurur duyabileceğimiz yurdumuzun topraklarında, Cumhuriyetten beri arkeoloji ve antropoloji bilginlerimizin yaptığı, bütün dünyada ilgi uyandıran araştırmaları, akıllara durgunluk verecek bir sözde milliyetçilik anlayışı ile, gayrı millî teşebbüsler gibi göstermek isteyen; üstelik, toprak üstündeki tarihî eserlerin korunması gibi, daha çok ilgili devlet dairelerine, belediyelere, eski eserleri koruma derneklerine düşen bir onarım ve bakım işini üniversitelerin arkeolojik ye antropolojik çalışmalarıyla karıştıran bir Doçent Doktora, Üniversiteden geçtik, bir gündelik gazete sütunlarında bile nasıl yer verilebildiğini anlamak gerçekten zordur.
Fakat bunun bir tesellisi de vardır: Üniversite bağımsızlığına karşı açtığı kampanyada fikirlerinden istifade edebileceği üniversite mensupları da arayan bir iktidar sözcüsü gazeteye ancak, bilgi ve anlayışı böyle düşünceler ileri sürmelerine elveren bir-iki kişinin arz-ı hizmet etmesi, üniversitelerimizin öğretim kadroları için haklı bir öğünme vesilesi olabilir.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“"Diş ve Boynuz" ve Üniversite Bağımsızlığı,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 25 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/726 ulaşıldı.