Demokrasi denilen nadir nebat
Title:
Demokrasi denilen nadir nebat
Source:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Date:
1956-06-08
Location:
Atatürk Kitaplığı, 152/31
Text:
GÜNÜN IŞIĞINDA
"Demokrasi denilen nadir nebat,,
Dün sabah gazeteyi açınca, kendi yazımızın yerinde, kaplanlara, kadınlara ve âşıklara dair 3 karikatür gördük. Belli ki sorumlu arkadaşlarımız, basınla ilgili kanunlardaki değişikliklerin sabaha karşı kabul edildiğini öğrenince yazımızı gazeteden çıkarmak ihtiyatkârlığını göstermişlerdi. Şimdiye kadar yazdığımız, hiç biri dâva konusu olmamış yazılardan daha ağır bir yazı değildi bu. Ama ne de olsa, bir siyasi tenkid yazısı idi. Kanunlardaki değişikliklerden sonra ise, bir siyasi tenkid yazısı yayınlamak, gazetenin kapatılmasını, birkaçımızın hapse atılıp meslek hayatlarının sona ermesini ve belki ömür boyunca ödeyemiyecekleri para cezalarına çarptırılmalarını göze almak demekti.
Onun için, hiç şüphesiz, öyle bir yazı yerine, derisinden bir parça kesilip mayo yapılan bir kaplan, sırtındaki tuvaleti açılmak istenen bir kadın, sevgilisinin saç örgüsüne tutunup balkona tırmanan bir Romeo karikatürü yayınlamak evlâ idi.
Başbakanın o gece Mecliste bildirdiği üzere, «hürriyet denilen, demokrasi denilen çok nadir ve hassas nebat» ın «neşvünema» bulabilmesi, «nadan ellerde perişan» olmaktan kurtarılabilmesi için, memlekette işte böyle bir «hakikî hürriyet temeli» atılmıştı. «Kanunun maksadı bundan ibaret» ti. Memleket meseleleriyle ilgili yazılar yerine, meselâ dünkü gibi derisinden bir parça kesilip mayo yapılan kaplan karikatürleri yayınlanacak, demokrasi denilen çok nadir ve hassas nebat da böylece neşvünema imkânını bulmuş olacaktı.
Mesele bundan ibaretti.
Evet, iktidar liderinin ve kendisini destekliyenlerin görüşünce mesele bundan ibaretti ama, herhalde gazeteci olarak bizlerin memlekete karşı görevimiz bundan ibaret değildi.
Eğer biz de demokrasiyi Başbakan gibi, bir «nâdir ve hassas nebat» sansa idik, işimiz ve mücadelemiz ne kadar kolaylaşırdı!
Başbakanın demokrasiyi bir nebat sandığını önceden keşfedebilen bir tek meslekdaşımız çıktı: Kardeş «Karagöz» gazetesinin tatlı sözlü ve değerli Başyazarı, hayret edilecek bir önsezi ile bugünkü sayısındaki başyazıyı «Bamyanın Fazileti» konusunda hazırlamış için de bulunduğumuz «demokrasi iklimi» ne en elverişli konu olarak bir nebatı seçmişti.
Fakat gene de ihtiyatı elden bırakmıyan Başyazar, yazının bir yerinde, «Bamyanın tenkid edilecek tarafı da yok değil amma, yeni hükümlere uyarak bamya hazretlerinin itibarına dokunur diye tenkidden vaz geçiyoruz» diyordu.
Gazeteci olarak durumumuz çok ağırdır. Bu durumun şaşkınlığı yüzünden birkaç gün ne yazabileceğimizi kestiremezsek okurlarımız bizi hoş görsünler! Ama bu şaşkınlık geçtikten sonra, herhalde, ne Karagöz Başyazarı her sayısında nebatat konularıyla, ne de biz, yazı yerine dünkü gibi yazısız karikatürler yahut bugünkü gibi karalamalarla yetinebileceğiz. Meslek sorumluluğunu bilir bütün gazeteciler, hiç şüphesiz, birkaç güne kadar yolunu yordamını bulup, gene asıl görevimize döneceğiz. Eğer dönemiyeceğimizi anlarsak, bahçemizde «nadir ve hassa nebat» lar yetiştirerek vakit öldürmeğe çalışırız.
Böyle sıkıntı ve kararsızlık günlerinde, kimi insan gezip eğlenmekle, kimi içkiyle, kimi de musiki yahut şiirle avunmağa çalışır. Bunların içinde yazarlığa en yakını şiir olduğu için, biz kendi hesabımıza en çok şiirle avunuruz. Bu sefer de aradığımız teselli ve sükûneti, birkaç yıl önce Türkçeye çevirdiğimiz iki şiirde bulur gibi olduk. Yarın ve öbür gün okurlarımıza nebatat yazıları veya karikatür yerine, o şiirleri sunmak istiyoruz. Onlarda bulduğumuz tesellî ve sükûneti, çoğunun bizim kadar dertli olduğuna inandığımız okurlarımız da belki bizimle paylaşabilirler.
Bu iki günden sonra, dediğimiz gibi, ya gene asıl işimizin başına döneriz, ya da, buna imkân göremezsek, gazeteciliği bırakıp, bahçemizde «hassas ve nadir nebat» lar yetiştirmeğe koyuluruz.
Bülent ECEVİT
"Demokrasi denilen nadir nebat,,
Dün sabah gazeteyi açınca, kendi yazımızın yerinde, kaplanlara, kadınlara ve âşıklara dair 3 karikatür gördük. Belli ki sorumlu arkadaşlarımız, basınla ilgili kanunlardaki değişikliklerin sabaha karşı kabul edildiğini öğrenince yazımızı gazeteden çıkarmak ihtiyatkârlığını göstermişlerdi. Şimdiye kadar yazdığımız, hiç biri dâva konusu olmamış yazılardan daha ağır bir yazı değildi bu. Ama ne de olsa, bir siyasi tenkid yazısı idi. Kanunlardaki değişikliklerden sonra ise, bir siyasi tenkid yazısı yayınlamak, gazetenin kapatılmasını, birkaçımızın hapse atılıp meslek hayatlarının sona ermesini ve belki ömür boyunca ödeyemiyecekleri para cezalarına çarptırılmalarını göze almak demekti.
Onun için, hiç şüphesiz, öyle bir yazı yerine, derisinden bir parça kesilip mayo yapılan bir kaplan, sırtındaki tuvaleti açılmak istenen bir kadın, sevgilisinin saç örgüsüne tutunup balkona tırmanan bir Romeo karikatürü yayınlamak evlâ idi.
Başbakanın o gece Mecliste bildirdiği üzere, «hürriyet denilen, demokrasi denilen çok nadir ve hassas nebat» ın «neşvünema» bulabilmesi, «nadan ellerde perişan» olmaktan kurtarılabilmesi için, memlekette işte böyle bir «hakikî hürriyet temeli» atılmıştı. «Kanunun maksadı bundan ibaret» ti. Memleket meseleleriyle ilgili yazılar yerine, meselâ dünkü gibi derisinden bir parça kesilip mayo yapılan kaplan karikatürleri yayınlanacak, demokrasi denilen çok nadir ve hassas nebat da böylece neşvünema imkânını bulmuş olacaktı.
Mesele bundan ibaretti.
Evet, iktidar liderinin ve kendisini destekliyenlerin görüşünce mesele bundan ibaretti ama, herhalde gazeteci olarak bizlerin memlekete karşı görevimiz bundan ibaret değildi.
Eğer biz de demokrasiyi Başbakan gibi, bir «nâdir ve hassas nebat» sansa idik, işimiz ve mücadelemiz ne kadar kolaylaşırdı!
Başbakanın demokrasiyi bir nebat sandığını önceden keşfedebilen bir tek meslekdaşımız çıktı: Kardeş «Karagöz» gazetesinin tatlı sözlü ve değerli Başyazarı, hayret edilecek bir önsezi ile bugünkü sayısındaki başyazıyı «Bamyanın Fazileti» konusunda hazırlamış için de bulunduğumuz «demokrasi iklimi» ne en elverişli konu olarak bir nebatı seçmişti.
Fakat gene de ihtiyatı elden bırakmıyan Başyazar, yazının bir yerinde, «Bamyanın tenkid edilecek tarafı da yok değil amma, yeni hükümlere uyarak bamya hazretlerinin itibarına dokunur diye tenkidden vaz geçiyoruz» diyordu.
Gazeteci olarak durumumuz çok ağırdır. Bu durumun şaşkınlığı yüzünden birkaç gün ne yazabileceğimizi kestiremezsek okurlarımız bizi hoş görsünler! Ama bu şaşkınlık geçtikten sonra, herhalde, ne Karagöz Başyazarı her sayısında nebatat konularıyla, ne de biz, yazı yerine dünkü gibi yazısız karikatürler yahut bugünkü gibi karalamalarla yetinebileceğiz. Meslek sorumluluğunu bilir bütün gazeteciler, hiç şüphesiz, birkaç güne kadar yolunu yordamını bulup, gene asıl görevimize döneceğiz. Eğer dönemiyeceğimizi anlarsak, bahçemizde «nadir ve hassa nebat» lar yetiştirerek vakit öldürmeğe çalışırız.
Böyle sıkıntı ve kararsızlık günlerinde, kimi insan gezip eğlenmekle, kimi içkiyle, kimi de musiki yahut şiirle avunmağa çalışır. Bunların içinde yazarlığa en yakını şiir olduğu için, biz kendi hesabımıza en çok şiirle avunuruz. Bu sefer de aradığımız teselli ve sükûneti, birkaç yıl önce Türkçeye çevirdiğimiz iki şiirde bulur gibi olduk. Yarın ve öbür gün okurlarımıza nebatat yazıları veya karikatür yerine, o şiirleri sunmak istiyoruz. Onlarda bulduğumuz tesellî ve sükûneti, çoğunun bizim kadar dertli olduğuna inandığımız okurlarımız da belki bizimle paylaşabilirler.
Bu iki günden sonra, dediğimiz gibi, ya gene asıl işimizin başına döneriz, ya da, buna imkân göremezsek, gazeteciliği bırakıp, bahçemizde «hassas ve nadir nebat» lar yetiştirmeğe koyuluruz.
Bülent ECEVİT
Collection
Citation
“Demokrasi denilen nadir nebat,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, accessed November 23, 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/632.