Gazeteciliğin "Murakabe"si
Başlık:
Gazeteciliğin "Murakabe"si
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1956-04-28
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/31
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Gazeteciliğin «Murakabe»si
DEMOKRAT Parti muhalefette iken, bu partinin sözcüsü olarak, Hükümeti ve Meclisi en sert bir dille denetlemeğe kendini yetkili görmüş olan Zafer Gazetesinden şimdi, yani iktidar sözcülüğünün 6 ncı yılında öğreniyoruz ki, meğer, gazete gibi «gayrı mesul hususi teşebbüsler» in böyle bir denetleme işine kalkışmaları «asla tecviz olunamaz» mış, «bizi hakikî bir rejim buhranı ile karşı karşıya getirir» miş, «sokağı Meclise hâkim kılmak» sonucunu doğururmuş!. «Bundan ötesi mugalâta ve safsata» imiş! (1)
«Ya gazeteleri ve gazetecileri kim murakabe edecek... ya gazeteler bizzat kendileri nüfuz ve ikbal menfaatçiliğinin bir mahsulü iseler ne olacak» mış?
«Gazeteler ve gazeteciler için hudutsuz selâhiyet talep edenler bize bu suallerin cevaplarını vermiyorlar» mış!
«Gazetelerin kuruluş şekillerinden sermayelerine, gazetecinin mânevi vasıflarından şahsiyetine kadar bir çok taraflarının bir süzgeçten geçmesine kimse rıza göstermiyor,» diye dert yanan Zafer Başyazarı, «Seçim Kanunu mebus seçilmek için asgari bir şart koymuştur. Gazetecinin asgarî şartı yoktur,» diyor.
Eğer Seçim Kanunu milletvekilliği için asgarî şart olarak okur yazarlığı koymuşsa, bu, bir kimsenin okur yazar olmadan da milletvekili seçilebileceği düşünülerek konulmuş bir şarttır. Okur yazar olmayan bir kimsenin gazetecilik yapabilmesi ise zaten imkânsızdır.
Eğer Zafer Başyazarı, milletvekilliğinde olduğu gibi gazetecilikte de asgari yaş şartı istiyorsa, gazetecilik hakkında hiç bir fikri yoktur demektir. Gazetecilik, hele Türkiye gibi, gazetelerin sorgusuz sualsiz kapatılabildiğî, kağıtsız bırakılabildiği, matbaalara özel kanunlarla el konulabildiği gazetecilerin olur olmaz tevkif edilip saç tıraşı edilebildiği bir memlekette, insanların ancak genç yaşta göze alabilecekleri kadar tehlikeli, ağır ve yorucu bir meslektir. «30 yaşından önce gazeteci olunamaz» diye bir şart koşulursa, bu mesleğe, 30 yaşına kadar hiç bir işte tutunamamış, kimselerden başka aday bulabilmek pek zorlaşır ki, o zaman da gazeteciliğin seviyesi yükselecek yerde büsbütün alçalır.
Yok eğer Zafer Başyazarı, iktidar çevrelerinde ileri sürülmeğe başladığı gibi, gazeteciliğin mesuliyetli bir âmme hizmeti olduğunu düşünerek, diploma şartının koşulmasını istiyorsa, aynı şartın milletvekilliği, bakanlık ve Cumhurbaşkanlığı için de kabulü gerekmez mi? Bir milletvekilinin, bir Cumhurbaşkanının işi, gazetecininkinden daha mı az mesuliyetlidir ki onlara «özel tahsil» yetsin de gazeteciye yetmesin?..
Demokrasinin birinci şartı, halkın sağduyusuna ve siyasal erginliğine güvenmektir. Zafer Başyazarı «ya gazeteleri ve gazetecileri kim murakabe edecek » diye soruyor: Gazeteleri ve gazetecileri denetliyecek olan işte o sağduyu ve erginliktir: Nitekim «besleme» diye anılan, ve, Zafer'de sıralandığı gibi «kuruluş şekillerinden sermayelerine», sahiplerile yazarlarının «mânevi vasıflarından şahsiyetine kadar birçok tarafları» gerçekten «bir süzgeçten geçmeye muhtaç» bazı gazeteleri birkaç yüz nüshalık bir sürüm seviyesinde tutan, o denetlemeden başka nedir ki? Eğer bu denetleme o gazetelerin, birkaç yüz nüshalık bir sürümle koca matbaalar kurmalarını önliyememişse, Zafer Başyazarı bunun suçunu başka tarafta aramalıdır!
Bülent ECEVİT
(1) 25 Nisan tarihli Zafer Gazetesinin Başyazısından.
Gazeteciliğin «Murakabe»si
DEMOKRAT Parti muhalefette iken, bu partinin sözcüsü olarak, Hükümeti ve Meclisi en sert bir dille denetlemeğe kendini yetkili görmüş olan Zafer Gazetesinden şimdi, yani iktidar sözcülüğünün 6 ncı yılında öğreniyoruz ki, meğer, gazete gibi «gayrı mesul hususi teşebbüsler» in böyle bir denetleme işine kalkışmaları «asla tecviz olunamaz» mış, «bizi hakikî bir rejim buhranı ile karşı karşıya getirir» miş, «sokağı Meclise hâkim kılmak» sonucunu doğururmuş!. «Bundan ötesi mugalâta ve safsata» imiş! (1)
«Ya gazeteleri ve gazetecileri kim murakabe edecek... ya gazeteler bizzat kendileri nüfuz ve ikbal menfaatçiliğinin bir mahsulü iseler ne olacak» mış?
«Gazeteler ve gazeteciler için hudutsuz selâhiyet talep edenler bize bu suallerin cevaplarını vermiyorlar» mış!
«Gazetelerin kuruluş şekillerinden sermayelerine, gazetecinin mânevi vasıflarından şahsiyetine kadar bir çok taraflarının bir süzgeçten geçmesine kimse rıza göstermiyor,» diye dert yanan Zafer Başyazarı, «Seçim Kanunu mebus seçilmek için asgari bir şart koymuştur. Gazetecinin asgarî şartı yoktur,» diyor.
Eğer Seçim Kanunu milletvekilliği için asgarî şart olarak okur yazarlığı koymuşsa, bu, bir kimsenin okur yazar olmadan da milletvekili seçilebileceği düşünülerek konulmuş bir şarttır. Okur yazar olmayan bir kimsenin gazetecilik yapabilmesi ise zaten imkânsızdır.
Eğer Zafer Başyazarı, milletvekilliğinde olduğu gibi gazetecilikte de asgari yaş şartı istiyorsa, gazetecilik hakkında hiç bir fikri yoktur demektir. Gazetecilik, hele Türkiye gibi, gazetelerin sorgusuz sualsiz kapatılabildiğî, kağıtsız bırakılabildiği, matbaalara özel kanunlarla el konulabildiği gazetecilerin olur olmaz tevkif edilip saç tıraşı edilebildiği bir memlekette, insanların ancak genç yaşta göze alabilecekleri kadar tehlikeli, ağır ve yorucu bir meslektir. «30 yaşından önce gazeteci olunamaz» diye bir şart koşulursa, bu mesleğe, 30 yaşına kadar hiç bir işte tutunamamış, kimselerden başka aday bulabilmek pek zorlaşır ki, o zaman da gazeteciliğin seviyesi yükselecek yerde büsbütün alçalır.
Yok eğer Zafer Başyazarı, iktidar çevrelerinde ileri sürülmeğe başladığı gibi, gazeteciliğin mesuliyetli bir âmme hizmeti olduğunu düşünerek, diploma şartının koşulmasını istiyorsa, aynı şartın milletvekilliği, bakanlık ve Cumhurbaşkanlığı için de kabulü gerekmez mi? Bir milletvekilinin, bir Cumhurbaşkanının işi, gazetecininkinden daha mı az mesuliyetlidir ki onlara «özel tahsil» yetsin de gazeteciye yetmesin?..
Demokrasinin birinci şartı, halkın sağduyusuna ve siyasal erginliğine güvenmektir. Zafer Başyazarı «ya gazeteleri ve gazetecileri kim murakabe edecek » diye soruyor: Gazeteleri ve gazetecileri denetliyecek olan işte o sağduyu ve erginliktir: Nitekim «besleme» diye anılan, ve, Zafer'de sıralandığı gibi «kuruluş şekillerinden sermayelerine», sahiplerile yazarlarının «mânevi vasıflarından şahsiyetine kadar birçok tarafları» gerçekten «bir süzgeçten geçmeye muhtaç» bazı gazeteleri birkaç yüz nüshalık bir sürüm seviyesinde tutan, o denetlemeden başka nedir ki? Eğer bu denetleme o gazetelerin, birkaç yüz nüshalık bir sürümle koca matbaalar kurmalarını önliyememişse, Zafer Başyazarı bunun suçunu başka tarafta aramalıdır!
Bülent ECEVİT
(1) 25 Nisan tarihli Zafer Gazetesinin Başyazısından.
Koleksiyon
Alıntı
“Gazeteciliğin "Murakabe"si,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 25 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/600 ulaşıldı.