Menderes'ten Artık Hesap Sorulmalıdır!
Title:
Menderes'ten Artık Hesap Sorulmalıdır!
Source:
Ulus, "Günün Işığında", s. 3
Date:
1955-12-22
Location:
Atatürk Kitaplığı, 152/29
Text:
Günün IŞIĞINDA
Menderes'ten artık hesap sorulmalıdır!
Bilim adamlarının sözlerile, onların kullandıkları deyimleri taklit ederek alay edebilecek kadar kendi aklından emin siyaset adamlarının giriştikleri hovardaca bir iktisadi tutumdan memleketin ne kadar zarar görmekte olduğu inkâr edilemez bir hâl aldı.
Gerçi Türk milleti sıkıntılara alışık ve zamanla bunları yenmesini bilir bir millettir. Doğrudan doğruya kendini ilgilendiren işlerdeki aksaklıkları gidermek için, gerekirse, ve başındakilere güvenirse, geçmişte olduğu gibi şimdi ve ilerde de en ağır fedakârlıklara katlanacağından şüphe yoktur.
Ancak, bu aksaklıklar Türkiye'ye, dış münasebetlerindeki hareket ve karar serbestliğini kaybettirecek derecelere varırsa, o zaman ortaya çıkabilecek tehlikeler, millî fedakârlıklarla da önlenemiyecek şekiller alabilir. Çünkü bir milletin iktisadi işlerile dış işleri arasında kesin bir sınır yoktur. İktisadi işlerdeki aksaklık, bir millet için, dış münasebetlerle ilgili çok ciddi meseleler ortaya çıkarabilir.
Başbakan, 16 Aralık Cuma akşamı Büyük Millet Meclisinde yeni hükümet programını savunurken, «dış borçlamaların tenkid edilmek şöyle dursun, bu paraların nasıl bulunduğunun sorulması lâzım geldiğini» söylemiş.
Başbakan Menderes'in hakkı vardır: Bu soru hükümete mutlaka sorulmalıdır! Şimdiye kadar sorulmaması büyük hata olmuştur.
Ancak, bu sorunun sorulması, ister istemez, Birinci, İkinci, Üçüncü, şimdi de Dördüncü Menderes Hükümetlerinin 5 küsur yıllık dış politikasının bir muhasebesine yol açacaktır.
Çünkü Başbakanın sorulmasını istediği sorunun cevabı, yalnız iktisadi değil, aynı zamanda, hattâ belki daha çok, siyasi mahiyette bir cevap olmak zorundadır.
Devlet adamlarımızın, çarpışmalar çıktığı bir sırada Ürdün — İsrail sınırını teftişe gidip, «bir tecavüze maruz kalırsanız Türk Ordusunu yanınızda bulacaksınız» yollu, hiç bir yetki veya vecibeye dayanmıyan sözlerinden birkaç hafta sonra Ürdün'de Türk Başkonsolosluğunun yağma edildiği; Arap — İsrail meselesinde artık Araplar lehinde cephe almağa kararlı olduğumuzu belirtir konuşmalar yapıldıktan bir kaç gün sonra, bir Arap memleketindeki Başkonsolosumuzun İsrail topraklarına sığınmak zorunda kaldığı; Mısır'ın Suriye'nin Türklüğe en ağır hakaretlerde bulunabildiği; Yunanlıların Türk Hükümetini tarihte işitilmemiş derecede ağır bir töhmet altında bırakabildiği ve bu yoldaki ithamlarını 3 aydan beri bütün dünyaya yaydığı (1); dost memleketlerin ciddi gazete ve dergilerinde lehimize tek satır yazı çıkamaz olduğu; Ortadoğu'daki teşebbüslerimizin, başımıza içinden çıkılmaz dertler açmağa başladığı; üçlü Balkan Antlaşmasının içi boş bir kelime olarak bile artık ağza alınmaz olduğu; NATO'nun Güneydoğu kanadının neredeyse işlemez duruma düştüğü; Ege denizinde Türk gemilerinin, Yunan toplarının tehdidi altında dolaşır hâle geldiği şu günlerde, Bay Adnan Menderes, 5 küsur yıllık dış politikasının hesabını Meclis önünde vermeğe cesaret edebilecek midir? Edebilecekse, işte meydan kendinindir!
Büyük Millet Meclisinde böyle bir müzakerenin bir an önce açılması Türk milleti için artık hayati bir zaruret olmuştur. İktidar Partisi Meclis Grupunun bu konuyu nal mıhından ve peynir tenekesi kalayından daha ciddiye alması; kürsüden pakt lâfları edildikçe neden bahsedildiğini bile deşmeğe ihtiyaç duymaksızın alkış tutmaktan vaz geçip, en büyük sorumluluğunun Türkiye'deki nal mıhı ve teneke kalayı darlıklarını gidermek değil, Türkiye'yi dış tehlikelerden korumak olduğunu idrak etmesi için vakit çoktan gelmiş de geçmektedir.
Adnan Menderes, Büyük Millet Meclisi önünde, hiç olmazsa şimdilik iktidar partisinin Meclis Grupu önünde, beş küsur yıllık dış politikasının hesabını açık açık vermeğe icbar edilmelidir!
Dış borçlanmalardan bahsederken, sorulması için meydan okuduğu o çok önemli sorunun da bu arada kendisinden sorulması elbette mukadderdir.
Bülent ECEVİT
----------
(1) — Yunanlılar, Selânik Konsolosluğumuz hakkındaki iddialarını, Türk basınında ilân edildiği gibi, ilk olarak bundan 3 gün önce değil. Kuzey Yunanistan Valisinin ağzından, 3 ay bir hafta önce, 15 Eylül 1955 tarihinde açıklamışlardı. Bu açıklama bütün dünya basınında çıkmış, yalnız Örfi İdare yüzünden, Türk basınına aksedememişti. Türk Hükümeti, bir tekzip zahmetine, nedense, aradan 3 ay bir hafta gibi uzun bir zaman geçip mesele Türk basınına da aksettikten, yani dünya efkârı karşısında belki de iş işten geçtikten sonra ihtiyaç duymuştur. Hükümetten bu gecikmenin de hesabı sorulmıyacak mıdır? . Demokrat Parti Meclis Grupu içinde, 16 Eylül 1955 tarihli yabancı gazeteleri okuyup, Selânik'teki dinamitlemenin «içerden» yapıldığını, ve bu hâdiseyle Türk Konsolosluğu kavasının itham edildiğine dair resmî Yunan iddiası üzerine durmak lüzumunu hissetmiş bir kişi bile bulunmayışı, hayret ve endişe vericidir.
Menderes'ten artık hesap sorulmalıdır!
Bilim adamlarının sözlerile, onların kullandıkları deyimleri taklit ederek alay edebilecek kadar kendi aklından emin siyaset adamlarının giriştikleri hovardaca bir iktisadi tutumdan memleketin ne kadar zarar görmekte olduğu inkâr edilemez bir hâl aldı.
Gerçi Türk milleti sıkıntılara alışık ve zamanla bunları yenmesini bilir bir millettir. Doğrudan doğruya kendini ilgilendiren işlerdeki aksaklıkları gidermek için, gerekirse, ve başındakilere güvenirse, geçmişte olduğu gibi şimdi ve ilerde de en ağır fedakârlıklara katlanacağından şüphe yoktur.
Ancak, bu aksaklıklar Türkiye'ye, dış münasebetlerindeki hareket ve karar serbestliğini kaybettirecek derecelere varırsa, o zaman ortaya çıkabilecek tehlikeler, millî fedakârlıklarla da önlenemiyecek şekiller alabilir. Çünkü bir milletin iktisadi işlerile dış işleri arasında kesin bir sınır yoktur. İktisadi işlerdeki aksaklık, bir millet için, dış münasebetlerle ilgili çok ciddi meseleler ortaya çıkarabilir.
Başbakan, 16 Aralık Cuma akşamı Büyük Millet Meclisinde yeni hükümet programını savunurken, «dış borçlamaların tenkid edilmek şöyle dursun, bu paraların nasıl bulunduğunun sorulması lâzım geldiğini» söylemiş.
Başbakan Menderes'in hakkı vardır: Bu soru hükümete mutlaka sorulmalıdır! Şimdiye kadar sorulmaması büyük hata olmuştur.
Ancak, bu sorunun sorulması, ister istemez, Birinci, İkinci, Üçüncü, şimdi de Dördüncü Menderes Hükümetlerinin 5 küsur yıllık dış politikasının bir muhasebesine yol açacaktır.
Çünkü Başbakanın sorulmasını istediği sorunun cevabı, yalnız iktisadi değil, aynı zamanda, hattâ belki daha çok, siyasi mahiyette bir cevap olmak zorundadır.
Devlet adamlarımızın, çarpışmalar çıktığı bir sırada Ürdün — İsrail sınırını teftişe gidip, «bir tecavüze maruz kalırsanız Türk Ordusunu yanınızda bulacaksınız» yollu, hiç bir yetki veya vecibeye dayanmıyan sözlerinden birkaç hafta sonra Ürdün'de Türk Başkonsolosluğunun yağma edildiği; Arap — İsrail meselesinde artık Araplar lehinde cephe almağa kararlı olduğumuzu belirtir konuşmalar yapıldıktan bir kaç gün sonra, bir Arap memleketindeki Başkonsolosumuzun İsrail topraklarına sığınmak zorunda kaldığı; Mısır'ın Suriye'nin Türklüğe en ağır hakaretlerde bulunabildiği; Yunanlıların Türk Hükümetini tarihte işitilmemiş derecede ağır bir töhmet altında bırakabildiği ve bu yoldaki ithamlarını 3 aydan beri bütün dünyaya yaydığı (1); dost memleketlerin ciddi gazete ve dergilerinde lehimize tek satır yazı çıkamaz olduğu; Ortadoğu'daki teşebbüslerimizin, başımıza içinden çıkılmaz dertler açmağa başladığı; üçlü Balkan Antlaşmasının içi boş bir kelime olarak bile artık ağza alınmaz olduğu; NATO'nun Güneydoğu kanadının neredeyse işlemez duruma düştüğü; Ege denizinde Türk gemilerinin, Yunan toplarının tehdidi altında dolaşır hâle geldiği şu günlerde, Bay Adnan Menderes, 5 küsur yıllık dış politikasının hesabını Meclis önünde vermeğe cesaret edebilecek midir? Edebilecekse, işte meydan kendinindir!
Büyük Millet Meclisinde böyle bir müzakerenin bir an önce açılması Türk milleti için artık hayati bir zaruret olmuştur. İktidar Partisi Meclis Grupunun bu konuyu nal mıhından ve peynir tenekesi kalayından daha ciddiye alması; kürsüden pakt lâfları edildikçe neden bahsedildiğini bile deşmeğe ihtiyaç duymaksızın alkış tutmaktan vaz geçip, en büyük sorumluluğunun Türkiye'deki nal mıhı ve teneke kalayı darlıklarını gidermek değil, Türkiye'yi dış tehlikelerden korumak olduğunu idrak etmesi için vakit çoktan gelmiş de geçmektedir.
Adnan Menderes, Büyük Millet Meclisi önünde, hiç olmazsa şimdilik iktidar partisinin Meclis Grupu önünde, beş küsur yıllık dış politikasının hesabını açık açık vermeğe icbar edilmelidir!
Dış borçlanmalardan bahsederken, sorulması için meydan okuduğu o çok önemli sorunun da bu arada kendisinden sorulması elbette mukadderdir.
Bülent ECEVİT
----------
(1) — Yunanlılar, Selânik Konsolosluğumuz hakkındaki iddialarını, Türk basınında ilân edildiği gibi, ilk olarak bundan 3 gün önce değil. Kuzey Yunanistan Valisinin ağzından, 3 ay bir hafta önce, 15 Eylül 1955 tarihinde açıklamışlardı. Bu açıklama bütün dünya basınında çıkmış, yalnız Örfi İdare yüzünden, Türk basınına aksedememişti. Türk Hükümeti, bir tekzip zahmetine, nedense, aradan 3 ay bir hafta gibi uzun bir zaman geçip mesele Türk basınına da aksettikten, yani dünya efkârı karşısında belki de iş işten geçtikten sonra ihtiyaç duymuştur. Hükümetten bu gecikmenin de hesabı sorulmıyacak mıdır? . Demokrat Parti Meclis Grupu içinde, 16 Eylül 1955 tarihli yabancı gazeteleri okuyup, Selânik'teki dinamitlemenin «içerden» yapıldığını, ve bu hâdiseyle Türk Konsolosluğu kavasının itham edildiğine dair resmî Yunan iddiası üzerine durmak lüzumunu hissetmiş bir kişi bile bulunmayışı, hayret ve endişe vericidir.
Collection
Citation
“Menderes'ten Artık Hesap Sorulmalıdır!,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, accessed November 23, 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/529.