İnkılâplar ve Dış Siyaset
Başlık:
İnkılâplar ve Dış Siyaset
Kaynak:
Pazar Postası, s. 2
Tarih:
1951-08-12
Lokasyon:
Milli Kütüphane
Metin:
12 Ağustos 1951
İnkilâplar ve dış siyaset
Yazan : Bülend Ecevit
Atlantik Paktına alınmamız üzerindeki münakaşaların şiddetlenmesile inkilâplar üzerinde münakaşaya cevaz vermesi ayni zamana rastladı. Bu garip bir tesadüftür. Hele her iki hâlin ayni Hürûmetçe güdülen politikadan ileri gelmesi tesadüfteki garabeti arttırır.
Gerçi Atlantik Paktı bir askerî andlaşmadır. Ama Paktın askerî veçhesi gayeyi değil, vasıtayı teşkil ediyor. Gaye, siklet merkezi Atlas Okyanusunda toplanan Batı medeniyet ve kültürünü, ve bu medeniyetle kültürün şekil verdiği hayat tarzını korumak, yaşatmaktır.Paktla alınan tedbirler bu gayeyi sağlamak için birer vasıtadan ibarettir.
Batı medeniyet ve kültürünü koruma kaygısı lâfdır, demagojidir, asıl gaye Pakta dahil devletlerin askerî tecavüze karşı korunmasıdır, tarzında düşünenlerimiz belki bulunabilir. Fakat böyle düşünenlerin, Batı Avrupa'daki fikir hareketlerinden hiç haberleri yok, demektir. Batı Avrupa memlektlerinde aydınların dış siyaset üzerindeki tesiri, küçümsenemiyecek derecededir. Bu aydınlar Atlantik Paktına karşı cephe alsalardı Pakt gerçekleşemez gerçekleşse bile işe yarar hâle, halk tarafından tutulur hâle gelemezdi. Ve eğer Atlantik, Paktı niaî gayesi bakımından da askerî bir pakt olsaydı, Batı memleketlerinin aydınları bu pakta karşı, menfi olmasa bile isteksiz bir tavır takınırlardı. Çünkü bu gün Batı Avrupalı aydın esasta Patifist'tir, ayni harbin ve askerî tedbirlerin aleyhindedir.
Eğer Atlantik Paktına gayesi, bu aydınlar için en büyük değer dan Batı medeniyet ve kültürünü korumak olmasaydı, onlar bu Paktı benimseyemezlerdi. Netekim günümüzde Batı Avrupalı aydının Komünizm [...], Komünizm'in [...] tehdit etmesinden çok Batı medeniyet ve kültürünün başlıca dayanak ve prensiplerini yıkmaya çalışmasından ileri gelmektedir.
Onun için, Atlantik Paktına alınmamıza itiraz edenlerin, sık sık medeniyet ve kültür ayrılığımızı ileri sürmelerini anlamamazlıktan gelemeyiz, gelişi güzel bir bahane, temelsiz bir özür sayamayız. Bu itirazın samimî, gerçek bir kaygıdan ileri geldiğini kabul etmek, zorundayız.
Bu itiraz karşısında takınmamız gereken tavır, onu küçümsemek değil, böyle bir itirazin varit olamayacağını isbata çalışmaktadır.
Böyle bir itirazın varit olamıyacağını iddia etmek kolaydır. Üç beş ateşli kelimeyi yan yana getirdik mi, olur biter! Ama isbat başka şeydir. İsbatın arkasında gerçek ister. Yani ancak, Batı ile aramızda medeniyet ve kültür ayrılığı olmadığı bir gerçekse bunu isbat mümkün olur.
Böyle bir gerçek var mıdır? Samimî olacaksak, vardır diyemeyiz!
Ama hiç değilse, aramızda medeniyet ve kültür ayrılığı olsa bile, biz bu ayrılığı süratle kapatmak, yolundayız, denebilmeliydi. Demokratik yollarla iktidara geçmek için Atatürk inkilâplarından tavizlerde bulunmaya başlayıncaya kadar, bu denebilirdi. Denebilirdi ve Batıda da hiç kimsenin inanmamaya hakkı olmazdı.
Fakat bu gün, Batılı aydınlara, aramızdaki medeniyet ve kültür ayrılığını süratle kapatmaktayız, diyebilir miyiz?
Dersek, bize sormazlar mı:
— "Halka mal olmamış inkilâplar"dan vaz geçmeyi göze aldığınızı kendi devlet adamlarınız söylüyorlar; ya, vaz geçilecek bu “halka mal olmamış inkilâplar”, aramızda kurulmakta olan köprünün başlıca desteklerindense?
—Ezanınız Türkçe okunurken Arapçaya çevirmek bize mi yaklaşmaktır, Şarka mı?
— Her tarafta Atatürke ait semboller yıkılırken bunu irtica delili saymamak, memleketinizi bize yaklaştıracak inkilâplara saygısızlık değil midir? Hem Avrupalı hem heykel düşmanı olunabilir mi?
Oaha bunlar gibi nice sualler sorabilirler. Ve biz de tatminkâr cevaplar verebiliriz. Ama onlar, Ankara ve İstanbul Üniversitelerinde kayıtlı öğrenciler olmadıkları için, kendilerini, cevaplarımızla tatmin olunmaya icbar edemeyiz. Times gazetesi gene aramızdaki kültür ayrılığından, Economist dergisi gene geriliğimizden dem vurabilir.
Batı ile münasebetlerimizi ayarlarken şunu göz önünde tutmamız gerekir ki günümüzde dış siyasetle iç siyaset biribirinden ayrı mevzular değildir. İç siyasette doğuya, dış siyasette batıya gidilemez.
Böyle de bizi Atlantik Paktına almazlar mı? Alırlar, elbette! Ama Paktın gayesine iştirâk ettirmek için değil, vasıtalığında kullanmak için, yani harcanacak top tüfek alır gibi alırlar. Siz Atlantik Paktının sağ kanadı olursunuz, eliniz değmişken Orta Şark’taki din kardeşlerinizi de koruyuverirsiniz, derler! Sizi Atlantik Paktına alırız ama, siz de Orta Şarka bağlı kalacağınızı, bizim oradaki menfaatlerimize bekçilik edeceğinizi taahhüt edersiniz, derler!
Demiyorlar mı?
İnkilâplar ve dış siyaset
Yazan : Bülend Ecevit
Atlantik Paktına alınmamız üzerindeki münakaşaların şiddetlenmesile inkilâplar üzerinde münakaşaya cevaz vermesi ayni zamana rastladı. Bu garip bir tesadüftür. Hele her iki hâlin ayni Hürûmetçe güdülen politikadan ileri gelmesi tesadüfteki garabeti arttırır.
Gerçi Atlantik Paktı bir askerî andlaşmadır. Ama Paktın askerî veçhesi gayeyi değil, vasıtayı teşkil ediyor. Gaye, siklet merkezi Atlas Okyanusunda toplanan Batı medeniyet ve kültürünü, ve bu medeniyetle kültürün şekil verdiği hayat tarzını korumak, yaşatmaktır.Paktla alınan tedbirler bu gayeyi sağlamak için birer vasıtadan ibarettir.
Batı medeniyet ve kültürünü koruma kaygısı lâfdır, demagojidir, asıl gaye Pakta dahil devletlerin askerî tecavüze karşı korunmasıdır, tarzında düşünenlerimiz belki bulunabilir. Fakat böyle düşünenlerin, Batı Avrupa'daki fikir hareketlerinden hiç haberleri yok, demektir. Batı Avrupa memlektlerinde aydınların dış siyaset üzerindeki tesiri, küçümsenemiyecek derecededir. Bu aydınlar Atlantik Paktına karşı cephe alsalardı Pakt gerçekleşemez gerçekleşse bile işe yarar hâle, halk tarafından tutulur hâle gelemezdi. Ve eğer Atlantik, Paktı niaî gayesi bakımından da askerî bir pakt olsaydı, Batı memleketlerinin aydınları bu pakta karşı, menfi olmasa bile isteksiz bir tavır takınırlardı. Çünkü bu gün Batı Avrupalı aydın esasta Patifist'tir, ayni harbin ve askerî tedbirlerin aleyhindedir.
Eğer Atlantik Paktına gayesi, bu aydınlar için en büyük değer dan Batı medeniyet ve kültürünü korumak olmasaydı, onlar bu Paktı benimseyemezlerdi. Netekim günümüzde Batı Avrupalı aydının Komünizm [...], Komünizm'in [...] tehdit etmesinden çok Batı medeniyet ve kültürünün başlıca dayanak ve prensiplerini yıkmaya çalışmasından ileri gelmektedir.
Onun için, Atlantik Paktına alınmamıza itiraz edenlerin, sık sık medeniyet ve kültür ayrılığımızı ileri sürmelerini anlamamazlıktan gelemeyiz, gelişi güzel bir bahane, temelsiz bir özür sayamayız. Bu itirazın samimî, gerçek bir kaygıdan ileri geldiğini kabul etmek, zorundayız.
Bu itiraz karşısında takınmamız gereken tavır, onu küçümsemek değil, böyle bir itirazin varit olamayacağını isbata çalışmaktadır.
Böyle bir itirazın varit olamıyacağını iddia etmek kolaydır. Üç beş ateşli kelimeyi yan yana getirdik mi, olur biter! Ama isbat başka şeydir. İsbatın arkasında gerçek ister. Yani ancak, Batı ile aramızda medeniyet ve kültür ayrılığı olmadığı bir gerçekse bunu isbat mümkün olur.
Böyle bir gerçek var mıdır? Samimî olacaksak, vardır diyemeyiz!
Ama hiç değilse, aramızda medeniyet ve kültür ayrılığı olsa bile, biz bu ayrılığı süratle kapatmak, yolundayız, denebilmeliydi. Demokratik yollarla iktidara geçmek için Atatürk inkilâplarından tavizlerde bulunmaya başlayıncaya kadar, bu denebilirdi. Denebilirdi ve Batıda da hiç kimsenin inanmamaya hakkı olmazdı.
Fakat bu gün, Batılı aydınlara, aramızdaki medeniyet ve kültür ayrılığını süratle kapatmaktayız, diyebilir miyiz?
Dersek, bize sormazlar mı:
— "Halka mal olmamış inkilâplar"dan vaz geçmeyi göze aldığınızı kendi devlet adamlarınız söylüyorlar; ya, vaz geçilecek bu “halka mal olmamış inkilâplar”, aramızda kurulmakta olan köprünün başlıca desteklerindense?
—Ezanınız Türkçe okunurken Arapçaya çevirmek bize mi yaklaşmaktır, Şarka mı?
— Her tarafta Atatürke ait semboller yıkılırken bunu irtica delili saymamak, memleketinizi bize yaklaştıracak inkilâplara saygısızlık değil midir? Hem Avrupalı hem heykel düşmanı olunabilir mi?
Oaha bunlar gibi nice sualler sorabilirler. Ve biz de tatminkâr cevaplar verebiliriz. Ama onlar, Ankara ve İstanbul Üniversitelerinde kayıtlı öğrenciler olmadıkları için, kendilerini, cevaplarımızla tatmin olunmaya icbar edemeyiz. Times gazetesi gene aramızdaki kültür ayrılığından, Economist dergisi gene geriliğimizden dem vurabilir.
Batı ile münasebetlerimizi ayarlarken şunu göz önünde tutmamız gerekir ki günümüzde dış siyasetle iç siyaset biribirinden ayrı mevzular değildir. İç siyasette doğuya, dış siyasette batıya gidilemez.
Böyle de bizi Atlantik Paktına almazlar mı? Alırlar, elbette! Ama Paktın gayesine iştirâk ettirmek için değil, vasıtalığında kullanmak için, yani harcanacak top tüfek alır gibi alırlar. Siz Atlantik Paktının sağ kanadı olursunuz, eliniz değmişken Orta Şark’taki din kardeşlerinizi de koruyuverirsiniz, derler! Sizi Atlantik Paktına alırız ama, siz de Orta Şarka bağlı kalacağınızı, bizim oradaki menfaatlerimize bekçilik edeceğinizi taahhüt edersiniz, derler!
Demiyorlar mı?
Koleksiyon
Alıntı
“İnkılâplar ve Dış Siyaset,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 3 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/51 ulaşıldı.