Yetinmemek!..
Başlık:
Yetinmemek!..
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", Sayı: 11747, s. 1
Tarih:
1955-09-05
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/29
Metin:
GÜNÜN Işığında
Yetinmemek!..
Bir Akçakocalı avukat okuyucum, memleketine dair yazdıklarımdan Akçakocalılara tembel dediğim mânasını çıkarıp bana gücenmiş.
Çalışmamak, üşenmek ve daha çoğunu istememekle tembellik arasında fark vardır. T.D.K Sözlüğü «tembel» i şöyle tanımlar : «Çalışmaktan hoşlanmıyan, üşenmeyi huy edinmiş olan»...
Ben Akçakocalılar için bu anlama yorulabilecek bir şey yazmadım sanıyorum. Yağmurlu geçen 4 günün bana kahvelerde başbaşa kalmak fırsatını verdiği Akçakocalıda, Türkün en büyük meziyetlerini, tarihî ve tabii şartların sebep olduğu belki en büyük kusuru ile bir arada gördüğüm için, örnek diye Akçakocalıyı ele alıp, memleket ölçüsünde kendini duyuran bu kusuru belirtmek, o kusurun yarattığı dertlerimizi deşmek istedim. Dört gün süren yazımın en sonunda. o kusura kendimin de ne kadar kolaylıkla ortak olabileceğimi itiraf etmekten de kaçınmadım.
Bu kusur, yetinmektir! Olanla yetinmek, tabiatın verdiği ile yetinmek...
«Bir lokma ekmekle bir hırka» yeterliği bizi yüzyıllarca ortaçağlara bağlı tutmuş, yüzyıllarca şiirimizin de, musikimizin de, felsefemizin de başlıca temalarından biri olmuştur.
Osmanlı çağını kapatıp gûya daha dinamik bir çağa girmemizden sonra gelişen bir edebiyat kolunda, hikâyecilikte bile, gene «bir lokma ekmekle bir hırka yeterliğinin şiiri dile getirilmiş ve getirilmektedir.
Cumhuriyet Türkiyesinde, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun «Yaban» ından beri yetinmeyi kötüleyen, gene o yazarın «Ankara» sındanberi yapıcılığı ruhumuza aşılamıya çalışan kaç hikâye, kaç roman yazılmıştır? Saymağa bir elin parmakları belki yeter de artar bile!..
Kusurlarını sevmek, insanın başlıca kusurlarından biridir. Biz de yetinme kusurumuzu yüzyıllar boyunca sevegelmiş, «bir lokma ekmekle bir hırka» sözünde ne büyük meziyetimizin dile geldiğine kendi kendimizi inandırmışızdır.
Akçakocalı okuyucum, Ayazlı köyünün yoluna çamurlu dedim, Akçakocanın bir evine, «çürük çarık» dedim diye de alınmış.
Oysa ki ben, dünyada Ayazlı köyünün yolundan daha güzel köy yolları olduğunu bildikçe Ayazlı'nın yolunu, dünyada Akçakoca'nın evlerinden daha güzel kasaba evleri olduğunu bildikçe Akçakoca'nın evlerini, dilimin döndüğü, kalemimin gücü yettiği kadar kötülemeyi, bir yazar olarak, vazife bilirim.
Yalnız Ayazlı'nın yolunu, yalnız Akçakoca'nın evlerini değil, Türkiye'nin başka memleketlerden geri kalmış nesi varsa hepsini kötülemek bu memlekete karşı boynumun borcudur. Sevdiğim insanların kalbi kırılmasın diye bu borcumu ödemekten vargeçmeğe kendimde hak görmüyorum.
Çünkü bugüne kadar Türkiye'de yapılmış olanların hiçbiri ile yetinmiyecek, yetinmeye kendimi mecbur hissetmiyecek kadar Türk Milletine inancım var.
Sayın okuyucum, mektubunda, «yazınızın gayesini anlıyamadım» diyordu... Şimdi anlamıştır umarım.
Bülent ECEVİT
Yetinmemek!..
Bir Akçakocalı avukat okuyucum, memleketine dair yazdıklarımdan Akçakocalılara tembel dediğim mânasını çıkarıp bana gücenmiş.
Çalışmamak, üşenmek ve daha çoğunu istememekle tembellik arasında fark vardır. T.D.K Sözlüğü «tembel» i şöyle tanımlar : «Çalışmaktan hoşlanmıyan, üşenmeyi huy edinmiş olan»...
Ben Akçakocalılar için bu anlama yorulabilecek bir şey yazmadım sanıyorum. Yağmurlu geçen 4 günün bana kahvelerde başbaşa kalmak fırsatını verdiği Akçakocalıda, Türkün en büyük meziyetlerini, tarihî ve tabii şartların sebep olduğu belki en büyük kusuru ile bir arada gördüğüm için, örnek diye Akçakocalıyı ele alıp, memleket ölçüsünde kendini duyuran bu kusuru belirtmek, o kusurun yarattığı dertlerimizi deşmek istedim. Dört gün süren yazımın en sonunda. o kusura kendimin de ne kadar kolaylıkla ortak olabileceğimi itiraf etmekten de kaçınmadım.
Bu kusur, yetinmektir! Olanla yetinmek, tabiatın verdiği ile yetinmek...
«Bir lokma ekmekle bir hırka» yeterliği bizi yüzyıllarca ortaçağlara bağlı tutmuş, yüzyıllarca şiirimizin de, musikimizin de, felsefemizin de başlıca temalarından biri olmuştur.
Osmanlı çağını kapatıp gûya daha dinamik bir çağa girmemizden sonra gelişen bir edebiyat kolunda, hikâyecilikte bile, gene «bir lokma ekmekle bir hırka yeterliğinin şiiri dile getirilmiş ve getirilmektedir.
Cumhuriyet Türkiyesinde, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun «Yaban» ından beri yetinmeyi kötüleyen, gene o yazarın «Ankara» sındanberi yapıcılığı ruhumuza aşılamıya çalışan kaç hikâye, kaç roman yazılmıştır? Saymağa bir elin parmakları belki yeter de artar bile!..
Kusurlarını sevmek, insanın başlıca kusurlarından biridir. Biz de yetinme kusurumuzu yüzyıllar boyunca sevegelmiş, «bir lokma ekmekle bir hırka» sözünde ne büyük meziyetimizin dile geldiğine kendi kendimizi inandırmışızdır.
Akçakocalı okuyucum, Ayazlı köyünün yoluna çamurlu dedim, Akçakocanın bir evine, «çürük çarık» dedim diye de alınmış.
Oysa ki ben, dünyada Ayazlı köyünün yolundan daha güzel köy yolları olduğunu bildikçe Ayazlı'nın yolunu, dünyada Akçakoca'nın evlerinden daha güzel kasaba evleri olduğunu bildikçe Akçakoca'nın evlerini, dilimin döndüğü, kalemimin gücü yettiği kadar kötülemeyi, bir yazar olarak, vazife bilirim.
Yalnız Ayazlı'nın yolunu, yalnız Akçakoca'nın evlerini değil, Türkiye'nin başka memleketlerden geri kalmış nesi varsa hepsini kötülemek bu memlekete karşı boynumun borcudur. Sevdiğim insanların kalbi kırılmasın diye bu borcumu ödemekten vargeçmeğe kendimde hak görmüyorum.
Çünkü bugüne kadar Türkiye'de yapılmış olanların hiçbiri ile yetinmiyecek, yetinmeye kendimi mecbur hissetmiyecek kadar Türk Milletine inancım var.
Sayın okuyucum, mektubunda, «yazınızın gayesini anlıyamadım» diyordu... Şimdi anlamıştır umarım.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Yetinmemek!..,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 23 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/475 ulaşıldı.