Paylaşılmayan Sıkıntılar
Başlık:
Paylaşılmayan Sıkıntılar
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", Sayı: 11681, s. 1
Tarih:
1955-06-28
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/29
Metin:
GÜNÜN Işığında
Paylaşılmıyan sıkıntılar
MEMLEKETİN sıkıntılarını istismar edip karaborsacılık yapanlara vatan haini gözüyle bakarız. Onlara verilen cezaları az bulur, iktisadi sıkıntılarla karaborsacılık bir arada geliştikçe, karaborsacıların vatan hainlerine reva görüldüğü kadar ağır cezalara çarptırılmalarını isteriz.
Oysa karaborsacılığı teşvik eden, kârlı bir iş haline getiren, kontrolün gevşekliği, cezaların yetersizliği değil, karaborsacılıktan şikâyet eden halkın kendisidir. Karaborsacı, halkın onu boykot ettiği bir memlekette yaşıyamaz. Yaşasa bile büyük servetler yapamaz, memleketin iktisadi sıkıntılarını büsbütün arttıracak kadar geniş faaliyet gösteremez.
Harb sonrasının sıkıntılı yıllarında İngiltere'de de karaborsacılar vardı. Ama karaborsacılık kârlı bir iş sayılmazdı. Müşterisi pek azdı. Çünkü İngiliz halkı, karaborsadan mal almayı, karaborsacılık yapmaktan daha ayıp bir hareket, daha büyük bir kötülük sayar, bunu memleket sevgisine, milli onuruna yediremezdL
Etin vesikayla satıldığı ve adam başına haftada 2 kemik pirzola düştüğü yıllarda vesikasız et bulmak daima mümkündü. Fakat böyle kanunsuz yoldan satış yapan kasapların müşterileri yalnız yabancılar olurdu.
İngiliz, memleket sevgisini ve vazife duygusunu, haftada 2 kemik yerine 10 kemik pirzola, ayda yarım kilo yerine 1 kilo şeker zevkine değişmezdi.
Fakat İngiltere'de bütün sıkıntılara, başta Kıral ailesi olmak üzere, memleketi idare edenler de halkla beraber katlanırlardı. Milletvekilleri, bakanlar, halkla beraber yamalı çorap, yamalı gömlek giyer, zarurî bir ihtiyaç maddesini alabilmek için bir dükkân önünde kuyruğa girip beklemek gerekiyorsa, onların da karıları herkesle beraber kuyruğa girip beklerdi.
Türkiye'de, sıkıntılı günlerde şeker almak, çay almak, ekmek almak için halkla beraber kuyruğa girmiş bir bakan karısı duydunuz mu?
İngiltere'de halkı temsil yahut idare edenler, bütün sıkıntılara halkın en önünde göğüs gererler. Parlâmentodaki millet temsilcisinin refah seviyesi, seçmenlerinden bir çoğunun refah seviyesinden daima aşağı kalmıştır.
Oysa hayat pahalılığının duyulur derecede arttığı devrelerde milletvekili aylıklarının bütün başka aylıklardan daha önce ve daha çok arttırılmamış olmasına, bizden bir misal verebilir misiniz?
Sorumlu idarecilerin hiçbir sıkıntıyı halkla paylaşmaya yanaşmadıkları bir memlekette, kimin kimden fedakârlık beklemeğe hakkı vardır? Hangi sorumlu kişi vicdan huzuru ile halktan, sıkıntılı günlerde baş vurulan tedbirleri desteklemesini istiyebilir?
Dünkü yazımızda halkın, sıkıntılı günlerdeki menfi davranışında haklı yahut mazur görülüp görülemiyeceğini sormuştuk.
Bugünkü yazımızda belirttiğimiz nokta, halkın mazur görülebilmesi için ortada bulunan sebeplerden yalnız biri ve en umumisidir. Memleketimizdeki yeni şartların doğurduğu başka sebepler üzerinde de ayrıca duracağız.
Bülend ECEVİT
Paylaşılmıyan sıkıntılar
MEMLEKETİN sıkıntılarını istismar edip karaborsacılık yapanlara vatan haini gözüyle bakarız. Onlara verilen cezaları az bulur, iktisadi sıkıntılarla karaborsacılık bir arada geliştikçe, karaborsacıların vatan hainlerine reva görüldüğü kadar ağır cezalara çarptırılmalarını isteriz.
Oysa karaborsacılığı teşvik eden, kârlı bir iş haline getiren, kontrolün gevşekliği, cezaların yetersizliği değil, karaborsacılıktan şikâyet eden halkın kendisidir. Karaborsacı, halkın onu boykot ettiği bir memlekette yaşıyamaz. Yaşasa bile büyük servetler yapamaz, memleketin iktisadi sıkıntılarını büsbütün arttıracak kadar geniş faaliyet gösteremez.
Harb sonrasının sıkıntılı yıllarında İngiltere'de de karaborsacılar vardı. Ama karaborsacılık kârlı bir iş sayılmazdı. Müşterisi pek azdı. Çünkü İngiliz halkı, karaborsadan mal almayı, karaborsacılık yapmaktan daha ayıp bir hareket, daha büyük bir kötülük sayar, bunu memleket sevgisine, milli onuruna yediremezdL
Etin vesikayla satıldığı ve adam başına haftada 2 kemik pirzola düştüğü yıllarda vesikasız et bulmak daima mümkündü. Fakat böyle kanunsuz yoldan satış yapan kasapların müşterileri yalnız yabancılar olurdu.
İngiliz, memleket sevgisini ve vazife duygusunu, haftada 2 kemik yerine 10 kemik pirzola, ayda yarım kilo yerine 1 kilo şeker zevkine değişmezdi.
Fakat İngiltere'de bütün sıkıntılara, başta Kıral ailesi olmak üzere, memleketi idare edenler de halkla beraber katlanırlardı. Milletvekilleri, bakanlar, halkla beraber yamalı çorap, yamalı gömlek giyer, zarurî bir ihtiyaç maddesini alabilmek için bir dükkân önünde kuyruğa girip beklemek gerekiyorsa, onların da karıları herkesle beraber kuyruğa girip beklerdi.
Türkiye'de, sıkıntılı günlerde şeker almak, çay almak, ekmek almak için halkla beraber kuyruğa girmiş bir bakan karısı duydunuz mu?
İngiltere'de halkı temsil yahut idare edenler, bütün sıkıntılara halkın en önünde göğüs gererler. Parlâmentodaki millet temsilcisinin refah seviyesi, seçmenlerinden bir çoğunun refah seviyesinden daima aşağı kalmıştır.
Oysa hayat pahalılığının duyulur derecede arttığı devrelerde milletvekili aylıklarının bütün başka aylıklardan daha önce ve daha çok arttırılmamış olmasına, bizden bir misal verebilir misiniz?
Sorumlu idarecilerin hiçbir sıkıntıyı halkla paylaşmaya yanaşmadıkları bir memlekette, kimin kimden fedakârlık beklemeğe hakkı vardır? Hangi sorumlu kişi vicdan huzuru ile halktan, sıkıntılı günlerde baş vurulan tedbirleri desteklemesini istiyebilir?
Dünkü yazımızda halkın, sıkıntılı günlerdeki menfi davranışında haklı yahut mazur görülüp görülemiyeceğini sormuştuk.
Bugünkü yazımızda belirttiğimiz nokta, halkın mazur görülebilmesi için ortada bulunan sebeplerden yalnız biri ve en umumisidir. Memleketimizdeki yeni şartların doğurduğu başka sebepler üzerinde de ayrıca duracağız.
Bülend ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Paylaşılmayan Sıkıntılar,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 23 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/400 ulaşıldı.