Tarafsız Gözle D. Parti İktidarının Bilânçosu
Başlık:
Tarafsız Gözle D. Parti İktidarının Bilânçosu
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında", Sayı: 11679, s. 1
Tarih:
1955-06-26
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/29
Metin:
GÜNÜN Işığında
Tarafsız gözle D. Parti iktidarının bilançosu
DEMOKRAT Parti'nin, iktidara gelmek için propaganda yaparken seçmenlere vermiş olduğu sözler başlıca 3 maddede toplanabilir:
1. Daha müreffeh bir hayat;
2. Daha ileri bir demokrasi;
3. Daha geniş bir vicdan hürriyeti.
Seçmen çoğunluğu, bu konuda verilen sözlere inanarak Demokrat Parti'yi 1950 yılının Mayıs ayında iktidara getirdi.
Daha geniş bir «vicdan hürriyeti» ile, lâik devlet prensibinden ve Atatürk devrimlerinden bazı tavizler kastediliyordu.
«Sezar'ın hakkı Sezar'a»: D. P.'nin bu konuda seçmenlere vermiş olduğu sözleri fazlasiyle yerine getirmiş olduğunu itiraf etmek zorundayız!
O arada meselâ, Anayasaya göre Türk Devletinin lâik olmasına rağmen devlet okullarına mecburi din öğretimi konulmuş; resmî dilimiz Türkçe olduğu halde Türkçe ezan kaldırılmış; radyomuz, Anayasa'ya göre lâik olan devletin idaresinde bulunduğu halde radyo programlarında dini yayınlara geniş yer ayrılmış; döviz sıkıntısı ham maddesizlikten yerli sanayiin durmasına sebep olduğu günlerde bile hacı adaylarına bol döviz verilmiş; kanuni engellere rağmen özel din ve eski Türkçe kursları açan vatandaşlarımıza mümkün olan âzami hoşgörürlük gösterilmiş; Atatürk'ün en önem verdiği devrimlerden biri olan dil devrimi durdurularak, «Bakanlık... Sayıştay... Genelkurmay Başkanlığı» gibi «tutmamış» sözler bırakılıp onların yerine «Vekâlet... Divanı Muhasebat... Erkânı Harbiye-i Umumiye Riyaseti» gibi, dilimizin daha çok yattığı ileri sürülen sözlere dönülmüştür.
Kısacası, Demokrat Parti, bu konuda seçmen çoğunluğunun kendisinden beklediği işleri büyük bir başarı ile yapmış ve yapmaktadır.
Eğer iktidara gelebilmek için yerdiği sözler, daha geniş bir «vicdan hürriyeti» nin memleketimizde delâlet ettiği bu gibi hususlara inhisar etse idi Demokrat Parti iktidarının ilk 5 yılında vazifesini gerçekten başarmış sayılabilirdi.
Ancak bu partinin seçim propagandasında halka vermiş olduğu sözler bunlardan ibaret değildi. Daha müreffeh bir hayat ve daha ileri bir demokrasi için verilen sözler de, D. P. nin propagandasında, «vicdan hürriyeti» için verilen sözler kadar önemli bir yer tutuyordu.
Öyle olunca, D. P. nin kendine gösterilmiş olan güvene liyakat derecesi ölçülürken, yalnız «vicdan hürriyeti», konusunda değil, başka konularda vermiş olduğu sözlere de ne kadar sadık kaldığı gözönünde tutulmalıdır.
Bugün Türk halkı, daha müreffeh bir hayata kavuşmak şöyle dursun, 1950 öncesinin, hattâ İkinci Dünya Harbi yıllarının sıkıntılı günlerini hayırla anacak ve özliyecek bir duruma gelmiştir.
Türk aydını da, 14 Mayıs 1950 öncesine kıyasla daha ileri bir demokrasinden ümidi kesmiştir; şimdi, o tarihtekinden çok gerilerde bir «demokrasi» ye dönülmüş olmasının üzüntüsü içindedir. O kadar ki, günün rejiminden doğrudan doğruya «demokrasi» diye bahsetmek artık bizzat D. P. liderlerine bile zor gelir olmuş, bu kelimenin başına «makul», «tedricî» gibi hafifletici sıfatlar eklemek, yahut demokrasi yerine demokrasinin meselâ «iklimi» nden bahsetmek ihtiyacını duymaya başlamışlardır.
«Vicdan hürriyeti» konusundaki sözlerine sadakati bakımından tam numarayı hak eden, ve Başbakan Bay Menderes'in ifadesiyle «kendisini inkâr edecek insanlar» olmadıklarını ispat eden D. P. iktidarı, iktisadi refah ve demokrasiyle ilgili sözlerini ise yerine getirememiş veya, bazı yüksek memleket menfaatlerini düşünerek, getirmek istememiş, ve bu bakımdan maalesef kendini inkâr eden insanlar durumuna düşmüştür.
Bu durumda, D. P. ileri gelenlerinden bazısının son günlerde «vicdan hürriyeti» ile ilgili konulara siyasi konuşmalarında geniş yer vermeğe başlamış olmaları, iktisadi durumda ve rejim konusunda gerilemeler oldukça, bu gerilemelerin «vicdan hürriyeti» konusunda kaydedilecek yeni ilerlemelerle denkleştirilmeğe çalışılması ihtimalini akla getirmektedir.
Nitekim son 5 yıl içinde bu konuda kaydedilen büyük ilerlemelere ve memlekete yapılan hizmetlere rağmen henüz «vicdan hürriyeti» nin Osmanlı devrinde varmış olduğu ileri merhaleye erişilememiş olduğunu itiraf etmek gerekir.
D. P. iktidarı şimdi «vicdan hürriyeti» ne verdiği önemi arttırmakla, hem seçmen çoğunluğu nazarındaki itibarını belki muhafaza edebilecek, hem de, işimizin her bakımdan Allaha kalmış olduğu şu günlerde, Türk halkına en salim kurtuluş yolunu göstermek gibi bir hizmette daha bulunmuş olacaktır.
Bülent ECEVİT
Tarafsız gözle D. Parti iktidarının bilançosu
DEMOKRAT Parti'nin, iktidara gelmek için propaganda yaparken seçmenlere vermiş olduğu sözler başlıca 3 maddede toplanabilir:
1. Daha müreffeh bir hayat;
2. Daha ileri bir demokrasi;
3. Daha geniş bir vicdan hürriyeti.
Seçmen çoğunluğu, bu konuda verilen sözlere inanarak Demokrat Parti'yi 1950 yılının Mayıs ayında iktidara getirdi.
Daha geniş bir «vicdan hürriyeti» ile, lâik devlet prensibinden ve Atatürk devrimlerinden bazı tavizler kastediliyordu.
«Sezar'ın hakkı Sezar'a»: D. P.'nin bu konuda seçmenlere vermiş olduğu sözleri fazlasiyle yerine getirmiş olduğunu itiraf etmek zorundayız!
O arada meselâ, Anayasaya göre Türk Devletinin lâik olmasına rağmen devlet okullarına mecburi din öğretimi konulmuş; resmî dilimiz Türkçe olduğu halde Türkçe ezan kaldırılmış; radyomuz, Anayasa'ya göre lâik olan devletin idaresinde bulunduğu halde radyo programlarında dini yayınlara geniş yer ayrılmış; döviz sıkıntısı ham maddesizlikten yerli sanayiin durmasına sebep olduğu günlerde bile hacı adaylarına bol döviz verilmiş; kanuni engellere rağmen özel din ve eski Türkçe kursları açan vatandaşlarımıza mümkün olan âzami hoşgörürlük gösterilmiş; Atatürk'ün en önem verdiği devrimlerden biri olan dil devrimi durdurularak, «Bakanlık... Sayıştay... Genelkurmay Başkanlığı» gibi «tutmamış» sözler bırakılıp onların yerine «Vekâlet... Divanı Muhasebat... Erkânı Harbiye-i Umumiye Riyaseti» gibi, dilimizin daha çok yattığı ileri sürülen sözlere dönülmüştür.
Kısacası, Demokrat Parti, bu konuda seçmen çoğunluğunun kendisinden beklediği işleri büyük bir başarı ile yapmış ve yapmaktadır.
Eğer iktidara gelebilmek için yerdiği sözler, daha geniş bir «vicdan hürriyeti» nin memleketimizde delâlet ettiği bu gibi hususlara inhisar etse idi Demokrat Parti iktidarının ilk 5 yılında vazifesini gerçekten başarmış sayılabilirdi.
Ancak bu partinin seçim propagandasında halka vermiş olduğu sözler bunlardan ibaret değildi. Daha müreffeh bir hayat ve daha ileri bir demokrasi için verilen sözler de, D. P. nin propagandasında, «vicdan hürriyeti» için verilen sözler kadar önemli bir yer tutuyordu.
Öyle olunca, D. P. nin kendine gösterilmiş olan güvene liyakat derecesi ölçülürken, yalnız «vicdan hürriyeti», konusunda değil, başka konularda vermiş olduğu sözlere de ne kadar sadık kaldığı gözönünde tutulmalıdır.
Bugün Türk halkı, daha müreffeh bir hayata kavuşmak şöyle dursun, 1950 öncesinin, hattâ İkinci Dünya Harbi yıllarının sıkıntılı günlerini hayırla anacak ve özliyecek bir duruma gelmiştir.
Türk aydını da, 14 Mayıs 1950 öncesine kıyasla daha ileri bir demokrasinden ümidi kesmiştir; şimdi, o tarihtekinden çok gerilerde bir «demokrasi» ye dönülmüş olmasının üzüntüsü içindedir. O kadar ki, günün rejiminden doğrudan doğruya «demokrasi» diye bahsetmek artık bizzat D. P. liderlerine bile zor gelir olmuş, bu kelimenin başına «makul», «tedricî» gibi hafifletici sıfatlar eklemek, yahut demokrasi yerine demokrasinin meselâ «iklimi» nden bahsetmek ihtiyacını duymaya başlamışlardır.
«Vicdan hürriyeti» konusundaki sözlerine sadakati bakımından tam numarayı hak eden, ve Başbakan Bay Menderes'in ifadesiyle «kendisini inkâr edecek insanlar» olmadıklarını ispat eden D. P. iktidarı, iktisadi refah ve demokrasiyle ilgili sözlerini ise yerine getirememiş veya, bazı yüksek memleket menfaatlerini düşünerek, getirmek istememiş, ve bu bakımdan maalesef kendini inkâr eden insanlar durumuna düşmüştür.
Bu durumda, D. P. ileri gelenlerinden bazısının son günlerde «vicdan hürriyeti» ile ilgili konulara siyasi konuşmalarında geniş yer vermeğe başlamış olmaları, iktisadi durumda ve rejim konusunda gerilemeler oldukça, bu gerilemelerin «vicdan hürriyeti» konusunda kaydedilecek yeni ilerlemelerle denkleştirilmeğe çalışılması ihtimalini akla getirmektedir.
Nitekim son 5 yıl içinde bu konuda kaydedilen büyük ilerlemelere ve memlekete yapılan hizmetlere rağmen henüz «vicdan hürriyeti» nin Osmanlı devrinde varmış olduğu ileri merhaleye erişilememiş olduğunu itiraf etmek gerekir.
D. P. iktidarı şimdi «vicdan hürriyeti» ne verdiği önemi arttırmakla, hem seçmen çoğunluğu nazarındaki itibarını belki muhafaza edebilecek, hem de, işimizin her bakımdan Allaha kalmış olduğu şu günlerde, Türk halkına en salim kurtuluş yolunu göstermek gibi bir hizmette daha bulunmuş olacaktır.
Bülent ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Tarafsız Gözle D. Parti İktidarının Bilânçosu,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 26 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/398 ulaşıldı.