Londra'da Türk Gazetecileriyle Bir Toplantı: Pakta Alınmamız Meselesinde İngiltere'nin Görüşü Açıklandı
Title:
Londra'da Türk Gazetecileriyle Bir Toplantı: Pakta Alınmamız Meselesinde İngiltere'nin Görüşü Açıklandı
Source:
Ulus, Yıl 31, No: 10765, ss. 1, 7
Date:
1951-06-15
Location:
Atatürk Kitaplığı, 152/17
Text:
Londra'da Türk gazetecileriyle bir toplantı
Pakta alınmamız meselesinde İngiltere'nin görüşü açıklandı
Büyük Britanya Türkiye'nin müdafaası ile çok yakından alâkadardır, fakat Atlantik Paktı acaba en iyi çare midir, bunun üzerinde münakaşa edilmektedir
Türk gazetecilerinin, fakat zaman geçiyor sualine sözcü, evet doğrudur, vakit geçirilmemelidir, bu hususta çok
geç kalındı cevabını verdi
Türk Basın Heyeti ile birlikte gazetemiz adına İngiltere'ye gitmiş olan arkadaşımız Bülent Ecevit, dönmüştür. Türk gazetecileri, Londra'dan ayrılacakları sırada Türkiye'nin Atlantik Paktına alınması mevzuuna dair Dışişleri Bakanlığında tertip edilen bir basın toplantısında bulunduğudur. Arkadaşımız, aşağıdaki yazı ile bu toplantıda görüşülenleri bildirmektedir)
*
İngiliz hükümetinin dâvetlisi olarak İngiltere'de bulunduğumuz sırada siyasî çevrelerle de temas ettik. Bu temaslar Türkiye'nin Atlantik Paktına alınıp alınmaması meselesinde Ingilizlerin görüşlerini daha yakından anlamamıza şüphesiz çok yardım etti. Bilhassa, Türkiye'ye döneceğimize yakın Dışişleri Bakanlığında bizim için tertıp edilen bir toplantı İngiliz hükümetinin görüşünü selâhiyetli bir ağızdan dinlememizi temin etmiş oldu. Bu toplantıda İngiliz Dışişleri Bakanlığı Batı teşkilâtı dairesi Genel Müdürü Mr. Shucsburch memleketimize karşı İngiltere'nin siyasetini izah ederken iki memleket arasındaki ittifak muahedesinden bahsettikten sonra ezcümle şöyle dedi:
"— Düşüncelerimi gayet açık ve samimî söyliyeceğim. Evvelâ şunu ifade edeyim ki Türkiye'nin Atlantik Paktına alınmasına İngiltere'nin taraftar olmadığı hakkındaki haberler doğru değildir. Bilâkis İngiltere Türkiye'nin müdafaası ile çok yakından alâkalıdır. Ancak mühim olan mesele şudur:
Atlantik Paktı bunun için en iyi bir çare midir? İşte şimdi bunun üzerinde münakaşa edilmektedir. En mühim mesele Ortaşark'ın müdafaası meselesidir. Bunun için müşterek bir yüksek kumanda heyeti kurulması zaruridir. Biz istiyoruz ki, Amerikalılar da Ortaşark'ın müdafaasına iştirak etsinler. Bütün bu müdafaa sisteminin tanzimine elbette zamanla bir şekil bulunacaktır.
"— Ama zaman geçiyor ve yapılmış hiçbir şey yoktur?
"— Evet doğrudur, zaman geçiyor, bu hususta çok geç kalındı. Biliyorsunuz ki Atlantık paktı Konseyi Türkiye ve Yunanistanın da Akdeniz müdafaasını plânlaştırmıya iştirâk etmelerine karar vermişti. Fakat buna vasıta olmak için, evvelâ Akdeniz'de müşterek bir kumanda heyetinin kurulması lâzımdır. Bunun General Eisenhower'e verilip verilmemesi de münakaşa edilmektedir. Bu hususta bazı zorluklar çıktığı da inkâr edilemez.
"— Bu zorluklar siyasî midir, yoksa askerî midir?
"— Daha çok siyasî denilebilir. Ama her zorluk yenilecek. Bir hal çaresi bulunacaktır. Bugün Akdeniz'de müşterek bir kumanda heyeti yoktur. Bu kumanda heyetinin biran evvel kurulması zaruridir. Bunu yapmak mümkün olsaydı, bu hallolmuştu.
Türkiye'nin sabırsızlandığını anlıyorum. Bu iş bir an evvel halledilmelidir. Fakat biraz evvel söylediğim gibi, en iyi hal çaresi, Türkiye'nin Atlantik Paktına girmesi midir? Evet, Türkiye'nin ve Yunanistan'ın Atlantik Paktına girmesi lâzımgeldiği ileri sürüldü. Amerikalılar da aynı fikre geldiler. Biliyorum, siz bir Amerikan garantisi istiyorsunuz. Fakat Atlantik Paktına girmek bunun için kullanılacak vasıtalardan ancak biridir. Acaba başka bir şekilde bu işin halli kaabil değil midir? İşte şimdi onlar tetkik ediliyor.
— Başka hal çareleri olarak ne gibi şeyler hatırınıza geliyor?
— Meselâ Amerika'nın bir deklarasyon vermesi, bir ittifakla bağlanması... veyahut Amerikalılarla beraber müşterek bir kumanda heyeti tesisi ve Türkiye ile Yunanistan'ın böylece Akdeniz müdafaasının plânlaştırılmasına iştirâki... veyahut diğer Akdeniz devletleriyle birlikte başka bir pakt yapılması... Herhalde daha düşünülürse, birçok hâl çareleri bulunabilir.
- Ama mütemadiyen düşünmekle vakit geçirilirse?
- Evet, doğrudur. Vakit geçirilmemelidir. Bir de şunu söyliyebilirim ki, bu hususta çok çalışılıyor. Muhtelif hâl tarzları üzerinde duruluyor.
— Konuşmalarda ilerleme mi yoksa gerileme mi vardır?
— İlerleme vardır. Herhalde sür'atle bir neticeye varılacaktır.
Atlantik Paktından doğacak karşılıklı vecizeler
Bundan sonra Mr. Shucsburgh Atlantik paktı genişletilirse, Norveç'in ve diğer İskandinav memleketlerinin taahhüdlerinin artacağından bahsetti.. Bunun üzerine sorduk:
— Peki aynı taahhütler bizim için varit değil midir? Biz İskandinav memleketlerine yapılacak bir tecavüz dolayısiyle, aynı ağır taahhütler altında girmiyor muyuz?
— Evet, onun içindir ki, sizin yükünüzün artması ihtimali karşısındaki tedbirler de gözönünde bulndurulmalıdır.
Fakat bir harp patlıyacak olursa, bu mevziî kalamaz; bütün dünyaya yayılır. Elbette ki Atlantik Paktına dahil olan devletler, bunu göremiyecek kadar basiretsiz değildirler. Şunu gözönünden uzak tutmamak lâzımdır ki, Atlantik Paktı bugünkü haliyle Türkiye'nin aleyhine müteveccih bir pakt manzarası göstermektedir.
- Nasıl?
Buna cevaben heyet başkanı Mümtaz Faik Fenik, harita üzerinde Atlantik Paktının Avrupayı nasıl ikiye ayırdığını göstererek şöyle dedi:
— Siz burada kocaman bir çelik duvar meydana getirmişsiniz. Mütecaviz bu duvara çarpınca ilerliyemiyecek ve tabitiyle tecavüz cenuba, bizim üzerimize doğru kanalize edilmiş olacaktır.
Mr. Shucsburgh:
— Ama duvarın Elbe kısmı açıktır, dedi ve güldü. Evet, siz de gülüyorsunuz; siz de farkındasınız ki, Elbe'nin açık olması hiçbir şey ifade etmez.
Mr. Shucsburgh, bundan sonra Atlantik Paktının biraz da mıntakavî bir pakt olduğunu ve Rusya tarafından tehdit edilen her devletin bu pakta alınması icabettiğini söyledi.
- Peki ya italya? diye sorduk.
- İtalya hükümet şekli, ananeleri ve dini ile Avrupa camiasına dahil bir memleket telâkki edilmiştir.
- Türkiye'yi hükümet şekli, demokrasiye bağlılığı ve bütün inkılâplariyle beraber Avrupa camiasından ayrı bir devlet mi telâkki ediyorsunuz.
Mr. Shucsburgh biraz durakladı ve şaşırdı.
- Hayır, katiyen değil, fakat daha çok eski Yunan ve Roma kültürü bakımından söylemek istemiştim. Din bakımından söylemek istemiştim.
- Mademki eski Yunan ve Roma kültürü diyorsunuz. Neden Yunanistan hakkında bir şey düşünmüyorsunuz. Hele din bakımından...
Mr. Shucsburgh bu suali anlamamış gibi davranarak başka izaha geçti.
Bu sefer aramızda Türkçe olarak konuştuk, suali tekrarlamağa karar verdik.
Tam o sırada odada hazır bulunan Dışişleri erkânından bir zat Mr. Shucsburgh'un kulağına bir şeyler söyledi. Galiba kendisi Türkçeyi anlıyordu. Hassasiyetimiz karşısında Umum Müdürü ikaz ettiğini zannettik. Nitekim, Bakanlığa geldiğimiz zaman bizi karşılıyan bir zat da yerinden kalkarak toplantı saatinin nihayete erdiğini hatırlattı.
Fakat Mr. Shucsburgh vaktinin müsait olduğunu söyledi ve mütalâalarımızı büyük nezaketle dinledikten sonra İngiltere'nin güvenliğimize karşı duyduğu yakın alâkayı tekrar belirterek toplantıya son verdi.
İngiltere'de siyasî çevrelerle temaslarımızdan edindiğimiz intibalara başka bir yazıda döneceğim.
Bülent Ecevit
Pakta alınmamız meselesinde İngiltere'nin görüşü açıklandı
Büyük Britanya Türkiye'nin müdafaası ile çok yakından alâkadardır, fakat Atlantik Paktı acaba en iyi çare midir, bunun üzerinde münakaşa edilmektedir
Türk gazetecilerinin, fakat zaman geçiyor sualine sözcü, evet doğrudur, vakit geçirilmemelidir, bu hususta çok
geç kalındı cevabını verdi
Türk Basın Heyeti ile birlikte gazetemiz adına İngiltere'ye gitmiş olan arkadaşımız Bülent Ecevit, dönmüştür. Türk gazetecileri, Londra'dan ayrılacakları sırada Türkiye'nin Atlantik Paktına alınması mevzuuna dair Dışişleri Bakanlığında tertip edilen bir basın toplantısında bulunduğudur. Arkadaşımız, aşağıdaki yazı ile bu toplantıda görüşülenleri bildirmektedir)
*
İngiliz hükümetinin dâvetlisi olarak İngiltere'de bulunduğumuz sırada siyasî çevrelerle de temas ettik. Bu temaslar Türkiye'nin Atlantik Paktına alınıp alınmaması meselesinde Ingilizlerin görüşlerini daha yakından anlamamıza şüphesiz çok yardım etti. Bilhassa, Türkiye'ye döneceğimize yakın Dışişleri Bakanlığında bizim için tertıp edilen bir toplantı İngiliz hükümetinin görüşünü selâhiyetli bir ağızdan dinlememizi temin etmiş oldu. Bu toplantıda İngiliz Dışişleri Bakanlığı Batı teşkilâtı dairesi Genel Müdürü Mr. Shucsburch memleketimize karşı İngiltere'nin siyasetini izah ederken iki memleket arasındaki ittifak muahedesinden bahsettikten sonra ezcümle şöyle dedi:
"— Düşüncelerimi gayet açık ve samimî söyliyeceğim. Evvelâ şunu ifade edeyim ki Türkiye'nin Atlantik Paktına alınmasına İngiltere'nin taraftar olmadığı hakkındaki haberler doğru değildir. Bilâkis İngiltere Türkiye'nin müdafaası ile çok yakından alâkalıdır. Ancak mühim olan mesele şudur:
Atlantik Paktı bunun için en iyi bir çare midir? İşte şimdi bunun üzerinde münakaşa edilmektedir. En mühim mesele Ortaşark'ın müdafaası meselesidir. Bunun için müşterek bir yüksek kumanda heyeti kurulması zaruridir. Biz istiyoruz ki, Amerikalılar da Ortaşark'ın müdafaasına iştirak etsinler. Bütün bu müdafaa sisteminin tanzimine elbette zamanla bir şekil bulunacaktır.
"— Ama zaman geçiyor ve yapılmış hiçbir şey yoktur?
"— Evet doğrudur, zaman geçiyor, bu hususta çok geç kalındı. Biliyorsunuz ki Atlantık paktı Konseyi Türkiye ve Yunanistanın da Akdeniz müdafaasını plânlaştırmıya iştirâk etmelerine karar vermişti. Fakat buna vasıta olmak için, evvelâ Akdeniz'de müşterek bir kumanda heyetinin kurulması lâzımdır. Bunun General Eisenhower'e verilip verilmemesi de münakaşa edilmektedir. Bu hususta bazı zorluklar çıktığı da inkâr edilemez.
"— Bu zorluklar siyasî midir, yoksa askerî midir?
"— Daha çok siyasî denilebilir. Ama her zorluk yenilecek. Bir hal çaresi bulunacaktır. Bugün Akdeniz'de müşterek bir kumanda heyeti yoktur. Bu kumanda heyetinin biran evvel kurulması zaruridir. Bunu yapmak mümkün olsaydı, bu hallolmuştu.
Türkiye'nin sabırsızlandığını anlıyorum. Bu iş bir an evvel halledilmelidir. Fakat biraz evvel söylediğim gibi, en iyi hal çaresi, Türkiye'nin Atlantik Paktına girmesi midir? Evet, Türkiye'nin ve Yunanistan'ın Atlantik Paktına girmesi lâzımgeldiği ileri sürüldü. Amerikalılar da aynı fikre geldiler. Biliyorum, siz bir Amerikan garantisi istiyorsunuz. Fakat Atlantik Paktına girmek bunun için kullanılacak vasıtalardan ancak biridir. Acaba başka bir şekilde bu işin halli kaabil değil midir? İşte şimdi onlar tetkik ediliyor.
— Başka hal çareleri olarak ne gibi şeyler hatırınıza geliyor?
— Meselâ Amerika'nın bir deklarasyon vermesi, bir ittifakla bağlanması... veyahut Amerikalılarla beraber müşterek bir kumanda heyeti tesisi ve Türkiye ile Yunanistan'ın böylece Akdeniz müdafaasının plânlaştırılmasına iştirâki... veyahut diğer Akdeniz devletleriyle birlikte başka bir pakt yapılması... Herhalde daha düşünülürse, birçok hâl çareleri bulunabilir.
- Ama mütemadiyen düşünmekle vakit geçirilirse?
- Evet, doğrudur. Vakit geçirilmemelidir. Bir de şunu söyliyebilirim ki, bu hususta çok çalışılıyor. Muhtelif hâl tarzları üzerinde duruluyor.
— Konuşmalarda ilerleme mi yoksa gerileme mi vardır?
— İlerleme vardır. Herhalde sür'atle bir neticeye varılacaktır.
Atlantik Paktından doğacak karşılıklı vecizeler
Bundan sonra Mr. Shucsburgh Atlantik paktı genişletilirse, Norveç'in ve diğer İskandinav memleketlerinin taahhüdlerinin artacağından bahsetti.. Bunun üzerine sorduk:
— Peki aynı taahhütler bizim için varit değil midir? Biz İskandinav memleketlerine yapılacak bir tecavüz dolayısiyle, aynı ağır taahhütler altında girmiyor muyuz?
— Evet, onun içindir ki, sizin yükünüzün artması ihtimali karşısındaki tedbirler de gözönünde bulndurulmalıdır.
Fakat bir harp patlıyacak olursa, bu mevziî kalamaz; bütün dünyaya yayılır. Elbette ki Atlantik Paktına dahil olan devletler, bunu göremiyecek kadar basiretsiz değildirler. Şunu gözönünden uzak tutmamak lâzımdır ki, Atlantik Paktı bugünkü haliyle Türkiye'nin aleyhine müteveccih bir pakt manzarası göstermektedir.
- Nasıl?
Buna cevaben heyet başkanı Mümtaz Faik Fenik, harita üzerinde Atlantik Paktının Avrupayı nasıl ikiye ayırdığını göstererek şöyle dedi:
— Siz burada kocaman bir çelik duvar meydana getirmişsiniz. Mütecaviz bu duvara çarpınca ilerliyemiyecek ve tabitiyle tecavüz cenuba, bizim üzerimize doğru kanalize edilmiş olacaktır.
Mr. Shucsburgh:
— Ama duvarın Elbe kısmı açıktır, dedi ve güldü. Evet, siz de gülüyorsunuz; siz de farkındasınız ki, Elbe'nin açık olması hiçbir şey ifade etmez.
Mr. Shucsburgh, bundan sonra Atlantik Paktının biraz da mıntakavî bir pakt olduğunu ve Rusya tarafından tehdit edilen her devletin bu pakta alınması icabettiğini söyledi.
- Peki ya italya? diye sorduk.
- İtalya hükümet şekli, ananeleri ve dini ile Avrupa camiasına dahil bir memleket telâkki edilmiştir.
- Türkiye'yi hükümet şekli, demokrasiye bağlılığı ve bütün inkılâplariyle beraber Avrupa camiasından ayrı bir devlet mi telâkki ediyorsunuz.
Mr. Shucsburgh biraz durakladı ve şaşırdı.
- Hayır, katiyen değil, fakat daha çok eski Yunan ve Roma kültürü bakımından söylemek istemiştim. Din bakımından söylemek istemiştim.
- Mademki eski Yunan ve Roma kültürü diyorsunuz. Neden Yunanistan hakkında bir şey düşünmüyorsunuz. Hele din bakımından...
Mr. Shucsburgh bu suali anlamamış gibi davranarak başka izaha geçti.
Bu sefer aramızda Türkçe olarak konuştuk, suali tekrarlamağa karar verdik.
Tam o sırada odada hazır bulunan Dışişleri erkânından bir zat Mr. Shucsburgh'un kulağına bir şeyler söyledi. Galiba kendisi Türkçeyi anlıyordu. Hassasiyetimiz karşısında Umum Müdürü ikaz ettiğini zannettik. Nitekim, Bakanlığa geldiğimiz zaman bizi karşılıyan bir zat da yerinden kalkarak toplantı saatinin nihayete erdiğini hatırlattı.
Fakat Mr. Shucsburgh vaktinin müsait olduğunu söyledi ve mütalâalarımızı büyük nezaketle dinledikten sonra İngiltere'nin güvenliğimize karşı duyduğu yakın alâkayı tekrar belirterek toplantıya son verdi.
İngiltere'de siyasî çevrelerle temaslarımızdan edindiğimiz intibalara başka bir yazıda döneceğim.
Bülent Ecevit
Collection
Citation
“Londra'da Türk Gazetecileriyle Bir Toplantı: Pakta Alınmamız Meselesinde İngiltere'nin Görüşü Açıklandı,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, accessed November 22, 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/337.