Daha Kötü Bir Radyoya Doğru

Başlık: 
Daha Kötü Bir Radyoya Doğru 
Kaynak: 
Halkçı, ss. 1, 3 
Tarih: 
1955-04-12 
Lokasyon: 
Rahşan Ecevit Arşivi 
Metin: 
Daha kötü bir radyoya doğru

Yazan: Bülend ECEVİT

Türk halkının kültür seviyesini yükseltmek Türkiye’nin batılılaşmasını hızlandırmak için gerekli bir faaliyette bulunmayan, yayın programlarından bazıları Türkiye’nin ilerlemesini köstekleyici mahiyette olan, Türk devletinin lâik olmasını hiçe sayan, Türkiye’de iyi kötü çok partili bir rejim bulunduğunu bilmezlikten gelen, politikada tek taraflı bir devlet radyomuz vardır.

Türk radyosuna yeni bir şekil verileceği hakkında çıkan bütün haberleri ilgi ve ümitle okurduk.

Böyle bir haber pazar günkü Halkçı’da da çıktı. Gene ümitle okuduk. Okuduktan sonra, tahminimizde yanıldığımızı, bir radyonun bugünkünden de kötü bir şekil almasının mümkün olduğunu anladık.

Habere göre, «iktisadi bakımdan kalkınma hamleleri içinde bulunan ve ticarî reklâm fikri mütemadiyen gelişen Türkiye’de radyolar tamamen ticarî prensiplerle idare edilecek.... Radyo müzik programları, tamamiyle ticarî müesseselere ve resmî ve hususi bankalara tahsis edilecek, ancak bu programların seviye ve kalite bakımından düşüklüğünü önlemek maksadiyle radyo idaresiyle teşriki mesai yapılacaktır...

«Bununla beraber, radyolardaki haber ve sair söz yayınlarının devletin murakabesi altında yapılmasına devam edilecektir.»

Haberde, Türk radyolarına birer iktisadi devlet teşekkülü mahiyetinin verileceği, ve böylelikle yılda 30-40 milyon lira kadar gelir sağlanacağı belirtilmektedir.

Radyolara ticarî bir mahiyet verilmesinin fayda ve mahzurları Batı memleketlerinde devamlı bir tartışma konusudur.

Radyoyu en tesirli eğitim müessesesi sayan İngilizler, radyolarının ticarî zihniyetle idare edilmesi yolundaki fikirlere şimdiye kadar karşı koymuş, böyle idare edilen bir radyonun memleket kültürüne fayda değil ancak zarar getirebileceğini ileri sürmüşlerdir.

Buna karşılık, radyoların ticarî zihniyetle idare edilmesi tezini savunanlar, en kuvvetli koz olarak, böylelikle yayınlarda fikir ve söz hürriyetinin teminat altına alınmış olacağını belirtmektedirler.

Gerçi bu koz İngiltere’de kuvvetini kaybetmektedir. Çünkü İngiltere’de Hükümet, haber ve başka söz yayınları bakımından radyo idaresine tam bağımsızlık ve hürriyet tanımaktadır.

Fakat Amerika’da radyoların serbest teşebbüs elinde bulunmasının en büyük avantajı, fikir ve söz hürriyetini sağlama bağlamış olmasıdır.

Programların ticari zihniyetle hazırlanması Amerikan radyolarının birer kültür ve eğitim müessesesi olarak değerini çok düşürmekte ise de, siyasi bağımsızlığın ve söz hürriyetinin nimetleri karşısında bu mahzur küçümsenmektedir.

Üstelik birçok şehir ve kasabalarda bulunan üniversite yahut belediye radyoları, ticari zihniyetten uzak kalarak, memleketteki kültür seviyesini yükseltici programlar yayınlamakta, böylece halk, sırf ticari zihniyetle çalışan radyo istasyonlarını dinlemek mecburiyetinden kurtulmuş olmaktadır.

Eğer Halkçı’da çıkan haber doğru ise, bizdeki radyolar, Amerikan radyolarının bütün zararlı yönlerini fazlasiyle benimseyip, bu zararlarla bir denge kuran faydalı yönlerini reddedecek demektir.

Müzik, temsil gibi eğlendirici ve eğitici programlar tamamen ticari müesseselere bırakılacağı anlaşılmaktadır. Bu programların «seviye ve kalite bakımından düşüklüğünü önlemek» için radyo idaresiyle işbirliği yapılacağını belirtmek hiçte yüreklere su serpmez. Çünkü o günün radyo idaresi, halkın kültürünü yükseltmek ve Türkiye’yi Batılılaştırmak hususlarında bugünkü radyo idaresinin kayıtsızlığından herhalde kurtulmuş olmayacaktır.

Müzik ve temsil gibi kültür yayınlarının serbest teşebbüse bırakılmasına karşılık, haber ve başka söz yayınları devletin elinde kalacaktır.

Böylelikle, ticari radyoların tek avantajı olan fikir ve söz hürriyeti halktan esirgenmiş olacaktır.

Üstelik Hükümetin işine gelmeyen ilânların reddi politikasına, radyonun ileride alacağı şekil altında da devam edileceğine şüphe yoktur. «Ticari zihniyet» in böyle bir politikayla nasıl bağdaştırılabileceği de meraka değse gerektir.

HALKÇI’ya bildirildiğine göre, radyolarımıza verilecek yeni şekil, «aynı zamanda demokratik zihniyetin de bir icabı olarak kabul edilmekte» imiş!

Demokratik zihniyet bunun neresindedir?

Radyolarımıza verilecek yeni şekil, eğer gerçekten haberde belirtildiği gibi ise, bu, hem radyolarımızın anti-demokratik hüviyeti bugün olduğu gibi devam ettirilecek hem de çoğunluğun zevkini yükseltmeye değil okşayıp körletmeye yarıyan demagojik hüviyeti büsbütün kuvveltenecek demektir.

Çünkü, finanse edecekleri yayın programlarının mümkün olduğu kadar geniş bir dinleyici çevresi bulmasını istemekte kendilerini haklı görecek olan ticari müesseseler, devletin bile gözetmediği eğitsel gayelere herhalde hiç itibar etmiyeceklerdir.

Basın-Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğünün, batı memleketlerindeki Basın Ataşeliklerinden sık sık o memleketlerde radyoların nasıl idare edildiğine dair raporlar istediğini bilir ve ümitlenirdik.

Fakat anlaşılan batı memleketlerinin radyoları hakkında bu bilgileri toplamaktan maksat, o radyoların zararlı ve kötü yönleri üzerinde tenevvür etmekten ibaretmiş! 

Dosyalar

1955.04.12.RE_B1.jpg
1955.04.12.RE_B2.jpg
1955.04.12.RE_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“Daha Kötü Bir Radyoya Doğru,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 28 Mart 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/31 ulaşıldı.