Dış Siyaset ve Vatandaş
Başlık:
Dış Siyaset ve Vatandaş
Kaynak:
Halkçı (Yeni Ulus), "Günün Işığında" s. 3
Tarih:
1954-01-19
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı, 152/28
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA:
Dış siyaset ve vatandaş
Bugün Türkiye dış siyaseti yalnız Demokrat Parti adındaki bir partinin dış siyasetidir. Fakat bu dış siyasete de, küçük ölçüde olmak üzere, o partinin başındaki birkaç kişi, ve büyük ölçüde rufaîler karışır.
Demokrat Parti iktidarı dış siyaset konusunda Türk Milletine söz ve bilgi hakkı tanımamaktadır.
Memleketin dış siyasetinden söz açanlar, eğer sözleri kesin bir tasvipten ibaret değilse, vatan haini damgasını yemektedirler.
Demokrat Parti iktidarı zamanında Türkiye bir harbe girmiştir. Hükümet bu harbe, girme kararı için Meclis'e bile danışmamıştır.
Niçin Meclis'e danışılmadığını soranlar askerî mahkemelere verilmişlerdir.
Bir yabancı devlete karasularımızda avlanmak, yahut bütün yabancı devletlere toprağımızda çiftlik kurmak hakkını tanıyacak kanunlar için söz söyliyenler, millî menfaatleri baltalamakla suçlandırılmışlardır.
Malî meselelerimizin dış siyaset meseleleriyle birleştiği sınır üzerinde konuşup yazanlara, açık açık, vatan haini denmiştir.
Son dört yıl içinde yabancı memleketlerle, yabancı memleketlerin ilerigelen devlet adamlariyle birçok, görüşmeler yapıldı, anlaşmalar imzalandı. Başbakanımız ve Dışişleri Bakanımız yabancı memleketlere gidip geldiler. Bunlar hakkında yayınlanan tebliğler, hiçbir zaman, klişeleşmiş diplomatik lâf kalabalığından başka bir şey olmamıştır.
Cumhurbaşkanımız Amerika'ya gidiyor. Orada ne gibi siyasi meseleler görüşüleceğini biz, Vaşington kaynaklı ajans haberlerinden öğreniyoruz. Sovyet Rusyanın bize bir nota verdiğini Montekarlo Radyosundan öğrendiğimiz gibi...
Amerika'ya Başbakan da gidecek dendi, niçin gideceği söylenmedi. Gitmekten vazgeçti, niçin vazgeçtiği söylenmek şöyle dursun, vazgeçtiği bile söylenmedi.
Orta Doğu için bizimle ilgili ne plânlar yapıldığını biz, Doğu'dan ve Batı'dan gelen ve birbirini nakzeden haberlere bakıp öğrenmeğe çalışıyoruz.
Orta Doğu'da bir devlet bir Büyükelçimizi kovdu; Hükümetin geçmişte ve gelecekte bununla ilgili hareket hattından sual etmek suç oluyor.
Dört yıldır ana muhalefet partisine hiçbir dış siyaset konusunda danışılmadı.
Demokrat Parti İktidarı, hem dış siyaseti millete mal etmeyip kendi bildiğine yahut bilmediğine gitmekte, hem de bu dış siyaseti milletin kayıtsız şartsız benimseyip desteklemesini istemektedir.
Bizler, desteklememiz bizden bir vatan borcu olarak beklenen dış siyasetin ne olduğundan bile habersiziz.
Demokraside, milletten gizli tutulmasına aslâ cevaz verilemiyecek bir konu varsa o da dış siyasettir. Çünkü dış siyaset, bir millet için olduğu kadar, o milletin teker teker bütün fertleri için de bir ölüm - kalım meselesidir.
Demokratik memleketlerde, siyasi partiler, gazeteler bir yana, işçi sendikaları bile hükümetlerinin dış siyasetini tartışırlar.
Bir milletin fertlerine, kendi ölüm-kalım meselesi üzerinde, bilgi edinme ve söz hakkı tanımıyan bir demokrasi, demokrasinin karikatürü bile değildir.
Demokraside hiçbir vatandaştan, tesadüflerin başbakan yahut dışişleri bakanı yaptığı bir şahsa kayıtsız şartsız canını emanet etmesi istenemez.
Bir insan kendi ölüm-kalımı konusunda söz söyliyemedikten sonra, oylar, sandığa atılan kâğıt parçalarından başka birşey sayılamazlar.
Gerçek demokraside hükümetler en ağır halk baskısı ile dış siyaset konusunda karşılaşırlar. Bizde ise Hükümet, dış siyaset konusunda bir kuş kadar hafif, sorumsuz ve hür olmak istiyor. Milletin bir dış siyaseti olmasını kabul edemiyor.
Kaldı ki dış siyaset konusunda Meclis'e, Muhalefete danışmak bile yetmez. Demokraside dış siyaset sokağa kadar inmelidir!
Bülend ECEVİT
Dış siyaset ve vatandaş
Bugün Türkiye dış siyaseti yalnız Demokrat Parti adındaki bir partinin dış siyasetidir. Fakat bu dış siyasete de, küçük ölçüde olmak üzere, o partinin başındaki birkaç kişi, ve büyük ölçüde rufaîler karışır.
Demokrat Parti iktidarı dış siyaset konusunda Türk Milletine söz ve bilgi hakkı tanımamaktadır.
Memleketin dış siyasetinden söz açanlar, eğer sözleri kesin bir tasvipten ibaret değilse, vatan haini damgasını yemektedirler.
Demokrat Parti iktidarı zamanında Türkiye bir harbe girmiştir. Hükümet bu harbe, girme kararı için Meclis'e bile danışmamıştır.
Niçin Meclis'e danışılmadığını soranlar askerî mahkemelere verilmişlerdir.
Bir yabancı devlete karasularımızda avlanmak, yahut bütün yabancı devletlere toprağımızda çiftlik kurmak hakkını tanıyacak kanunlar için söz söyliyenler, millî menfaatleri baltalamakla suçlandırılmışlardır.
Malî meselelerimizin dış siyaset meseleleriyle birleştiği sınır üzerinde konuşup yazanlara, açık açık, vatan haini denmiştir.
Son dört yıl içinde yabancı memleketlerle, yabancı memleketlerin ilerigelen devlet adamlariyle birçok, görüşmeler yapıldı, anlaşmalar imzalandı. Başbakanımız ve Dışişleri Bakanımız yabancı memleketlere gidip geldiler. Bunlar hakkında yayınlanan tebliğler, hiçbir zaman, klişeleşmiş diplomatik lâf kalabalığından başka bir şey olmamıştır.
Cumhurbaşkanımız Amerika'ya gidiyor. Orada ne gibi siyasi meseleler görüşüleceğini biz, Vaşington kaynaklı ajans haberlerinden öğreniyoruz. Sovyet Rusyanın bize bir nota verdiğini Montekarlo Radyosundan öğrendiğimiz gibi...
Amerika'ya Başbakan da gidecek dendi, niçin gideceği söylenmedi. Gitmekten vazgeçti, niçin vazgeçtiği söylenmek şöyle dursun, vazgeçtiği bile söylenmedi.
Orta Doğu için bizimle ilgili ne plânlar yapıldığını biz, Doğu'dan ve Batı'dan gelen ve birbirini nakzeden haberlere bakıp öğrenmeğe çalışıyoruz.
Orta Doğu'da bir devlet bir Büyükelçimizi kovdu; Hükümetin geçmişte ve gelecekte bununla ilgili hareket hattından sual etmek suç oluyor.
Dört yıldır ana muhalefet partisine hiçbir dış siyaset konusunda danışılmadı.
Demokrat Parti İktidarı, hem dış siyaseti millete mal etmeyip kendi bildiğine yahut bilmediğine gitmekte, hem de bu dış siyaseti milletin kayıtsız şartsız benimseyip desteklemesini istemektedir.
Bizler, desteklememiz bizden bir vatan borcu olarak beklenen dış siyasetin ne olduğundan bile habersiziz.
Demokraside, milletten gizli tutulmasına aslâ cevaz verilemiyecek bir konu varsa o da dış siyasettir. Çünkü dış siyaset, bir millet için olduğu kadar, o milletin teker teker bütün fertleri için de bir ölüm - kalım meselesidir.
Demokratik memleketlerde, siyasi partiler, gazeteler bir yana, işçi sendikaları bile hükümetlerinin dış siyasetini tartışırlar.
Bir milletin fertlerine, kendi ölüm-kalım meselesi üzerinde, bilgi edinme ve söz hakkı tanımıyan bir demokrasi, demokrasinin karikatürü bile değildir.
Demokraside hiçbir vatandaştan, tesadüflerin başbakan yahut dışişleri bakanı yaptığı bir şahsa kayıtsız şartsız canını emanet etmesi istenemez.
Bir insan kendi ölüm-kalımı konusunda söz söyliyemedikten sonra, oylar, sandığa atılan kâğıt parçalarından başka birşey sayılamazlar.
Gerçek demokraside hükümetler en ağır halk baskısı ile dış siyaset konusunda karşılaşırlar. Bizde ise Hükümet, dış siyaset konusunda bir kuş kadar hafif, sorumsuz ve hür olmak istiyor. Milletin bir dış siyaseti olmasını kabul edemiyor.
Kaldı ki dış siyaset konusunda Meclis'e, Muhalefete danışmak bile yetmez. Demokraside dış siyaset sokağa kadar inmelidir!
Bülend ECEVİT
Koleksiyon
Alıntı
“Dış Siyaset ve Vatandaş,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 21 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/154 ulaşıldı.