Taassup ve Tartışma
Başlık:
Taassup ve Tartışma
Kaynak:
Ulus, "Günaydın" ss. 1, 2
Tarih:
1960-11-08
Lokasyon:
Rahşan Ecevit Arşivi
Metin:
GÜNAYDIN
BÜLENT ECEVİT
Taassup ve tartışma
Türk Dil Kurumu Sözlüğü, «taassup» u, «bir fikre, bir inanışa körükörüne bağlanıp ondan başkasını düşünememe hâli» diye tanımlar.
Bu tanımlamadan hareket edilecek olursa, taassupla, taassubun siyasal, dinsel, her türlüsü ile savaşmanın en güvenilir hem de en yumuşak yolu, insanları değişik fikirler üzerinde düşünmeye, tartışmaya alıştırmaktır.
Zaten demokrasi, bir bakıma, değişik fikirler üzerinde serbestçe düşünme ve tartışma rejimi olduğu içindir ki taassubun en güç yaşıyabildiği, en etkisiz kaldığı rejimdir. Öyle olduğu için de, demokrasi, bugün Türkiye'de bazı kimselerin sandığı gibi, taassupla savaşmayı güçleştiren değil, tersine, kolaylaştıran bir rejimdir. Yeter ki demokrasiden bu yönde yararlanılabilsin, bu yönde yararlanmanın çareleri, sistemi bulunup uygulanabilsin.
Demokrasiden bu yönde yararlanabilmek için, demokratik mekanizmayı bir takım müesseselerin sınır ve kalıplarından kurtarmak gerekir. Fakat Türkiye'de, demokratik hayata geçildikten sonra bile, demokrasiden önceki devlet anlayışından bütün bütün vazgeçilememiştir. Devlet yönetimi, hâlâ, seçim gibi, parlâmento gibi, hükümet, partiler ve basın gibi, demokrasiden önce de var olan, ve değişik tarzlarda da olsa, iyi kötü işleyen müesseselerin inhisarına bırakılmaktadır. Siyasal tartışma, daha çok, bu gibi müesseselerin çerçeveleri içinde kalmaktadır.
Şimdi bizde siyasal tartışmaları bu çerçevelerin dışına çıkarmak için ilk ciddi teşebbüs Üniversiteden, bilhassa Siyasal Bilgiler Fakültesinden geliyor.
Bir süredir, bu Fakültenin İdarî İlimler Enstitüsü, türlü memleket meseleleri, siyasal, sosyal, ekonomik ve idarî konular üzerinde seminerler, tartışmalı açık toplantılar düzenliyor.
Bunların en ilgi çekeni, son günlerde, Anayasa ve Kurucu Meclis konularında açılan ve hâlâ devam eden tartışmalar olmuştur.
Bu türlü grup tartışmalarının özelliği şuradadır: Tartışma sonunda, kimseyi, hiç bir müesseseyi, hiç bir makamı bağlayıcı kararlar alınması bahis konusu değildir; ancak, böyle kararlar alınması bahis konusu değildir diye de, meseleler, kahvehane sohbeti disiplinsizliği, dağınıklığı, maksatsızlığı içinde tartışılmamakta; meseleler üzerine disiplinli, düzenli, önceden hazırlıklı bir şekilde eğilinmektedir.
Ele alınan meselelere değişik açılardan bakılmak, meseleler üzerinde değişik fikirler ileri sürülmek ve bu değişik fikirler karşılıklı tartılmak suretiyle, tartışmaya katılanlar, o ana kadar belki körü körüne bağlanıp kaldıkları bazı fikirlerden, inanışlardan kurtulma fırsatını bulmaktadırlar. Tartışma sonunda bir karara varılmayacağı, oylamaya veya aksiyona gidilmeyeceği için, tartışmaya katılanlar, o zamana kadar bağlı kaldıkları fikirlerde, inanışlarda direnmeyi bir onur veya menfaat meselesi de yapmamaktadırlar.
Böylece halkoyu, gerek taassuptan gerek onur veya menfaat duygularının direnişinden kurtularak, serbestçe ve aydınlık içinde oluşabileceği bir ortama kavuşmaktadır.
Siyasal Bilgiler Fakültesindeki açık tartışmalar, şüphesiz, yüksek bir seviyede kalmakta ve dar bir etki alanı bulabilmektedir.
Fakat Siyasal Bilgiler Fakültesindeki başarılı deneme örnek alınarak yurt ölçüsünde uygulanabilir. Memleket meselelerinin, ancak, bu meseleleri kesin kararlara bağlıyacak ve alınan kararları uygulayabilecek müesseselerde ciddiyetle tartışılabileceği kanısı yıkılarak, kentte köyde, her yerde, tartışma grupları kurulması teşvik edilebilir. Her çevrenin siyasetle, toplum meseleleriyle ilgilenmeyi ödev sayan aydınları, öğretmen olsun, avukat, doktor, mühendis, gazeteci olsun, her meslekten aydınlar, bulundukları yerlerde böyle küçük tartışma grupları kurmak için teşebbüse geçebilirler. Bunun için ne bir parti etrafında ne bir dernek veya sendika içinde teşkilâtlanmaya lüzum vardır. Zaman zaman toplanılabilecek bir oda, veya bir küçük kahvehane, bir masa ile birkaç sandalye, ve tartışma konularını önceden tesbit edip konuyu açmak, masanın üzerine koymak üzere hazırlık yapabilecek birkaç aydın yeter.
Birleşik Amerika'da, birçok genel kitaplıklar, böyle kendiliğinden teşekkül eden tartışma gruplarının toplanması için odalar ayırmaktadır.
Öyle sanıyorum ki bu türlü grup tartışmaları alışkanlığı yurda yayıldıkça taassup ve geri fikirler kendiliğinden gerileyecek, eriyecek, yenilecek, kendilerini besleyen kafaları, terkedecektir. Çünkü o kafalar ilk defa, değil fikirlerin, değişik inançların karşısında ciddi bir test geçireceklerdir; geri fikirler ilk defa kabuklarından çıkıp ileri fikirlerin aydınlığında çırılçıplak kalacaktır; ve böylece birçok insanlar «bir fikre, bir inanışa körükörüne bağlanıp başkasını düşünememe hâli» nden hâli ile kurtulacaklardır.
Fakat böyle bir alışkanlığın yerleşebilmesi için, ilkin, «burada siyaset yapılmaz», «burada siyaset meseleleri konuşulamaz», «bu meseleleri konuşmağa, tartışmağa bizim yetkimiz yoktur» gibi alışkanlıklardan kurtulmak; sonra da, disiplinli, düzenli, biribirine saygılı tartışmayı kabul etmek; ve bir karara varıp o kararı uygulamak için değil, kendi fikirlerini ille başkalarına kabul ettirmek için de değil, sadece tartışmış olmak için, kafaları aydınlığa kavuşturmak için tartışmayı ciddiye alır hâle gelebilmek gerekir.
BÜLENT ECEVİT
Taassup ve tartışma
Türk Dil Kurumu Sözlüğü, «taassup» u, «bir fikre, bir inanışa körükörüne bağlanıp ondan başkasını düşünememe hâli» diye tanımlar.
Bu tanımlamadan hareket edilecek olursa, taassupla, taassubun siyasal, dinsel, her türlüsü ile savaşmanın en güvenilir hem de en yumuşak yolu, insanları değişik fikirler üzerinde düşünmeye, tartışmaya alıştırmaktır.
Zaten demokrasi, bir bakıma, değişik fikirler üzerinde serbestçe düşünme ve tartışma rejimi olduğu içindir ki taassubun en güç yaşıyabildiği, en etkisiz kaldığı rejimdir. Öyle olduğu için de, demokrasi, bugün Türkiye'de bazı kimselerin sandığı gibi, taassupla savaşmayı güçleştiren değil, tersine, kolaylaştıran bir rejimdir. Yeter ki demokrasiden bu yönde yararlanılabilsin, bu yönde yararlanmanın çareleri, sistemi bulunup uygulanabilsin.
Demokrasiden bu yönde yararlanabilmek için, demokratik mekanizmayı bir takım müesseselerin sınır ve kalıplarından kurtarmak gerekir. Fakat Türkiye'de, demokratik hayata geçildikten sonra bile, demokrasiden önceki devlet anlayışından bütün bütün vazgeçilememiştir. Devlet yönetimi, hâlâ, seçim gibi, parlâmento gibi, hükümet, partiler ve basın gibi, demokrasiden önce de var olan, ve değişik tarzlarda da olsa, iyi kötü işleyen müesseselerin inhisarına bırakılmaktadır. Siyasal tartışma, daha çok, bu gibi müesseselerin çerçeveleri içinde kalmaktadır.
Şimdi bizde siyasal tartışmaları bu çerçevelerin dışına çıkarmak için ilk ciddi teşebbüs Üniversiteden, bilhassa Siyasal Bilgiler Fakültesinden geliyor.
Bir süredir, bu Fakültenin İdarî İlimler Enstitüsü, türlü memleket meseleleri, siyasal, sosyal, ekonomik ve idarî konular üzerinde seminerler, tartışmalı açık toplantılar düzenliyor.
Bunların en ilgi çekeni, son günlerde, Anayasa ve Kurucu Meclis konularında açılan ve hâlâ devam eden tartışmalar olmuştur.
Bu türlü grup tartışmalarının özelliği şuradadır: Tartışma sonunda, kimseyi, hiç bir müesseseyi, hiç bir makamı bağlayıcı kararlar alınması bahis konusu değildir; ancak, böyle kararlar alınması bahis konusu değildir diye de, meseleler, kahvehane sohbeti disiplinsizliği, dağınıklığı, maksatsızlığı içinde tartışılmamakta; meseleler üzerine disiplinli, düzenli, önceden hazırlıklı bir şekilde eğilinmektedir.
Ele alınan meselelere değişik açılardan bakılmak, meseleler üzerinde değişik fikirler ileri sürülmek ve bu değişik fikirler karşılıklı tartılmak suretiyle, tartışmaya katılanlar, o ana kadar belki körü körüne bağlanıp kaldıkları bazı fikirlerden, inanışlardan kurtulma fırsatını bulmaktadırlar. Tartışma sonunda bir karara varılmayacağı, oylamaya veya aksiyona gidilmeyeceği için, tartışmaya katılanlar, o zamana kadar bağlı kaldıkları fikirlerde, inanışlarda direnmeyi bir onur veya menfaat meselesi de yapmamaktadırlar.
Böylece halkoyu, gerek taassuptan gerek onur veya menfaat duygularının direnişinden kurtularak, serbestçe ve aydınlık içinde oluşabileceği bir ortama kavuşmaktadır.
Siyasal Bilgiler Fakültesindeki açık tartışmalar, şüphesiz, yüksek bir seviyede kalmakta ve dar bir etki alanı bulabilmektedir.
Fakat Siyasal Bilgiler Fakültesindeki başarılı deneme örnek alınarak yurt ölçüsünde uygulanabilir. Memleket meselelerinin, ancak, bu meseleleri kesin kararlara bağlıyacak ve alınan kararları uygulayabilecek müesseselerde ciddiyetle tartışılabileceği kanısı yıkılarak, kentte köyde, her yerde, tartışma grupları kurulması teşvik edilebilir. Her çevrenin siyasetle, toplum meseleleriyle ilgilenmeyi ödev sayan aydınları, öğretmen olsun, avukat, doktor, mühendis, gazeteci olsun, her meslekten aydınlar, bulundukları yerlerde böyle küçük tartışma grupları kurmak için teşebbüse geçebilirler. Bunun için ne bir parti etrafında ne bir dernek veya sendika içinde teşkilâtlanmaya lüzum vardır. Zaman zaman toplanılabilecek bir oda, veya bir küçük kahvehane, bir masa ile birkaç sandalye, ve tartışma konularını önceden tesbit edip konuyu açmak, masanın üzerine koymak üzere hazırlık yapabilecek birkaç aydın yeter.
Birleşik Amerika'da, birçok genel kitaplıklar, böyle kendiliğinden teşekkül eden tartışma gruplarının toplanması için odalar ayırmaktadır.
Öyle sanıyorum ki bu türlü grup tartışmaları alışkanlığı yurda yayıldıkça taassup ve geri fikirler kendiliğinden gerileyecek, eriyecek, yenilecek, kendilerini besleyen kafaları, terkedecektir. Çünkü o kafalar ilk defa, değil fikirlerin, değişik inançların karşısında ciddi bir test geçireceklerdir; geri fikirler ilk defa kabuklarından çıkıp ileri fikirlerin aydınlığında çırılçıplak kalacaktır; ve böylece birçok insanlar «bir fikre, bir inanışa körükörüne bağlanıp başkasını düşünememe hâli» nden hâli ile kurtulacaklardır.
Fakat böyle bir alışkanlığın yerleşebilmesi için, ilkin, «burada siyaset yapılmaz», «burada siyaset meseleleri konuşulamaz», «bu meseleleri konuşmağa, tartışmağa bizim yetkimiz yoktur» gibi alışkanlıklardan kurtulmak; sonra da, disiplinli, düzenli, biribirine saygılı tartışmayı kabul etmek; ve bir karara varıp o kararı uygulamak için değil, kendi fikirlerini ille başkalarına kabul ettirmek için de değil, sadece tartışmış olmak için, kafaları aydınlığa kavuşturmak için tartışmayı ciddiye alır hâle gelebilmek gerekir.
Koleksiyon
Alıntı
“Taassup ve Tartışma,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1274 ulaşıldı.