Adnan Menderes Türkiye Değildir
Başlık:
Adnan Menderes Türkiye Değildir
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" No 13107, ss. 1, 5
Tarih:
1960-01-27
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
ADNAN MENDERES TÜRKİYE DEĞİLDİR
Bülent ECEVİT
İktidar sözcüsü Zafer Gazetesinin dünkü başyazısına göre, Amerikalı gazeteci Pulliam, Başbakan Menderes'e —Güya— hakaret etmekle, Türkiye'ye hakaret etmiş oluyormuş!.. Onun için de, Pulliam'ın, «Türk gazetecilerinin meslek sevgisine ve cesaretlerine» beslediği «büyük hürmet»i ve Türk gazetecilerinin» bu konuda zirveye erişmiş» bulunmaları karşısındaki «takdir» duygularını belirtmek üzere verdiği bursları kabul etmek, Türk gazetecilerine yaraşmaz, onların «millî haysiyet meselelerindeki büyük hassasiyeti» ile bağdaşmazmış!
Bir kere, Amerikalı gazeteci Pulliam'ın Türk Başbakanı Menderes için yazdığı yazıda, demokratik memleketlerin ölçüleriyle, «hakaret» yoktur; hele, Türkiye'de bu yazıyı iktibas edenlere verilenler kadar ağır cezaları gerektiren «hakaret» hiç yoktur. Ama bir an için, Bay Menderes'le ve iktidar sözcüleriyle beraber, o yazıda hakaret bulunduğunu kabul edelim!.. Bundan, Pulliam'ın Türkiye'ye hakaret ettiği sonucu nasıl çıkarılabilir?.. Adnan Menderes Türkiye midir?
Memleketine ve milletine bağlı pek çok Türk gazetecisi, Bay Adnan Menderes'e «hakaret» suçundan mahkûm olmuştur. Adnan Menderes Türkiye demek olsa idi, ona hakaret etmekle Türkiye'ye hakaret edilmiş olacağı kabul edilebilse idi, bütün o Türk gazetecilerinin de kendi memleketlerine hakaret ettikterine hükmetmek gerekirdi. Adnan Menderes'e «hakaret» suçundan mahkûm olmuş şerefli Türk gazetecileri hakkında böyle bir hükme varmak ise kimsenin hakkı ve haddi değildir.
Türkiye'ye ve Türk Milletine «hakaret» ten bahis açılırsa, bundan bizzat Bay Adnan Menderes ve daha birçok Demokrat Parti ileri gelenleri ve sözcüleri zararlı çıkarlar. Çünkü onların, Batı demokrasisine liyakat konusunda Türk Milletini hür dünyaya karşı küçük düşürmek için hiç bir fırsatı kaçırmak istemedikleri kendi sözleriyle bellidir.
Türkiye'deki ağır basın rejimini Batılı yabancılara karşı savunmak gerekliliğini duyan iktidar ileri gelenlerinin ve sorumlu mevkilerdeki birçok kimselerin, öteden beri, Türk gazetecilerini kötülemek yoluna saptıklarını çok iyi biliyoruz. Bay Menderes'in kendisi de, Amerika'yı son ziyaretinde, Türk gazetecilerini daha geniş hürriyete lâyık gören Amerikalı meslekdaşlarımızı bu yoldan yalanlamıştır.
Zaman zaman, demokrasiye liyakatinden şüphe edilemiyecek herhangi bir olgun milletin başına başarısız veya demokartik ölçülerle makbul sayılamıyacak iktidarlar ve liderler geçebilir. Dost ve müttefik memleketlerdeki iyi niyetli kimselerin öyle iktidarları ve liderleri kötülemeleri, o iktidarların ve liderlerin başında bulunduğu milleti kötülemek anlamına gelmez. Tersine, bu, olsa olsa, o milleti daha iyi iktidarlara, daha iyi liderlere, daha demokratik bir idarye lâyık görmenin ifadesi sayılabilir.
Basın - Yayın ve Turizm Bakan Vekili Bay Hâluk Saman, Türkiye'deki iktidarın basına karşı tutumunu kötüleyen dost ve müttefik memleketler basınına karşı son demecinde,
«İçerden tahrik edilmek suretiyle vukua getirilecek dış müdahaleler ancak siyasi tekâmülü henüz noksan kalmış ve iç nizamını tamamiyle kuramamış memleketler için belki bir mâna ve ehemmiyet arzedebilir», diyor.
Oysa bizzat iktidar liderleridir ki, Türkiye'de demokratik rejimi baltalayışlarının, hürriyetleri kısışlarının mazereti olarak, bütün dünyaya, Türkiye'yi «siyasi tekâmülü henüz noksan kalmış ve iç nizamını tamamiyle kuramamış» bir memleket olarak tanıtmağa uğraşmaktadırlar. Böyle tanıtmaya uğraşanların başında da Başbakan Adnan Menderes'in kendisi gelmektedir.
Demokrat Parti iktidarının Türkiye'de basına karşı tutumunu istisnasız tenkid eden dost ve müttefik memleketler basını ise, tersine, Türk milletini «siyasi tekâmülü» tamamlanmış, gerçek bir demokratik nizama liyakatini ispat etmiş bir millet olarak gördükleri içindir ki bu tenkidleri yapmaktadırlar. Nitekim, demokratik Batı memleketlerindeki gazetecilerin hiç birinin aklından, örneğin Suudî Arabistan Hükümetine, basın hürriyetini tanımadığı için bu türlü tenkidler yöneltmek geçmemektedir.
Halkı ile, muhalefet partileri ile, yargıçları ve gazetecileri ile, Türkiye'yi, bugükünden daha geniş hürriyete, daha gerçek bir demokratik düzene lüyık görmek bunu israrla belirtmek, ve Türk milletinde o liyakati görmeyen idarecileri tenkid etmek, elbette Türkiye'yi ve Türk milletini kötülemek değil, olsa olsa Türkiye'yi ve Türk milletini övmek, gerçekte olduğu kadar büyük ve olgun görmek anlamına gelir.
Bay Adnan Menderes, Türkiye Başbakanı da olsa, Türkiye demek değildir.
Kendi milletini dışarıya kötüleyen, kendi milletini hürriyet ve demokrasiye lâyık görmeyen idarecileri tenkid edip o zihniyetteki idarecilere karşı memleketlerinde hürriyet ve demokrasi mucadelesi yapanları övmek, elbette o memlekete hareket etmek değildir.
Başbakan Menderes, Amerikalı gazeteci Pulliam'ın ve son zamanlarda kendisini ve idaresini tenkid eden daha yüzlerce Batı Avrupalı ve Amerikalı gazetecinin kendisine hakaret ettiklerini düşünmekte haklı veya haksız olabilir.
Ama Türk milletinin bu yüzden kendini de hakarete uğramış sayması için ortada hiç bir sebep yoktur.
Türk milleti eğer, halkının çoğunluğu ile ve basını ile, hürriyet kısıntılarına şikâyetsiz, itirazsız mukavemetsiz rıza göstermiş, Demokrat Parti idaresi altında kurulmak istenen rejimi benimsemiş, ya korku ile ya da kendi kendini demokrasiye layık görmemek gibi bir küçüklük duygusu ile, o rejime boyun eğmiş olsa idi, ancak o zaman, o «hakaret» leri kendisine de yönelmiş sayması için ortada sebep bulunabilirdi.
Türk miletinin, kendisini demokrasiye lâyık görmeyen zihniyete karşı kararlı ve cesaretli mukavemet ve mücadelesidir ki, o zihniyet yüzünden millî haysiyet ve itibarımızın, Demokrat Parti iktidarının itibarı ile birlikte zedelenmesini bu kadar önleyebilmiştir.
ADNAN MENDERES TÜRKİYE DEĞİLDİR
Bülent ECEVİT
İktidar sözcüsü Zafer Gazetesinin dünkü başyazısına göre, Amerikalı gazeteci Pulliam, Başbakan Menderes'e —Güya— hakaret etmekle, Türkiye'ye hakaret etmiş oluyormuş!.. Onun için de, Pulliam'ın, «Türk gazetecilerinin meslek sevgisine ve cesaretlerine» beslediği «büyük hürmet»i ve Türk gazetecilerinin» bu konuda zirveye erişmiş» bulunmaları karşısındaki «takdir» duygularını belirtmek üzere verdiği bursları kabul etmek, Türk gazetecilerine yaraşmaz, onların «millî haysiyet meselelerindeki büyük hassasiyeti» ile bağdaşmazmış!
Bir kere, Amerikalı gazeteci Pulliam'ın Türk Başbakanı Menderes için yazdığı yazıda, demokratik memleketlerin ölçüleriyle, «hakaret» yoktur; hele, Türkiye'de bu yazıyı iktibas edenlere verilenler kadar ağır cezaları gerektiren «hakaret» hiç yoktur. Ama bir an için, Bay Menderes'le ve iktidar sözcüleriyle beraber, o yazıda hakaret bulunduğunu kabul edelim!.. Bundan, Pulliam'ın Türkiye'ye hakaret ettiği sonucu nasıl çıkarılabilir?.. Adnan Menderes Türkiye midir?
Memleketine ve milletine bağlı pek çok Türk gazetecisi, Bay Adnan Menderes'e «hakaret» suçundan mahkûm olmuştur. Adnan Menderes Türkiye demek olsa idi, ona hakaret etmekle Türkiye'ye hakaret edilmiş olacağı kabul edilebilse idi, bütün o Türk gazetecilerinin de kendi memleketlerine hakaret ettikterine hükmetmek gerekirdi. Adnan Menderes'e «hakaret» suçundan mahkûm olmuş şerefli Türk gazetecileri hakkında böyle bir hükme varmak ise kimsenin hakkı ve haddi değildir.
Türkiye'ye ve Türk Milletine «hakaret» ten bahis açılırsa, bundan bizzat Bay Adnan Menderes ve daha birçok Demokrat Parti ileri gelenleri ve sözcüleri zararlı çıkarlar. Çünkü onların, Batı demokrasisine liyakat konusunda Türk Milletini hür dünyaya karşı küçük düşürmek için hiç bir fırsatı kaçırmak istemedikleri kendi sözleriyle bellidir.
Türkiye'deki ağır basın rejimini Batılı yabancılara karşı savunmak gerekliliğini duyan iktidar ileri gelenlerinin ve sorumlu mevkilerdeki birçok kimselerin, öteden beri, Türk gazetecilerini kötülemek yoluna saptıklarını çok iyi biliyoruz. Bay Menderes'in kendisi de, Amerika'yı son ziyaretinde, Türk gazetecilerini daha geniş hürriyete lâyık gören Amerikalı meslekdaşlarımızı bu yoldan yalanlamıştır.
Zaman zaman, demokrasiye liyakatinden şüphe edilemiyecek herhangi bir olgun milletin başına başarısız veya demokartik ölçülerle makbul sayılamıyacak iktidarlar ve liderler geçebilir. Dost ve müttefik memleketlerdeki iyi niyetli kimselerin öyle iktidarları ve liderleri kötülemeleri, o iktidarların ve liderlerin başında bulunduğu milleti kötülemek anlamına gelmez. Tersine, bu, olsa olsa, o milleti daha iyi iktidarlara, daha iyi liderlere, daha demokratik bir idarye lâyık görmenin ifadesi sayılabilir.
Basın - Yayın ve Turizm Bakan Vekili Bay Hâluk Saman, Türkiye'deki iktidarın basına karşı tutumunu kötüleyen dost ve müttefik memleketler basınına karşı son demecinde,
«İçerden tahrik edilmek suretiyle vukua getirilecek dış müdahaleler ancak siyasi tekâmülü henüz noksan kalmış ve iç nizamını tamamiyle kuramamış memleketler için belki bir mâna ve ehemmiyet arzedebilir», diyor.
Oysa bizzat iktidar liderleridir ki, Türkiye'de demokratik rejimi baltalayışlarının, hürriyetleri kısışlarının mazereti olarak, bütün dünyaya, Türkiye'yi «siyasi tekâmülü henüz noksan kalmış ve iç nizamını tamamiyle kuramamış» bir memleket olarak tanıtmağa uğraşmaktadırlar. Böyle tanıtmaya uğraşanların başında da Başbakan Adnan Menderes'in kendisi gelmektedir.
Demokrat Parti iktidarının Türkiye'de basına karşı tutumunu istisnasız tenkid eden dost ve müttefik memleketler basını ise, tersine, Türk milletini «siyasi tekâmülü» tamamlanmış, gerçek bir demokratik nizama liyakatini ispat etmiş bir millet olarak gördükleri içindir ki bu tenkidleri yapmaktadırlar. Nitekim, demokratik Batı memleketlerindeki gazetecilerin hiç birinin aklından, örneğin Suudî Arabistan Hükümetine, basın hürriyetini tanımadığı için bu türlü tenkidler yöneltmek geçmemektedir.
Halkı ile, muhalefet partileri ile, yargıçları ve gazetecileri ile, Türkiye'yi, bugükünden daha geniş hürriyete, daha gerçek bir demokratik düzene lüyık görmek bunu israrla belirtmek, ve Türk milletinde o liyakati görmeyen idarecileri tenkid etmek, elbette Türkiye'yi ve Türk milletini kötülemek değil, olsa olsa Türkiye'yi ve Türk milletini övmek, gerçekte olduğu kadar büyük ve olgun görmek anlamına gelir.
Bay Adnan Menderes, Türkiye Başbakanı da olsa, Türkiye demek değildir.
Kendi milletini dışarıya kötüleyen, kendi milletini hürriyet ve demokrasiye lâyık görmeyen idarecileri tenkid edip o zihniyetteki idarecilere karşı memleketlerinde hürriyet ve demokrasi mucadelesi yapanları övmek, elbette o memlekete hareket etmek değildir.
Başbakan Menderes, Amerikalı gazeteci Pulliam'ın ve son zamanlarda kendisini ve idaresini tenkid eden daha yüzlerce Batı Avrupalı ve Amerikalı gazetecinin kendisine hakaret ettiklerini düşünmekte haklı veya haksız olabilir.
Ama Türk milletinin bu yüzden kendini de hakarete uğramış sayması için ortada hiç bir sebep yoktur.
Türk milleti eğer, halkının çoğunluğu ile ve basını ile, hürriyet kısıntılarına şikâyetsiz, itirazsız mukavemetsiz rıza göstermiş, Demokrat Parti idaresi altında kurulmak istenen rejimi benimsemiş, ya korku ile ya da kendi kendini demokrasiye layık görmemek gibi bir küçüklük duygusu ile, o rejime boyun eğmiş olsa idi, ancak o zaman, o «hakaret» leri kendisine de yönelmiş sayması için ortada sebep bulunabilirdi.
Türk miletinin, kendisini demokrasiye lâyık görmeyen zihniyete karşı kararlı ve cesaretli mukavemet ve mücadelesidir ki, o zihniyet yüzünden millî haysiyet ve itibarımızın, Demokrat Parti iktidarının itibarı ile birlikte zedelenmesini bu kadar önleyebilmiştir.
Koleksiyon
Alıntı
“Adnan Menderes Türkiye Değildir,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 25 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1141 ulaşıldı.