Ömer Lütfü ve Ötekiler
Başlık:
Ömer Lütfü ve Ötekiler
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" No 13052, ss. 1, 5
Tarih:
1959-12-03
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Ömer Lütfü ve ötekiler
Bülent ECEVİT
2 ay önce, Ömer Lütfü adında bir Sivas’lı köylünün İnönü’yü öldürmek niyetiyle Ankara’ya geldiği haberi yayılmış ve hakkında derhal kovuşturma açılan Ömer Lütfü tevkif edilmişti.
Ömer Lütfü adındaki köylü vatandaştan çok daha iyi tanınmış bazı kimselerin İnönü’ye suikast tertipleri hazırlamak üzere Uşak’a ve başka illere gönderildikleri, daha da çok tanınmuş bazı kimselerinse suikast tertipleri için merkezden emir verdikleri, 7 aydır, gazetelerde yazıldığı, Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grupunun hâlâ gündeme alınmayan soruşturma önergesinde ileri sürüldüğü, sayısız kongrelerde milletvekilleri tarafından açıklandığı halde, onlardan hiç biri hakkında kovuşturma veya Meclis tahkikatı açılmamıştır.
Diyelim ki bu iddia ve ihbarlar ciddiye alınmadı!.. Ciddiye almamağa kimsenin hakkı yoktur ama, öyle diyelim!.. Ya Uşak Valisi hakkında ki ihbar?
Uşak Valisi İlhan Engin’in «İnönü’yü vurun» emrini verdiğini, mahkemede, âmme şahidi olarak dinlenen biri Jandarma Yarbayı, biri Jandarma Binbaşısı, biri Emniyet Müdürü olmak üzere, resmî hüviyetli 3 sahıs, hâdise sırasında görevli 3 devlet memuru söylemiştir.
Gerçi Uşak Valisi, yalandır diyor; «bu olsa olsa tek taraflı, maksatlı hakikati tahrife mâtuf bir beyandır» diyor.
Yalandır da, «tek taraflı, maksatlı, hakikati tahrife mâtuf beyandır» da, neden Vali bu beyanları, muhakemenin başlangıcında, Uşak İl Jandarma Komutanı Yarbay Abbas Yavuzdemir, Merkez Jandarma Komutanı Binbaşı Ali Kurma, Emniyet Müdürü Adnan Çakmak aylar önce doğru söylediklerine yemin edip ifadelerini verdikleri sırada yalanlamamıştır?
Yarbayın, Binbaşının, Emniyet Müdürünün Vali hakkındaki iddiaları ağırdır. Bir Vali hakkında bu kadar ağır iddiaları, üç devlet memurunun. hem de bu devirde, mahkeme önünde, yalan olarak ileri sürmüş olabileceklerine kim ihtimal verir?
Öte yandan Uşak Valisinin, bu üç şahit hakkında, gazetelerde yayınlanan tekzibindeki ithamı da çok ağırdır: Vali, üçünü de yalancı şahitlikle suçlandırıyor!
Vali de, Jandarma Komutanları da, Emniyet Müdürü de İçişleri Bakanlığına bağlıdırlar. Fakat kendi Bakanlığı mensuplarının biribirlerini halkoyu önünde en ağır şekilde itham etmeleri karşısında İçişleri Bakanı hâlâ susmaktadır.
Ortada bir de C.H.P. Maraş Milletvekili Kemali Bayazıt’ın iddiası var. Sayın Bayazıt diyor ki, hâdise günü Vali, «İnönüyü vurun» emrini vermesi için yukarıdan emir aldığını, kendisi de bir «emir kulu» olduğu için bu «kesin» emri yerine getirmeğe mecbur kaldığını söylemiştir. Ucu en aşağı kendi makamına varan bu iddia karşısında da İçişleri Bakanı hâlâ susmaktadır.
Nasıl susabilir?.. Bu susuşun kendisine itimat sağlıyacağını nasıl umabilir?
Gerçi Uşak Valisi İlhan Engin, Maraş Milletvekili Kemali Bayazıt’ın iddiasını da yalanlıyor. Ama, İçişleri Bakanlığı mensubu yeminli şahitlerin mahkeme huzurunda verdikleri ifadeleri bile, ifadeler verildikten aylar sonra, mahkeme bittikten sonra, yalanlamağa cüret eden bir Valinin, Dr. Kemali Bayazıt tarafından yapılan açıklamayı yalanlamasına bu memlekette kaç kişi inanır?
Fakat, kim bilir, belki de Vali haklıdır!.. Belki de, ucu en aşağı İçişleri Bakanlığı makamına varan itham ve iddialar asılsız. İçişleri Bakanının C.H.P. liler hakkındaki «siyasi şekavet» iddiası doğrudur!
Mesele Büyük Millet Meclisinde görüşülmedikçe, tarafsız davranacağına güvenilir bir heyet tarafından tahkik edilmedikçe, hiç değilse Uşak Valisi hakkındaki ihbarlar, adlî merciler tarafından, Ömer Lütfü adlı Sivas köylüsü hakkındaki ihbar kadar ciddiye alınıp Savcılık harekete geçirilmedikçe, kimin haklı kimin haksız olduğu, kimin yalan kimin doğru söylediği kesin olarak nasıl anlaşılır?
Ortada karşılıklı, hepsi biribirinden ağır suç ithamları, ihbarları var. Bazısı en az İşişleri Bakanlığı makamında düğümlenen ithamlar, ihbarlar... Fakat Başbakan susar, İçişleri Bakanı susar, iktidar partisinin Meclis Grupu susar ve Savcılık susar.
Bu nasıl iştir?.. Bu, vatandaşa nasıl can güvenliği veriştir?
Vatandaş olarak kanun karşısında, köylü Ömer Lütfü’ye Vali İlhan Engin’in üstünlüğü nedir ki birincisi hakkında yapılan ihbar üzerine derhal harekete geçen Savcılık ikincisi hakkındaki çok daha ciddî ihbarlar karşısında hareketsiz kalır?.. Hareketsiz kalmakla da kalmayıp, İçişleri Bakanlığının üç şerefli mensubuna yalancı şahitlik isnat eden bir Valinin, bu isnadı ihtiva eden yalanlamasını zorla gazetelerde bastırır?
Ömer Lütfü ve ötekiler
Bülent ECEVİT
2 ay önce, Ömer Lütfü adında bir Sivas’lı köylünün İnönü’yü öldürmek niyetiyle Ankara’ya geldiği haberi yayılmış ve hakkında derhal kovuşturma açılan Ömer Lütfü tevkif edilmişti.
Ömer Lütfü adındaki köylü vatandaştan çok daha iyi tanınmış bazı kimselerin İnönü’ye suikast tertipleri hazırlamak üzere Uşak’a ve başka illere gönderildikleri, daha da çok tanınmuş bazı kimselerinse suikast tertipleri için merkezden emir verdikleri, 7 aydır, gazetelerde yazıldığı, Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grupunun hâlâ gündeme alınmayan soruşturma önergesinde ileri sürüldüğü, sayısız kongrelerde milletvekilleri tarafından açıklandığı halde, onlardan hiç biri hakkında kovuşturma veya Meclis tahkikatı açılmamıştır.
Diyelim ki bu iddia ve ihbarlar ciddiye alınmadı!.. Ciddiye almamağa kimsenin hakkı yoktur ama, öyle diyelim!.. Ya Uşak Valisi hakkında ki ihbar?
Uşak Valisi İlhan Engin’in «İnönü’yü vurun» emrini verdiğini, mahkemede, âmme şahidi olarak dinlenen biri Jandarma Yarbayı, biri Jandarma Binbaşısı, biri Emniyet Müdürü olmak üzere, resmî hüviyetli 3 sahıs, hâdise sırasında görevli 3 devlet memuru söylemiştir.
Gerçi Uşak Valisi, yalandır diyor; «bu olsa olsa tek taraflı, maksatlı hakikati tahrife mâtuf bir beyandır» diyor.
Yalandır da, «tek taraflı, maksatlı, hakikati tahrife mâtuf beyandır» da, neden Vali bu beyanları, muhakemenin başlangıcında, Uşak İl Jandarma Komutanı Yarbay Abbas Yavuzdemir, Merkez Jandarma Komutanı Binbaşı Ali Kurma, Emniyet Müdürü Adnan Çakmak aylar önce doğru söylediklerine yemin edip ifadelerini verdikleri sırada yalanlamamıştır?
Yarbayın, Binbaşının, Emniyet Müdürünün Vali hakkındaki iddiaları ağırdır. Bir Vali hakkında bu kadar ağır iddiaları, üç devlet memurunun. hem de bu devirde, mahkeme önünde, yalan olarak ileri sürmüş olabileceklerine kim ihtimal verir?
Öte yandan Uşak Valisinin, bu üç şahit hakkında, gazetelerde yayınlanan tekzibindeki ithamı da çok ağırdır: Vali, üçünü de yalancı şahitlikle suçlandırıyor!
Vali de, Jandarma Komutanları da, Emniyet Müdürü de İçişleri Bakanlığına bağlıdırlar. Fakat kendi Bakanlığı mensuplarının biribirlerini halkoyu önünde en ağır şekilde itham etmeleri karşısında İçişleri Bakanı hâlâ susmaktadır.
Ortada bir de C.H.P. Maraş Milletvekili Kemali Bayazıt’ın iddiası var. Sayın Bayazıt diyor ki, hâdise günü Vali, «İnönüyü vurun» emrini vermesi için yukarıdan emir aldığını, kendisi de bir «emir kulu» olduğu için bu «kesin» emri yerine getirmeğe mecbur kaldığını söylemiştir. Ucu en aşağı kendi makamına varan bu iddia karşısında da İçişleri Bakanı hâlâ susmaktadır.
Nasıl susabilir?.. Bu susuşun kendisine itimat sağlıyacağını nasıl umabilir?
Gerçi Uşak Valisi İlhan Engin, Maraş Milletvekili Kemali Bayazıt’ın iddiasını da yalanlıyor. Ama, İçişleri Bakanlığı mensubu yeminli şahitlerin mahkeme huzurunda verdikleri ifadeleri bile, ifadeler verildikten aylar sonra, mahkeme bittikten sonra, yalanlamağa cüret eden bir Valinin, Dr. Kemali Bayazıt tarafından yapılan açıklamayı yalanlamasına bu memlekette kaç kişi inanır?
Fakat, kim bilir, belki de Vali haklıdır!.. Belki de, ucu en aşağı İçişleri Bakanlığı makamına varan itham ve iddialar asılsız. İçişleri Bakanının C.H.P. liler hakkındaki «siyasi şekavet» iddiası doğrudur!
Mesele Büyük Millet Meclisinde görüşülmedikçe, tarafsız davranacağına güvenilir bir heyet tarafından tahkik edilmedikçe, hiç değilse Uşak Valisi hakkındaki ihbarlar, adlî merciler tarafından, Ömer Lütfü adlı Sivas köylüsü hakkındaki ihbar kadar ciddiye alınıp Savcılık harekete geçirilmedikçe, kimin haklı kimin haksız olduğu, kimin yalan kimin doğru söylediği kesin olarak nasıl anlaşılır?
Ortada karşılıklı, hepsi biribirinden ağır suç ithamları, ihbarları var. Bazısı en az İşişleri Bakanlığı makamında düğümlenen ithamlar, ihbarlar... Fakat Başbakan susar, İçişleri Bakanı susar, iktidar partisinin Meclis Grupu susar ve Savcılık susar.
Bu nasıl iştir?.. Bu, vatandaşa nasıl can güvenliği veriştir?
Vatandaş olarak kanun karşısında, köylü Ömer Lütfü’ye Vali İlhan Engin’in üstünlüğü nedir ki birincisi hakkında yapılan ihbar üzerine derhal harekete geçen Savcılık ikincisi hakkındaki çok daha ciddî ihbarlar karşısında hareketsiz kalır?.. Hareketsiz kalmakla da kalmayıp, İçişleri Bakanlığının üç şerefli mensubuna yalancı şahitlik isnat eden bir Valinin, bu isnadı ihtiva eden yalanlamasını zorla gazetelerde bastırır?
Koleksiyon
Alıntı
“Ömer Lütfü ve Ötekiler,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Aralık 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1110 ulaşıldı.