Dünya Nerede Biz Nerede
Başlık:
Dünya Nerede Biz Nerede
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" No 13016, ss. 1, 5
Tarih:
1959-10-28
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Dünya nerde biz nerde
Bülent ECEVİT
Ulus’da yakın zamana kadar resimli serüvenleri çıkan bir «Baykara» vardı. «Baykara» nın türlü marifetlerinden biri de çağını değiştirebilmesiydi. Dileyince yirminci yüzyılın ortasından kalkar, binlerce yıl önceki bir çağa gidiverir, dileyince insanların yıldızlara varmış olacağı bir çağa ulaşırdı.
Henüz insanlık öyle, dilediği vakit çağ değiştirebilmenin sırrına ermiş değil. Ama bir bakıma yer yüzünde çağ değiştirmek zaten mümkündür. Amerika, İngiltere veya Rusya’da atom enerjisi elde edilen, yıldızlara gidilecek araçlar hazırlanan merkezlerden birindeki, atom, hattâ feza çağından uçakla kalkıp, ertesi gün, veya birkaç saat sonra, Avustralya yerlileri arasında taş çağına inilebilir.
Dünyada yanyana devam eden çağlar arasındaki mesafe gitgide açılmaktadır. «Atom» çağı adı daha yerleşemeden, bir hamle daha yapılmış, «feza» çağına geçilmiştir.
Bugüne kadar dünya, kendi içinde çağ değiştirirdi. Bugün artık kendi dışına çıkmış, kendi kendini aşmıştır. İnsan, dünya ötesi çağa ulaşmıştır.
Önceki gece televizyonlar, Ay’ın dünyadan görülmeyen yüzünün fotoğraflarını yayınlamışlar.
Yıldızları hâlâ gök kubbeye çakılı altın başlı çiviler, Ay’ı bir sihirli fener sanan insanlarla, dünyadan attığı âletleri Ay’ın çevresinde dolaştıran yakın yıldızlara ayak basmağa hazırlanan, Ay’daki yıldızlardaki kaynakları işletme imkânlarını ciddî olarak düşünüp tasarlayan insanlar bugün aynı kürenin üstünde yaşamaktadırlar.
Biz, siyasal durumumuz bakımından, dünyayı aşmış veya aşma imkânlarına erişmiş ileri milletler topluluğu içindeyiz. Ama teknik imkânlarımız, yaşama ve çalışma şartlarımız, bilgi seviyemiz bakımından onların çok gerisindeyiz. Aramızdaki mesafenin kapanması için sarfedilen gayretlerin hızı, teknik bakımdan ileri milletlerin ilerleme hızı yanında çok yetersizdir.
Bu gerçeğin, dünyayı aşmış veya aşma imkânlarına erişmiş ileri milletler topluluğundaki siyasal durumumuzu sarsmayacağına inanmak aşırı bir iyimserlik olur.
Dünya ötesi çağa ulaşan milletlerle aramızdaki mesafesi kapatacak bir ilerleme hızına varmamız şöyle dursun, eğitim imkânlarımızdaki artış hızı, nüfus artışımızın hızından bile geride kalmaktadır.
Birleşik Amerika ve ileri Batı Avrupa milletleri bile, dünya ötesine taşan yarışta yenilmemek için eğitim gayretlerini arttırmak ihtiyacını duymaktadırlar. Bizse, daha ilk eğitimimizi, ikili, üçlü derken, dörtlü eğitime kadar geriletmiş bulunuyoruz.
Mesele bizim de feza yarışına katılmamızı sağlıyacak teknik ve maddî imkânlara kavuşmamızda değildir. En ileri memleketler arasında bile bu imkân ancak 2 - 3 memleketin elinde vardır.
Ama toplum olarak onlarla aynı bilgi seviyesine, aynı görüş açısına, o bilgi seviyesinin, o görüş açısının getirdiği yaşama ve çalışma şartları içine girmedikçe, dünya ötesi çağın, feza çağının insanları olamayız.
Bir uçak kazasında kurtulan bir devlet adamını evliya ilân eden, kurtulamayan devlet adamlarından birinin ruhuyla konuşup kurtulanın «Hazreti İbrahim» olduğuna dair gaipten haber aldığını millete müjdeleyen Ortaçağ zihniyetindeki siyaset adamlarının idare ettikleri bir toplum hâlinde kalarak, varlığımızı o siyaset adamlarının vadettikleri «mucize» lere bağlıyarak, feza çağında, dünya ötesi çağda barınamayız.
«Baykara» nın sihirli atkısı gibi bir mucizenin yetişip bize çağ değiştirtmesini umamayız.
Memleketimizin yeni çağa intibak edebilmesi için gerekli uyandırıcı, eğitimci ve yapıcı hamleler, herhâlde, milleti, uçak kazasından sağ çıkan bir Başbakanın evliya veya peygamber olduğuna, «Hazreti İbrahim» olduğuna inanacak bir seviyeye indirmek isteyen, bunda kendileri için siyasi zaruret gören kimselerden beklenmemelidir.
Dünya nerde biz nerde
Bülent ECEVİT
Ulus’da yakın zamana kadar resimli serüvenleri çıkan bir «Baykara» vardı. «Baykara» nın türlü marifetlerinden biri de çağını değiştirebilmesiydi. Dileyince yirminci yüzyılın ortasından kalkar, binlerce yıl önceki bir çağa gidiverir, dileyince insanların yıldızlara varmış olacağı bir çağa ulaşırdı.
Henüz insanlık öyle, dilediği vakit çağ değiştirebilmenin sırrına ermiş değil. Ama bir bakıma yer yüzünde çağ değiştirmek zaten mümkündür. Amerika, İngiltere veya Rusya’da atom enerjisi elde edilen, yıldızlara gidilecek araçlar hazırlanan merkezlerden birindeki, atom, hattâ feza çağından uçakla kalkıp, ertesi gün, veya birkaç saat sonra, Avustralya yerlileri arasında taş çağına inilebilir.
Dünyada yanyana devam eden çağlar arasındaki mesafe gitgide açılmaktadır. «Atom» çağı adı daha yerleşemeden, bir hamle daha yapılmış, «feza» çağına geçilmiştir.
Bugüne kadar dünya, kendi içinde çağ değiştirirdi. Bugün artık kendi dışına çıkmış, kendi kendini aşmıştır. İnsan, dünya ötesi çağa ulaşmıştır.
Önceki gece televizyonlar, Ay’ın dünyadan görülmeyen yüzünün fotoğraflarını yayınlamışlar.
Yıldızları hâlâ gök kubbeye çakılı altın başlı çiviler, Ay’ı bir sihirli fener sanan insanlarla, dünyadan attığı âletleri Ay’ın çevresinde dolaştıran yakın yıldızlara ayak basmağa hazırlanan, Ay’daki yıldızlardaki kaynakları işletme imkânlarını ciddî olarak düşünüp tasarlayan insanlar bugün aynı kürenin üstünde yaşamaktadırlar.
Biz, siyasal durumumuz bakımından, dünyayı aşmış veya aşma imkânlarına erişmiş ileri milletler topluluğu içindeyiz. Ama teknik imkânlarımız, yaşama ve çalışma şartlarımız, bilgi seviyemiz bakımından onların çok gerisindeyiz. Aramızdaki mesafenin kapanması için sarfedilen gayretlerin hızı, teknik bakımdan ileri milletlerin ilerleme hızı yanında çok yetersizdir.
Bu gerçeğin, dünyayı aşmış veya aşma imkânlarına erişmiş ileri milletler topluluğundaki siyasal durumumuzu sarsmayacağına inanmak aşırı bir iyimserlik olur.
Dünya ötesi çağa ulaşan milletlerle aramızdaki mesafesi kapatacak bir ilerleme hızına varmamız şöyle dursun, eğitim imkânlarımızdaki artış hızı, nüfus artışımızın hızından bile geride kalmaktadır.
Birleşik Amerika ve ileri Batı Avrupa milletleri bile, dünya ötesine taşan yarışta yenilmemek için eğitim gayretlerini arttırmak ihtiyacını duymaktadırlar. Bizse, daha ilk eğitimimizi, ikili, üçlü derken, dörtlü eğitime kadar geriletmiş bulunuyoruz.
Mesele bizim de feza yarışına katılmamızı sağlıyacak teknik ve maddî imkânlara kavuşmamızda değildir. En ileri memleketler arasında bile bu imkân ancak 2 - 3 memleketin elinde vardır.
Ama toplum olarak onlarla aynı bilgi seviyesine, aynı görüş açısına, o bilgi seviyesinin, o görüş açısının getirdiği yaşama ve çalışma şartları içine girmedikçe, dünya ötesi çağın, feza çağının insanları olamayız.
Bir uçak kazasında kurtulan bir devlet adamını evliya ilân eden, kurtulamayan devlet adamlarından birinin ruhuyla konuşup kurtulanın «Hazreti İbrahim» olduğuna dair gaipten haber aldığını millete müjdeleyen Ortaçağ zihniyetindeki siyaset adamlarının idare ettikleri bir toplum hâlinde kalarak, varlığımızı o siyaset adamlarının vadettikleri «mucize» lere bağlıyarak, feza çağında, dünya ötesi çağda barınamayız.
«Baykara» nın sihirli atkısı gibi bir mucizenin yetişip bize çağ değiştirtmesini umamayız.
Memleketimizin yeni çağa intibak edebilmesi için gerekli uyandırıcı, eğitimci ve yapıcı hamleler, herhâlde, milleti, uçak kazasından sağ çıkan bir Başbakanın evliya veya peygamber olduğuna, «Hazreti İbrahim» olduğuna inanacak bir seviyeye indirmek isteyen, bunda kendileri için siyasi zaruret gören kimselerden beklenmemelidir.
Koleksiyon
Alıntı
“Dünya Nerede Biz Nerede,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 22 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1088 ulaşıldı.