Son Umut Ayda
Başlık:
Son Umut Ayda
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" No 13010, ss. 1, 5
Tarih:
1959-10-22
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
SON UMUT AYDA
Bülent ECEVİT
İKTİDAR partisi Genel Başkanının, rejim meselelerini çıkmazdan, yurttaşları huzursuzluktan kurtarmak üzere, tutumunu kendi iradesiyle değiştireceğine bağlanan umutlar artık pek zayıflamıştır. En iyimser bazı tarafsız yazarlar bile, üstüste uğradıkları derin hayal kırıklıklarından sonra, İktidar Partisi Başkanına yeni «kredi» ler açmakta eskisi kadar cömert davranamaz olmuşlardır.
Bir süredir, daha çok, bazı semavî hâdise ve tecrübelerin Bay Adnan Menderes üzerindeki etki veya şoklarına umut bağlanmıştır.
Kimi ciddî kimi şaka, kimi de yarı ciddî yarı şaka olarak, örneğin, düşen bir uçaktan kurtuluşun ya da Atlas Okyanusu üzerinden tepkili uçakla uçuşun, Bay Menderes üzerinde uyarıcı etkileri olabileceğini düşünmektedirler.
Ciddî olarak böyle düşünebilen iyimserler, hele Bay Menderes’in yurt dışına bir uçak seferinden sonra söylediği sözleri okudukça büsbütün umutlanırlar. Bay Menderes, demokratik Batı ülkelerine gitti mi bir demokrasi ve hürriyet savaşçısı gibi konuşur. Yurt içinde sorumlu devlet adamı olarak reddettiği ülkülerin, yurt dışında, hele bu ülküleri benimsemiş müttefik ülkelerde, ateşli bir savunucusu görünür. O kadar ki, yurt içinde keyfi yerinde olmadığı zamanlar resmini çekmek isteyen basın fotoğrafçılarını polislere kovdurttuğu halde, yurt dışında poz poz resimlerini çeken fotoğrafçılar için, cömert bir gülümseyişle, «demokrasilerde basın fotoğrafçıları birer diktatördür» der.
Bu gerçekte hiç de beğenilecek bir davranış olmadığı, özünde — sözünde birliğin belirtisi sayılamayacağı halde, aşın iyimserler bu davranış üzerine bile hayaller kurmaktan, bu davranışa bile umutlar bağlamaktan kendilerini alamazlar.
Ama Bay Menderes daha yurda ayak basarken, bu hayaller de — daha önce kurulmuş hayaller gibi — yıkılır.
Son Amerika dönüşünde de öyle oldu.
Partizan idarenin, eşitsizliğin, bu Amerika dönüşünden sonra ortadan kaldırılabileceğine bağlanan zayıf umutlar, Bay Menderes’in İstanbul’a inisiyle beraber yıkıldı.
İstanbul’da bir yandan, canlarını tertiplerden güç kurtarmış iki milletvekilini rıhtımda karşılamağa gitmiş Cumhuriyet Halk Partili muhaliflerin ve resim çekmek, haber toplamak üzere rıhtıma gelmiş tarafsız gazetecilerin, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununu çiğnedikleri iddiasıyla muhakemesi devam ederken, iktidar partisi Genel Başkanı için, «muazzam» olduğu öğünülerek ilân edilen bir karşılama, hem de resmî makamların teşvik, hattâ tertibiyle yapıldı.
Yurdun kurtarıcılarından, devletin kurucularından, eski Cumhurbaskanlarından bir muhalefet liderine, atlattığı suikast tehlikelerinden sonra «geçmiş olsun» demek için halkın yer yer kendiliğinden toplanması, kanunda yasak edilmeyen millî «örf ve âdetlerimizin tabiî bir belirtisi olduğu halde, buna karşı, çağımızda hiç bir ülkede eşine rastlanamayacak kadar şiddetli tedbirler alan idareciler, Bay Menderes’in yurda dönüşünde törenle karşılanmasını kanuna uygun ilân ettiler.
İstanbul Valisi, kanunun «devlet ve hükümet büyüklerine karşı tertip edilen resmî karşılama törenleri» ni yasak etmediğini söylüyor. Kanunda buna dair «hem madde hem de fıkra» varmış!.. Hangi madde, hangi fıkra, onu söylemiyor. Çünkü söylese, aynı madde ve fıkranın kapsamına, «örf ve âdetler» e göre yapılacak bütün karşılamaların girdiğini itiraf eder duruma düşecek.
Kaldı ki, Bay Menderes için yapılan karşılama töreni «resmî» olmaktan çok uzaktır. Bu tören, gazetelerdeki haber ve resimlerle de sabittir ki, Demokrat Partinin resmî himaye ve teşvikile yapılan bir gövde gösterisi halini almıştır. Bay Menderes bir Başbakan gibi değil, bir parti başkanı gibi karşılanmıştır.
Vali, muhalefete verdiği cevapta,
«Maksatları karşılama törenini değil, muhterem Başvekilin şahsında hükümete karşı gösterilen muazzam sevgiyi protestoya kalkışmaktan ibarettir ki bunu bir siyasi partiye yakıştırmak mümkün değildir», diyor!
Acaba, Hükümet Başkanının yurda dönüşünü — hem de bu sefer hiç bir «fütuhat» ta bulunamadan dönüşünü — parti propagandası için, iktidar partisinin bir gövde gösterisi için, vesile edinip, resmî makamlar ve kuvvetler himayesinde, kanunları yahut kanunların eşit uygulanması ilkesini göz göre göre çiğnemek bir siyasi partiye, hem de iktidardaki bir partiye yakıştırılabilir mi?
Hele bu hareketi böylesine partizan bir dille savunmak bir Valiye yakıştırılabilir mi?
Bir iktidar partisi başkanı daha yurda ayak basarken, demokrasinin, hattâ demokratik olsun olmasın her türlü toplum düzenin, temeli sayılabilecek, kanunlar karşısında eşitlik ilkesi böyle açıktan açığa çiğnenirse, o iktidar partisi başkanının yeni bir uçuştan güzel ilhamlar, mutlu kararlarla döndüğüne nasıl inanılabilir?
İngiltere’ye uçtu olmadı, Büyük Okyanusta uçtu olmadı, Atlas Okyanusunda hem tepkiliyle uçtu gene olmadı.
Şimdi, iyimserliği tedavi kabul etmeyenlerin umutlanıp hayal kurmağa, umut ve hayallerini semavî hâdise ve tecrübelere bağlamağa devam edebilmeleri için bir tek imkân kaldı: İktidar Partisi Genel Başkanının aya uçması!
SON UMUT AYDA
Bülent ECEVİT
İKTİDAR partisi Genel Başkanının, rejim meselelerini çıkmazdan, yurttaşları huzursuzluktan kurtarmak üzere, tutumunu kendi iradesiyle değiştireceğine bağlanan umutlar artık pek zayıflamıştır. En iyimser bazı tarafsız yazarlar bile, üstüste uğradıkları derin hayal kırıklıklarından sonra, İktidar Partisi Başkanına yeni «kredi» ler açmakta eskisi kadar cömert davranamaz olmuşlardır.
Bir süredir, daha çok, bazı semavî hâdise ve tecrübelerin Bay Adnan Menderes üzerindeki etki veya şoklarına umut bağlanmıştır.
Kimi ciddî kimi şaka, kimi de yarı ciddî yarı şaka olarak, örneğin, düşen bir uçaktan kurtuluşun ya da Atlas Okyanusu üzerinden tepkili uçakla uçuşun, Bay Menderes üzerinde uyarıcı etkileri olabileceğini düşünmektedirler.
Ciddî olarak böyle düşünebilen iyimserler, hele Bay Menderes’in yurt dışına bir uçak seferinden sonra söylediği sözleri okudukça büsbütün umutlanırlar. Bay Menderes, demokratik Batı ülkelerine gitti mi bir demokrasi ve hürriyet savaşçısı gibi konuşur. Yurt içinde sorumlu devlet adamı olarak reddettiği ülkülerin, yurt dışında, hele bu ülküleri benimsemiş müttefik ülkelerde, ateşli bir savunucusu görünür. O kadar ki, yurt içinde keyfi yerinde olmadığı zamanlar resmini çekmek isteyen basın fotoğrafçılarını polislere kovdurttuğu halde, yurt dışında poz poz resimlerini çeken fotoğrafçılar için, cömert bir gülümseyişle, «demokrasilerde basın fotoğrafçıları birer diktatördür» der.
Bu gerçekte hiç de beğenilecek bir davranış olmadığı, özünde — sözünde birliğin belirtisi sayılamayacağı halde, aşın iyimserler bu davranış üzerine bile hayaller kurmaktan, bu davranışa bile umutlar bağlamaktan kendilerini alamazlar.
Ama Bay Menderes daha yurda ayak basarken, bu hayaller de — daha önce kurulmuş hayaller gibi — yıkılır.
Son Amerika dönüşünde de öyle oldu.
Partizan idarenin, eşitsizliğin, bu Amerika dönüşünden sonra ortadan kaldırılabileceğine bağlanan zayıf umutlar, Bay Menderes’in İstanbul’a inisiyle beraber yıkıldı.
İstanbul’da bir yandan, canlarını tertiplerden güç kurtarmış iki milletvekilini rıhtımda karşılamağa gitmiş Cumhuriyet Halk Partili muhaliflerin ve resim çekmek, haber toplamak üzere rıhtıma gelmiş tarafsız gazetecilerin, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununu çiğnedikleri iddiasıyla muhakemesi devam ederken, iktidar partisi Genel Başkanı için, «muazzam» olduğu öğünülerek ilân edilen bir karşılama, hem de resmî makamların teşvik, hattâ tertibiyle yapıldı.
Yurdun kurtarıcılarından, devletin kurucularından, eski Cumhurbaskanlarından bir muhalefet liderine, atlattığı suikast tehlikelerinden sonra «geçmiş olsun» demek için halkın yer yer kendiliğinden toplanması, kanunda yasak edilmeyen millî «örf ve âdetlerimizin tabiî bir belirtisi olduğu halde, buna karşı, çağımızda hiç bir ülkede eşine rastlanamayacak kadar şiddetli tedbirler alan idareciler, Bay Menderes’in yurda dönüşünde törenle karşılanmasını kanuna uygun ilân ettiler.
İstanbul Valisi, kanunun «devlet ve hükümet büyüklerine karşı tertip edilen resmî karşılama törenleri» ni yasak etmediğini söylüyor. Kanunda buna dair «hem madde hem de fıkra» varmış!.. Hangi madde, hangi fıkra, onu söylemiyor. Çünkü söylese, aynı madde ve fıkranın kapsamına, «örf ve âdetler» e göre yapılacak bütün karşılamaların girdiğini itiraf eder duruma düşecek.
Kaldı ki, Bay Menderes için yapılan karşılama töreni «resmî» olmaktan çok uzaktır. Bu tören, gazetelerdeki haber ve resimlerle de sabittir ki, Demokrat Partinin resmî himaye ve teşvikile yapılan bir gövde gösterisi halini almıştır. Bay Menderes bir Başbakan gibi değil, bir parti başkanı gibi karşılanmıştır.
Vali, muhalefete verdiği cevapta,
«Maksatları karşılama törenini değil, muhterem Başvekilin şahsında hükümete karşı gösterilen muazzam sevgiyi protestoya kalkışmaktan ibarettir ki bunu bir siyasi partiye yakıştırmak mümkün değildir», diyor!
Acaba, Hükümet Başkanının yurda dönüşünü — hem de bu sefer hiç bir «fütuhat» ta bulunamadan dönüşünü — parti propagandası için, iktidar partisinin bir gövde gösterisi için, vesile edinip, resmî makamlar ve kuvvetler himayesinde, kanunları yahut kanunların eşit uygulanması ilkesini göz göre göre çiğnemek bir siyasi partiye, hem de iktidardaki bir partiye yakıştırılabilir mi?
Hele bu hareketi böylesine partizan bir dille savunmak bir Valiye yakıştırılabilir mi?
Bir iktidar partisi başkanı daha yurda ayak basarken, demokrasinin, hattâ demokratik olsun olmasın her türlü toplum düzenin, temeli sayılabilecek, kanunlar karşısında eşitlik ilkesi böyle açıktan açığa çiğnenirse, o iktidar partisi başkanının yeni bir uçuştan güzel ilhamlar, mutlu kararlarla döndüğüne nasıl inanılabilir?
İngiltere’ye uçtu olmadı, Büyük Okyanusta uçtu olmadı, Atlas Okyanusunda hem tepkiliyle uçtu gene olmadı.
Şimdi, iyimserliği tedavi kabul etmeyenlerin umutlanıp hayal kurmağa, umut ve hayallerini semavî hâdise ve tecrübelere bağlamağa devam edebilmeleri için bir tek imkân kaldı: İktidar Partisi Genel Başkanının aya uçması!
Koleksiyon
Alıntı
“Son Umut Ayda,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 24 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1083 ulaşıldı.