İster Dönün İster Dönmeyin!
Başlık:
İster Dönün İster Dönmeyin!
Kaynak:
Ulus, "Günün Işığında" No 12988, ss. 1, 5
Tarih:
1959-09-30
Lokasyon:
Atatürk Kitaplığı
Metin:
GÜNÜN IŞIĞINDA
Ister dönün, ıster dönmeyın!
Bülent ECEVİT
3 gün önce bu köşede çıkan «Meclise dönün» başlıklı yazımıza verdiği cevapta «Zafer» başyazarı, «Siz Mecliste misiniz?» diye soruyor.
«Biz», yani Cumhuriyet Halk Partisi, Mecliste değiliz!
Olamayız da, çünkü Meclis tatil. Demokrat Parti Meclis Grupu, 6 aylık asgarî süre dolduktan sonra bir gün bile Mecliste kalıp teşrii vazife görmeğe katlanamadığı için tatil... Görüşülmemiş yüzlerce soru, bazısı birbuçuk yıldır bekleyen soruşturma önergeleri olduğu halde tatil...
Ama biz, yani Cumhuriyet Halk Partisi, hiç değilse Meclis açıkken, Genel Başkanımızla beraber, Meclisteyiz. Demokrat Partinin Genel Başkanı ise, aynı zamanda günü gününe Meclise hesap vermeğe mecbur bir sorumlu olduğu; yani Başbakan olduğu halde, aylarca Meclise uğramaz. Meclisten mazeretsiz olarak son ayrılığı 3 ayı aşkındır.
Meclis kapanınca bizim, «Zafer» in kullandığı deyimle «sokak» ta, gerçekte ise vatandaşlarımız arasında, parti kongrelerinde ve ödev gezilerinde oluşumuz, Meclis tatilini, dinlenmek için değil, Meclis dışında da milletvekilliği görevinin gereklerini yerine getirebilmek için verilen bir tatil sayışımızdandır.
Anayasanın 14. maddesinin ikinci fıkrası,
«Meclis, âzasının memleket dahilinde devir, tetkik ve murakabe vazifesinin ihzarı ve teneffüs ve istirahatleri için senede altı aydan fazla tatili faaliyet edemez», der.
İktidar partisi, bu hükmü, «Meclis 6 aydan az tatili faaliyet edemez» miş gibi anlamakta, «teneffüs ve istirahat» in ötesinde bir tatil de kabul edememektedir. 6 aylık tatil sırasında muhalif milletvekillerinin Anayasa emri gereğince «devir ve tetkik» için yurdu dolaşmalarını, politikayı «sokağa düşürmek» olarak anlamaktadır. Hele «murakabe vazifesinin ihzarı» için Ankara’dan kalkıp, örneğin, Çanakkale’ye gitmeyi, bu iktidarın İçişleri Bakanı, «gayrımeşrû ve gayrıkanunî faaliyet» ve «ihtilâlci tahrikler» olarak ilân ve itham etmiştir.
Gene dünkü başyazısında «Zafer»
«Halk Partisi memleket meselelerini Mecliste halletmek itiyadını kazanabilmiş olsa idi şimdi, demokrasi idaresinin istikrarı merhalelerinden pek çoklarını aşmış ve sükûnet içinde millî meselelerimizin halli için hattâ samimî bir işbirliği imkânlarına dahi kavuşmuş bulunurduk», diyor.
Memleket meselelerini Mecliste halletmek, Cumhuriyet Halk Partisinin öteden beri başlıca isteğidir.
Ama memleket meselelerini Mecliste halletmek, iktidar partisi grupu kararlarının dışına çıkamayacağı iktidar sözcülerince Meclis kürsüsünden açıkça söylenmiş bir Başkanlık Kurulunun, Anayasayı da içtüzüğü de hiçe sayan tutumuna boyun eğip susmakla olmaz. Meclisin frenkçesi «parlâmento» dur. «Parlâmento» sözü de eski Fransızcadaki «parle-le-ment» den gelir. «Parle-le-ment», yani: Kafanın içindekini konuş!..
Memleket meselelerini Mecliste halletme yoluna girebilmenin asgarî şartı, memleket meselelerini Mecliste konuşabilmektir.
Bugün Türk parlâmentosunda bir milletvekili, hele muhalefet sıralarında ise, kafasının içindekini ne kadar konuşabilir? Eğer bir bakanlık bütçesi tartışılıyorsa ve eğer söz hakkı isabet eden 3 muhalif milletvekilinden biri olacak kadar talihli ise, 5 dakika!.. Üstelik bu 5 dakikada kafasının içindekileri olduğu gibi konuşursa, konuştukları tutanaktan çıkarılabilir, yani konuştuklarını da konuşmamış olur.
Bu durumda vazife yapmış olmanın huzurunu, ancak, memleket meselelerini de Millet Meclisini de ciddiye almayanlar duyabilirler.
Bütçe tartışmalarındaki konuşma fırsatı, gene fırsatların en genişidir.
Cumhuriyet Halk Partisinin, bazısı bir buçuk yıldır bekletilen soruşturma önergeleriyle, memleketin en hayatî meselelerinden bir kısmı Meclise getirilmek istenmiş, bunlardan bir teki bile konuşturulmamıştır.
«Memleket meselelerini Mecliste halletmeğe» biz razıyız.
Ama memleket meselelerinin Mecliste karşılıklı susmakla veya Meclis gazinosunda yarenlik etmekle halledilebileceğine de inanamayız.
«Meclise dönün» ama, konuşmak ve konuşturmak üzere dönün!
«Zafer» in cevaplandırdığı yazımızda belirttiğimiz gibi, «kafanızda Anayasayla, yüreğinizde millet iradesine Anayasanın emrettiği saygıyla dönün!»
Büyük Millet Meclisinin, 3 gün önceki yazımızda belirttiğimiz gibi, Abdülhamit’in bir buyrukla tatil ediverdiği Meclis-i Meb’usan değil de «Kurtuluş Savaşında, barut kokusu, top sesleri içinde» kurulup işleyen bir Millet Meclisi olduğunu biz kendi arkadaşlarımıza öğretmeliymişiz!
Kendi arkadaşlarımız bunun böyle olduğunu, ya kendi hatıralarından ya Büyük Nutuktan bilirler.
O zaman idare başında bulunanlar, Millet Meclisine, askerî harekât hakkında bile günü güne hesap verirlerdi.
Bugün aynı Millet Meclisinde, o Kurtuluş Savaşının kumandanlarından, Millet Meclisinin kurucularından birine karşı «sokak» larda yol kesilerek tertiplenen suikastlar bile konuşturulmuyor.
Bugün aynı Millet Meclisinde, bir Bakan hakkındaki suiistimal iddiasının bile hesabı verilmiyor.
O günlerde, «barut kokusu, top sesleri içinde» toplanan Millet Meclisinde, Hükümet sorumluları, hesap vermek için her an hazır bulunurlardı. Bugün Hükümet Başkanı, Millet Meclisine 3 ay adımını atmıyor.
Onlara, «Meclise dönün» deyişimiz, Meclis’te susuşmak, Bay Agâh Erozan’ın İçtüzüğü dil çabukluğuna getiren hafıza oyunlarına gülüşmek, Meclis gazinosunda yarenlik etmek için değildir.
«Meclise dönün» deyişimiz, memleket meselelerini Mecliste, Anayasa hükümleri gereğince konuşabilmek içindir.
Ama iktidar sözcüleri, «Meclise dönün» demekle ne kastettiğimizi anlamazlıktan gelmekte ısrar ederlerse, şuradaki bir zorbalık gösterisi, buradaki bir yol kesme hâdisesi karşısında «sokak maceralarından heveslerini almış» olacaklarını umdukları Cumhuriyet Halk Partili Milletvekilleri, onların «sokak», kendilerinin «vatan» dedikleri yüzeyde, çoğunluğu kendileriyle beraber olan bu millete karşı yüklendikleri ödevi sonuna kadar yapacaklardır.
İster anlasınlar ne dediğimizi, ister anlamasınlar!
İster dönsünler Meclise, ister dönmesinler!
Ister dönün, ıster dönmeyın!
Bülent ECEVİT
3 gün önce bu köşede çıkan «Meclise dönün» başlıklı yazımıza verdiği cevapta «Zafer» başyazarı, «Siz Mecliste misiniz?» diye soruyor.
«Biz», yani Cumhuriyet Halk Partisi, Mecliste değiliz!
Olamayız da, çünkü Meclis tatil. Demokrat Parti Meclis Grupu, 6 aylık asgarî süre dolduktan sonra bir gün bile Mecliste kalıp teşrii vazife görmeğe katlanamadığı için tatil... Görüşülmemiş yüzlerce soru, bazısı birbuçuk yıldır bekleyen soruşturma önergeleri olduğu halde tatil...
Ama biz, yani Cumhuriyet Halk Partisi, hiç değilse Meclis açıkken, Genel Başkanımızla beraber, Meclisteyiz. Demokrat Partinin Genel Başkanı ise, aynı zamanda günü gününe Meclise hesap vermeğe mecbur bir sorumlu olduğu; yani Başbakan olduğu halde, aylarca Meclise uğramaz. Meclisten mazeretsiz olarak son ayrılığı 3 ayı aşkındır.
Meclis kapanınca bizim, «Zafer» in kullandığı deyimle «sokak» ta, gerçekte ise vatandaşlarımız arasında, parti kongrelerinde ve ödev gezilerinde oluşumuz, Meclis tatilini, dinlenmek için değil, Meclis dışında da milletvekilliği görevinin gereklerini yerine getirebilmek için verilen bir tatil sayışımızdandır.
Anayasanın 14. maddesinin ikinci fıkrası,
«Meclis, âzasının memleket dahilinde devir, tetkik ve murakabe vazifesinin ihzarı ve teneffüs ve istirahatleri için senede altı aydan fazla tatili faaliyet edemez», der.
İktidar partisi, bu hükmü, «Meclis 6 aydan az tatili faaliyet edemez» miş gibi anlamakta, «teneffüs ve istirahat» in ötesinde bir tatil de kabul edememektedir. 6 aylık tatil sırasında muhalif milletvekillerinin Anayasa emri gereğince «devir ve tetkik» için yurdu dolaşmalarını, politikayı «sokağa düşürmek» olarak anlamaktadır. Hele «murakabe vazifesinin ihzarı» için Ankara’dan kalkıp, örneğin, Çanakkale’ye gitmeyi, bu iktidarın İçişleri Bakanı, «gayrımeşrû ve gayrıkanunî faaliyet» ve «ihtilâlci tahrikler» olarak ilân ve itham etmiştir.
Gene dünkü başyazısında «Zafer»
«Halk Partisi memleket meselelerini Mecliste halletmek itiyadını kazanabilmiş olsa idi şimdi, demokrasi idaresinin istikrarı merhalelerinden pek çoklarını aşmış ve sükûnet içinde millî meselelerimizin halli için hattâ samimî bir işbirliği imkânlarına dahi kavuşmuş bulunurduk», diyor.
Memleket meselelerini Mecliste halletmek, Cumhuriyet Halk Partisinin öteden beri başlıca isteğidir.
Ama memleket meselelerini Mecliste halletmek, iktidar partisi grupu kararlarının dışına çıkamayacağı iktidar sözcülerince Meclis kürsüsünden açıkça söylenmiş bir Başkanlık Kurulunun, Anayasayı da içtüzüğü de hiçe sayan tutumuna boyun eğip susmakla olmaz. Meclisin frenkçesi «parlâmento» dur. «Parlâmento» sözü de eski Fransızcadaki «parle-le-ment» den gelir. «Parle-le-ment», yani: Kafanın içindekini konuş!..
Memleket meselelerini Mecliste halletme yoluna girebilmenin asgarî şartı, memleket meselelerini Mecliste konuşabilmektir.
Bugün Türk parlâmentosunda bir milletvekili, hele muhalefet sıralarında ise, kafasının içindekini ne kadar konuşabilir? Eğer bir bakanlık bütçesi tartışılıyorsa ve eğer söz hakkı isabet eden 3 muhalif milletvekilinden biri olacak kadar talihli ise, 5 dakika!.. Üstelik bu 5 dakikada kafasının içindekileri olduğu gibi konuşursa, konuştukları tutanaktan çıkarılabilir, yani konuştuklarını da konuşmamış olur.
Bu durumda vazife yapmış olmanın huzurunu, ancak, memleket meselelerini de Millet Meclisini de ciddiye almayanlar duyabilirler.
Bütçe tartışmalarındaki konuşma fırsatı, gene fırsatların en genişidir.
Cumhuriyet Halk Partisinin, bazısı bir buçuk yıldır bekletilen soruşturma önergeleriyle, memleketin en hayatî meselelerinden bir kısmı Meclise getirilmek istenmiş, bunlardan bir teki bile konuşturulmamıştır.
«Memleket meselelerini Mecliste halletmeğe» biz razıyız.
Ama memleket meselelerinin Mecliste karşılıklı susmakla veya Meclis gazinosunda yarenlik etmekle halledilebileceğine de inanamayız.
«Meclise dönün» ama, konuşmak ve konuşturmak üzere dönün!
«Zafer» in cevaplandırdığı yazımızda belirttiğimiz gibi, «kafanızda Anayasayla, yüreğinizde millet iradesine Anayasanın emrettiği saygıyla dönün!»
Büyük Millet Meclisinin, 3 gün önceki yazımızda belirttiğimiz gibi, Abdülhamit’in bir buyrukla tatil ediverdiği Meclis-i Meb’usan değil de «Kurtuluş Savaşında, barut kokusu, top sesleri içinde» kurulup işleyen bir Millet Meclisi olduğunu biz kendi arkadaşlarımıza öğretmeliymişiz!
Kendi arkadaşlarımız bunun böyle olduğunu, ya kendi hatıralarından ya Büyük Nutuktan bilirler.
O zaman idare başında bulunanlar, Millet Meclisine, askerî harekât hakkında bile günü güne hesap verirlerdi.
Bugün aynı Millet Meclisinde, o Kurtuluş Savaşının kumandanlarından, Millet Meclisinin kurucularından birine karşı «sokak» larda yol kesilerek tertiplenen suikastlar bile konuşturulmuyor.
Bugün aynı Millet Meclisinde, bir Bakan hakkındaki suiistimal iddiasının bile hesabı verilmiyor.
O günlerde, «barut kokusu, top sesleri içinde» toplanan Millet Meclisinde, Hükümet sorumluları, hesap vermek için her an hazır bulunurlardı. Bugün Hükümet Başkanı, Millet Meclisine 3 ay adımını atmıyor.
Onlara, «Meclise dönün» deyişimiz, Meclis’te susuşmak, Bay Agâh Erozan’ın İçtüzüğü dil çabukluğuna getiren hafıza oyunlarına gülüşmek, Meclis gazinosunda yarenlik etmek için değildir.
«Meclise dönün» deyişimiz, memleket meselelerini Mecliste, Anayasa hükümleri gereğince konuşabilmek içindir.
Ama iktidar sözcüleri, «Meclise dönün» demekle ne kastettiğimizi anlamazlıktan gelmekte ısrar ederlerse, şuradaki bir zorbalık gösterisi, buradaki bir yol kesme hâdisesi karşısında «sokak maceralarından heveslerini almış» olacaklarını umdukları Cumhuriyet Halk Partili Milletvekilleri, onların «sokak», kendilerinin «vatan» dedikleri yüzeyde, çoğunluğu kendileriyle beraber olan bu millete karşı yüklendikleri ödevi sonuna kadar yapacaklardır.
İster anlasınlar ne dediğimizi, ister anlamasınlar!
İster dönsünler Meclise, ister dönmesinler!
Koleksiyon
Alıntı
“İster Dönün İster Dönmeyin!,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 23 Kasım 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/1071 ulaşıldı.