Atatürk'ün Uyarışları

Başlık: 
Atatürk'ün Uyarışları 
Kaynak: 
Ulus, "Günün Işığında", s. 3 
Tarih: 
1958-05-23 
Lokasyon: 
Atatürk Kitaplığı 
Metin: 
GÜNÜN IŞIĞINDA

BÜLENT ECEVİT

Atatürk’ün uyarışları

2O Mayıs 1958 günü çıkan Başyazısında iktidar sözcüsü «Zafer», CHP, sözcüsü «Ulus» için :

«... Atatürk adına sahte metinler kaleme almak ve kendi uydurması olan bir beyannamenin altında Atatürk imzasını atmakla, siyasi sahtekârlık ile kalpazanlığı, artık üzerinde durulması lâzım ve hududa götürmüştür.» diyordu.

Fakat, 19 Mayıs 1958 günü «Ulus» da Atatürk imzasıyla yayınlanan sözleri «Ulus» un uydurmuş olduğu iddiasının bir iftiradan ibaret olduğu, ertesi günlerde bizzat «Zafer» gazetesince, hem de kaynaklar gösterilerek, tam metinler verilerek, ikrar edildiği halde, «Ulus» a karşı yönetilen «sahtehârlık» ve «kalpazanlık» isnatları, hiç şüphesiz, «Zafer» in yanına kâr kalacaktır.

Çünkü Demokrat Parti idaresi altında adalet cihazının 1950 Mayısındaki hali herkesin malûmudur.



FAKAT «Zafer» in 21 ve 22 Mayıs tarihli sayılarında, üzerinde durulması gereken daha acı itiraflar da vardır. 19 Mayıs 1958 günü «Ulus» da iktibas edilen sözleri Atatürk’ün [...] sebeple ve hangi şartlar altında söylemiş olabileceğini [...], «Zafer» kaş [...] derken göz çıkarıyor:

Bizzat «Zafer» den öğreniyoruz ki, 1933 de Atatürk'ü, Türk gençliğini uyarmağa ve irtica tehlikesine karşı sert bir tebliğ yayınlamağa sevkeden hâdise, Bursa'da bazı kimselerin ezan Türkçe okunuyor diye ayaklanmağa kalkışmasıdır.

Atatürk’ün, zamana ve şartlara göre değişip biribiriyle çelişen konuşmalar yaptığını ileri sürmeğe cür'et eden «Zafer» gazetesi, 1933 şartları içinde söylenmiş o sözlerin 1958 şartları içinde tekrarlanmasını yersiz, lüzumsuz buluyor.

Acaba Demokrat Parti sözcüsü gazete, 1933 yılında Atatürk’e «Ulus» un iktibas ettiği metindeki veya «Zafer» in iktibas ettiği resmî tebliğdeki sözleri söyleten hâdiseyle, Demokrat Partinin 1950’de iktidarâ gelir gelmez, din ve dil konusunda giriştiği ilk «icraat» arasındaki benzerliği, eşliği, hattâ ikincisinin birincisine nazaran resmîliğini ve dolayısıyla müessirliğini, farkedemiyecek kadar şaşkınlık içinde midir?

Demokrat Partinin tavizci tutumunun, 1950'den bu yana bazı yurt köşelerinde, o ara da meselâ gene Bursa'da, sebep olduğu irtica kıpırdanışları, 1933’de Bursa’da beliren irtica kıpırdanışından daha hafif değil, çok daha şiddetli, çok daha kaygı vericidir. Öyle ki, bizzat Demokrat Parti iktidarı, böyle kıpırdanışların mahiyetini, ölçüsünü, gizlilik kararlarıyla halkoyundan saklamak zorunluluğunu duymakta, Atatürk devrimlerini tehdid eden irtica kıpırdanışlarıyla, meselâ bir Nurculuk hareketiyle, bazı DP’li politikacıların tutumu arasındaki bağlantının açığa vurulmasından çekinmektedir.



«Herkes bilir ki». diyor «Zafer» gazetesi, «Mustafa Kemal’in beyanları ile Gazi Mustafa Kemal’i ve Gazi'nin beyanları ile de Atatürk'ü ilzam etmek mümkündür. Ama böyle bir işe anca ahmaklar tevessül eder. çünkü bu müstesna Türk evlâdı, mücadelesini safha safha tamamlıyarak, sözleriyle fiillerini bu mücadelenin tabiyesine göre ayarlamıştır... Onun eserinin mânasına karşı nüfuz edenler bilirler ki. bu farklar, onun hâdiselere hâkim olmasının delillerinden başka birşey değildir.»

Hayır efendiler: Kendi liderlerinizin 1950'den önceki ve sonraki, hattâ 1954'den önceki ve sonraki sözleri arasında görülen çelişmeleri, mübayenet» leri mazur gösterebilmek için Atatürk’ü öne süremezsiniz!... Atatürk'ün bugün sizleri ürküten sözlerini değerden düşürebilmek, hattâ o sözlerin bugün tekrarlanmasını kovuşturma konusu yapabilmek için, Atatürk'ü, Türk gençliğine, bir sözü bir sözünü tutmayan, «Mücadele tabiyesine göre» fikir değiştiren bir kimse olarak tanıtamazsınız!



ATATÜRK’ÜN Cumhuriyet çağında Türk gençliğine söylediği her söz, verdiği her öğüt, bu devlet ayakta durdukça ve bu devletin ayakta durabilmesi için, değer taşıyacak, yeni yetişen kuşaklar o sözleri, ilk söylendiği günlerdeki gibi can kulağıyla dinleyecek, alıcı gözle okuyacaklardır.

Çünkü Atatürk'ün gençliğe öğütleri, her zaman başımıza gelebilecek felâketlere, her zaman karşımıza çıkabilecek tehlikelere karşı bir uyarıştır. Bu uyarışların başında da şu sözler gelmektedir:

«Memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hiyanet içinde bulunabilirler. Millet fakr-ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklâlini ve Cumhuriyetini kurtarmaktır.»



Haydi «Zafer» başyazarı: 1927 yılında Atatürk’ün, kendisi ve kendi kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi iktidarda iken göğsünü gere gere söyleyebildiği bu sözleri de, 1958 yılının Mayıs ayında tekrarladığımız için, bizi Cumhuriyet Savcılığına ihbar et! 

Dosyalar

1958.05.23.jpg
1958.05.23_B.jpg
1958.05.23_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“Atatürk'ün Uyarışları,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 19 Mart 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/986 ulaşıldı.