Bütçe Encümeninden Metafizik Düşünceler

Başlık: 
Bütçe Encümeninden Metafizik Düşünceler 
Kaynak: 
Ulus, "Günün Işığında", s. 3 
Tarih: 
1958-01-17 
Lokasyon: 
Atatürk Kitaplığı 
Metin: 
GÜNÜN IŞIĞINDA

Bütçe Encümeninden metafizik düşünceler

BAZI Demokrat Parti sözcülerinin, rejim konusunda D.P. icraatını, demokratik ilkelere ve D.P. programına uygunluğu bakımından savunurken mantıklarını ne kadar ters yönde işlettiklerini görünce, ilk tepkimiz şaşırmak oluyor.

Oysa, rejim konusunda D.P. icraatının demokrasiye uygunluğunu savunmağa kalkışanlar mantıklarını ters yönde işletmeselerdi, bazı mistikler gibi irrasyonel düşünceden yardım umsalardı, belki de asıl o vakit şaşırmak gerekirdi. Çünkü bu, dünyanın yuvarlak değil de düz olduğu tezini, veya dünyanın güneş çevresinde değil de güneşin dünya çevresinde döndüğü tezini, günümüzde birer aksiyom olarak tanınan bilimsel verilere dayanarak savunmak kadar zor bir iş olurdu.

D.P. icraatının demokrasiye uygunluğunu savunmağa kendilerini mecbur sayanlardan bazısını akıllı, bilgili kimseler olaıak tanırız. Onun için bu yoldaki çabalarını ciddiye almakta bizi mazur görmelidirler! Sözlerine ancak eğlendirici paradokslara, yahut olsa olsa Zen Budizmindeki irrasyonel seziş testlerine verebileceğimiz kadar değer vermemizi, kendilerinin aslında akıllı, mâkul, bilgili insanlar olduklarına beslediğimiz inancın bir sonucu saymalıdırlar!

Meselâ, T.B.M.M. Bütçe Encümeninde Üniversite muhtariyeti tartışılırken ileri sürülen, «Nasıl mahkemelerin istiklâli kadı'nın istiklâl demek değilse, Üniversitenin de muhtar olmasıyla veya Üniversite hocalarının işten uzaklaştırılmalariyle bilim hürriyetinin ilgisi yoktur...», tarzında bir iddiayı, zor bir durumdan kurtulmak için başvurulmuş eğlendirici bir paradoks, bir şaka, veya Zen Budizminde çömezlerin rasyonel düşünceye güven ve alışkanlıklarını sarsmak için kullanılan tarzda bir şaşırtmaca değil de, inanılarak, mâkul sanılarak ortaya atılmış bir ciddî düşünce saymak, elbette bu sözlerin, geçmiş günlerde sohbetini zevk ve istifadeyle dinlediğimiz sahibine karşı saygı borcumuzla bağdaşamaz.

Çünkü bu düşünceyi ciddiye alırsak, Demokrat Partili sayın milletvekilinin, hâkimler müstakil olmadan da mahkemeler müstakil olabilir, doğruyu söyleyen bilim adamları kürsülerinden uzaklaştırılsalar da bilim hürriyetine, Üniversite muhtariyetine zarar verilmiş olmaz diye düşündüğüne hükmetmek zorunda kalırız.

Gene bu mantığı başka alanlara da uygulayacak olursak, meselâ, «bir memlekette hürriyet var demek, o memlekete vatandaşların hür oldukları mânasına glmez,» diye «nefes alma hürriyeti insanların serbestçe nefes almalarına mesağı tazammun etmez», diye; hattâ daha iyisi, «İktidarın Demokrat Parti elinde bulunmasiyle bir Demokrat Partilinin Başbakan olması arasında bir münasebet yoktur» diye de konuşulabilir.

Siyasal müesseseler, soyutlaşıp platonik ideler haline gelmedikçe, insan mantığından, «mahkemenin istiklâli ile kadı'nın istiklâli» ni, bilim hürriyeti ile bilim adamının düşünce ve ifade hürriyetini ayırabilmesi, kadı veya hâkim müstakil olmadan mahkeme istiklâline, bilim adamı hür olmadan bilim hürriyetine bir anlam verebilmesi beklenemez.

Böyle ayırmalar, ancak, metafizik, hattâ mistik soyutlamalarla (abstraction) mümkün olabilir. Böyle mistik soyutlama teşebbüslerinin yeri ise bir parlâmentonun bütçe encümeni olmasa gerektir.

Gene, bu sayın milletvekilinin,

«İcranın kazai murakabesi teşrii murakabesi diye bir şey vardır, fakat ilim adamları tarafından murakabesi, ilmî murakabe diye birşey mevzuatımızda yoktur»

tarzındaki ifadesini de ciddiye almakta mazuruz.

Hele yukarıda dokunduğumuz mistik veya metafizik soyutlama teşebbüsünden sonra, böyle bir iddiada bulunmasını kendisinden hiç beklemezdik.

Çünkü herhalde bu sayın milletvekili de bilir ki, bilim, yalnız icrayı değil, bütün insanlığı, bütün insanlığın yaşayışını, dünya görüşünü, hattâ zaman zaman ve yer yer, dünya ötesi görüşünü, metafizik inançlarını murakabe edip değiştirir. Bunun için mevzuatın müsait olup olmaması hiç önemli değildir. Nitekim Ortaçağ Avrupasında mevzuat, dünyanın düz değil yuvarlak olduğunu, dünyanın güneş çevresinde döndüğünü kabul etmeğe de müsait değildi. Ama bilim bu gerçekleri insanlığa çatır çatır kabul ettirmiş, teokratik devletlerin mevzuatı da ona göre değişmiştir.

Demokrat Parti İcraatının demokrasiye uygunluğunu savunmak gibi, gerçekleri inkâr edici, gözlerini ışığa kapamayı gerektirici bir işi üzerine almadan önce, Tagore'un «Mektup» (Postahane) unu tercüme etmek ihtiyacını duyacak kadar ışık arayan bir başka sayın milletvekilinin, gene Üniversite muhtariyeti konusunda ileri sürdüğü,

«Bütün profesörler ittifak etse de bir iddianın doğruluğu sabit olmaz, aksi doğru olabilir..»,

tezi üzerine, ancak Bay Adnan Menderes tarafından ortaya atılan ve Demokrat Parti sözcülerince savunulan iddiaların doğru olduğu kaziyesini nasıl oturtabileceğini de çok merak ediyoruz.

Çünkü, «bütün profesörler ittifak etse de bir iddianın doğrtıluğu sabit olmaz, aksi vârit olabilir» diyecek kadar ileri derecede şüpheci bir insandan, bir siyasi parti liderlerinin her iddia ve görüşlerini kanun haline getirebilmelerine, üstelik bu kanunların hukukçular tarafından tenkidini bile kabul etmemelerine karşı isyan etmesi beklenirdi. Oysa D.P. li sayın mllletvekili şimdi, bu kanunların doğruluğunu bütün profesörlere karşı savunmakla kendini ödevli bilenlerden biridir. Bu durumda hakikat güneşinin cadece kendilerine göründüğüne mi inanacağız?

Velhasıl, her şey aklımıza gelirdi de, D.P. iktidarının sekizinci yılında, Bütçe Encümeni tartışmalarından zihnimizde böyle çözülmesi güç metafizik problemlerle çıkacağımız aklımıza gelmezdi. 

Dosyalar

1958.01.17.jpg
1958.01.17_B.jpg
1958.01.17_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“Bütçe Encümeninden Metafizik Düşünceler,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 29 Mart 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/949 ulaşıldı.