Orta Doğu Siyasetimiz Yeniden Çizilmelidir

Başlık: 
Orta Doğu Siyasetimiz Yeniden Çizilmelidir 
Kaynak: 
Ulus, "Günün Işığında" s. 3 
Tarih: 
1957-01-04 
Lokasyon: 
Atatürk Kitaplığı, 152/34 
Metin: 
GÜNÜN IŞIĞINDA

Ortadoğu siyasetimiz yeniden çizilmelidir

Bağdat Paktının İngiltere hariç 4 üyesi, Kasım sonlarında yayınladıkları tebliğde, «Arap memleketleri devlet reisleri tarafından Beyrut'ta 16 Kasım tarihinde neşredilen tebliğin umumî mânası itibariyle kendi görüşleriyle hemahenk olduğunu kabul etmişlerdir» deniliyordu.

Beyrut'ta Arap memleketleri devlet reislerince yayınlanan tebliğin getirdiği hemen tek yeni unsur, batılı müttefiklerimize ve İsrail'e karşı yönetilmiş bir harb tehdidi idi. Bağdat tebliğini imzalayan Irak'ın bu Beyrut tebliği altında da imzası vardı. Bu durumda, Bağdat Paktının Türkiye dahil 4 üyesi, Beyrut tebliğini «umumi mânası itibariyle kendi görüşleriyle hemahenk» ilân ederlerken, ister istemez, bu harb tehdidini de desteklediklerini belirtir görünüyorlardı.

Oysa, Türkiye'nin Bağdat Paktında üye olmayan Arap devletlerine karşı hiçbir taahhüdü yoktu. Bu devletlerden birine bir tecavüz olursa Türkiye'nin müdahalesi gerekmezdi. Ona rağmen Türk Hükümetinin, Beyrut tebliğini destekliyen Bağdat Paktı devletleri arasında yer alması, dış gelişmeleri takibeden vatandaşlar arasında haklı bir kaygı uyandırdı. Hükümetin, kendi yetkilerini aşarak, memleketi Meclise danışmaksızın yeni bir taahhüt altına sokmuş olabileceği ihtimalini akla getirdi.

28 Aralık günü Büyük Millet Meclisinde dış siyasetle ilgili olarak verilen izahatın en sevindirici yönlerinden biri, bu kaygıyı dağıtmış olmasıdır. Başbakan, Türkiye'nin Ortadoğu'da yeni bir taahhüt altına girmiş olmadığını, Beyrut tebliğini desteklememizin o şekilde yorumlanmaması gerektiğini açıkça belirtti.

Her ne kadar mesele bu açıklamayla kapanmış sayılalabilirse de, Türkiye adına verilen resmî demeçlerde, atılan imzalarda daha ihtiyatlı davranmak lüzumu böylelikle bir kere daha ortaya çıkmış olmaktadır. Hatırlarda olduğu üzere, bundan bir müddet önce, devletimizin en yetkili bir şahsiyeti, hiç bir paktla bağlı bulunmadığımız bir Arap devletine gene buna benzer bir teminat vermiş, o memleket tecavüze uğrarsa Türk ordusunun yardıma koşacağını belirtmişti. Bu sözlerin Türkiye'yi yeni bir taahhüt altına soktuğu hatırlatılınca da, Hükümet, durumu açıklayarak, böyle bir taahhüt bahis konusu olmadığını belirtmek zorunda kalmıştı.

Şimdi aynı mahiyette bir hareket bizzat Hükümet Başkanınca da tekrarlanmış bulunmaktadır.

Memleketimizi milletlerarası münasebetlerinde güç ve tatsız durumlara düşürebilecek bu gibi hareketler, dış siyasetimizin gereken itina ve ihtiyatlılıkla yürütülmediği intibaını yaratmaktadır. Türkiye, kendisine karşı hiç bir iyiniyet göstermiyen bazı Arap memleketlerini hoşnut edebilmek uğrunda bu derece tehlikeli yollar takip etmek, sözlerinde böyle çelişmelere düşmeyi göze almak zorunda bulunmasa gerektir.

Türkiye'nin Ortadoğu siyaseti, kimsede en ufak bir şüphe uyanmasına yer bırakmıyacak kadar açık olmalıdır. Fakat görülüyor ki Ortadoğu'nun iç meselelerine karıştığımız ölçüde, Arap devletlerinin hiç bir zaman tasvip edemiyeceğimiz dış siyaset metodları bizim Ortadoğu siyasetimize de tesir etmektedir.

Bu arada göze çarpan bir başka tehlike, dış siyasetimizi idare edenlerin, Arap memleketlerinde halkoyu Türkiye'ye ve Bağdat Paktına aleyhtar değildir düşüncesiyle kendilerini avutmaya meyleder görünmeleridir. Bize ve Bağdat Paktına karşı iyiniyet göstermiyen Arap idarecilerinin bu hususta halkoyunu temsil etmediklerine inanmak için ortada hiç bir delil yoktur. Fakat bu yoldaki temennimiz gerçeğe uygun olsa bile, biz herhalde bu idarecileri aşarak doğrudan doğruya Arap memleketlerindeki halk kütleleriyle diplomatik münasebetler kuramayız. Onun için, halkoyunu temsil etseler de etmeseler de, bu memleketlerin yetkili idarecileri bize ve Batılı müttefiklerimize karşı nasıl bir siyaset takip ediyorlarsa biz de kendi siyasetimizi, ister istemez, ona göre çizmek zorundayız.

Bağdat Paktını, imkânların müsaadesini aşan bir ölçüde zorladıkça, Ortadoğu siyasetimizin böyle tehlikeli çelişmelere düşmesini önlemek güçleşecek, Arap memleketleri arasındaki entrika ve rekabetlerin tehlikeli akıntısına, hiç lüzumu yokken, Türkiye de kapılmış olacaktır.

Bu bakımdan, daha çok vakit kaybetmeksizin Ortadoğu siyasetimizin ana hatlarını yeniden çizmek lüzumu kuvvetle kendini duyurmaktadır.

Bülent ECEVİT 

Dosyalar

1957.01.04.jpg
1957.01.04_B.jpg
1957.01.04_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“Orta Doğu Siyasetimiz Yeniden Çizilmelidir,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 29 Mart 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/764 ulaşıldı.