Orta Doğu'da Yeni Durum II: Araplar Arasındaki Sun'i Birliğin Sonu

Başlık: 
Orta Doğu'da Yeni Durum II: Araplar Arasındaki Sun'i Birliğin Sonu 
Kaynak: 
Ulus, "Günün Işığında" s. 3 
Tarih: 
1956-12-03 
Lokasyon: 
Atatürk Kitaplığı, 152/33 
Metin: 
GÜNÜN IŞIĞINDA

Ortadoğu'da Yeni Durum — II —

Araplar arasındaki Sun'î birliğin sonu

Evvelki günkü yazımızda, Sovyet tehlikesini gerektiği kadar cidiye almıyan Arap Devletlerinin, daha çok, hayal mahsulü olan Türk tehlikesiyle, biribirlerine karşı kendi yarattıkları tehlikelerle, ve gözlerinde büyülttükleri İsrail ve Batı emperyalizmi tehlikeleriyle ilgilendiklerini ileri sürmüş, ve Türkiye'ye karşı Arap şüphe ve kuruntularının son yıllarda yeniden uyanması sebeplerini belirtmeğe çalışmıştık.

«İsrail tehlikesi» ne gelince, Araplar, kendileri için böyle bir tehlike görmekte bir bakıma haklı sayılabilirler. Yirminci yüzyıl uygarlığına kolaylıkla ayak uydurabilen İsrail, tabiî kaynakları çok sınırlı olduğu halde, Arap komşularını şimdiden geride bırakmıştır. Fakat İsrail'in bu bakımdan arzettiği tehlike, aslında, askerî değil ekonomiktir. İsrail'in arzettiği ekonomik tehlikeye karşı, Araplar, toplum yapılarında yirminci yüzyıl uygarlığının ilerleme hızına ayak uydurmalarını sağlıyacak değişiklikleri yapıp da ekonomik kalkınmalarını hızlandırıcı tedbirler alacak yerde, askerî tedbirlere başvurma yolunu seçmiş ve kendi haline bırakılsa bir ekonomik rekabet sınırlarını aşmayacak olan Arap - İsrail rekabetini, böylece, askerî plâna kaydırmışlardır. Onun için, «İsrail tehlikesi» nin Ortadoğuda, ekonomik kalkınmayı kamçılayıcı bir etken olarak kalacak yerde, bir huzursuzluk unsuru haline gelmesinden Arap Devletleri kendileri sorumludurlar.

İsrail'in zaman zaman Araplara karşı saldırgan bir tavır takınması, bu memleketin, kuvvetlendikçe topraklarını genişletme isteğinden çok, Arap Devletlerinin İsrail'e güvenlik ve huzur içinde yaşama fırsatını vermemelerinden, onu sürekli olarak tedirgin etmelerinden doğmaktadır. Arap Devletleri İsrail Devletini bir vakıa olarak kabul edip Birleşmiş Milletlerin aracılık gayretlerini kolaylaştırmayı, İsrail'le «barış içinde yanyana yaşama»yı denememiş; toplum yapılarında gerekli değişiklikleri yapıp İsrail'le ekonomik kalkınma alanında rekabete girişme zahmetine katlanmaktansa, bir şantaj siyasetinin kendilerine sağlıyacağını umdukları silâh üstünlüğüyle onu ortadan kaldırma hayaline kapılmışlardır.

Arap siyasetine hâkim başlıca unsurlardan biri gibi görünen «İsrail tehlikesi»nin bugünkü niteliğini edinmesinden, - hangi yönden bakılırsa bakılsın - en başta Araplar kendileri sorumludur. Kendi sorumlu bulundukları bu tehlikeyi barışçı yollardan gidermek, hiç değilse aslî mecraına yöneltmek de gene kendi ellerindedir.

Arapların İsrail'e karşı tavrını, giderilmesi imkânsız yahut zor hissî etkenlere bağlı görmek yanlış olur. Arapların İsrail'e karşı düşmanlık hisleri, Arap - İsrail uzlaşmazlığının devamında bir sebep, bîr etken olmaktan çok, bu uzlaşmazlığın devamında fayda görenlerin körükleyip kullandıkları bir vasıta sayılabilir.

Bunda fayda görenler sadece Komünistler değildir. Arap Dünyasındaki bazı zümreler ve politikacılar da Arap-İsrail uzlaşmazlığını devam ettirmekte fayda görmektedirler. Bu «fayda»lar ne olabilir?

Birincisi, Arap memleketlerinin toplum yapısında gerekli değişiklikler yapılırsa kendi durumlarının sarsılacağını bilen bazı zümreler, böyle değişikliklere ihtiyaç bırakmamak için, İsrail'le ekonomik alanda rekabeti kabul etmekten kaçınmakta, İsrail'in ortadan kaldırılmasını, daha kestirme ve kendi çıkarlarına daha uygun bir yol saymaktadırlar.

İkincisi, bazı Arap politikacıları, İsrail karşısında takındıkları uzlaşmazlık tavrını, Doğu-Batı blokları arasında bir şantaj ve pazarlık vasıtası olarak kullanmakla, memleketlerine verilen önemi arttırmayı, durumlarını kuvvetlendirmeyi ummaktadırlar. Çoğu zaman da bunda muvaffak oldukları görülmektedir.

Üçüncüsü, son günlere kadar Arap Devletleri, kendi aralarındaki karşılıklı şüphe ve korkuları, kıskançlık ve geçimsizlikleri, İsrail'e karşı birleşme görünümü altında gizliyebileceklerini, bu görünümle örtebileceklerini ummakta, aralarındaki gerginlik sebeplerini kaldırmak için köklere inmekten, biribirleri üzerindeki emellerini tarihe gömmektense, böyle sathî bir birlik görünümü arkasında avunmayı ve biribirlerine karşı zaman kazanmayı daha kolay ve elverişli bulmaktaydılar.

Fakat İsrail'e karşı kurdukları birliğin, müşterek cephenin, ne kadar sunî ve sathî olduğunu son olaylar göstermiştir. İki milyondan az nüfuslu İsrail Mısır'a taarruz ettiği zaman. 40 milyon nüfuslu Arap dünyası, bütün karar ve sözlere. müşterek plânlara, müşterek komutanlık ve kuvvetlere rağmen, Mısır'ın yardımına koşmamıştır.

Bu hareketsizlik, hattâ kayıtsızlık, İsrail'e karşı birleşmenin sunîliğini, sathîliğini ortaya çıkarmakla da kalmamıştır. Bu gerçek bir defa ortaya çıkıp, Arap Devletleri, birlik olduklarına, birlikte hareket edebileceklerine kendi kendilerini inandırmak için yarattıkları sunî vasıtadan yoksun kalınca, kendi aralarındaki bütün geçimsizlik unsurları olanca çıplaklığıyla yeniden satha çıkmıştır.

Şimdiye kadar Arap Devletleri en çok İsrail'e ve Batı emperyalizmine karşı birleşmiş göründükleri için, Sovyet Rusya da, Ortadoğuya sızmak hususunda, en çok, Arapların İsrail'e ve Batılılara karşı takındıkları müşterek tavrı istismara çalışıyordu. Şimdi ise Arap Devletleri kendi aralarında, ihtilâfa düştüklerine ve bu ihtilâflar gitgide şiddetlenme istidadını gösterdiğine göre, bundan böyle Rusya, eli altında tek bir Arap Dünyası varmış gibi davranamıyacak, Arap dünyasında istismar edebileceği koordine bir politika, müşterek bir davranış bulamıyacak, onun için de artık Arap Devletleri arasındaki ayrılıklardan faydalanarak, bunları istismar ederek, Ortadoğuya sızmağa çalışacaktır. Nitekim, birçok belirtilerden anlaşılabileceği üzere, Sovyet Rusya'nın Ortadoğu siyasetinde böyle bir ayarlama şimdiden yapılmıştır.

Batılılar ve Türkiye ise, siyasetlerini, Arap Dünyasında ortaya çıkan yeni duruma göre ayarlıyabilmek hususunda, itiraf etmek gerekir ki, Sovyetler kadar ustalık ve sürat gösterememislerdir. Ancak henüz iş işten geçmiş sayılmaz. Ortadoğuda inisiyatifi tekrar Sovyetlerin ele geçirmelerini önleme imkânları henüz kacmamıştır.

Yarınki yazımızda bu imkânlar üzerinde duracağız.

Bülent ECEVİT 

Dosyalar

1956.12.03.jpg
1956.12.03_B.jpg
1956.12.03_B.txt

Koleksiyon

Alıntı

“Orta Doğu'da Yeni Durum II: Araplar Arasındaki Sun'i Birliğin Sonu,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, 24 Nisan 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/736 ulaşıldı.