Sergiye ve Eğlence Bahsine Dair

Title: 
Sergiye ve Eğlence Bahsine Dair 
Source: 
Ulus, "İngiltere Notları", s. 4 
Date: 
1951-07-14 
Location: 
Atatürk Kitaplığı, 152/18 
Text: 
İngiltere notları:

Sergiye ve eğlence bahsine dair

Yazan: Bülent ECEVİT

Sergi

Taymis Nehrinin güney kıyısında açılan Festival Sergisini iyice gezip hazmeden bir insan, birkaç yılda edinilecek bilgiyi komprime hâlinde yutmuş sayılır. Ama bütün iş sergiyi iyice gezip hazmedebilmektedir. Bunun için haftalarca vakit ve İngiliz sabrı lâzımdır. Bizde, tabiî, ikisi de yoktu. Programımızın doluluğundan sergiye ancak iki saat ayırabildik.

Sergi, şimdiye kadar görülmüş sergilerden çok farklı. Britanya adaları Britanya'nın olalıberi topraklarının geçirdiği istihaleyi ve Britanya halkının bu topraklara ayak bastığı çağdan beri toprakla, suyla, havayla mücadelesini, tekniğin ve ilmin türlü kollarında başarılarını, bu yolda dünyaya hizmetlerini, hayran olunacak bir vuzuh ve canlılıkla anlatıyor.

Bütün bu sahalarda İngilizler çok geniş faaliyet göstermiş olduğu ve Britanya İmparatorluğu dünya üzerinde çok değişik bölgelere dağıldığı için, sergiyi iyice gezen bir insan yalnız İngiltere hakkında değil, bütün dünya hakkında, tarımın, ilmin, tekniğin bütün dünyadaki seyri hakkında da etraflı bir fikir edinmiş olur.

Böyle bir serginin 5 ayda kapanması yazık olacak! Bu sergi, yeni gelişmelerle beraber gelişerek hep açık kalmalıydı! O zaman İngiltere'nin, hattâ bütün dünyanın en faydalı öğretim müesseselerinden biri hâline gelebilir ve ilkinden yükseğine kadar her türlü okul için baha biçilmez bir yardımcı müessese olurdu. Yalnız, keşif sahasındaki başarıları teşhir eden "Keşif Kubbesi", başlı başına eşi bulunmaz bir öğretim kaynağı sayılabilir.

Ama herhalde İngilizler de bunun hesabını, kitabını yapmış, şimdiden zarar etmeye başlıyan böyle büyük ve masraflı bir sergiyi, bir müessese hâlinde devamlı olarak açık tutup geliştirmenin maddeten mümkün olup olmadığını tesbit etmişlerdir.

Bu ciddî serginin yanıbaşında, Battersea Park adlı kocaman parkta bir de eğlence bahçesi var. Oraya ancak bir gece geç vakit gitmek nasip oldu. Bahçe öyle büyük, gideni öyle bol ki güçlükle bir aralık bulup otomobilleri bırakabildiğimiz yerden bahçe kapısına kadar yarım saat yol yürüdük.

Anil merkez kuvvet

Bahçeye vardığımız zaman kapanmasına 45 dakika kalmıştı. Bu 45 dakikada ancak üç eğlence vasıtasında işkence çekmek saadetini tattık. Bu eğlence vasıtalarındaki işkence müddeti beşer dakika idi. Geri kalan vaktimiz de kuyruklara girip sıra beklemek suretiyle işkence çekerek dolmuş oldu.

Bizim atlı karınca dediğimiz masûm dönme dolaplar, bu bahçedeki âletlerin, makinelerin yanında taş devrini temsil ediyor. Can çıkmasına ramak bırakacak kadar insanı sarsmak, oradan oraya çarpmak döndürmek, tepe taklak etmek için ne mümkünse düşünmüşler. Bütün bunlar insanları eğlendirmek için. Ya maksat işkence olsa idi ne yapacaklardı, bilmiyorum! Yirminci Asrın sulhu kadar eğlencesi de garip...

Bu eğlenceli işkence, yahut işkenceli eğlence vasıtalarından hele bir tanesi bir fen harikası... Üstüvane biçimli, tepesi açık bir oda... Odanın ortasında bir madenî âlet var. Duvarları da maden.. Sırtınızı duvara dayayıp bekliyorsunuz. Biraz sonra oda dönmeye başlıyor, öyle hızlanıyor ki karşşnşızdaki insanları göremez oluyorsunuz. Derken ayağınızın altından zemin çöküyor ve siz, kertenkele gibi duvara yapışık, havada kalıyorsunuz. Bir yandan aşağı doğru da çekiliyorsunuz ama, inemiyorsunuz. İçimden hep Newton'u anıyordum. Newton'un gazaba gelmiş bu ruhu, cazibenin olanca kuvvetile beni aşağı doğru çekiyordu ama, nafile! "Elma" değil, insan bu; gün geliyor, böyle, cazibe kuvvetine bile karşı duruyor! Nihayet, başımızda bir ağrı, gerilmiş vücudumuz sızılar içinde, cazibe kanununa karşı kazandığımız zaferden memnun, sendeliye sendeliye kendimizi dışarı attık.

Bu işi yapan, anil merkez kuvvetmiş. Odanın ortasındaki madenî âletten çıkan bu kuvvet sizi oda duvarına raptediyormuş.

O akşam, bu fennî eğlencelerden nasibimize düşen payı bol bol aldığımıza kanaat getirerek çıktık ve bir daha da dönmedik.

Biz Türkiye'ye geri geldikten sonra Parlamentoda bir müzakere olmuş.Festival zararlarını çıkarılması için bu eğlence bahçesinin daimî surette açık tutulması teklif edilmiş .Teklif kabul edilirse, anil merkez kuvvetin nimetlerinden faydalanmak fırsatını ebediyen kaçırmış sayılmazsınız. Ne zaman Londra'ya yolunuz düşerse Battersea Park'ın eğlence bahçesine gidebilirsiniz.

Pazar günleri

Yalnız Pazar günleri gitmeyin, kapalıdır! Eğlence yeri Pazar günü kapanır mı, diyeceksiniz. Fakat orası İngiltere! Pazar günü eğlenilmez! Din öyle emretmiş.

Pazar günü tiyatrolar, rövüler tatildir. Sinemalar 4 ten sonra açılır. Müzelerle hayvanat bahçesi bile 2 ye kadar kapalıdır. Otobüs, tünel seferleri akşam erkenden biter.

Pekiyi, Pazar günü Londra'da ne yapılır?

Birincisi, saatlerce kilise çanı dinlenir! Eviniz nerede olsa kilise o kadar boldur ki, dinlememezlik edemezsiniz zaten. Çan seslerini duymamak için radyonuzu açarsınız, bu sefer aynı çanlar odanızın içinde çalmaya başlar. Çan yayını biter kilise dualarına geçilir.

Sokağa çıkar, çan seslerine adım uydurup yürümeğe başlarsınız. Sigara içesiniz gelir, yanınızda kalmamışsa içemezsiniz. Tütüncüler kapalıdır. Bir yerde oturup çay içesiniz gelir, içemezsiniz. Çayhaneler kapalıdır.

Belki sokaklarda gelen geçeni seyredip eğlenirim, diyeniniz olur, onu da yapamazsınız. Çünkü sokaklar bomboştur. Pazar günü Londra'ya Londra'lı bile tahammül edemediği için herkes başka bir tarafa gitmiştir. Diğer günler en kalabalık olan caddelerde tek insan göremezsiniz. Koca Londra, kovboy filmlerindeki metruk kasabalara dönmüştür. Bütün şehir size kalmıştır, öyle ki, bu sefer gittiğimizde, bir pazar sabahı, bütün gazeteci arkadaşlar otelden çıkıp ayrı ayrı taraflara dağılmıştık. Aradan birkaç saat geçmeden, hepimiz gene sokaklarda rastlaştik. Rastlıyacak başka kimse yoktu ki!

Pazar günü Londra'da, evinizde oturup sevgilinizden mektup bile bekliyemezsiniz. Pazar günü postacılar da gelmez.
 

Files

1951.07.14.jpg
1951.07.14_B.jpg
1951.07.14_B.txt

Collection

Citation

“Sergiye ve Eğlence Bahsine Dair,” Bülent Ecevit Yazıları 1950-1961, accessed April 19, 2024, https://ecevityazilari.org/items/show/342.